Kasım
sayımız çıktı

Eşitsizliğe, ırkçılığa, baskı ve zulüme karşı

'CITIUS, ALTIUS, FORTIUS'

Ünlü sporcuların, şampiyonların ülkelerindeki ve dünyadaki haksızlıklara, ayrımcılıklara başkaldırması, şüphesiz önemli-kalıcı etkiler bırakıyor. Çoğu zaman kariyerlerini, hatta kimi zaman hayatlarını riske atan sporcular, 100 yıldan fazla zamandır ve bugün, gerçekleştirdikleri protesto eylemleriyle de alkışı hakediyor. Onlar, eylemleriyle de “daha hızlı, daha yüksek ve daha güçlü”.

Başta ABD olmak üzere özellikle Batı’da siyahlara yönelik ayrımcılık ve şiddet, pandemiyle birlikte azalmak yerine artıyor. Polis şiddeti ve ırkçılığa karşı düzenlenen kitlesel protestolarda, ünlü sporcular da dikkati çekiyor. 

Salgın nedeniyle tüm dünyada spor durmuşken, Amerikan Basketbol Ligi (NBA) oyuncuları eyleme geçti. Tam bu noktada lig özel koşullarda başlarken, bazı oyuncular tamamen ekonomik gerekçelerle alınan bu kararı eleştirdiler. İstisnai sezon Orlando’da kapalı kapılar ardında başladıktan sonra, Wisconsin eyaletinde Jacob Blake’in üç çocuğunun önünde arkadan yedi defa vurulması bardağı taşıran son damlaydı. O eyaletin temsilcisi Milwaukee Bucks, 26 Ağustos’ta Orlando Magic maçına çıkmadı. Son yıllarda birkaç oyuncusu da polis şiddetine maruz kalan takıma, sahiplerinden süper yıldızlara kadar destek yağdı. Bu boykota NBA yönetimi arka çıkarken, oyuncular devam kararı alınca play-offlar 29 Ağustos’ta kaldığı yerden yeniden başladı.

Şampiyonluk kovalayan Los Angeles’ın iki ekibi Lakers ve Celtic’in sezonun devam etmemesi gerektiğini söylemesi dikkati çekiciydi. Ayrıca tüm bunlar yaşanırken, kadınlar basketbol ligi de eşzamanlı olarak durup başladı. Kadın basketbolcuların giydikleri Blake’in yaralarını gösteren tişörtler, hafızalara kazınacak cinstendi.

NBA tarihine geçen boykot, ileride çok konuşulacağa benziyor. Koca bir endüstrinin gölgesinde, lig yönetimin idaresinde ne kadar aktivizm yapılabileceği tartışıladursun, politik taleplere imza atan basketbolcuların bir kapıyı araladıkları aşikâr. 

spor_tarihi_60
Naomi Osaka, geçtiğimiz ay Amerika Açık Tenis Turnuvası’nda oynadığı 7 maça, ABD’de polis şiddetinin 7 kurbanının isimlerinin yazılı olduğu maskelerle çıktı.

Tam bunlar yaşanırken, geçen ay Amerika Açık Tenis Turnuvası’nda Naomi Osaka şampiyon oldu. Japon tenisçi turnuvada oynadığı her maça, ABD’de polis şiddetinin kurbanı olan yedi kişinin ismini taşıyan maskeyle çıktı. Japon bir anneyle Haitili bir babanın çocuğu olan 23 yaşındaki tenisçi, sırasıyla polis şiddetinin kurbanı yedi kişiyi andı: Breonna Taylor, Elijah McClain, Ahmaud Arbery, Trayvon Martin, George Floyd, Philando Castile ve Tamir Rice.

spor_tarihi_61-scaled
Sahadan sandığa Günümüzün en iyi basketbolcusu LeBron James, ırk ayrımcılığı konusundaki mücadelesiyle de biliniyor. Azılı bir Trump karşıtı olan süper yıldız, idmanlarda giydiği tişörtle dikkati çekti. “Oy ver ya da öl” mesajı veren yaşayan efsane, yeşil sahaların biricik doktoru Socrates’i anımsattı. Maestro, arkadaşlarıyla birlikte halkı askerî cuntaya karşı Brezilya’da sandığa çağırmış, 15 Kasım 1982’de yapılan seçimde de en büyük zaferini kazanmıştı.

Osaka, Floyd’un öldürülmesinden sonra düzenlenen gösterilerde de boy göstermiş, Amerika Açık’tan hemen önce oynanan Cincinnati Turnuvası’ndan NBA oyuncularının boykotuna destek verip yarı finalde çekilmişti. Sonradan organizasyona 1 gün ara verildiği açıklanmış; o da böylece maçına çıkmıştı. 

Onlardan hareketle tarihe damgasını vuran bazı sporcuları anmalı; kimi sivil itaatsizlere özellikle şapka çıkarmalı!

PETER O’CONNPOR – 1906 O’CONNOR – 1906

Göndere çekilen İrlanda bayrağı

Modern anlamda olimpiyat serüveninin başlangıcının 10. yılı şerefine Yunanistan, Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ne başvurarak 1906’da özel bir organizasyon düzenlenmesini talep etmişti. Osmanlı Devleti’nin de katıldığı bu ara olimpiyatlarının Uzun Atlama töreninin sonrasında yaşananlar unutulmazdı. İrlanda’yı temsilen Atina’ya gelen Peter O’Connor ve arkadaşlarının ülkesini temsil etmesine izin çıkmamıştı. Britanya bayrağının altında yarışmak zorunda kalan Peter O’Connor, ikinci olduktan sonra düzenlenen törende direğe tırmanarak göndere yeşil İrlanda bayrağını çekmişti.

MACK ROBINSON – 1936

Sokakları süpüren madalyalı atlet

Tarihin en politize olimpiyat oyunlarına damgasını Jesse Owens vursa da, unutulmaz bir olay da takım arkadaşlarından birinin başına gelmişti. Amerikan profesyonel spor dünyasında ırk bariyerini parçalayan beyzbolcu Jackie Robinson’ın abisi olan Mack, 1936’da 200 metrede Owens’ın ardından gümüş madalya aldı. Ülkesine döndüğünde bulabildiği tek iş sokakları süpürmekti! İşini yaparken üzerinde devasa bir USA arması olan olimpiyat sweatshirt’ünü giyiyordu. Onun bu sessiz protestosu bir süre sonra şikayet edilmiş, polis zoruyla giysisi üzerinden çıkartılmıştı. Sporcunun sonradan hakkı teslim edilmiş, kardeşiyle birlikte heykeli dikilmişti.

spor_tarihi_62_1

HALET ÇAMBEL / SUAT FETGERİ – 1936

Hitler’i reddeden iki Türk kadını

1936 Berlin Olimpiyat Oyunları’nın açılış töreninde Kanada ve Fransa’nın Nazi selamı verdiği bir ortamda, Adolf Hitler’le tanışmayı reddeden Halet Çambel’le Suat Fetgeri politik bir tavır sergilemişti. Medar-ı iftiharlarımız ayrıca Olimpiyat’a katılan ilk Müslüman kadın sporculardı…

spor_tarihi_62_2

JACKIE ROBINSON – 1947

Irk bariyerini yıkan efsane beyzbolcu

Jackie Robinson 15 Nisan 1947’de beyzbol sahasına ayak bastığında, Amerika’da bir devir kapandı. O gün profesyonel sporun kapısı siyahlara açıldı. Onun oynamasına imkan tanıyan başkan Branch Rickley, ırkların eşitliği konusunda dev bir adım attı. 1949’da ligin en değerli oyuncusu seçilen sporcu, 1955’te de takımı Dodgers’ı şampiyonluğa taşıdı. 1972’de hayatını kaybeden efsanenin giydiği 42 numaralı forma, 1997’de lig yönetimi tarafından tüm takımlar için emekliye ayrıldı. Her 15 Nisan’da kutlanan Jackie Robinson Günü’nde tüm oyuncular 42 numarayla sahaya çıkıyor, ismi dünya döndükçe hatırlanacağa benziyor. 

spor_tarihi_62_3

BILL RUSSELL -1961

Siyah oyunculara servis yapılmayınca

NBA tarihinin en iyilerinden biri olarak görülen efsanevi Boston Celtics pivotu Bill Russell, kariyeri boyunca ırkçılarla mücadele etti. 11 lig şampiyonluğu kazanan basketbolcu ve arkadaşları, 1961-62 sezonu öncesinde oynanacak bir hazırlık maçına çıkmayarak tarihe geçti. Lexington’da bir restorana giden takımın siyah oyuncularına servis yapılmayınca, Russell ve arkadaşları Boston’a dönmüştü. Russell bugün ABD’nin en saygın figürlerinden biri.

spor_tarihi_63

KATHRINE SWITZER – 1947

Sadece erkekler mi maraton koşar? Hayır.

Modern anlamda ilk olimpiyat oyunları sadece erkeklere açıktı. 1896’da maraton koşmak isteyen Stamata Revithi’ye izin verilmese de 30 yaşındaki kadın yarışın ertesi günü parkuru tamamlamıştı. Bir sonraki olimpiyatta kadınlar da vardı. 1967 Boston Maratonu’nun başvuru formuna K.V. Switzer yazan 20 yaşındaki Kathrine Switzer’in cinsiyeti anlaşılamıyor, ona 261 göğüs numarası veriliyordu. Yarış direktörü Jock Semple onu durdurmaya çalıştıysa da her şey nafileydi. Finişi gören Switzer sayesinde kadınlar Boston’da 1972’den, olimpiyatlarda da 1984’ten bu yana maraton koşabiliyor.

spor_tarihi_63_1

RUSSELL / ABDUL-JABBAR / BROWN – 1967

Hepimiz Muhammed Ali’yiz

Yer Cleveland… Bir masada buluşan sporcular, Vietnam Savaşı’na gitmeyi reddeden tarihin en büyük boksörü Muhammed Ali’ye destek veriyor. O günlerde dünya ağır sıklet şampiyonunun unvanı elinden alınmış, lisansı iptal edilmişti. Uzun bir hukuk mücadelesinin ardından üç yıl sonra ringlere dönebilen efsane için o buluşmaya gelenler arasında NBA tarihinin en başarılı ismi Bill Russell, o gün henüz gencecik bir üniversite öğrencisi olan Lewis Alcindor (1971’de Kareem Abdul-Jabbar adını kullanmaya başlayacaktı!), kimileri tarafından tarihin en iyi Amerikan futbolcusu olarak görülen Jim Brown da vardı…

spor_tarihi_63_2

SMITH / CARLOS / NORMAN – 1968

Tarihe kazınan kare: Öfkenin yumrukları

Spor tarihinin şüphesiz en ikonik fotoğrafı bu olsa gerek. 1968 Olimpiyat Oyunları’nın 200 metre yarışının madalya seremonisinde birinci Tommie Smith’in sağ, üçüncü John Carlos’un sol yumrukları havadaydı. Martin Luther King’in vurulmasından aylar sonra Siyah Amerika’nın öfkesi canlı yayındaydı. Başta büyük tepki çeken iki cesur atlet, sonra sayısız ödülle mükafatlandırılmış, heykelleri bile dikilmişti. Spor tarihinin en büyük sivil itaatsizlik eylemine destek veren yarışın ikincisi Avustralyalı Peter Norman, kendi ülkesinde bile yok sayıldı. Aborjinlere verdiği destekle de bilinen Norman için ölümünden altı yıl sonra, 2012’de Avustralya Parlamentosu resmî bir özür yayımladı.

spor_tarihi_63_3

BILLIE JEAN KING – 1973

Kadın şampiyona da eşit para ödülü verilsin!

Tarihin en iyi kadın tenisçilerinden Billie Jean King, yıllardır cinsiyet ayrımcılığı ve sosyal eşitsizlikle mücadele ediyor. Kadınlar Tenis Birliği’ni de kuran dünyanın eski bir numarası, kadınlarla erkeklerin eşit para ödülü alması için uğraşmıştı. 1973’te Bobby Riggs’le yaptığı maç tarihe geçti. Kadın tenisçileri aşağılayan erkeklerin eski 1 numarasını, 30 bin kişinin tribünden, 50 milyon insanından da televizyondan izlediği karşılaşmada yenen efsane şöyle konuşmuştu: “Eğer yenilsem, bu kadınları 50 yıl geriye götürecekti. Benim için 55 yaşında bir erkeği yenmenin bir heyecanı yok. Tek heyecanlı tarafı, tenise ilgi gösterecek yeni insanlar”.

spor_tarihi_64_1

CHRIS ERNST – 1976

Eşitlik için çıplaklık!

İki defa olimpiyatlarda yarışan kürekçi Chris Ernst, 1976’da yaptığı bir eylemle hatırlanıyor. Yale Üniversitesi’nin kadın sporculara yeterince destek vermediğini düşünen kürekçi ve 18 arkadaşı, müdürlerinin odasına gidip manifestolarını okuyordu. Aynı anda soyunan kadınların sırtında ve göğsünde “Title IX” yazıyordu. 1972’de Başkan Nixon tarafından imzalanan kanun, eğitim kurumlarındaki cinsiyet ayrımcılığı ve cinsel istismara karşı koruma sağlıyordu.

spor_tarihi_64_2

VERA CASLAVSKA – 1968

Baş eğerek direnen, ama baş eğmeyen jimnastikçi

Meksika’daki bir sessiz protesto, insanlığa başka bir coğrafyayı anlatıyordu. Tek başına birinci olması gerekirken jüri üyeleri yüzünden Larisa Petrik’le altını paylaşan Çekoslovak Vera Caslavska, madalya seremonisinde Sovyetler Birliği marşı çalmaya başladığı anda başını eğerek meydan okumuştu. Prag Baharı’nı müteakip Varşova işgal edilmiş, Sovyet tankları sokaklarda cirit atmıştı. Bu koşullarda Meksiko Olimpiyatları’nın yolunu tutan Caslavska’nın sivil itaatsizlik eylemi anında tarihe geçti. 2016’da son nefesini veren jimnastikçi, başta her şeyini kaybettiyse de sonra Devlet Başkanı Vaclav Havel’in danışmanı, ardından ülkesinin Olimpiyat Komitesi Başkanı olmuştu.

spor_tarihi_64-1

ARTHUR ASHE (1943-1993)

Son nefese kadar ırkçılığa karşı…

Tenis dünyasını kasıp kavuran bir kasırganın adıydı Arthur Ashe. Apartheid rejimine inat, Güney Afrika’da oynayabilmek için bayağı çabalamış, sonunda muradına da ermişti. Sadece kortlarda esmemiş; ötekilerin hakları için mücadele ederken iki kere de tutuklanmıştı. Polisle başı ilk olarak Güney Afrika’daki apartheid rejimine karşı düzenlenen bir yürüyüşte derde girmiş, ölümünden kısa bir süre önce de Haitili mültecilere dikkati çekmeye çalışırken ikinci defa merkeze götürülmüştü. 1975’te dünyanın 1 Numarası olan sporcu, son tutuklanmasının üzerinden beş ay geçtikten sonra 1993’te AIDS’ten son nefesini vermişti.

spor_tarihi_64_3

İRAN FUTBOL MİLLİ TAKIMI – 2009

Umudu yeşerten bantlar

İran’da olaylı geçen 2009 cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra sular durulmamıştı. Mahmud Ahmedinecad koltuğunu korumayı başarırken, sokağa dökülen Mir Hüseyin Musavi taraftarlarına müdahale kanlı olmuştu. Dünya Kupası elemelerinin son maçında Güney Kore karşısına çıkan İran Millî Takımı’nın altı futbolcusu, Musavi’ye olan desteklerini belirtmek için sahaya bileklerinde yeşil bantla çıkmışlardı. Devre arasında gelen “O bandı çıkar!” emrini dinlemeyen futbolcuların fotoğrafları sonradan gösterilerde kullanılmıştı. Seul’de karşılaşmanın oynandığı stadyuma gelen yaklaşık 200 İranlı taraftar da Musavi’ye desteklerini, “Özgür İran”, “Benim oyum nerede?” sloganları atarak göstermişlerdi.

spor_tarihi_64_4

ERIC GARNER – 2014

Nefes alamayanlara nefes olmak için…

Aslında her şey New York’ta 17 Temmuz 2014’te başlamıştı. Bir Amerikalının internete konan görüntüleri infiale neden olmuştu. Kaçak sigara sattığı gerekçesiyle gözaltına alınmaya çalışılırken hayatını kaybeden astım hastası talihsiz adamın adı Eric Garner’dı, altı çocuk babasıydı. Amatör video kaydı oldukça hazindi. Emniyet görevlileri Garner’ın boğazını sıkarak kelekçe takmaya çalışıyordu. Defalarca onlara “Nefes alamıyorum” dediyse de derdini anlatamıyordu. İşte onun can verirken çekilen görüntüleri milyonları etkilemiş, birçok sporcuyu da harekete geçirmişti. Her renkten basketbolcular aynı tişörtü giymiş; onlara Amerikan futbolcuları da katılmıştı.

spor_tarihi_65

COLIN KAEPERNICK – 2016

O diz çöktü, milyonlar ayağa kalktı

Amerikan millî marşı çalarken diz çöken Colin Kaepernick, spor protestoları tarihinde yeni bir akım başlatmıştı. Ülkesindeki ırkçılığı protesto etmek için bu eyleme imza atan Amerikan futbolcusuna sonradan başka oyuncular da destek vermişti. Eylül 2017’de Başkan Trump, onun takımdan atılması gerektiğini söyledi. Sonradan kulüpsüz kalan oyuncu, ertesi yıl Nike’ın reklam yüzü olduğunda yine tartışma yaratmıştı. Markanın sloganı Kaepernick’in kariyerinin özetiydi: Her şeyi feda etmen gerekse de bir şeye inan!

spor_tarihi_65_2

FEYISA LILESA – 2016

Etnik ayrımcılığa karşı

2016 Rio Olimpiyat Oyunları’nda maratonda gümüş madalya kazanan Feyisa Lilesa’nın bitiş çizgisinde yaptığı hareket, organizasyona damgasını vurdu. Etiyopya’daki etnik azınlıklardan biri olan Oromoların hükümet karşıtı eylemlerde kullandığı bu hareket, böylece tüm dünyada konuşulmuştu. Ülkesine başta dönemeyen atlet, ancak kendisiyle aynı etnik kökene sahip Abiy Ahmed’in başbakan seçilmesinden sonra Etiyopya’ya ayak basabilmişti.

spor_tarihi_65_1

MEGAN RAPINOE – 2019

Herkesi kucaklayarak meydan okumak

Geçen sene kadın futbolunda Dünya Kupası’nı ABD kazanmış, Megan Rapinoe hem altın ayakkabıyı almış hem de turnuvanın en iyi oyuncusu seçilmişti. Başkan Trump’la sürekli atışan futbolcunun gol kutlaması, 1968 Meksika’daki siyah yumruklar gibi ikonlaştı. Erkeklerle kadınların eşit primleri alması için de mücadele eden futbolcu ve arkadaşları, spor dünyasında cinsiyetçilikle mücadelede ciddi bir kazanım sağladı. LGBT+ örgütleri için de aktif olarak çalışan Rapinoe, dünyayı kucaklayarak düzene meydan okuyor.

spor_tarihi_65_3