Daha sonradan Çinggis Han olarak tarih sahnesine çıkacak Temüçin ile çocukluk arkadaşı ve kan kardeşi Camuka’nın yolları ilerde ayrılır. Gerçek bir yol hikayesiyle ayrılan ikili için 19. yüzyıl sonlarından itibaren yazılan yorumlar, dönemin modern siyasi-ideolojik yaklaşımlarından etkilenmiştir. Tarihi, günümüz değerleriyle yorumlamak…
Genelde olayları anlamaya çalışırken içgüdüsel olarak günümüzün değerleri çerçevesinde ve kişiler bazında hareket ederiz. Aynı davranışı materyel kültür için sergilemeyiz; örneğin tarihî şahsiyetleri telefonla konuşturmayız, ancak onlara rahatlıkla bugünün değerlerini yükleyiveririz. Bu konuda birçok örnek verilebilir. Moğolların Gizli Tarihi’nde görülen bir pasaj (§118), bu durum için çok net bir örnek teşkil eder.
Şiirsel bir dille ifade edilen bu pasaja göre, henüz Çinggis Han olarak bilinmeyen Temüçin’in eşi Börte, Merkitler tarafından kaçırılmıştı. Bu durumda Temüçin’in o dönemde bağlı olduğu Kerayit Ong Han Tuğrul ve Camuka imdada koşarlar. Camuka ve Temüçin, çocukluklarında Tuğrul’un yanında “rehine beyzade” durumunda bulundukları zaman birbiriyle rekabet içinde olan iki “anda” (kan kardeş) olmuşlardır. Bu çerçevede Camuka kendi kuvvetleri ile Börte’nin kurtarılmasına yardım etmiş ve sonra iki ahbap memnun-mesut ve uyum içinde 1.5 yıl kadar zaman geçirmişlerdir.
Yaz başlarına gelindiğinde bir gün Camuka, “Anda, anda! Dağ tarafında konaklasak da yılkıcılarımız alaçıklara erişiverseler; dere kenarında konaklasak da koyun-kuzu çobanlarımızın boğazına bir lokma girse” der. Muamma şeklindeki bu sözler Temüçin’i şaşırtır; annesine dönüp bu sözlerden bir şey anlamadığını söyler; ancak daha annesi söze başlamadan karısı Börte “Dostumuz Camuka sebatsız bir kimse olarak tanınmıştır. Şimdi bizim aramızda onun canı sıkılıyor. Dostumuz Camuka şimdi söylediği sözlerle bizi kastetmiştir. Biz durmayalım. Bilakis onlardan ayrılarak bütün gece yolumuza devam edelim. En iyisi budur” der (A. Temir, 1986: 54). Börte’nin fikrini uygun bulan Temüçin ve etrafındaki kafile bütün gece durmadan yürüyerek yol alır ve böylece Temüçin ile Camuka’nın yolları ayrılmış olur.
Bu pasaj 1896’da, o dönem Rusya’nın genç tarihçilerinden W. Barthold’un ilgisini çekmiş ve kendisi konuyu Çinggis Han imparatorluğunun oluşumu ile ilgili yayımladığı risalede ele almıştı. 19. yüzyılın sonu sadece Avrupa’da değil bütün Avrasya’da monarşilerin çoğu kere devrimlerle son bulduğu bir dönemdi. Monarşilerle beraber aristokrasi de yara almıştı. Bu bağlamda Barthold, daha Çinggis Han unvanını almamış Temüçin ile Camuka’nın aralarının açılmasını anlatan pasajı inceleyerek, “Temüçin’in aristokrat Camuka’nın da demokrat olduğunu” ileri sürmüştü. Barthold’un bu görüşleri uzun zaman geçerliliğini ve popülaritesini korumuş; tarihçiler bu pasajı ve Barthold’un “aristokrat-demokrat” tanımlamasını yeniden yeniden ele almış ve kendi görüşlerini belirtmişlerdir. Önce Rus bilginleri arasında başlayan tartışmalar daha sonra Batı’ya da sıçramıştır. Moğolların Gizli Tarihi’ni açıklamalarla beraber İngilizceye çeviren Igor de Rachwiltz bu tartışmaları ayrıntılı bir şekilde ele alır (2004, I: 440-443).
Oysa ki 13. yüzyıla ışık tutan kaynakların böyle bir tabakalaşmanın varlığından sözettiklerini düşünmek pek yerinde olmaz. Nesep açısından bakılacak olursa Moğolların Gizli Tarihi’ne göre Temüçin de Camuka da Borjigin (börü tegin) soyundan sayılıyordu; bu sebepten de “rehin beyzade” olarak Ong Han’ın yanında bulunmuşlardı.
Öte yandan bu muammalı pasaja 20. yüzyılın algısıyla değil de o dönemin göçebe hayvancılığı açısından bakınca, “atları dağa çıkaralım da yılkıcılar alaçıklarına erişsinler” sözü, olamayacak bir duruma işaret etmektedir. Atların her gün sulanması gerektiğinin bilindiği bir ortamda atları dağa çıkaralım demek, onları susuz bırakmak anlamına geliyordu. Kısacası kitabın yazar/ozanının çoğu kere yaptığı gibi burada da “eskiden kalma sözler” (mani türünde) kullanılıyor; Camuka olmayacak bir durumdan bahsediyor ve değişiklik yapmayalım demek istiyordu. Nitekim yollar ayrıldıktan sonra Camuka eski usul çokbaşlı, Temüçin/Çinggis Han ise yenilikçi bir tutumla tek başlı merkeziyetçi topluklukların başına geçecekler ve bu durum Camuka’nın yenilgisi ile sonuçlanacaktı.
Artık 21. yüzyılda ise Çinggis Han’ın yasayı uyguladığı yeni sisteme “aristokratlık kazandı” diye bakmamız da durumu zorlamak olur. Sözün kısası, tarihi günümüzün değerleri ile açıklamak bizi gerçekten uzaklaştırır.