Aralık
sayımız çıktı

‘Bozkurt’a önce Solcular ve devlet sahip çıktı; Sağcılar ise karşı geldi!

Yakın tarihimizde radikal muhafazakar/Türkçü kesimin ana sembol kabul ettiği bozkurt, İstiklal Savaşı ve sonrasındaki erken cumhuriyet döneminde hem yeni devleti hem Mustafa Kemal’i simgeliyordu. Sol hatta komünist çizgideki düşünür ve tasarımcıların favori sembolü olan bozkurt, muhafazakar kalemler tarafından eleştiriliyordu! Ta ki 1930’lu yılların ikinci yarısından itibaren, Türkçülük akımının ırkçılıkla ve Avrupa’da yükselen “kökü dışarda” ideolojilerle/parametrelerle etkileşime girmesine kadar… Bozkurtun çileli yolculuğu…

BOZKURT MECMUASI / 7 TEMMUZ 1921

Millî Mücadele’nin sembolü oldu

Edebiyat-2
7 Temmuz 1921 tarihli ve tek sayı çıkan Bozkurt dergisinin kapağı.

Ankara İkaz Matbaası’nda yayımlanan Bozkurt mecmu­ası, bu ismi taşıyan ilk ve tek eski harfli Türkçe yayındı ve İstiklal Harbi sırasında sadece tek sayı yayımlandı. “Bozkurt” yazısı derginin sağ üst köşesinde, büyükçe bir logo olarak yer aldı. İkaz Matbaası’nın sahibi, Afyonkara­hisar’da Millî Mücadele’yi örgütleyen, Sivas Kongresi’nde Afyon delegesi olarak bulunan, Afyonkarahisar mebusu ve Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası’na katılan Sol kanattan Mehmed Şükrü Bey’di (1887-1938). Ankara’da aynı mat­baada Türk Halk İştirakiyun Fırkası’nın yayın organı olan Yeni Hayat mecmuası da çıktı.

Bozkurt’un lejandında “Edebi, içtimai, haftalık millî mecmua” yazıyordu. Mesûl müdürü Emin Necmeddin’di; imtiyaz sahibi olarak da Suad Salih ismi yazılıydı. “Halkın dediği hakkın dediği” başlıklı başyazının yanında; Suad Salih imzalı ve “İnönü kahramanlarına” ithaf edilmiş “Anadolu’nun rüyası” başlıklı şiir, 1921’deki muharebeleri konu alıyordu:

Edebiyat-1
Çağdaş Türk kadını ve bozkurt Bozkurt’un tek sayı olarak çıktığı Millî Mücadele günlerinde bastırılan nadir bir kartpostal da bozkurt imgesini ilk defa halkla buluşturuyor, somutlaştırıyordu. Halka umut ve güç aşılamak için bastırılan kartpostalda sağ üst köşede büyük “bozkurt” yazısı bulunuyor; çağdaş bir Türk kadını bir elinde meşale bir elinde başak ve bozkurtla aydınlığa, zafere, cumhuriyete yürüyordu.

“Ölü dağlar gece, hayalet gibi

Enginde atıyor, bir ölü kalbi.

Gizli sesler gelir uzun bir zaman,

Ölü yıldızlardan, ölü dallardan!

Kimden ruh alıyor gecelerine?

Ormanlardan taşan bu vâveylâ ne?

Mutlak şehitlerden gelen seslerdir.

Burası gazilerin geçtiği yerdir.

Dün burada çarpıştı o insanlar.

Gözlerde canlandı eski zamanlar.

Tunç kayalar gibi belirdi kahramanlar.”

CENOVA – LONDRA / 1922 – 1926

Yeni cumhuriyet ve pullarda Türk-İslâm sentezi

1922’ye gelindiğinde, kurt figürü bu defa kendini ilk defa pullarımızda gösterdi. Bunlar, İtalya’nın Cenova şehrinde bulunan “I.G.A. Barabino & Graeve” mat­baası tarafından 100’lük tabakalar hâlinde 50 bin adet basılan ve 5 adet puldan meydana gelen Takse Pulları’ydı. Bunların beş farklı çiziminden birinin çer­çeve deseni, İstanbul Yeni Cami çinilerinden alınmış, ortasına da bir kurt figürü konulmuştu. Böylelikle dinî bir yapıyla tarihi bir Türklük bağlantısı birlikte kullanılmış oluyordu.

Kurt imajı, aradan geçen 4 yıldan sonra 1926’da tekrar pullarımızda yer aldı. 1926’da Londra’da “Bradbury, Wilkinson Co.” matbaası tarafından 100’lük tabakalar hâlinde çelik baskısı yapılan ve 5 ayrı puldan oluşan Takse Pulları 100 bin adet basıldı. Ressam Ali Sami Boyar’ın çizimi olan pulların 5 ayrı versiyonundan birinde, kurt imajı yanındaki anıt adam imajıyla birlikte tasarlanmıştı.

Edebiyat-3
1922 Cenova baskısı ilk kurt figürlü Türk pulu, 50 bin adet basılan ve 5 farklı fiyatta bir seriydi (üstte). 1926 Londra baskısı pullar da 5 farklı fiyatta bir seriydi. 100 bin adet basılan pulların tasarımında Ali Sami Boyar’ın çizimi vardı (altta).
Edebiyat-4

İLERİ GAZETESİ – SEBÎLÜRREŞÂD DERGİSİ / OCAK 1924

İlericiler bozkurt figürünü savunurken muhafazakarlar buna karşı çıkmıştı!..

Celâl Nuri İleri’nin (1881-1938) başyazar olduğu İleri gazetesinin 1924 Ocak tarihli sayısında, Siyami imzasıyla yayımlanan makalede bir kurt başı sembolü kullanılır. Makalede o dönem armamızda kartal yerine kurt kafasının kullanılması gerek­tiği, bu sembolün bizim tarihimizdeki yeri detaylı şekilde anlatılır: “Ergenekon’un mağlubiyetinden sonra bir Türk oymağı­na yol açan demir ve bu yoldan ilk geçen yüz kurt, öteden beri bizim armamız değil midir? Eski Türk beylerinin ve halklarının bayraklarında mutlaka kurt kafası bulu­nurdu. Şimdi dönüp dolaşıp diyeceğim ki, Türk ananesi, mazisini karıştıralım. Bulduklarımızı şimdiki gibi yabancıların yerlerine koyalım ve eğreti olanları da ya­vaş yavaş sahiplerine verelim… Eski Türk beylerinin, hakanlarının bayraklarında mutlaka kurda ait bir alamet bulunur ve tepelerinde bugün kullandığımız ay ye­rinde kurt kafası bulunurdu… Şimdi arma için Almanların kartalından ihtimal daha millî ve ananevi bir hak ile mevcut bir yüz kurt kafamız dururken artık yeni bir arma düşünmek bilmem doğru olur mu?”

Edebiyat-5
Sebîlürreşâd dergisinde kurt kafası arması fikrinin eleştirildiği makale.

Batıcı düşünce akımının önemli isimlerinden Celal Nuri’nin kurt figürünü savunduğu dönemde, Eşref Edip’in sa­hibi olduğu ve Mehmed Akif Ersoy, Ömer Rıza Doğrul ve Ali Ekrem Bolayır gibi mu­hafazakar kalemlerin yer aldığı Sebîlür­reşâd dergisinin kurt başı arması fikrine karşı olması ilginçtir. Derginin Ocak 1924 tarihli 584. sayısında, kurt kafası arması fikri ve İleri’de yer alan makale şu şekilde eleştirilir: “İleri gazetesi bu yüz kurt me­selesinin hariçde nasıl su-i telakki (yanlış düşünce) ve tesvilata (aldatmaya) mey­dan vereceğini daha geçen gün yazmış ve cevap da vermişti. Böyle iken bir kurt resmi yapması ve böyle garip tavsiyeleri havi bir makaleyi derç etmesi su-i telakki ve tevsilatı tezyide (arttırmaya) sebep olmaz mı?”

Edebiyat-6
Yeni Yol dergisinin 8 Mart 1924 tarihli 27.
sayısının kapağında Bozkurt Ocağı izcileri.

YENİ YOL DERGİSİ / 8 MART 1924

İzcilik terminolojisi: ‘Yavru Kurt’

Yeni Yol mecmuasının 8 Mart 1924 tarihli 27. sayısının kapağında genç izciler vardı ve fotoğraf altyazısı şöyleydi: “Mus­tafa Kemal Paşa kazası Bozkurt Ocağı izcileri”. Bu, izciler için ilk defa “boz­kurt” teriminin kullanıldığı neşriyatlardan biriydi. Bu alanda Türkiye kendi terminolojisini oluştur­muş ve “Bozkurt ocağı”, “Yavru kurt”, “Bozkurt izci ocağı”, “Bozkurt teşkilatı” terimleri kullanılmaya başlanmıştı. İzcilerin kokartlarında da bozkurt armaları yaygındı.

Edebiyat-7
Türkiyat Enstitüsü’nün ilk olarak 1924’te oluşturulan ve bugün de kullanılan amblemi.

TÜRKİYAT ENSTİTÜSÜ / 12 KASIM 1924

İlim ve irfanın meşalesiyle bugüne…

Edebiyat-8
Karagöz mizah gazetesinin 24 Kasım 1926 tarihli sayısının kapağında, bir kalkan içinde çelenkli kurt başı arması.

Cumhuriyetin ilânından sonra Mustafa Kemal Bey, Köprülüzâ­de Mehmed Fuad’ı İstanbul Darülfünûnu bünyesinde Türk kültürünü ve medeniyetini inceleyecek, araştıracak ve bunların sonuçlarını yayımlaya­cak ilmi bir müessese kurmakla görevlendirdi. 12 Kasım 1924’te Mustafa Kemal başkanlığında İstanbul Darülfünûnu Edebiyat Şubesi’ne bağlı bir ilim ve kültür merkezi olan “Türkiyat Enstitü­sü” kuruldu. Türkiyat Enstitüsü, Bakanlar Kurulu kararı ile ku­rulan ilk ve tek ilmî enstitüydü. Enstitünün amblemi ise özenle seçilmişti: “Elinde” meşale taşı­yan ağzı iştahla açık bir bozkurt.

KARAGÖZ-CUMHURİYET-YENİ SES-RESİMLİ GAZETE / 1926 – 1927

Türkiye Cumhuriyeti’nin resmî arması oldu

Edebiyat-9
Resimli Gazete’nin 29 Ekim 1927 tarihli kapağında Atatürk, Türk bayrağı ve kurt figürü.

Karagöz mizah gazetesi 24 Kasım 1926 tarihli sayısının kapağına, bir kalkan içinde çelenkli kurt başı armasını koymuş ve “Türk arması Türk varlığının temsili olmalıdır!” başlığını kullanmıştı. Karagöz böy­lelikle yeni Türk armasını birkaç ay önceden tahmin etmiş oluyordu.

Yine 1926’da Maarif Vekaleti (Millî Eğitim Bakanlığı), bir devlet arması belirlemek için yarışma düzenlemiş ve “Millî Arma Müsa­bakası Şartnamesi” adıyla da bir kitapçık yayımlamıştı. Şartname­de “Cumhuriyet armasının şeklini oluşturacak semboller tercihen Türk tarihinden alınacak ve bu semboller heraldik (arma bilimi) bir biçimde bütün armalarda bulunan çizim esaslarına uygun olarak ve basit tarzda stilize edi­lecektir” notu yer alıyordu.

Edebiyat-10
6 Ocak 1927 tarihli Yeni Ses gazetesinde, yarışmayı kazanan Namık İsmail’in ve ikinci seçilen Muhsin Rıfat’ın portre fotoğrafları ve çizdikleri armalar.

Maarif Vekaleti’nin yarışması sonucunda, komünist Aydın­lık Dergisi’nin kapak çizimlerini de yapan, Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası (TİÇSF) kurucusu ressam Namık İsmail’in hazırla­dığı arma birinci seçildi. Muhsin Rıfat’ın çalışması ikinci, Lütfi Bey tarafından hazırlanan arma ise üçüncü oldu. 6 Ocak 1927 tarihli gazeteler yeni armamızı tanıtı­yordu. Cumhuriyet, “Armamızın kabul edilen şekli” diye armayı manşetten vermiş, Yeni Ses de “Türkiye Cumhuriyeti arması ne şekildedir?” başlığıyla Namık İsmail ve Muhsin Rıfat’ın portre fotoğraflarıyla birlikte armalarını tanıtmıştı.

Yarışmaya katılan tüm armalar bir kalkan içinde yer almış ve Namık İsmail’in birinci seçilen armasında hareketli bir kurt figürü öne çıkmıştı. Armanın merkezinde Türk bayrağını temsil eden ay-yıldız, alt kısımda ise Oğuz menkıbesini simgeleyen bir kurt ve kurdun varlığını devam ettirdiği, eski bir Türk silahı olan “harbe” yer almıştı. Kalkanın al­tında bulunan İstiklal Madalyası ise savaşları ve zaferleri simgele­mekteydi. Madalyanın içinde ise genç cumhuriyet “T.C.” harfleri ile ölümsüzleşmişti. Namık İsmail’in birinci gelen arması kurumsal olarak kullanılmasa da, döneminin ruhunu yansıtıyor ve cumhuriyetin ilk arması sıfatıyla önem taşıyordu.

Resimli Gazete’nin o yılki cum­huriyet bayramında çıkan sayısının (29 Ekim 1927) kapağı ise Atatürk, Türk bayrağı ve kurt figürüyle unu­tulmaz bir kapak olacaktı.

Edebiyat-11
6 Ocak 1927 tarihli Cumhuriyet gazetesinde “Armamızın kabul edilen şekli”.

BANKNOTLAR / 5 ARALIK 1927

Mustafa Kemal onaylı ilk kağıt paralar

Edebiyat-12
Cumhuriyetin ilk 5 Liralık banknotunun ön yüzünde kurt figürü.
Edebiyat-13
İlk 10 Liralık banknotun ön yüzünde kurt figürü.

Cumhuriyetin ilk banknotları 1927’nin 5 Aralık günü tedavüle girdi. Basımı İngiltere’de yapılan 1, 5, 10, 50, 100, 500 ve 1.000 Lira’lık kupürlerden oluşan bu banknot grubu, “Birinci emisyon” olarak adlandırıldı. Birinci emisyon banknotların tasarımı ressam Ali Sami Boyar imzalıydı ve kuşku­suz bu ilk kağıt paralar Mustafa Kemal’in onayı ve beğenisiyle kul­lanıma girmişti. Bu banknotlardan 5 Lira ve 10 Lira ise kurt figürüyle resimlenmişti.

5 liranın ön yüzünde kurt figü­rü, arka yüzünde ise Ankara’nın Yenimahalle ilçesinde bulunan ve 1922’de Anadolu Selçuklu sultanlarından 1. Alaeddin Key­kubad adına Kızılbey tarafından yaptırılan Akköprü yer aldı. 10 Lira’nın ise ön yüzünde kurt figürü, arkasında ise Ankara Kalesi’nden bir kare yer aldı. 5 Lira’da kurt ortada, 10 Lira’da sağdaki daire içerisindeydi.

Edebiyat-14

BOZKURT CÜMHURİYET MARŞI / 1932

‘Boz kurtlara örnektir dernektir Gazimiz’

Edebiyat-15
Bozkurt Cümhuriyet Marşı’nın ön yüzü ve arka yüzünde Mustafa Kemal ve bozkurt.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’ında okunması için Malatya mebusu Dr. Mehmet Hilmi Oytaç’ın yazdığı marşın ismi “Bozkurt Cümhuri­yet Marşı”ydı. Marşın notasının ön yüzünde Hilmi Bey’in bir fotoğ­rafı ile marşın sözleri yer alırken, arka yüzünde Mustafa Kemal ve yanıbaşında bir bozkurt yer almıştı. 15 Eylül 1932 tarihinde Ankara Musiki Muallim Mektebi Müdürü ve İstiklal Marşı’nın bestecisi olan Osman Zeki Üngör’e yazılmış talep yazısında, Bozkurt Marşı’nın notaları gönderilmiş ve onayı talep edilmişti. Cumhuriyet bayramı kutlamalarında okunması kabul edilen marşın sözleri şöyleydi:

“Türkler bugün Cumhuriyet temeli kurdular

O temelin çamurunu kan ile yoğurdular

Hem düşmanları boğdular hem sultanları kovdular

Kutlu olsun ey millet varlık bayramımız bugün

Tarihte yoktur böyle gün en büyük bayram bugün

Boz kurtlara örnektir dernektir Gazimiz

Karanlıktan kurtulduk biz aydınla âzimiz

Edebiyat-16
Bozkurt Cümhuriyet Marşı’nın kabulü için 15 Eylül 1932’de Osman Zeki Üngör’e yazılmış talep yazısı.

Kutlu olsun ey millet Gazi bayramınız bugün

Tarihte yoktur böyle gün en büyük bayram bugün

Bütün dünya anladı biz nasıl bir milletiz

Medeniyet aleminde kudretli devletiz

Hem zalimlere değneğiz hem mazlumlara örneğiz

Kutlu olsun ey millet Türklük bayramımız bugün

Edebiyat-21
Güreş federasyonunun rozetinde ay-yıldız armasının içinde bozkurt.

Tarihte yoktur böyle gün en büyük bayram bugün

Boz kurtlara örnektir dernektir Gazimiz

Karanlıktan kurtulduk biz aydınla âzimiz

Kutlu olsun ey millet Gazi bayramınız bugün Tarihte yoktur böyle gün en büyük bayram bugün”

Edebiyat-19
1936’da Kahramanmaraş’ta yapılan bozkurt figürlü anıt.

KARTPOSTAL, HABER, ANIT, TRAŞ BIÇAĞI / 1933

30’lu yıllar: Bozkurtların altın çağı

Ankara Türk Ocağı 1933’te cumhuriyetin 10. yılı için bas­tırdığı kartpostalda Türk sanayi devrimini, kadınların seçme ve seçilme hakkını, başkent An­kara’yı ve Gazi Mustafa Kemal’i simgeleyen çizimler kullandı. Kartpostalın tam ortasında ise boynunda ay-yıldız olan ve ge­leceğe doğru koşan bir bozkurt çizimi kullanılmıştı. 15 Aralık 1933 tarihli Cumhuriyet gazetesinin manşeti: “Mustafa Kemal: Boz­kurt”tu. 1930’lar bozkurt imajının altın çağıydı adeta. Bozkurt traş bıçakları, bozkurt sigarası, güreş federasyonunun rozetinde ay-yıldız armasının içinde boz­kurt figürü… 1936’da Kahraman­maraş’ta yapılan anıtta bozkurt ayakta Türk bayrağına sarılmış şekilde tasarlanmış ve anıt üzerine: “28 İkinci Teşrin 1919’da Türk Maraş silah gücü ile inen bayrağını iman gücü ile yeniden dalgalandırdı” yazılmıştı.

Edebiyat-18
15 Aralık 1933 tarihli Cumhuriyet gazetesinin manşeti: “Mustafa Kemal: Bozkurt.”
Edebiyat-22
Aylı Kurt Yayınları’ndan çıkan ve Nâzım Hikmet’i hedef alan kitap.

AYLI KURT YAYINLARI / 1935

Atsız önce Nâzım’ı sonra Atatürk’ü hedef aldı

Türkçülük hareketinin önde gelen ismi Nihal Atsız (1905-1975), “Aylı Kurt Ya­yınları”ndan ilk kitabını 1935’te yayım­ladı. Nâzım Hikmet’i hedef alan kitabın ismi Komünist Don Kişotu Proleter – Burjuva Nâzım Hikmetof Yoldaşa’ydı.

Aylı Kurt Yayınları’nın ismi ve logosu kurttu ama, Atatürk’ün çizgisi be­nimsenmiyordu. Öyle ki Nihal Atsız’ın yine Aylı Kurt Yayınları’ndan 1941’de yayımlanan, kapağında “romancık” yazan Dalkavuklar Gecesi kitabında, cumhuriyet dönemi ve kurucu kadro­su hicvedilmiş ve eleştirilmişti.

Kitap basıldıktan sonra bir grup üniversiteli genç, Atatürk’e ve değer­lerine dil uzatıldığı gerekçesiyle kitabı protesto etmişti.

Edebiyat-23
Nihal Atsız’ın 1941’de yayımladığı Dalkavuklar Gecesi kitabı, dolaylı şekilde Atatürk’ü eleştiriyordu.

BOZKURT DERGİSİ / MAYIS 1939

Yeni milliyetçi cephe ve üstün ırk

Reha Oğuz Türkkan (1920-2010) 1939’un Mayıs’ında, “Her ırkın üstünde Türk ırkı!” sloganıyla Bozkurt dergisinin ilk sayısını yayımladı. Dergi kadrosun­da Reha Oğuz Türkkan, Hüseyin Namık Orkun, Nurullah Barıman, Sami Karayel, Nejdet Sançar gibi dönemin milliyetçi kalemleri vardı. İlk sayının kapağının altında, “Bozkurt, Ergenekonun remi­zidir. Türklük yolunda sesimizin bir an bile kısıldığını görmiyeceksiniz” yazılıydı. Dergide Atatürk’ün ismi hiç geçmiyordu. Yeni milliyetçi cephe, bozkurt-Atatürk bağlantısını 1930’ların ikinci yarısında adeta yok sayıyor, hiçbir atıfta ve özdeş­leştirmede bulunmuyordu.

Edebiyat-24
Bozkurt dergisinin Mayıs 1939 tarihli ilk sayısı.

SES DERGİSİ / NÂZIM HİKMET / 1947

‘Sarışın bir kurda benziyordu’

‘Harp Okulu öğrencilerini isyana teşvik etmek’ suçuyla tutuklanan şair Nâzım Hikmet, 17 Ocak 1938’de 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. 13 Kasım 1946 tarihli Ses gazetesinin ilk sayfa­sında, 9 yıldır hapiste bulunan Nâzım Hikmet’in hapishaneden yazdığı Kuvâyi Milliye Destanı’ndan bir şiiri çok nadir görülebilecek şekilde onun ismi yazıla­rak basıldı (Kuvâyi Milliye Destanı, kitap olarak Kurtuluş Savaşı Destanı adıyla Türkiye’de ancak Nâzım Hikmet yasa­ğının delindiği 1965’te, şairin ölümün­den sonra yayımlanabilecekti).

Edebiyat-25
Ses dergisinin 13 Kasım 1946 tarihli kapağında, Nâzım Hikmet’in meşhur şiiri Atatürk vinyetiyle beraber yayımlanmıştı.

Mustafa Kemal’in at üstünde “Ko­catepe’den Afyon sırtlarına atlamak üzere olduğu” bir vinyeti üzerindeki Nâzım Hikmet’in dizeleri; Atatürk’ü bozkurtla birlikte hiç silinmemek üzere tarihe mühürledi:

“…

Paşalar Onun arkasındaydılar.

O, saati sordu.

Paşalar üç dediler,

Sarışın bir kurda benziyordu.

Ve gözleri çakmak çakmaktı.

Yürüdü uçurumun başına kadar,

eğildi, durdu; bıraksalar

İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak

ve karanlıkta akan bir yıldız gibi akarak

Kocatepe’den Afyon sırtlarına atlayacaktı.”