Her zaman düşünceleriyle ve yaptığı bestelerle genç kalan bir sanatçı... Akustik çalgılarla yeniçağın yeni seslerini duyuran bir büyük usta... Eserleri 60 yıldır dünya çapında yankı uyandıran müstesna bir öncü. Müziği düşünen, irdeleyen bir filozof... Ve hiçbir şeyi abartmayan, dingin, alçakgönüllü tavrıyla, kendini toplumdan soyutlamadan çalışan bir insan.
Tarihin herhangi bir anında hem geçmişe hem de o günlerde yaşananlara bakarak, bir ülkenin yeni bir döneme girdiğini ve bu dönemin birçok ölçüte göre farklı bir üçüncü, beşinci ya da onbeşinci dönem ya da evre olduğunu söyleyebiliriz. Ama üçüncü, beşinci ya da onbeşinci cumhuriyet veya meşrutiyet olduğunu söyleyemeyiz. Buna, dönemlendirmemiz ne kadar akla yatkın olursa olsun, bizim öznelliğimiz karar veremez.
Burada ölçüt hukuk, daha doğrusu anayasa hukukudur; tarih ya da siyaset bilimi değil. Ancak bir disiplin olarak anayasa hukukuna özgü düşünce de “devrim” sözcüğüyle anlatmaya çalıştığımız köklü dönüşüm dönemlerini kavrayamaz. Numaraları ancak anayasalara göre vermekte direneceklerin bile, kaç yüz yıllık sadrazamlık- başbakanlık kurumunun kalkmasını devrimsel olarak niteleyeceklerinden hiç kuşkum yok.
Gezi süreci, destekleyen veya karşı çıkan herkesi değiştirdi. Ama toplumsal etkisinin şiddetine rağmen arkasında pek az kalıcı yapı bırakabildi. Bunların belki de en önemlisi, 34 bin gönüllüyle Mart 2014 seçimlerinin İstanbul’da adil sonuçlanması için çalışan ve artık bir sivil toplum örgütüne dönüşen Oy ve Ötesi hareketi oldu.