BİR KUM DEFTERİNDEN (1)
Denizde ve sahilde çoktur, kovadan kalıpla kale olur, bazen içine kafa gömülür
Cambridge araştırmacıları bu yakınlarda kanıtladı: Kumullar kendi aralarında ilişkideler. Kumul göçlerinde topluca gerçekleşiyormuş hamleleri. Bırakıldıklarında herşeyi kapıp örtebiliyorlar: Arkeolojinin doğuş nedeni! Sanatın, edebiyatın, mimarinin temelinde-tarihinde vazgeçilmez bir madde kum. İçimize, hayatımıza karışan taneciklerin yolculuğu… Picasso, Saint-John Perse, Tektaş Ağaoğlu, Pierre Reverdy ve tabii Borges.
BİR ‘TABUT ANTOLOGYASI’ İÇİN PEŞREV*
… sorayım dedim Hudâ’dan
…bir gelen olmadı semâdan
…bir gelen olmadı semâdan
Necip Fazıl’ın “Tabut” şiirinin arkasında Abdülhak Hamid’in “Makber”iyle “Ölü”sü duruyor demek abartılı olmaz. Çok daha öncesinde Sarı Saltuk’un ölümünden önce yedi tabut hazırlattığına ilişkin Vilâyetnâme ve Saltüknâme gibi kaynaklarda ve Evliya Çelebi’de anılan menkıbesi... Batı dünyasında da tabutun geniş bir ‘edebiyat’ı ve ikonagrafisi sözkonusudur.
KÜLTÜREL COĞRAFYA VE KİŞİ TARİHİ (2)
Günlük: Eskiden şimdiki bugün ise geçmiş zaman
Günlük, öbür yazı türlerinden farklı olarak bir “şimdi”de yazılmasına karşın, zaman geçince “geçmiş”in kesitlerine dönüşür. Bu anlamda “anı” kapsamına sokulabilecek bir özelliği olduğunu vurgulamak gerekir. Thomas Mann’dan Orhan Pamuk’a, çocukluk-ilkgençlik dönemindeki “hâtıra defterleri”nden bugüne…
KÜLTÜREL COĞRAFYA VE KİŞİ TARİHİ
Günlük: André Gide ve kendi gazetesini çıkarmak
Günlük tutmak düzenli biçimde, zamana yayılarak yapıldığında “kişi tarihi”ne ilişkin en belirgin kaynağı yaratmaz mı? Fransız yazarın Günlük’ünden 1887-1925 arasını kapsayan ilk bölümü, YKY tarafından Türkçeye tercüme edildi. Yazınsal yapıtları kadar bu eseri de örnek sayılagelmiş, geniş bir kültürel coğrafyada etkisini göstermişti.
ÖTE DÜNYA VE MEZARLIKLAR İÇİN KÜLTÜREL NOTLAR (2)
Ölüyü rahat bırakmayan, üzerine bina konduran kültürler kalıcı olamaz
Enis Batur “Kaç mezarlığımız korunabiliyor? Ya taşların ne kadarı? Herhalde ‘ölümlü dünya’ diye geçiştiriliyor konu” diyor ve kendisine sorduğu soruları cevaplamaya devam ediyor: “Baştansavma ölmeye dair ötekimle konuşma”.
DEV-ÂSÂ
Masal-kurgu âleminde çocuk yiyen yetişkinler!
Batı’da Jentilak, Tarttolo ve benzeri hayal ürünleri kollektif bilinçaltına yuva kurmuşlardır. Anadolu’nun gelenek havuzundaki Demirtırnak, Kulbastı, Karakoncolos ya da Tepegöz belki daha yöresel figürlerdir. Masal dünyasının alacakaranlık cephesinde çocukları “av” olarak gören figürler... Hänsel ve Gratel’den “şirin” Shrek’e...
ŞEHİR, ŞİİR VE GIUSEPPE UNGARETTI
Bir çeşitliliğin şahşehri İSKENDERİYE
İskenderiye’de doğup büyümüş Giuseppe Ungaretti (1888-1970), kentin kozmopolit ortamına denk gelmiş bir tür ‘melez’di. Önce Paris serüveni, sonra Milano’ya geçip orada demir atış. Bütün şiirlerinin atmosferinin gene de İskenderiye’de geçen çocukluk ve ilkgençlik yıllarında çatıldığını ifade etmiştir.
ÖLÜM ÖĞRENİMİ
‘Meçhule giden bir gemi’ ve edebiyatçı yolcuları…
Edebiyatın ölüm gerçeğini “belletmeye” etkisi, katkısı ne ölçüdedir? Ölüme giderken insana insan ne ölçüde yardımcı olabilir, çok yakını, en yakını olsa bile? Mehmed Uzun, Kemal Tahir, Michel Foucault, Hervé Guibert ve daha niceleri... Yaklaşan zamansız ölümün bilincinde yaşananlar, yazılanlar...
SEZAİ KARAKOÇ (1933-2021)
‘Kendinden bir şeyler kattın Güzelleştirdin ölümü de…’
Türkiye’nin ve Türkçenin değer oluşturmuş, iz bırakmış sayılı şairlerindendi Sezai Karakoç. Diyarbakır-Ergani doğumlu şair, 16 Kasım 2021’deki vefatının ardından İstanbul Şehzadebaşı Camii haziresine defnedildi. Gerek eserleri ve şiir anlayışı, gerekse konuşmaları ve siyasi tutum alışlarıyla nevi şahsına münhasır bir iz bırakan Karakoç’u, Enis Batur’un 2005’te kaleme aldığı “Sezai Karakoç Okuma Saatı” başlıklı yazısıyla anıyoruz.
ETİK, ESTETİK...
Teşhirden sanata idam ve tekrardaki fark payı
Goya, 1. Maximilian’ın idam infazını konu edinirken sahneyi kafasında “kurmuştu”; başvurabileceği fotoğraf (1808’de!) yoktu (olamazdı). Buna karşılık Goya’nın tablosu Manet’nin, Picasso’nun, Yan Pei-Ming’in ve başkalarının resimlerinin algoritmasını oluşturdu. Saddam Hüseyin’den Kaddafi’ye, sanatçı elinden maktulleri konu edinme eğilimi ve bunun doğurduğu estetik ve politik sonuçlar...