Dünün ve bugünün gündemi e-postanıza gelsin.

1. Dünya Savaşı’nın gömülen hafızası

Osmanlı Devleti demek, Balkanlar demekti. 1912 Balkan Savaşı’nda sadece topraklar değil, insan kaynakları, moral, itibar, muazzam bir para ve güç, yani devlet de kaybedildi. Üstelik bu savaşı öyle yedi düvele falan değil, karşılarında favori gösterildiğimiz yeni kurulmuş küçük devletlere karşı yitirmiştik. Eziktik, bozuktuk, yoksulduk ve önemlisi umutsuzduk.

Türkler, daha doğrusu Osmanlı toplumu, öncesi ve sonrasıyla 10 yıl sürecek bir savaşın encamını o günlerde tabii bilmiyordu. Balkan Savaşlarının intikamı 1914’te patlak veren savaşta alınacak beklentisi vardı. Oysa devamındaki İstiklal Harbi’nden sonra evlerine dönebilen şanslı askerlerin çoğu, ne ev ne kadın ne çocuk bulabildiler.

1.Dünya Savaşı’nın hafızası, bizim topraklarda yer etmedi. Çanakkale’de feda edilen, Sarıkamış’ta donan, Arap çöllerinde sızlanan bir duygusallıkla idare ettik 100 yıldır. Seferberlik gazileri unutuldu, çoğu yoksulluk içinde köylerinde öldüler; yıkılan Osmanlı Devleti’yle birlikte hafızalarda da gömüldüler.

1914-18 son asker, yani muharip ve siper savaşıydı. Avrupa cephesinde sivil kayıplar da yüksekti ama, savaşın asıl kurbanları bütün cephelerde ölüme sürülen asker yığınları oldu. Aylarca sadece gökyüzünün bir bölümünü siperlerde görerek, yaşamaktan çok ölmeyi beklediler.

Bu anlamsız savaşın fedakâr askerlerini sadece unutmakla kalmadık; onları kendi hissiyatımız ve adına dünya görüşü, ideoloji, politika, inanç, vs. dediğimiz çeşitli “şeyler” için kullandık. Politikacıların ve generallerin kurban ettiği bu insanları, biz de şehit edebiyatına, menkıbelere, anonimliğe, ucuz duygusallıklara, “vatan-millet”lere ve “Allah’a-peygambere” kurban ettik.

Türkiye’de 1. Dünya Savaşı’nın resmî olmayan tarihi, objektif-bilimsel değerlendirmeleri yazılamamış, yapılamamıştır. Aynı şekilde bu savaşın gerçek acıları, koşulları, gündelik hayatı da sanatlaşmamış, yaygınlaşmamıştır. Sadece az sayıda iyi çalışma ve o insanlardan kalan “birkaç mektup-birkaç resim”, fotoğraf-günlük-hatırat vardır.

Bir anma kültürünü tesis edecek çalışmalar yerine; içi boş ve kof törenlerle, filmlerle, gösterilerle, gazlama işlerle giriyoruz 1. Dünya Savaşı’nın 100. yılına. Özellikle Çanakkale muharebe alanlarında artarak devam eden “şehitlik şovları”, yapılaşma tehdidi, siyasi ve ekonomik rant beklentileri, neredeyse yeni bir istila başlatmış durumda. Muharabelerin anıları izleri, geri dönüşü olmayacak biçimde yokediliyor.

Halbuki bu savaşı, koşullarını ve onun insanlarını bilmeden, tanımadan bir varoluş, bir gelecek yok bize bu topraklarda! Belirsiz silueti, bir şarapnel dumanında kaybolan atalarımız da böyle söylüyor.

Devamını Oku

Son Haberler