Aralık
sayımız çıktı

Bozkurt efsanesi-sembolü ve arkeolojik gerçekler…

İZLER ORTA ASYA’DA DEĞİL, HORASAN VE ANADOLU’DA

Destanlarla bugüne bağladığımız bozkurt figürü, Hunlar, Göktürkler, Uygurlar ve Oğuzlarla ilgili yapılan kazılarda ortaya çıkmamıştır. Bozkurt sembolü, Hazar Denizi’nin doğusunda, Horasan coğrafyasında yaşayan Sakalar tarafından MÖ 6. yüzyılda Anadolu resim sanatına taşınmış, Türkler tarafından 7.-11. yüzyıllarda kullanılmaya başlanmıştır.

Türk milliyetçilerinin kullandığı “Bozkurt” figürü, 2019’da Avusturya’da hayata geçi­rilen Sembol Yasası ile ya­saklanmıştı. Pantürkizm ve Turancılıkla özdeşleşmiş olan bozkurtun yasaklanması ile bu sembolün tarihsel süreçteki kullanımı kamuoyunda ilgi çekmeye başlamıştı.

İslâmiyet öncesi tarih­sel süreçler, mitolojiler ve kültürler incelendiğinde, çok sayıda Türk ulusu­nun kurt totemine sahip oldukları gözlenmektedir. Bu gerçeklik, eski Türk inançlarının en ilkel din olan Totemizm’den geliştiğine işaret eder. Kurt dışında at, geyik ve kartal gibi totem­leri olan Türklerin, özellikle 7.-11. yüzyıllarda kurt totemi merkezinde birleştiği görül­mektedir.

Göktürk, Uygur ve Oğuz destanlarında ulusal bir motif temelinde kullanıl­mış olan kurt figürü farklı rollerde karşımıza çıkar. Ata, kurtarıcı ve kılavuz olduğu gö­rülen kurt, çoğunlukla bozkurt adıyla anılır; bazen dişi kurt olur “Ulu Ana” adını alır, bazen erkek kurt olur “Ulu Ata” diye çağrılır.

ArkeoTarih-1
Sakaların kurt figürü Oluz Höyük, Anadolu’daki en eski kurt figürlerinin görüldüğü Demir Çağı yerleşmesi. Saka (Doğu İskit) sözel geleneğinin çanak-çömlek bezeme sanatına yansıması, bunların günümüze ulaşmasını sağlamıştır. MÖ 6. yüzyıla ait bir çömlek parçası üzerine boya ile yapılmış kurt figürü bezemesi (Oluz Höyük Kazı Arşivi).

Kurtlar dünyanın en yay­gın kara yırtıcılarıdır. Vahşi olmalarına karşın insanlarla temas kurdukları bilinmekte­dir. İnsanları uzaktan izlerler ve uluma taklitlerine karşılık verirler. Bozkurt (canis lupus), kurtların en yaygın türüdür. Bunlar birçok bölgede gri kurt ya da orman kurdu olarak da bilinir. Hazar Denizi’nin doğusundaki topraklarda yani Horasan coğrafyasında olan kurtlar, göçebe Türklerin sıklıkla temas ettiği bir yırtıcı olmuştur. Hayatları doğanın içinde ve coğrafya­nın her yerinde geçen savaşçı göçebeler ile çoban göçebelerin göz­lemleri, kurdun Türkler tarafından totem olarak seçilmesinde önemli rol oynamış olmalıdır.

İslâmiyet öncesi Türk tarihi, mitolojisi ve kültüründe ulusal ve temel bir motif olarak görülen kurt, buna ters orantılı olarak arkeolojik bulgularda bugüne değin tatmin edici ölçüde izlenememiştir. Hunlar da dahil olmak üzere, Göktürk, Uygur ve Oğuzlarla ilgili yapılan kazılarda kurt figürü içeren herhangi bir arkeolojik bulguya bugüne değin Horasan ve Orta Asya’da rastlanma­mıştır. Stil-kritik yöntemini bilmeyen bazı uzmanların Çin kültüründen esinlenmiş ejder figürlerini kurt zan­netmeleri ya da kasıtlı olarak kurt olarak değerlendirmeleri düşündürücüdür. Konuyla ilgili tek ve gerçek arkeolojik bulgu, Kazakistan’daki Esik Kurganı’nda açığa çıkan Altın Elbiseli Adam’ın etek ve kol uçlarındaki stilize kurt başla­rıdır. Saka kültürüne ait olan kurgandaki altın plaka süsle­meler MÖ 5. yüzyıla tarihlendi­rilmektedir.

MÖ 1. binyılda, Önasya’nın periferisinde yaşamış Sakaların (Doğu İskitler) Türk Öntarihi’nin en önemli un­suru olduğu hususu bugüne değin gündeme gelmemiş bir konuydu. Türk kimlikli devlet tarihinin Hunlar ile değil, on­lardan 400-500 yıl önce tarih sahnesine çıkmış olan Sakalar ile başladığı hususunda çok sayıda arkeolojik ve tarihsel kanıtı, dergimizin önceki yaygın sayılarında ya­yımlamıştık. MÖ 8. yüzyıldan MS 8. yüz­yıla uzanan Protohistorik (Öntarih) Dönem’deki Türklerin Sakalarla başlayan süreci; Massagetler, Hunlar, Göktürkler ve Oğuzlarla son bulmuştur. Son yıllarda Anadolu Demir Çağı arkeolojisi üzerine yaptığım çalışmalar, özellikle Orta Anadolu’nun MÖ 8. yüzyıldan itibaren Kafkasya, İran ve Horasan ile kültürel ve sosyal ilişkiler içinde bulundu­ğuna, sözkonusu bağlantıların at gömüleri içeren kurganlar ve silahlar dışında farkedile­bilir ölçüde çanak-çömlekçilik gibi zanaatlara yansımış ol­duğuna işaret etmeye başla­mıştır.

ArkeoTarih-2
Kanatlı boğayla savaşan kurt Oluz Höyük’te bir bothros’ta (kutsal eşya çukuru) bulunmuş olan krater üzerindeki beyazımsı panel içinde betimlenmiş kurt-kanatlı boğa mücadelesi. MÖ 5. yüzyıl başları (Oluz Höyük Kazı Arşivi). ­

At gömüleri ve kurgan­lardan çıkan savaş kazması, ok ucu ve mızrak uçları gibi silahlar ile tunç ya da kemikten at ko­şum takım­ları, Sakaların Anadolu’ya taşımış oldukları özgün yaşamsal ma­teryellerdir. Bununla birlikte çobanlık ve yağma-talan gibi göçebelik temelli ekonomik sistemlerin yaşandığı devasa Avrasya-Horasan coğrafya­sından Anadolu’ya gelmiş olan Sakaların yerli halk üzerinde yaşam tarzları ve kültürleri ile ciddi değişimlere yol açtıkları; Kızılırmak Havzası Demir Çağı yerleşmelerinden gelen güncel arkeolojik bulgular sayesinde çok daha iyi anlaşılmaktadır (…) Çin Bulutu ve geyik figürleri dışında Kızılırmak Havzası Demir Çağı çanak-çömlekleri üzerinde birdenbire orta­ya çıkan at ve kurt figürleri, Anadolu’ya Horasan ve Orta Asya’dan taşınmış göçebelere ait diğer beze­me ögeleri gibi görünmektedir. At figürlerinin eyersiz-ko­şumsuz olması, bunların Sakaların yaşamından kesitler yansıttığına işaret eder.

Sözkonusu göçebe yaşam ögelerinin Anadolu Demir Çağı resim sanatı içindeki en ilginç grubunu ise kurt figürleri oluş­turmaktadır. Oluz Höyük’te çok sayıda kap üzerinde kurt figürü yer almaktadır. Kurt figürleri içindeki en önem­li örnek, bir krater üzerinde resmedilmiştir. Bu sahnede stilize olarak betimlenmiş kurt, hemen yanındaki kanatlı boğaya saldırmaktadır. Diğer kurt figürleri ise çanak-çöm­lek parçaları üzerindedir. Oluz Höyük’ün kuşuçumu 60 km güneyinde yer alan Zile-Maşat Höyük’te de MÖ 6. yüzyıla ait bir krater üzerinde sfenkse saldıran bir kurt figürü gözlenmektedir.

Bununla birlikte Oluz Höyük Geç Demir Çağı kültür katmanlarında ortaya çıkarı­lan bazı çukurların içinde bu­lunan kasaplık izler taşıyan at kemikleri ve bunların üzerin­deki satır ve bıçak izleri, Demir Çağı halkının at eti yemek gibi bazı Orta Asyalı geleneklerine işaret eder. Gıda olarak tü­ketilmiş atlara ait kalıntılar, Oluz Höyük’ün Saka varlığına bulgu sunan Anadolu’nun en önemli kazısı olduğuna işaret etmektedir. Oluz Höyük ve Maşat Höyük çanak-çömlekleri üzerinde görülen kurt figürleri derin ikonografik anlamlar taşımakla birlikte, güçlü sa­natlara sahip olmayan Anadolu Demir Çağı göçebelerine ait hâtıralar olmalıdır.

ArkeoTarih-3
Maşat Höyük’te boya bezeme Oluz Höyük’ün kuşuçumu 60 km güneyinde yer alan Zile-Maşat Höyük’te yine bir krater üzerine boya bezeme olarak yapılmış kurt figürü, MÖ 6. yüzyıl. Amasya-Tokat bölgesinin Geç Demir Çağı çanak-çömlek atölyelerinin Orta Asya etkilerini benimsemiş olduğuna işaret eder (T. Özgüç. Maşat Höyük II. Ankara, 1982).

MÖ 9. yüzyıldan itibaren Anadolu’ya Kafkasya üzerin­den sızmaya başlayan Sakalar yani Doğu İskitlerin, Anadolu coğrafyasındaki en kala­balık ve güçlü göçebeler olduğu bilinmektedir. Bu bağlamda Çin Bulutu, iri boynuzlu Avrasya geyiği ve eyersiz-koşumsuz at figür­leri gibi kurt figürünün de Anadolu’ya Saka coğrafya­sından göçebeler tarafından taşındığı düşünülebilir. Turani yüz tiplerine sahip olan, kımız içen, kurgan inşa eden, atıyla birlikte gömülen ve bu bilgi­ler ışığında Ön Türkler ola­rak değerlendirebileceğimiz Sakaların, kurt totemine sahip bir toplum olduğu ve Demir Çağı’nda Anadolu’ya totemleri ile birlikte geldikleri anlaşıl­maktadır. Yazıları olmayan bu göçebe­lerin destan, efsane ve mito­lojik hikayeleri mutlaka sözel bir gelenek içinde korunuyor ve nesilden nesile taşınıyordu. Oluz Höyük ve Maşat Höyük kurt figürleri, Saka sözel ge­lenek ögelerinin Anadolu Geç Demir Çağı resim sanatında hayat bulmuş olduğuna işaret eder. Bu bağlamda tarihsel sü­reçte Türklerin totemi olmuş, efsanelerinde temel motif ola­rak bulunmuş bozkurt sembo­lünün arkeolojik kimlik olarak Öntarih Türklerinin en önemli gruplarından Sakalar tarafın­dan Anadolu resim sanatına taşınmış olduğunu söyleyebi­liriz. Demir Çağı sonrasındaki süreçte, 10. yüzyıldan itibaren Türkleşmeye başlayan Anadolu coğrafyasında kurt toteminin destan, efsane ve mitolojide devam etmiş olması, bozkurt motifinin Sakalar ile Türklerin tarihsel ortak noktası olduğu­na işaret etmektedir.