RUSYA’YLA SAVAŞ HIRSI VE AĞIR SONUÇLARI
Hazine’nin dibi görününce halkın altını ‘haram’ sayılır
Uzun Osmanlı asırları boyunca karşımıza değişik ad ve fonksiyonlarla çıkan Hazine, klasik dönemde Enderun ve Birun (İç ve Dış) Hazineleri…...
160 YILLIK OLAĞANÜSTÜ BİR DEĞERİN MACERASI
Bursa’dan İstanbul’a sandukadan müzeye Osmanî Nişanı’nın izinde
Osmanlı Devleti, Batılılaşma ve ıslahat çalışmaları sıralarında “onurlandırma” ve “ödüllendirme” geleneklerini de değiştirdi. Tanzimat döneminde, Batı etkisindeki nişan ve madalyalar birbirini izledi. Sultan Aziz’in ihdas ettiği Osmanî Nişanı’nın olağanüstü bir örneği, ilk olarak 1862’de Bursa’daki Osman Gazi’nin sandukasına bizzat padişah tarafından konmuştu. 100 yıldır yerinde bulunmayan bu nişanın günümüze uzanan öyküsü. Belgeler eşliğinde...
PASKALYA
Bazen kahkaha bazen taşkınlık ve facia
Hıristiyanların en büyük bayramlarından Paskalya, Hz. İsa’nın dirilişini simgeliyor. Osmanlı döneminde gerek İstanbul’da gerekse taşrada düzenlenen şenlikler, kimi zaman bir bayram havası içinde kimi zaman ise sonu ölümlere varan felaketler eşliğinde yaşanmıştır.
DÜŞMANA ESİR DÜŞEN TÜRKLERİN FERYADI
Boynumda zincir ayağımda demir, âmin ya Rabbe’l-alemîn
İnsanlık tarihinin en eski toplumlarından itibaren savaşlarda esir alma, alınan esirleri köleleştirme uygulamaları yaygınlıkla görülür. Osmanlı döneminde 16. yüzyıldan itibaren görülen esaret vesikaları, imparatorluğun son 10 yılındaki tarihlerde olağanüstü artış gösterir. Oğullarını kurtarmak için elinden geleni yapmaya çalışanlar ise, yine bugün olduğu gibi analardır.
3. AHMED’İN, DAMADI İBRAHİM PAŞA’YA MEKTUBU
‘Zevceniz sultanleb-i teşnenizi bûs eder’
Yani “Ey damadım, kızım sizin susamış dudaklarınızdan öper”. 3. Ahmed’in, damadı Nevşehirli İbrahim Paşa’ya yazdığı mektuptaki bu cümleyi, günümüzde dahi hangi baba damadına yazabilir? O sırada yanında bulunan kızı Fatma Sultan’dan bahisle damadına böyle bir ibareyi yazan padişah, maalesef 1733’te evladının ölümünü de görecekti.
İNCELİKLİ STRATEJİLER
Osmanlılarda istifa etme ve ‘affını talep etme’
Son zamanlarda özellikle Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifası veya görevden affı üzerine; bu mekanizmanın devletin üst kademelerindeki uygulanma yöntemlerine dair tartışmalar yaşanıyor. İlk ve klasik Osmanlı devrinde ancak vefat, azil veya “siyaseten katl” ile görevden ayrılan üst düzey bürokratlar, Tanzimat’tan sonra istifa (Arapça ‘afv’ kelimesinden) mekanizmasını türlü şekillerde kullanmışlardı.
PATRİCK GREGORİUS'UN İDAMI
İstanbul’da iktidar oyunları, Mora’da Türk katliamları
18. yüzyılda “Yunan Aydınlanma Hareketi” adı verilebilecek bir zaman diliminde, kilise ve aristokrat ailelerin büyük desteğiyle eski Yunan kültürü üzerine araştırmalar yoğunlaştı. 1821’de iyiden iyiye yükselen milliyetçi akım, Osmanlı devlet ve kamu düzeninde de onulmaz yaralar açacaktı. 2. Mahmut döneminde Rum Patriği Gregorius’un idamı ve hemen akabindeki isyanların ve diğer gelişmelerin analizi.
HARİKZEDEGÂN APARTMANLARI / TAYYARE APARTMANLARI
İlk betonarme apartman 1922’de Laleli’de yapıldı
Bundan tam 100 sene önce, Ekim 1920’de temeli atılan “Harikzedegân (Yangınzede) Kat Evleri”, Türkiye’nin ilk betonarme apartmanıydı. Mimar Kemaleddin Bey tarafından yapılan, iki yılda bitirilen, masrafı devlet ve bağışlarla karşılanan binada, yangınlar sonucu evsiz kalan insanların ikameti düşünülmüştü. Daha sonra Türk Hava Kurumu’na geçen ve Tayyare Apartmanları adını alarak hatırlı ve kalburüstü kimselerin mekanı olan yapı, günümüzde otel oldu.
1526’DAN 1891’E VERGİ MUAFİYETİ
Budin’in anahtarı ve 365 yıl süren ayrıcalık
1526’da Osmanlıların Macarları yendiği Mohaç Savaşı, tarihteki en kesin sonuç alıcı savaşlardan biridir. Budin Kalesi’nin anahtarlarını Osmanlılara teslim eden şehrin Yahudi halkından Salamon oğlu Yasef ve soyundan gelenlerin tamamı cizye hariç tüm vergilerden muaf kılındı. Hatta Budin’in elimizden çıktığı 1686’dan sonra da bu muafiyetler ortadan kaldırılmadı. Bir devlet geleneği, bir aile hikayesi...
VAKIFLAR VE OSMANLI İMPARATORLUĞU
Fakiri düşünen devlet imaret yıkan devlet
Osmanlı Devleti şüphesiz modern anlamıyla bir sosyal devlet değildi ama, padişahların, valide sultanların, vezirlerin, ulemanın, hayırsever zenginlerin kendi keselerinden tesis ettikleri vakıflar, sosyal devlet ihtiyacını “sivil toplum örgütleri” olarak yerine getiriyordu. Bu durum giderek bozulmuş, imarethaneler asalak bir kesimin geçim kaynağına dönüşmüş ve 20. yüzyılın başlarından itibaren yıktırılmıştır.