NADİR YAZMA ESERLERDE YENİ İPUÇLARI
Türklerin atası: Hz. Nuh’un oğlu Yafes!
Farsça aslı 12. yüzyıla tarihlenen elyazmalarında, Hz Nuh’un oğlu Yafes’in oğullarından “Türker” için “Akil ve edeb ıssı ve dürüst-doğru gönüllü ve gayet bahadır idi.
‘Kisve ile değildir mollalık Ne işe yarar cübbe ile sarık!’
Mecmua, güldeste, risale denilen elyazmaları, Osmanlı toplumunda aydınların şahsi günlükleriydi. Kimileri, kendi yazdıkları, duyduklarını aktardıkları, not aldıkları sayfaları ciltlettirir ve saklardı. Sansürsüz sözlü kültür geleneğinin yazılı bir kanıtı. “Nakşibendi Esseyyid Ali Rıza” imzalı, ünik bir örnek…
TÂRİH-İ VAKÂ'İ / VEKAYİ-NÂME HÂKİM
18. yüzyıl ortasında, yaşarken yazılan tarih
1770’te vefat eden Hâkim Efendi’nin kaleme aldığı elyazması eser, tarihçiler arasında Hâkim Târihi olarak biliniyor. Elimizdeki 30 Ekim 1757 - 2 Haziran 1759 arasını kapsayan yazma, bu kısa döneme dair pek çok ilginç habere yer veriyor. Kültürümüze oldukça yüklü, yalın anlatımlı bir derleme bırakan Hâkim Efendi’nin eseri, 3. Mustafa’nın 1759’da doğan ilk çocuğu Hibetullah Sultan’ın doğum haberinin ve düzenlenen şenliklerin anlatıldığı tarih kaynaklarından.
GÂYETİ’L-BEYÂN Fİ TEDBİR BEDENİ’L-İNSAN SALİH BİN NASRULLAH EL-HALEBÎ
317 yıllık eserde, çağının çok ilerisinde bir hekimin önerileri
17. yüzyılın ilk yarısında yaşamış Yahudi asıllı Salih bin Nasrullah el-Halebî, 4. Mehmet tarafından hekimbaşılığa getirilmiş müstesna bir şahsiyetti. Yazdığı ayrıntılı eser, dünya tıp tarihi literatüründe özel bir yere sahip. Yaşadığımız pandemi günlerinde hem geçmişi hem bugünü aydınlatan elyazması eser, aynı zamanda yakın tarihte ortaya çıkan büyük bir tesadüf eseri!
ŞAİR FITNAT HANIM
Kadınların sesi yokken onun divanı vardı
18. yüzyılın aydın İstanbul hanımefendilerinden Şair Fıtnat Hanım, pek nadir rastladığımız Osmanlı kadın şairlerin en önemlilerindendi. Osmanlı ilmiye sınıfının en tepesindeki beş şeyhülislamın bulunduğu bir aileye mensup bir kadın şairin varlığı, dönemi düşünüldüğünde “olacak iş değil” dedirtir. Hayatından geriye iki ölüm tarihinden başka pek bilgi kalmaması da öyle...
Gelibolulu Mustafa Âlî: Zaman ötesi bir tarihçi
16. yüzyıl ikinci yarısında yaşamış Gelibolulu Mustafa, günümüz tarihçiliğine ışık tutan bir büyük usta, çok yönlü bir aydın kişilikti. Özellikle Künhü’l-Ahbar ve Menakıb-i Hünerveran adlı eserleri, 16. yüzyıl Osmanlı toplumsal ve siyasal yapısı anlamak yolunda temel kaynaklardan sayılır.
NUTKU, GÜFTELERİ, BESTELERİ...
Mustafa’nın dizeleri bu günlükle tarihe geçti
Fasl-ı Müntehâbat (Seçilmiş Besteler) adlı, güfte, beste ve ilahiler içeren elyazması mecmuanın, sarayda icra edilen “huzur” fasılları için, hattat da olan 3. Mustafa’nın kendisi tarafından veya dönemin bir hattatınca hazırlandığı olasıdır. Cihangir (!) mahlasıyla şiirler yazan 3. Mustafa (1717-1774) 40 yaşında tahta çıkabilmiş, büyük felaketler yaşanan bir dönemde, bir Edirne gidiş-dönüşü dışında İstanbul’dan öteye, Bursa’ya, İzmit’e dahi gitmemişti.
1876'DA İMPARATORLUĞUN ZİRVESİNDE BÜYÜK KAOS
Osmanlı Devleti’ni sarsan 3 ay: Yazıldı fermanlar/ ‘hal’edildi’ sultanlar/ katledildi Bakanlar
Mehmed Hamdi Efendi’nin “İnşa’-i Dağarcık” adını verdiği günlüğü (mecmua), payitahtta yaşanan en krizli döneme (30 Mayıs-31 Ağustos 1876) ışık tutan ayrıntılı bilgiler içeriyor. Gerileme dönemindeki Osmanlı Devleti dışarıda büyük problemler yaşarken, önce Sultan Abdülaziz sonra Sultan 5. Murat “delirdikleri” gerekçesiyle tahttan indirilmiş; bunu da onların bizzat göreve getirdikleri nazır, komutan ve şeyhülislamlar gerçekleştirmişti! Çerkes Hasan namında bir subay-kabadayı ise Bakanlar Kurulu’nu basarak birçok paşa ve görevliyi öldürmüştü.
1748: ELÇİ HATTÎ EFENDİ’NİN NEMÇE SEFARETNÂMESİ
İstanbul’dan Viyana’ya bir dostluk kuşatması
Hattat olduğu için “Hattî” mahlasını alan Nişancı el-Hac Mustafa Efendi, 18. yüzyıl ortasında Osmanlı padişahı 1. Mahmud tarafından elçilik göreviyle İstanbul’dan Viyana’ya (Nemse-Nemçe) gönderilir. Kalabalık bir heyet ve birbirinden kıymetli hediyelerle Avusturya İmparatorluğu’na giden Hattî Mustafa Efendi, 11 ay süren gidiş-dönüş yolculuğunu, orada yaşadıklarını kaleme alır. Benzersiz bir tanıklık.
9. YÜZYILDAN ‘DOĞAÜSTÜ’ FELAKET HABERLERİ
Okçuzâde Mehmed 17. yüzyıldan bildiriyor
17. yüzyılda kaleme alınmış elyazması eser (mecmua), Abbasi döneminde Halife Mütevekkil’in saltanatı sırasında (847-861) yaşanan hadiseleri de naklediyor. Arap ve Fars edebiyatından alıntıların bulunduğu yazma eserde kimi büyük doğa olaylarının “doğaüstü” betimlemeleri ise bugünkü medya- sosyal medyadaki yalan haberlerin yanında “sempatik” kalıyor.