batıcı monarşi iran’da ne yaptıysa islamcı teokrasi de yarım asra dayanmış ömründe, üstelik daha fazlasıyla onu yaptı ve o yüzden aynı tepkiyi görüyor. ortada içten içe çürümüş bir rejim var. “islam cumhuriyeti” adı altında içi boş, sadece mollalar ve onların bekçisi devrim muhafızları’ndan ibaret bir siyasi kabuk söz konusu. o eski islamcı-devrimci ruh ve motivasyondan da eser yok. humeyni için şah, “tağut”tu; şimdi suriye’yi ele geçirmiş sünni selefi-cihatçı islamcılık için de o ve halefleri “rafızi” ve hepsinin katli vacip!..
1 Şubat 1979’da Fransa’dan İran’a havalanan uçakta Ayetullah Humeyni’yle bulunmuş az sayıda gazeteciden biri olan BBC muhabiri John Simpson ilginç bir anekdot aktarır.1 Gazeteciler uçak havalandıktan sonra sorularını sormak için Humeyni’nin yanına alınmışlardır fakat Humeyni, yöneltilen sorulara hiç aldırmaksızın camdan dışarı bakmaktadır. Nihayet bir Fransız muhabir Humeyni’nin dikkatini çekmeyi başarır ve ona sorar: “Şu an İran toprakları üzerindeyiz. Bunca yıllık sürgünden sonra ülkenize dönüyorsunuz. Duygularınız nelerdir?”
Humeyni’nin cevabı kısa ve özdür:
“Hiç.”
Şah’ı ülkeden kaçırmış, 50 yıllık monarşiyi devirmiş, İran’ı bir İslami devrim eşiğine getirmiş adamın, yol açtığı muazzam tarihsel dönüm noktasında hissiyatı budur: Hiç…