KOLERA, DOLMABAHÇE'NİN DUVARLARINI GEÇEMEDİ
Osmanlı Sarayı’nda salgına karşı önlemler
1911’in Eylül ayında İstanbul’da kolera salgını had safhaya ulaşmıştı. Ser-Tabib-i Hazret-i Şehriyari (padişahın başhekimi) tarafından saraylarda koruma tedbirlerinin alınmasına yönelik bir genelge gönderilmişti. Salgın başta İstanbul olmak üzere bütün ülkeyi sarsacak, Saray sakinleri ve çalışanlar ise bundan etkilenmeyecekti.
ŞAİR FITNAT HANIM
Kadınların sesi yokken onun divanı vardı
18. yüzyılın aydın İstanbul hanımefendilerinden Şair Fıtnat Hanım, pek nadir rastladığımız Osmanlı kadın şairlerin en önemlilerindendi. Osmanlı ilmiye sınıfının en tepesindeki beş şeyhülislamın bulunduğu bir aileye mensup bir kadın şairin varlığı, dönemi düşünüldüğünde “olacak iş değil” dedirtir. Hayatından geriye iki ölüm tarihinden başka pek bilgi kalmaması da öyle...
FİLLER, GERGEDANLAR, ŞAHİNLER, ATLAR…
Osmanlılar ve ‘dilsiz canlar’
Nakkaşların öykü anlatma becerileri ve gözlem yetenekleri sayesinde insan-hayvan ilişkisinin Osmanlı Türklerindeki tezahürleri görsel birkaç anlatıma bürünür. Elimizdeki bu oldukça az sayıda belge, Osmanlılardaki hayvan algısını, düşüncesini ortaya koyan renkli deliller niteliğinde.
OSMANLI DÖNEMİNDE DEVLET-MEMUR İLİŞKİSİ
Önce padişahın kulu sonra devletin memuru
Osmanlı devlet mekanizması Fatih Kanunnamesi ile tamamen kurumsallaşmıştı. İstihdamlar, terfiler, aziller kesin kurallara bağlıydı. Bunalım, isyan ve reform dönemleri hariç, kimse rastgele işe alınmaz, sıraya, liyâkata bakılırdı. Ama devlet dairelerinde çalışanların çoğunun iş güvencesi, sabit maaşı yoktu. Maaş alan imtiyazlı yüksek bürokratların kaderi ise, “patron”un, yani padişahın iki dudağı arasındaydı.