Anadolu’ya geliş sürecindeki sıkıntıları bir kenara bıraksak bile, Türklerin şöyle “oh!” diyerek rahat ettiği dönem tarihte çok azdır. Bu nedenle “istikrarsızlık karakterimizdir” sözü doğrudur ama istikrarsızlığa tahammül gücümüz fazladır. Selçuklu dönemi ve Haçlı Seferleri’nden Beylikler ve Osmanlı dönemine uzanan; savaşlar, içsavaşlar ve isyanlardan sonra cumhuriyetle taçlanan 1.000 yılın retrospektifi.
Türkler en azından 7. yüzyıldan itibaren Anadolu’ya girmişti. Ancak 11. yüzyıldan önceki perakende göçlerle gelenler bu coğrafyaya damgasını vuramamış; bir kısmı Bizans toplumuna entegre olmuş; toplumun askerî yapısında ve bürokrasisinde yer almıştı. Bizans ordusunun daimi alaylarından ikisi Türklerden oluşurdu. Selçuklular büyük bir dalgayla gelince, bunların bir kısmı kavmine döndü, ama ne kadarı, bilmemize olanak yok. Keza Erzurum, Malatya, Sivas ve Kars, daha Malazgirt öncesinde Türklerin eline geçmişti. Romen Diyojen bu gelişmenin önünü kesmek üzere tayin edici sonuç için Doğu Anadolu’ya ilerledi ama kesin sonuçlu bir yenilgiye uğradı ve Anadolu’nun Türk yurdu olması hız kazandı. Malazgirt’den 20 yıl sonra İznik’te ilk Türk camisi yapılmıştı bile.
Haçlılarla mücadele
Alp Arslan, İmparator Romen Diyojen’i küçük düşürürken. Boccaccio’nun De Casibus Virorum Illustrium eserinin 15. yüzyılda resmedilmiş bir Fransız çevirisinden
#tarih’in Mayıs 2022 sayısı tüm Türkiye’de bayide…