Eşyalarımız artarken bizim için taşıdıkları anlam da değişiyor. İlk çıktığı yıllarda televizyon daha sonra video sahibi olmak, mahallede-apartmanda epey bir prestij meselesiydi. Tarihin çok daha eski dönemlerinde de sahip olduklarını gösterme, onlarla övünme/hava atma durumu vardı. Ananas kiralamaktan mor renkte eşya kullanmaya uzanan yollar.
Yıllardır “bilgisayarların 640kb’tan fazla hafızaya ihtiyaç duymayacağını”, “otomobillerin asla atların yerini alamayacağını” ileri sürenlerle dalga geçilir. Ancak bazı tahminler yanlış çıksa bile doğru olmaya devam ediyor! Birileri sandığa gitmemeyi, başka birileri bile bile bir yalana inanmayı, birileri de her şey yolundaymış gibi davranmayı tercih edebiliyor.
18 sene önce New Orleans’ı yıkıp geçen büyük kasırga sonrası -üstelik tehlike önceden biliniyorken- bölgede önlem alınmadığı ortaya çıkmış, “devletinin yanındaki” basın kuruluşları 10 binlerce insanın yaşadığı felaketi “birçok yağmalama olayları yaşanıyo” diye vermeyi tercih etmişti. ABD’nin AFAD’ı diyebileceğimiz FEMA’nın başındaki yetersiz ve yalancı şahıs ise “Asrın felaketi, kim olsa yapamazdı” falan demiş; Allah’tan ülkenin büyük çoğunluğu aklını yitirmediği için “Ay, dur yaraları sarsın, biraz süre verelim, bir dönem daha belki” falan demeyerek Bush’u ve partisini İzmir Marşı’yla uğurlamıştı.