1925’in İstanbul Erkek Lisesi’nde yaşanan bir hadise, önce okulda sonrasında basında ciddi bir mesele olur. Arapça hocasının iskemlesine büyük bir iğne konmuş ve öğretmenin elini kanatmıştır. 10. sınıf öğrencilerinin tamamı okuldan uzaklaştırılır ama, çocuklar gazeteleri dolaşarak haksızlığa uğradıklarını söyler. Olaylar daha da büyür. O sınıfta okuyanlar arasında Sait Faik, İhsan Sabri Çağlayangil, Hikmet Feridun Es, Sıtkı Yırcalı gibi ünlüler, daha sonradan milletvekili-bakan olacak isimler vardır.
Ülkemizde cumhuriyetin ilan edildiği ilk yıllarda eğitime ve eğitmenlere ziyadesiyle önem verildiği biliniyor. Bu önem, öğretmenlere karşı takınılan tutumlara ve eğitmenlerin ekonomik refah seviyesine de yansımıştır. Kurtuluş Savaşı bittikten hemen sonra öğretmenlerin birikmiş maaşlarının hızla ödenmesi yoluna gidilmiştir. Zira tesis edilecek ulus devletin oturması, ancak öğretmenlerin yapılacak reformları desteklemesi ve bu ilkeleri yetişmekte olan nesiller üzerinde uygulaması ile mümkündü. Nitekim Atatürk’ün öğretmenlerle ilgili söylemiş olduğu “Öğretmenler, yeni nesil sizlerin eseri olacaktır” sözü de bu durumu teyid eder niteliktedir.
Özellikle 1925-1929 arasında Maarif Vekilliği yapan Mustafa Necati’nin öğretmenlik mesleğine büyük bir prestij kazandırdığı bilinir. Cumhuriyetin ilk yıllarında İstanbul Erkek Lisesi’nde ilginç bir hadise yaşanır. Sözkonusu okul, İstanbul’un en saygın mekteplerindendir. Okulun kökleri 1885’de Mehmet Nadir Bey tarafından açılan Numune-i Terakki mektebine kadar çıkarılır. Nadir Bey okulunda katı bir disiplin uygularken iyi öğretmenleri elinde tutmak için de o zamanlar uygulanmayan bir yöntemi hayata geçirir: Öğretmenlerine yaz tatillerinde
de maaş ödeme yoluna gider! Böylelikle güçlü bir eğitmen kadrosuna sahip olur. Bunun neticesinde okul, saygın ve varlıklı ailelerin tercih ettikleri bir eğitim yuvasına dönüşür.
Daha önce Numune-i Terakki, 1913’te İstanbul Sultanisi adını taşıyan bugünkü İstanbul Erkek Lisesi’ne İttihatçıların ayrı bir önem verdikleri bilinir. Okulun Alman tarzı eğitim veren bir müesseseye dönüştürülmesi için bu ülkeden hocalar getirtilir. Tanzimatçılar için Galatasaray ne ise, İttihatçılar için de İstanbul Sultanisi odur. Haliyle İttihatçıların düşüşü ile okul da kısa süreli bir bocalama yaşar. Sonrasında tekrardan gözde bir eğitim kurumu haline gelir. Gerek son Osmanlı döneminde gerekse cumhuriyetin ilk yıllarında değişik binalarda faaliyet gösterdikten sonra, 1933’te bugünkü binasına taşınır. Sözkonusu yapı, Osmanlı Devleti zamanında Düyun-u Umumiye binası olarak kullanılmıştır. Bu durum okula verilen önemin de bir göstergesidir. Okul 1964’de gündüzlü olarak ilk kız öğrencilerini alacak, 1982’de Anadolu Lisesi statüsüne geçecek ve adı da İstanbul Lisesi olacaktır.
Okulun Türkçe öğretmenleri arasında önemli gazeteciler vardır. Vakit gazetesi sahibi Hakkı Tarık Us’un yanı sıra fıkra tarzı yazılarıyla tanınan Hakkı Süha Gezgin, sonradan Millî Eğitim Bakanı olan Hasan Âli Yücel ve Memduh Şevket Esendal bu kadrodadır. Fransızca derslerine giren isim ise Nurullah Ataç’tır. Arapça hocalarından biri de meşhur Kilisli Rıf’at Bilge’dir.

Yazının devamını okumak için #tarih‘in Ağustos 2021 sayısını buradan satın alabilirsiniz.