Aralık
sayımız çıktı

Dindar kesim ile ilericiler yanyana geldi: Kölelik bitirildi

191. YILINDA BRİTANYA’DA KÖLELİĞİN KALDIRILMASI: 28 AĞUSTOS 1833

Britanya’nın 19. yüzyıl başlarında dünyadaki en güçlü devlet olarak köleliği yasaklaması ve ardından bu sistemi sürdüren ülkelere politik ve askerî müdahalelerde bulunması, köleliğin tüm dünyadan silinmesinde en belirleyici etken oldu. Bu süreçte hem din adamları hem de muhafazakar kesime muhalif Whig’ler ortak tutum aldılar.

Bugün tanımladığımız hâliyle kölelik, daha çok Afrika kıtasından koparı­lıp özellikle Yeni Dünya’daki dev çiftliklerde/plantasyonlarda ve madenlerde karşılıksız-zorla ça­lıştırılma; 16. yüzyıldaki coğrafi, teknik ve denizcilik alanındaki gelişmeler (Atlantik’teki gelgit akıntılarına rağmen seyr ü sefer edebilen “karavela”ların ortaya çıkması) sonucu oluşmuş ve şekillenmişti. Atlantik köle tica­retine dayanan bu sistem, İngiliz gemici John Hawkins’in başla­masına önayak olduğu çok kârlı “üç köşeli ticaret”le zaman içinde zirve yaptı. Buna göre tekstil, rom ve mamul mallar İngiltere liman­larından Afrika kıyılarına ulaşır ve burada ürünler ya satılır ya da köleleştirilecek Afrikalılarla ta­kas edilir; gemiye yüklenen “kö­leler” Amerika’da satılır; buradan da alınan şeker, pamuk ve tütün Avrupa’ya getirilirdi. Bu ticareti kârlı hale getiren, köle ticare­tinden ziyade limanlar arasında gerçekleşen bu devridaim idi.

Napolyon Savaşları’ndan (1803-1815) muzaffer çıkmış dö­nemin açık ara süper gücü olan Britanya’da, köle ticaretine ve kö­lelik sistemine karşı çıkılmasın­da ise farklı motivasyonlar vardı. Avrupalıların uzunca bir süredir hem Afrikalı siyahların hem de yeni tanıştıkları Amerikan yerli­lerinin “kendileri gibi insan” olup olmadıklarına dair tereddütleri vardı! Farklı atalardan (polygene­sis) gelen başka “insansı” varlık­lar olup olmadıkları, buna bağlı olarak da Hıristiyan olabilmeleri veya Hıristiyanca bir muamele hakedip haketmedikleri, kilisede, biliminsanları ve düşünürler ara­sında yaygın bir tartışma konu­suydu. Bu insanların kültürlerini ve sanatlarını daha çok tanıdıkça, Avrupa’da onların da kendileri gibi olduğu kanısı yaygınlaşmaya başlamıştı. O dönem bilim olarak kabul edilmeye başlanan biyolo­jinin ürettikleri de, yine bu insan­ların “beyazlar”la aynı kökenden geldiği iddiasını desteklemek­teydi. Hıristiyan din adamları da, Afrikalıların tıpkı Avrupa’daki kendi cemaatleriyle aynı oranda dine yatkın olduğunu gözlem­lemiş ve onların düşüncesi de bu insanların Hıristiyanlaşarak ruhlarının kurtulması(!) yönünde değişmişti.

TarihteBuAy-3
Atlantik köle ticaretini kârlı hâle getiren sadece kölelerin Yeni Dünya’da satılması değil, Avrupa-Batı Afrika-Amerika arasında yapılan çok boyutlu ticaretti.

Biyologlar ve düşünür­ler açısından soydaşlarının/ insan soyunun köleleşmesi; Hıristiyanlar açısında da din­daşlarının köle olması kabul edilemezdi. Tüm bu bakışaçıları hem İngiliz toplumunda ve hem de ülkenin parlamentosunda kölelik karşıtı seslerin artma­sına neden oldu. Parlamenter William Wilberforce ve Thomas Clarkson gibi isimlerin başını çektiği kölelik karşıtı hareket; 1807’de köle ticaretinin yasak­lanmasını sağlayan yasanın ka­bulünü, ardından da 28 Ağustos 1833’te köleliğin İngiltere ve kolonilerinde yasaklanmasını getirdi. Buna rağmen, kölelerin gerçek anlamda özgürleşmesi ve beyazlarla eşit sayılması; hem Britanya’nın hem de diğer Avrupalı güçlerinin köleliği yoketmesi çok daha uzun bir süre sonunda gerçekleşecekti. Britanya’nın o dönemde dünya­daki en güçlü devlet olarak kö­leliği yasaklaması ve ardından köle ticaretini/kölelik sistemini sürdüren ülkelere politik ve as­kerî müdahalelerde bulunması, kölelik sisteminin tüm dünya­dan silinmesinde en belirleyici etken oldu.

1-Britanya, köle ticaretini insani nedenlerle mi, siyasi nedenlerle mi yasakladı?

Britanya kamuoyunda ve siyasetinde köle ticaretinin yasaklaması ve ardından köleliğin kaldırılmasıyla ilgili duyarlılığın oluşmasında iki karakterin katkısı çok bü­yüktü. Cambridge’te dinî bir eğitim alırken kölelik hakkın­da bir makale/kompozisyon yarışmasına katılan Thomas Clarkson’ın hayatı tamamen değişecek ve kendini bu konuya adayacaktı. Öncelikle Afrika’da görev yapmış misyoner din adamlarından köle ticareti hakkında korkunç hikayeler dinleyen Clarkson, buradan hareketle önce broşürler ha­zırladı, ardından kimi millet­vekillerini de ikna ederek bir dernek kurdu. İrtibat kurduğu milletvekilleri arasında bir zamanların “bon vivant”ı (sefa p…….i) Willam Wilberforce da vardı. Wilberforce, Avam Kamarası’nda lobi yapıp de­falarca kölelik karşıtı yasa­lar sunarken, Clarkson tüm Britanya’yı gezerek halka bu davayı anlattı ve köleliğin kaldı­rılması için imza kampanyaları gerçekleştirdi (1792’de 380 bin ila 400 bin arası imza. 1814’te ise 1.375 milyon imza).

TarihteBuAy-1
Esir edilmiş, köleleştirilmiş kadınlar, erkekler ve çocuklar. Cumberland- Virginia, 4 Mayıs 1862

Bir yanda kölelik karşıtlı­ğıyla ilgili bu insani girişimler bilinmekle beraber, özellikle anti-kolonyal ve anti-kapitalist akademik literatürün geliştiği 2. Dünya Savaşı sonrası dönem­de, Britanya’nın tarihteki kö­lelik karşıtı tavrıyla ilgili farklı tezler ortaya atıldı. Gelecekte Trinidad&Tobago’nun kurucusu ve ilk başbakanı, Oxford mezu­nu Eric Williams; Britanya’nın geçmişteki köle karşıtlığında ve uluslararası siyasette köle ticaretini engellemesinde insa­ni sebeplerden ziyade ülkenin bundan fazla bir kâr etmemesi­nin ve kapitalist düzende ücretli emeğin daha kullanışlı olduğu yaklaşımının etkili olduğunu öne sürdü (bu argüman daha sonraları çokça tekrarlanan ve geliştirilen bir tez olmak­la beraber, Britanya’da bazı siyasilerin ve din adamlarının hem içeride hem başka ülke­lerde köleliğin kaldırılması için çıkarsızca çalışmaları da önemlidir).

TarihteBuAy-2
Hayatını köle ticaretinin ve köleliğin kaldırılmasına adayan William Wilberforce. Yasanın kral tarafından onaylandığını göremeden, 29 Temmuz 1833’te ölmüştü.

2-Din adamlarıyla Whig’ler köleliğe karşı beraber hareket etti

İngiliz misyoner din adamları hem Amerika’da hem Afrika’da siyahlar ve onların yaşadıkları insanlık dışı durumlar üzerine yaptıkları gözlemleri kaleme almaktaydı. Bu yazılar 18. yüzyıl ortalarında İngiltere’de basılıp okunmaya başlayınca, kamuo­yunda da kölelik konusunda bir duyarlılık ve bir tepki oluştu. Din görevlileri, broşürler-posterler hazırlamakta ve meydanlarda konuşmalar yaparak davala­rını toplumla paylaşmaktaydı.

Özellikle Kuveykır (Quaker) din adamlarının ve cemaatinin başını çektiği Clapham Cemiyeti ile 1787’de kurulan “Köle Ticaretinin Kaldırılmasını Sağlama Cemiyeti” (Society for Effecting the Abolition of the Slave Trade) toplumda ve parlamentoda hayli etkindi. Bu cemiyetlerin Wilberforce, banker Henry Thornton ve Thomas Babington gibi kimi üyeleri aynı zamanda milletvekiliydi.

TarihteBuAy-4
Dönemin ünlü sanayicisi Josiah Wedgwood’un (1735-1790) ürettiği madalyon ve üzerindeki desen, kölelik karşıtı davanın yaygınlaşmasında önemli bir rol üstlendi. Madalyondaki siyahi figür şöyle yakarıyor: “Ben bir insan, bir kardeş değil miyim?”

Dindar kesimin kölelik karşıtı müttefiki, bekleneceği üzere meclisteki muhafaza­kar grup olan Tory’ler değil ilerlemeci Whig’lerdi (sadece Wilberforce bir Tory idi). Bunun fiilî nedeni ise, Tory’ler arasında köle ti­careti yapan veya köleliğe bağlı işlerde yatırımları olan milletvekillerinin bulunması idi. Whig’ler ise özellikle Fransız Aydınlanması’ndan ve oradaki insan haklarıy­la ilgili gelişmelerden haberdar olan ilerlemeci milletvekillerinden oluşu­yordu. Bu ilginç ittifak, Fransız Devrimi’nden ve yaydığı fikirlerden gençliğinde hayli etkilenmiş olan ünlü Whig baş­bakan Charles Grey (Earl Grey çayına ismini veren Kont Grey) yönetiminde 1833’te meyvesi­ni verecekti. Din adamlarının etkisiyle kamuoyundan gelen baskıya dayanamayan Tory’ler ve zaten kölelik karşıtı olan Whig’lerin oylarıyla mecliste köleliğin kaldırılmasıyla ilgili yasa kabul edildi ve 28 Ağustos 1833’te de Kral 4. William tara­fından onaylandı.

3-Köle sahiplerine yüklü bir tazminat ödendi!

TarihteBuAy-5
Dönemin ünlü sanayicisi Josiah Wedgwood’un (1735-1790) ürettiği madalyon ve üzerindeki desen, kölelik karşıtı davanın yaygınlaşmasında önemli bir rol üstlendi. Madalyondaki siyahi figür şöyle yakarıyor: “Ben bir insan, bir kardeş değil miyim?” Türkçede “İsyan!” adıyla gösterilen ve Marlon Brando’nun başrolünü üstlendiği “Burn!” filmi, Britanya’nın kölelik karşıtlığını 19. yüzyılın ortalarında nasıl kullandığını(!) anlatıyor.
 
 

Onlarca yıldır geçirilemeyen köleliğin kaldırılmasıyla ilgili yasa parlamentoda kabul olun­duğunda bile, köle sahiplerini temsil eden milletvekillerinin itirazları sürmekteydi. Zira bu defa da köle sahipleri mağdur(!) olmuştu. Ellerindeki kölelerden artık faydalanamayacak olan bu grupların, “Batı Hindistan Yetiştiricileri ve Tüccarları Londra Cemiyeti” (London Society of West India Planters and Merchants) adlı lobi yapan bir organizasyonları mevcuttu. Bu cemiyetin girişimleri sonu­cu 1833 Köleliğin Kaldırılması Yasası’yla beraber köle sahip­lerine yüklü bir miktar tazmi­nat ödenmesi de kabul edildi. Kölelerini serbest bırakmak “zorunda kalacak” bu kişilere, o dönem İngiltere GSMH’sinin %4’üne denk gelen 20 milyon Pound ödenmesi kararlaştırıldı (bugünün değeriyle yakla­şık 6 milyar USD). 5 milyon Pound’luk kısmı direkt hazi­neden ödenirken, geri kalan 15 milyon pound Nathan Mayer Rothschild ve kayınbiraderi Moses Montefiore tarafından finanse edildi. Bu borçlar farklı dönemlerde yeniden yapılan­dırıldı ve vergi mükellefleri tarafından ödenmesi 2015’e kadar sürdü! (Borçların tahsil edilmesinin 182 yıl sürmesi meblağın büyüklüğünden değil, İngiliz hükümetlerinin bunları öderken kullandığı finansal araçlardan/teknik sebeplerden kaynaklandı).

4-Britanya’da yasaklanması yetmedi, başka ülkelere de müdahale edildi

Britanya, 1807 ve 1833’te çıkardığı yasalarla uluslararası arenada da kölelik karşıtlığının bayrak taşı­yıcısı olmuştu. Bu yasalarla aslın­da sadece İngiliz gemileri kontrol edilecekken, İngiliz donanması diğer ülke gemilerine de baskın­lar yaparak yaklaşık 1.600 gemiyi ele geçirdi ve 150 bin civarında Afrikalı kurtarıldı. Bu müdahale­lere, 1841’de Britanya’nın önder­liğinde Rusya, Prusya, Fransa ve Avusturya’nın imzaladığı “Afrika Köle Ticareti’nin Bastırılması Antlaşması” meşruluk kazan­dırmıştı. İngiltere, 1808-1870 arasında Batı Afrika Filosu (West Africa Squadron) ile uzunca bir dönem ülkenin dış politikasına yön veren Lord Palmerston’ın önderliğinde Afrika ve Amerika kıtasında yapılan Atlantik köle ticaretini tamamen engelleye­cekti.