Kim ‘dışlayıcı’, kim ‘içerici’?
Tarihte daha homojen yapıya sahip yerleşik toplumların daha dışlayıcı; farklı kökenli göçebelerden meydan gelen toplumların ise “içerici” olduklarını görürüz. İç Asya’da evlatlık müessesesi, göçler, seferler ve fetihlerle yerleşilen yeni ülkelerin yerli ahalisi ile hısımlık bağları kuran bu topluluklar yerlilere karşı dışlayıcı olmamış, onlara kendi içinde yer vermiştir. Halbuki Avrupalıların deniz aşırı kolonilerdeki tutumu farklı olmuştur.
Ezber bozan göçebe halklar
UNESCO’nun 1992 Taklamakan-Moğolistan seferinden sonra özellikle Orhun Yazıtları’nı görerek ve “bunlara ilkel denemez” diyerek bir göçebe enstitüsü (International Institut for the Study of Nomadic Civilizations) açmasıyla durum yeni bir bakışaçısıyla ele alınır oldu. Kültür ve medeniyetlerin kökeni, artık tek odak noktalı olarak ele alınmıyor.