Kariyeri boyunca denediği yenilikler, sinema izleyicisi tarafından daima ilgiyle ve merakla karşılandı. Striptease (1996) filmindeki sarhoş politikacı rolüyle aktörlüğe yeni bir soluk getirirken, Boogie Nights’taki (1997) performansıyla da ‘en büyükler’ kervanına katıldı.
Burt Reynolds, ardında başarısız bir Amerikan futbolu kariyeri, bir müzik albümü, bir çocuk kitabı ve oynadığı, yönettiği, yapımcılığını üstlendiği bir dizi müthiş film bırakarak aramızdan ayrıldı. 11 Şubat 1936 doğumlu aktör, 82 yaşında Florida’daki bir hastahanede, 6 Eylül günü kalp krizi geçirerek öldü. Reynolds’ın bedeni, vasiyeti gereği yakıldı.
Reynolds’ın sinema endüstrisine kendini adaması, ilginç bir hikayeyle başlıyordu. Amerikan futbolu oynadığı Florida Devlet Üniversitesi’nden burs kazanan Reynolds, kariyerini bu spor üzerine bina etmenin planlarını yapıyordu. Ancak üniversitenin ilk senesinde, oynayacağı ilk maçta geçirdiği bir diz sakatlığı, bu kariyer planlarının suya düşmesiyle sonuçlandı. Bir zamanlar orduda hizmet etmiş olan, o sıralarda ise Florida’da polis şefliği mesleğini sürdüren babasından etkilenen Reynolds polis olmayı düşündüyse de, babası onun üniversiteyi bitirip, şartlı tahliye memuru olmasını istiyordu.
Bu noktada Reynolds, almakta olduğu İngiliz edebiyatı dersinde, daha sonraları “akıl hocası” olarak tarif edeceği Watson B. Duncan III ile tanıştı. Duncan, Outward Bond (Harici Zıplayış) isimli bir tiyatro oyununun prodüksiyonluğunu üstlenmişti ve başrolü, sınıfta okuduğu Shakespeare’den etkilenen Reynolds’a teklif etti. Reynolds bu rolüyle 1956’da Florida Eyaleti Drama Ödülü’ne layık görülecek ve aktörlük kariyeri başlayacaktı.
Reynolds’un Amerikan kamuoyuna tanınması ise, iki sezon sürecek olan Riverboats ve rating’i bol Gunsmoke dizileriyle oldu. O günlerdeki bir gazete onu “Marlon Brando’nun ikizi” olarak lanse edecekti. Kendine önerilen James Bond rolünü “Bir Amerikalı James Bond’u oynayamaz” sözleriyle geri çeviren Reynolds’ı dünyaya tanıtan filmi ise Deliverance (Kurtuluş) oldu. Smokey and The Bandit (Çılgın) ile kariyeri zirveyi gördü.

Çılgın’daki star
Burt Reynolds, 1977 tarihli Smokey and The Bandit (Çılgın) filminde, medyada kendisine çizilen profile yakın bir rol oynamıştı.
Reynolds 1960’lar boyunca kısa metrajlı ve düşük kaliteli filmler ile dizilerde yer alıp, 1970’ler ile 1980’lerin popüler kültüründe bir seks ikonu olarak benimsenmişti. Bunda hem Cosmopolitan dergisine verdiği çıplak pozlar hem de oynadığı rollerin gerektirdiği sert jestler etkili olmuştu. Kamera karşısında geçirdiği 60 senenin kayıtları, yeteneğini ve kendini geliştirme becerisini ispatlayan en değerli belge olarak varlığını korumaktadır.
Kariyeri boyunca denediği yenilikler, sinema izleyicisi tarafından daima ilgiyle ve merakla karşılandı. Striptease(1996) filmindeki sarhoş politikacı rolüyle aktörlük sanatına yeni bir soluk getirirken, kendisine Oscar adaylığı getirecek olan Boogie Nights’taki (Ateşli Geceler-1997) performansıyla da en büyükler arasına girecekti.
Reynolds tam da 2000’ler kuşağına mirasını aktaracak bir çalışmanın ortasındayken kalp krizi geçirdi. Zira usta aktör, Quentin Tarantino’nun son filminde üstlendiği bir rol için hazırlanıyordu. Ne var ki sahnelerini çekemeden kalbi durdu. Onun öldüğü gece Amerikan televizyon kanalları, Reynolds’ın çeşitli kuşakların hafızalarına kazınmış sahnelerini ve repliklerini ardarda gösterdi.

70’ler ve 80’lerin sinema ikonuydu
“Marlon Brando’nun ikizi” olarak anılan Reynolds, Fuzz’ın (Büyük Kavga-1972) çekimlerinde. Reynolds, o yılların popüler kültüründe en meşhur isimlerindendi.
KARŞILIKSIZ DUYGULAR
Marlon Brando’nun hiç sevmediği aktör
Burt Reynolds büyük bir Marlon Brando hayranı olsa da, bu duygusu karşılıklı değildi. Brando – belki de Reynolds’ın “Marlon Brando’nun ikizi” olarak anılmasından dolayı – Reynolds’tan hiç hoşlanmıyordu. 1972 tarihli Godfather (Baba) filminin Michael Corleone rolü için ilk başta Reynolds önerildiğinde Brando küplere binecek ve onun dâhil olması durumunda projeden çekileceğini duyuracaktı. Rol daha sonra bilindiği üzere Al Pacino’ya verildi. Aslında hiç tanışmamış olmalarına rağmen Brando’nun hoşnutsuzluğu derindi. Bir röportajında Reynolds hakkında şöyle diyecekti: “O, benim kusmak istememe sebep olan bir şeyin özü. O, aktörlük hakkında iğrenç olan her şeyin özü. Kendi narsisizm tapınağında tapınır”.
STAR WARS’DAN DIE HARD’A
Reddedilen roller, kaçırılan fırsatlar
Reynolds, kamera karşısında sergilediği yeteneklerinin yanı sıra, geri çevirdiği rollerle de meşhur. Oynamayı kabul etmediği roller arasında sadece James Bond yok. Daha sonra Harrison Ford’u büyük bir üne ve hayran kitlesine kavuşturacak olan Star Wars (Yıldız Savaşları) filminin Han Solo karakterinden, Die Hard’ın (Zor Ölüm) John McClane rolüne kadar popülerliği su götürmez birçok ikonu oynamayı reddetti. Yine de Reynolds’ın geri çevirdiğine pişman olduğu en mühim rol Terms of Endearment (Sevgi Sözcükleri) filmi için teklif edilen pozisyon olabilir; çünkü kendisinden sonra rolü alan Jack Nicholson, filmdeki performansıyla Oscar kazanmıştı.