Dünün ve bugünün gündemi e-postanıza gelsin.
0,00 ₺

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Antik bir savaş meydanından bugüne kalan insan hikayeleri

Cornell Üniversitesi’nde antik çağ tarihi profesörü Dr. Barry Strauss, okuyucuyu Troya savaş meydanına götürüyor. Kişilikleri, giyimleri ve silahlarının ayrıntılı tasvirleri ile krallardan sıradan askerlere portreler çiziyor. Troya bulmacasına dair efsane ve mitlerin bıraktığı boşlukları, metin, obje ve arazi bilgisiyle tamamlayan Troya Savaşı kitabı, antik çağ tarihine ilgi duyanlar kadar askerî tarih meraklılarını da tatmin edecek.

TROYA SAVAŞI
BARRY STRAUSS

Barry Strauss’un Tro­ya Savaşı kitabı niha­yet Türkçede Kronik Kitap tarafından yayımlandı. Cornell Üniversitesi’nde antik çağ tarihi profesörü olan Dr. Barry Strauss, askerî tarihten jeostratejiye, deniz tarihinden askerî liderliğe kadar geniş bir alandaki çalışmalarını, Antik Çağ tarihinin bulmacayı andı­ran olayları üzerinden çok akı­cı bir anlatımla modern okura aktaran, alanında ünlü bir isim.

Strauss bu eserinde Ana­dolu’nun en büyük öyküle­rinden Troya Savaşı’nı bir as­kerî tarihçi gözüyle inceliyor. Tunç Çağı’nın sonunda, MÖ 1180’lerde yaşandığı tahmin edilen bu savaşı, Homeros ve diğer antik çağ yazarlarının eserlerinin yanısıra, askerî coğrafya, topografya ve arke­oloji verilerini de harmanla­yarak canlandırıyor. Eserin en özgün yanı, Tunç Çağı’ndaki diğer Doğu Akdeniz medeni­yetlerinden kalan izlerle yaptı­ğı ayrıntılı karşılaştırma. Yazar, Troya bulmacasına dair efsane ve mitlerin boşluklarını Hitit, Ugarit, Sümer, Mısır, Miken ve Minos uygarlıklarından ka­lan metin, obje ve bilgilerle ta­mamlıyor.

Çalışmalarını sadece kü­tüphanede yapan bir tarihçi değil Strauss. Mutlaka araştır­dığı tarihî olayın hakiki meka­nına giden, detaylı arazi çalış­ması yapan bir akademisyen. 2004’te Troya Savaşı kitabı­nın araştırmaları için kendisi­ne uzun bir Anadolu gezisin­de eşlik etmiştim. Bu gezide Troya’da arkeolojik bulguların henüz tamamlayamadığı boş­lukları, çağdaşı olan Karabel, Hattuşa, Alacahöyük, Kültepe, Aslantepe gibi Tunç Çağı yer­leşimlerindeki bulgularla dol­durmaya çalışmıştık. Kitapta bu karşılaştırmalı yaklaşım ve akıcı anlatıma, kişilikleri, gi­yimleri ve silahlarının ayrıntılı tasvirleri ile krallardan sıradan askerlere portreler de eşlik edi­yor. Savaşın Homeros’un anlat­tığı gibi 10 yıl sürmese de uzun süren, baskın ve yağmalar­la desteklenen, zaman zaman da meydan muharebelerinden oluşan “bir düşük yoğunluklu savaş” olduğunu anlatıyor. As­lında savaşta teknoloji, silahlar, taktikler değişse de, “muhare­benin ruhu”nun değişmediğini, Tunç Çağı’nın şiddetini sayfa­lara aktararak bize hatırlatıyor.

Üç Güzeller Üç Tanrıçanın Paris’in hakemliğinde rekabet ettiği güzellik yarışmasını tasvir eden MÖ 2. yüzyıl mozaiği Antakya’da bulunmuştu, bugün ise Louvre Müzesi’de.

Eserin Türkçe baskısı, Tro­ya Kazı Başkanı Prof. Dr. Rüs­tem Aslan’ın yazdığı bir önsöz­le açılıyor. Kitabın İngilizceden Türkçeye çevirisi gayet başa­rılı; yine de genç çevirmenle­rimizin eski Türkçe kelime­ler kullanma eğilimi beni biraz şaşırtıyor. “Mezkûr” sözcüğü gibi sözcüklerin bu kadar sık kullanımına gerek olmadığını düşünüyorum. Kimi özel isim­lerin de Türkçeye yerleştiği hâ­liyle kullanılması, en azından parantez içinde verilmesi daha yerinde olurdu: İlias – İlyada, Krete – Girit vs. Antik dillerde­ki isimlerin çağdaş Türkçede kullanımı akademik bir tartış­ma konusu olagelmiştir. Genç­liğimde kullanılan “Truva”nın bugün “Troya” olarak adlandı­rılması da doğru bir örnek. An­cak bu dilbilimsel tartışmala­rın akademik özgün eserler ile yapılması, çevirilerde okur da gözetilerek genel kabul gören şekliyle kullanılmasını tercih ederim.

Mesleğim gereği uzun yıl­lardır Troya ile ilgili literatü­rü takip etmeye çalışıyorum. Özgün bir yaklaşım ve çok akı­cı bir anlatımla konuya askerî tarih boyutundan bakan Barry Strauss’un Troya Savaşı kitabı, antik çağ tarihine ilgi duyanlar kadar askerî tarih meraklıla­rını da tatmin edecek, bölgeye yapılacak gezi ve ziyaretlerden önce mutlaka okunması tavsi­ye edilecek bir eser.

Serhan Güngör

Kızıllar: İspanyol Futbolunun Dünyayı Fethi

Jimmy Burns İthaki Yayınları – 50 TL

İspanyol futbolu her zaman saygıyla anılıyordu, fakat milenyum sonrasın­da hem Barcelona, Real Madrid, Atle­tico Madrid ve Sevilla gibi büyük ku­lüplerin hem de millî takımın geldiği nokta, onları bir süreliğine sahanın tek hâkimi yaptı. Spor gazetecisi Jim­my Burns’ün Kızıllar kitabı, futbolun İspanya’yı nasıl biraraya getirdiğini ve İspan­yol oyun tarzının dünyanın dörtbir ya­nındaki taraftarla­rın kalbini nasıl fet­hettiğini gösteriyor. Dergimi­zin yazar­larından Ali Murat Hama­rat’ın ön­sözde yazdığı gibi “Meşin yuvarlağın peşinde, tarihin izinde, Don Kişot’un gölgesinden günışığındaki zaferlere sıradışı bir macera” anlatılıyor. Kitap boyunca Franco yıllarından günü­müze kadar ilginç anekdotlar; Cruy­ff, Guardiola, Aragonés, del Bosque, Messi gibi figürler; Barcelona ve Real Madrid arasındaki destansı mücade­lenin ülke futbolunu ve günlük hayatı nasıl etkilediğine dair detaylar titiz­likle inceleniyor. Yaklaşık 150 yıllık İspanyol futbolunun tarihini, kökleri­ni, siyasetini, boğa güreşiyle bağlan­tılarını birlikte ele alan Burns, konu üzerine şimdiye dek yazılmış en kap­samlı kitaba imza atıyor.

Din, Harp, Futbol

Ferdi Ertekin Vadi Yayınları – 30 TL

Din, Harp, Futbol isminden de anlaşı­lacağı üzere futbolun veya daha geniş bir ölçekte oyun oynama eyleminin, insanlığın tarihiyle kurduğu ilişki­yi anlamak üzere kaleme alınmış bir kitap. Kitabın yazarı Ferdi Ertekin’in kendisi de hayata futbolcu olma ha­yalleriyle başlamış, rotasını çok son­radan akademiye kırmış bir tarihçi. Kitabı güzel kılan ise Ertekin’in fut­bol-insan ilişkisine temiz ve rafine bir bakışla yaklaşması. Türkiye’de oyunun gelişiminin kaba hatlarını da bulmak mümkün, savaş terminoloji­sinin futbolun içine nasıl zerk edil­diğini de, Maradona’nın “Tanrı’nın Eli”yle açıkladığı golün hikayesini de… Ferdi Ertekin bu ilk kitabında futbolu “içeriden” bilen birisi olarak, “akademi forması” altında bize bu gü­zel oyunu anlatıyor.

Eray Özer

Eylemciler


Jean Laffitte Yordam Kitap – 30 TL

Fransa’da Nazi işgaline karşı direnişin, komünist hareketin ve toplumcu gerçekçi edebiyatın önemli isimlerinden Jean Laffitte, “Rezistans”ın tam ortasından yazdığı bu anı-romanda Paris’in sokaklarından Gestapo’nun zindanlarına ve toplama kamplarına götürüyor okurları. Rahmetli Okay Gönensin’in usta çevirisiyle, yakın tarihin karanlık sokaklarında dolaşıyor; dehşet dolu zindanlara atılan insanların hikâyelerini hatırlıyor; taş ocaklarında ölesiye çalıştırılmanın ve aç bırakılmanın gerçekliğini bütün çıplaklığıyla anlıyoruz. İnsan olmanın onurunu koruyarak ve mücadeleyi son nefesine kadar sürdürerek zindanları yıkmanın olanaklarını da görüyoruz.

Savaş Çalışmaları El Kitabı


Editör: Mesut Uyar Kronik Kitap – 45 TL

Savaş belki insanlık tarihi kadar eski, ama savaşın bilimin konusu hâline gelmesi görece yeni bir olgu. 1. Dünya Savaşı’nın bitişiyle kuru­lan savaş çalışmaları disiplininde Türkçe literatürdeki boşluğu dol­durma amacını güden kitap, konuya giriş niteliğinde bir referans ese­ri. Akademisyenlere ve genel okur kitlesine temel bilgi ve kavramları rahatlıkla anlayabilecekleri şekilde ileten kitapta, askerî tarih, güven­lik çalışmaları, savunma çalışma­ları, istihbarat çalışmaları, askerî sosyoloji, askerî etik, askerî harekât araştırması, askerî düşüncenin ge­lişimi, savaşta medyanın rolü ile savaş oyunları konuları, uzmanları tarafından Prof. Dr. Mesut Uyar’ın editörlüğüyle sunuluyor.

Zeki Velîdi Togan


Editör: Serkan Acar Kronik Kitap – 45 TL

Hayret uyandıran karakteri ve ye­tenekleri, tarihî olayları kavrama becerisi, erken yaşlarda öğrendiği Arapça, Farsça, Rusça gibi diller ve büyük tarihçilerde bulunması la­zım gelen güçlü sezgileri sayesinde çok genç yaşta akademik çevrelerde tanınan; 21 yaşında yazdığı Türk ve Tatar Tarihi kitabı sayesinde “Yaş Müverrih” (Genç Tarihçi) unvanını alan Zeki Velîdi Togan, Türk tarihi ve düşünce dünyasında müstesna bir yer tutar. Serkan Acar’ın editör­lüğünde biraraya getirilen 34 ma­kale ve Zeki Velîdi Togan bibliyog­rafyasından oluşan kitap, Togan’ın yalnız tarihçi yönünü değil, siyasi faaliyetlerini ve hayatıyla ilgili de­tayları da ele alıyor.

Şeyh Bedreddin: Uzun İnce Bir Yol


Nurdan Arca Sia Kitap – 28 TL

Yönetmen Nurdan Arca, üç yıllık bir çalışmanın ardından 2006’da gösterime giren “Simavnalı Bed­reddin” belgeselinde, 600 yıl önce yaşamış bir âlim ve arifin, ezilen­lere umut ve direnme gücü aşıla­yan bir halk önderinin, Şeyh Bed­reddin’in izini sürmüş; zulüm ve baskılara rağmen onun yolundan dönmeyen müritlerini ele almış­tı. O belgesele sığmayanları ise sonrasında yeni okumalarla, Bed­reddin’in yaşadığı ve müritlerin­ce yaşatıldığı coğrafyalarda yaptığı yeni araştırmalarla birleştirerek bu kitapta toplandı. Tarihçi Cemal Kafadar’ın ifadesiyle “kendi doğru bildiğini, kendi hak gördüğünü hem açıklaması hem de sonuna kadar savunmasını, bu uğurda sözünden dönmeden meydana çıkması gerek­tiğini” söyleyen Bedreddin üzerine geçmiş ve bugün arasında köprüler kuran bir çalışma…

Sarıkamış – Kafkas Cephesi


Prof. Dr. Bingür Sönmez Tarihçi Kitabevi – 128 TL

Kars-Sarıkamış doğumlu ünlü kalp cerrahı Prof. Dr. Bingür Sönmez, yeni kitabı Sarıkamış – Kafkas Cep­hesi’nde, 1. Dünya Savaşı’na girer­ken Almanya-Osmanlı ittifakının arka planını mercek altına alıyor; binlerce askerimizin kötü idare, şiddetli soğuk, açlık ve iklim ko­şullarına uygun olmayan kıyafetle­ri nedeniyle hayatını kaybettiği 15 günlük Sarıkamış Meydan Muhare­besi’ni anlamak için 4 yıllık Kafkas Cephesi’nin anlaşılması gerektiği­ni vurguluyor. 878 sayfalık bu kap­samlı eserde Sarıkamış Dayanış­ma Grubu Kurucu Başkanı Sönmez, Kafkas Cephesi’ne, İstanbul’dan as­ker, erzak, mühimmat, harita ve gi­yecek getiren üç gemimizin (Bezm-i Alem, Bahr-i Ahmer ve Mithat Pa­şa) Trabzon’a doğru yol alırken 7 Kasım 1914’de, Rus filosunca ba­tırılmış olmasına da özel bir önem vererek; “Bu kayıp, Sarıkamış fela­ketinin başlangıcı olmuş, o günden sonra Karadeniz’de üstünlük Rus donanmasına geçmiştir. Bu malze­meler ve askerler Trabzon’a, oradan Erzurum’a ulaşsaydı, Kafkas Cep­hesi’nde gene yenilebilirdik, fakat hiç olmazsa ‘kırım’ bu kadar dra­matik olmazdı” diyor. askerler Trabzon’a, oradan Erzurum’a ulaşsaydı, Kafkas Cep­hesi’nde gene yenilebilirdik, fakat hiç olmazsa ‘kırım’ bu kadar dra­matik olmazdı” diyor.

Mahkûmların Şafağı


Zaven Biberyan Aras Yayıncılık – 70 TL

Mahkûmların Şafağı, usta yazar Zaven Biberyan’ın 100. doğum gü­nünde yazarın çok katmanlı iç dün­yasının kilitli kapılarına açılan bir kılavuz kitap. Karıncaların Gün­batımı, Yalnızlar, Meteliksiz Âşık­lar’ın yazarı, özyaşam öyküsünü ka­leme aldığı bu kitapta, yaşamını ve dönemin tartışmalı konularını en çıplak ve hakiki hâliyle anlatıyor. Biberyan’ın ömrünün ilk 25 yılına, çocukluğuna, gençliğine, 1930’la­rın ve 40’ların siyasi ve kültürel ortamına gidiyoruz. Bir yandan da Türkiye’de bir Ermeni yurttaş ola­rak maruz kaldığı ayrımcılığın izini sürüyoruz. İstanbul’da yaşama da­ir ayrıntılar ve insanlar, hatta top­lumlar arasındaki ilişkilerin tasviri bakımından oldukça zengin olan bu anlatı, yazıyla ve edebiyatla daha çocuk yaşta tanışan Biberyan’ın us­ta bir yazara dönüşme serüvenini de görünür kılıyor.

Devamını Oku

Son Haberler