Onu büyükler “A Woman Under the Influence”, yeni nesil ise “The Notebook”taki derin ve incelikli performansıyla hatırlıyor. Bugün ekranda geleneksel kalıpların dışına çıkmış, çetin ceviz kadınlar görüyorsak büyük ölçüde onun sayesinde.
Ağustos’un 14’ünde hayata gözlerini yuman, Amerikan bağımsız sinemasının efsane oyuncusu Gena Rowlands, 2015’te Akademi Onur Ödülü’nü alırken “oyuncu olmanın en güzel yanı ne biliyor musunuz? Yalnızca bir değil, birçok hayatı birden yaşamak” demişti. Derin ve incelikli performanslarıyla iz bırakan Rowlands sinemada yoğun duygularla boğuşan korkusuz kadınları ölümsüzleştirdi. Bugün ekranda dürüst, sınırları aşan, geleneksel kalıpların dışına çıkmış çetin ceviz kadınlar görüyorsak büyük ölçüde onun sayesinde.
Madison-Wisconsin doğumlu Gena Rowlands siyasetçi bir babanın ve oyuncu bir annenin kızıydı. Çocukluğunu, okuduğu romanlardaki karakterleri nasıl canlandıracağını hayal ederek geçiren Rowlands, önce Wisconsin Üniversitesi’nde biraz oyalandıktan sonra 1950’de New York yolunu tuttu. American Academy of Dramatic Arts’da oyunculuk eğitimi alırken daha sonra yaratıcı ortağı ve filmlerinin yıldızı olacağı John Cassavetes ile tanıştı. 1954’te evlenen çift, yönetmen Cassavetes 1989’da hayata veda edene kadar birlikte 10 film yaptı. Amerikan bağımsız sineması dendiğinde akla ilk gelen isimlerden olan John Cassavetes ve Gena Rowlands, stüdyo sisteminin dışında çalışabilmek, istedikleri gibi filmler yapabilmek için evlerini ipotek ettiler. Ağırlıklı olarak Los Angeles’taki evlerinde çektikleri, arkadaşları Peter Falk, Ben Gazzara ve Seymour Cassel gibi oyuncuların rol aldığı “A Woman Under the Influence”, “Gloria”, “Faces” gibi filmlerde işçi sınıfının, “önemsizlerin”, “sıradan” denen insanların hikayelerini anlattılar.
Gena Rowlands, kariyeri boyunca yaptığı bilinçli tercihlerle kadınların ekrandaki temsilini yeniden tanımlamış bir oyuncu. En kırılgan karakterleri bile gustoyla, asaletle ele almasıyla ünlü bir yıldız. Oscar adayı olduğu “A Woman Under the Influence” (1974), ruhsal bozuklukları hayatın bir parçası olarak, küçümsemeden, anlayış ve incelikli olarak o güne kadar sinemada alışılmadık bir biçimde göstermesi bakımından değerli. Gloria (1980) ise ünlü oyuncuyu mafya patronu eski sevgilisi tarafından tehdit edilen bir dansçıyı anlatıyor. Mafyadan kaçmaya çalışan küçük bir çocuğu kanatlarının altına alan Gloria ile zorbalığa meydan okuyan yaman bir kadının sinema tarihindeki olağanüstü performansına tanık oluyoruz.
Rowlands’ın oyunculuğu yalnızca Cassavetes’in filmlerinden ibaret değil elbette. 1988’de Woody Allen’ın “Another Woman” filminde Mia Farrow’la karşılıklı, 1991’de Jim Jarmush’un “Night On Earth”ünde ise Winona Ryder’la birlikte rol aldı. Ayrıca televizyonda “The Skeleton Key” ve “Monk” dizilerinin oyuncu kadrosundaydı. Son filmi ise 2014 tarihli “Six Dance Lessons in Six Weeks”ti. Gena Rowlands, Oscar adaylıklarının yanısıra 3 Primetime Emmy, 1 Daytime Emmy ve 2 Altın Küre ödülü sahibi.
Üç çocuk annesi olan oyuncu tıpkı sinemacı oğlu Nick Cassavetes’in “The Notebook” (2004) filminde canlandırdığı karakter gibi hayatının sonlarına doğru Alzheimer ile mücadele etti. Hâtırası, haysiyetini korumaya ant içmiş hassas ruhlar ve yalnız kalplerde yaşayacak.
Defne Akman