Dünün ve bugünün gündemi e-postanıza gelsin.
0,00 ₺

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Dışarıdaki ‘barbarlar’a içerideki ‘asiler’e karşı

Roma İmparatoru Hadrianus, 21 yıllık saltanatının (117-138) yarısından fazlasını üç kıtada imparatorluğun eyaletlerini ziyaret ederek geçirdi. Hadrianus nereye gittiyse orada duvarlar yükseldi. Geniş alanlar boşaltıldı, ordu daralan yeni sınırları belirlemek için işe koşuldu.

Eski imparatorlukların sınırlarından çok sınır bölgelerinden sözetmek daha doğru olur. Hele hele dağ, nehir, deniz, çöl gibi doğal engellerin bulunmadığı yerlerde, bir devletin sınırları, egemenliğin sürekli el değiştirdiği, akınlara açık geniş alanlardı. Roma İmparatorluğu, Traianus (Trajan) döneminde (101-117) en geniş sınırlarına ulaştığında bu sorunu yaşıyordu. Sınırlar, bugünkü İngiltere’nin kuzeyinden Sahra çölüne, bugünkü Almanya’nın kuzeyinden Romanya’ya, Kafkasya’dan güneydeki Part İmparatorluğu’na kadar uzanıyordu.

Varisi Hadrianus tahta geçince bu genişleme politikasını terketti ve imparatorluğun konsolidasyonu için cesur kararlar aldı. Sınır bölgelerini, koruyabileceği alanları gözönünde tutarak yeniden belirledi. İmparatorun son biyografilerinden birini yazan İngiliz tarihçi Antony Birley şöyle yorumluyor: “İmparator olur olmaz ilk kararı en yeni kurulmuş eyaletleri boşaltarak maliyeti düşürmek oldu. Selefi Traianus’un ağzına yutulamayacak kadar büyük bir lokma attığını anlamıştı”. Hadrianus, 21 yıllık saltanatının (117-138) yarısından fazlasını üç kıtada imparatorluğun eyaletlerini ziyaret ederek geçirdi. Hadrianus nereye gittiyse orada duvarlar yükseldi. Geniş alanlar boşaltıldı, ordu daralan yeni sınırları belirlemek için işe koşuldu.

Hadrianus Duvarı, adını Roma’yı en geniş sınırlarına ulaştıran imparator Traianus’un varisi olan Hadrianus’tan alıyor.

Böylece bugünkü İngiltere-İskoçya sınırına denk düşen bir bölgede ünlü Hadrianus Duvarı’nı inşa ettirdi; kıta Avrupası’nın kuzeyinde, Ren ve Tuna nehirleri arasında bugün kalıntıları UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde bulunan bir başka sınır çekti. Bu sınır, 120 küçük kale ve 900 gözetleme kulesiyle güçlendirilmiş 500 kilometre boyunca uzanan bir çitti. Buna Rhaetian Limes (Rhaetia eyaleti sınırı) veya Limes Germanicus (Germen Sınırı) adı verildi. Arkeologlara göre Kuzey Afrika’daki Fossatum Africae’nin (Afrika Hendeği) yapımına da Hadrianus döneminde başlanmıştı. Bugün kalıntıları Fas, Cezayir ve Tunus’ta bulunan, 750 kilometrelik bu savunma yapısı, imparatorluğun Afrika’daki sınırlarını korumaya yarıyordu. İddiaya göre bu savunma hendeğinin yapımına Hadrianus 122’de Afrika ziyaretinde başlamıştı.

Bunların arasında en ünlüsü İngiltere’nin kuzeyinde iki deniz arasında uzanan Hadrian Duvarı’dır. 122-130 arasında yapılan duvar Kuzey Denizi kıyısında bugün Newcastle’a yakın bir noktadan batıda İrlanda Denizi kıyısındaki Carlisle’a yakın bir noktaya kadar 117 kilometre boyunca uzanıyordu. Roma döneminde duvarın genişliği 3 metre, yüksekliği 4-4.5 metreydi. Tek tek insanlar bu duvarı aşabilirdi ama, atları ve arabalarıyla bir ordu geçemezdi. Amaç, kuzeydeki Kaledonya kabilelerinin Roma egemenliğindeki Britania eyaletine saldırmasını engellemekti. İmparator Hadrianus adını birçok kente vermişti. Bunların en ünlüsü Trakya’daki Hadrianopolis yani Edirne’ydi. İmparator eski adı Orestias olan kente kendi ismini verdi. Edirne’de 2005 yılında 4-7 metre yüksekliğinde, yaklaşık 75 metre uzunluğunda duvarlar ortaya çıktı; bunların Hadrianus döneminde, muhtemelen imparatorun kente yaptığı gezi sırasında (123-124) yaptırıldığı anlaşıldı.

İngiliz tarihçi Dr. Neil Faulkner, Hadrianus’un pekçok halkı ve dini kucaklamasına rağmen, imparatorluğun belli bir kültürü simgelediği düşüncesini ortaya attığını yazıyor: “İmparatorluğun, dışarıdaki ‘barbarlar’a ve içerideki ‘asiler’e karşı, ‘medeni’ insanların ortak topluluğu olduğu düşüncesi, sınırlarda ve kentlerde taşlara kazılarak anıtlaştırıldı”. Yani Roma sınır anıtları, bir propaganda işlevine de sahipti. Yapıldıkları yerlerde, medeniyetin bittiği, barbarlığın başladığı sınırı belirliyor, Roma’nın büyüklüğünü ve teknolojik üstünlüğünü simgeliyordu.

Ancak hiçbir sınır, zamana karşı direnemez. Bütün bu duvarlar, hendekler, çitler, insan akınını durduramadı. Hatta Hadrianus ölür ölmez, ardından gelen Antoninus Pius, onun çektiği sınırı değiştirerek Britanya’da kuzeye ilerledi; İskoç kabileleriyle savaşarak bu defa biraz ötede kendi Antoninus Duvarı’nı yaptırdı (142). 200 yıl geçmeden, Roma İmparatorluğu’nun duvarları her yönden gelen “barbarlar”ın istilasıyla çökecekti.

Devamını Oku

Son Haberler