BİLİMİNSANLARI
‘FELAKET GELİYOR’ DEDİLER KİMSEYE DİNLETEMEDİLER
Yerbilimciler başta olmak üzere biliminsanları, afet öncesinde de bizi uyarmaktan asla vazgeçmemişti. Özellikle 2020’de yaşanan Elazığ depreminden bu yana, bu bölgede büyük bir depremin kapıda olduğunu söylüyorlardı. Kahramanmaraş’ta 1513’te büyük bir deprem meydana gelmişti. Fayın depremi tekrarlama periyoduna bakıldığında sürenin yaklaştığı görülüyordu. Bir tarafta Hatay’a, diğer tarafta Malatya, Elazığ ve Bingöl’e giden fayın kesiştiği noktada riskin yüksek olduğu söyleniyordu.
Bilim Akademisi üyesi, jeolog Naci Görür, “Elazığ depremi olduğu zaman Elazığ doğrultu atılımlı oldu. Bu depremin kırığı Malatya’ya kadar geldi. Malatya’dan Kahramanmaraş’a kadar olan kısmı kırılmadı. Her doğrultu atılımlı fay kırıldığı zaman kırılmayan yerine enerji transfer eder. Bu basit gerçeğe bilimsel gerçeğe dayanarak dedik ki; ‘Şimdi Maraş bölgesi tehdit altına girdi dikkatli olun!’” diyordu. Çözüm önerisi ise şuydu: “Afet Bakanlığı kurun, ona iyi bir bütçe verin, liyakatlı kadroları oluşturun. Yerel yönetimlerle beraber deprem dirençli kentler yapın”. Ve devam etti: “1999 depreminden sonra hızla, istekle, durmadan işe başlasaydık, 23 senede tüm Türkiye’yi depreme dirençli kentler haline getirirdik”.
AFAD VE TSK
BAKANLARIN AÇIKLAMALARI, EKİPLERİN BÜYÜK FEDAKARLIĞI
6 Şubat’ta sabaha karşı Kahramanmaraş merkezli ilk depremin hissedilmesinin ardından, görüntüler ulaşmaya başladıkça tüm Türkiye yıkımın boyutlarıyla sarsıldı. Ancak özellikle 1999 depremini hatırlayanların umudu, arama-kurtarma ekiplerinin bölgeye kısa sürede ulaşacağı, enkazdan çıkarılanların çadırlarına yerleştirilip, yılın en soğuk günlerini geçiren bölgede ısınma, gıda, tedavi gibi ihtiyaçlarına hızla ulaşacağı yönündeydi. Afet durumlarında hızlı organize olma kabiliyetine ve deneyimine sahip ordu, madenciler, Kızılay, arama-kurtarmada uzmanlaşmış sivil toplum kuruluşları gibi yardımları planlayıp organize etmekten sorumlu olan AFAD’dan da beklenti büyüktü.
10 şehirde 13 milyon 421 bin 699 kişinin yaşadığı bir bölgeyi etkileyen afetle ilgili AFAD’ın açıklamalarına göre, ilk günün sonunda bölgede görevlendirilen toplam arama kurtarma personeli sayısı 9.698, AFAD Gönüllüsü ve Destek Ekiplerinden personel sayısı 9.876, araç sayısı 216, iş makinesi sayısı 1.511’di.
İkinci günün sonuna gelindiğinde bu rakamlar AFAD, PAK, Jandarma, DAK, Millî Savunma Bakanlığı, UMKE, İtfaiye, Millî Eğitim Bakanlığı, Güven, STK ve Gönüllüler, Güvenlik, yerel destek ekiplerinden görevlendirilen personel ile uluslararası arama kurtarma ekiplerinden oluşan 60.217 kişiye çıkmıştı.
Üçüncü gün personel sayısı, 98.153 kişiye yükselmişti. Dördüncü gün ise saha personeli sayısının da yükselmesiyle 120.344 kişinin bölgede görev yaptığı açıklanmıştı. AFAD’ın açıklamalarına göre sahada görevli personel, depremlerden 10 gün sonra 16 Şubat’ta 253.016 kişi ile en yüksek noktasına ulaşmıştı. Ancak o sırada enkazdan sağ olarak kurtarılma ihtimali artık çok düşmüştü. İlk günlerde yıkılmış binaların altından yakınlarının sesini duyanlar, çok uzun süredir sessizliği dinliyor; artık en azından yakınlarının cansız bedenlerine ulaşmak istiyorlardı. Tabii bir de soğukla, açlıkla mücadele ederken kendilerine uzanan bir yardım eli görmek…
Arama-kurtarma ekipleri sahada büyük fedakarlıklarla bu ihtiyaçları karşılamaya çalıştı. Tüm Türkiye gerek nakdi gerek ayni yardımlarla onlara destek olmak için seferber oldu. Ancak AFAD’ın bölgedeki koordinasyon konusunda yetersiz kalması, gecikmeler, yeteri kadar askerin sahaya çıkarılmaması gibi ağır eleştiriler de yapıldı.
20 Şubat’ta Hatay’da 6.4 ve 5.8 büyüklüğünde iki deprem daha yaşanmadan önce Cumhurbaşkanı Erdoğan 1 milyon 684 bin vatandaşın barınma ihtiyacının giderildiğini açıklarken, depremlerin ardından Hatay Samandağ Belediye Başkanı Refik Eryılmaz halen “Vatandaşlarımız çadır istiyor. Bugüne kadar havalar çok kötüydü, bazı insanlar hasarlı evlerine girmek zorunda kaldı. İnsanları bu şekilde ölüme terk etmenin anlamı yok” diyordu.
Cumhurbaşkanı bundan 10 gün önce, 10 Şubat’ta Adıyaman’da yaptığı açıklamada bir eksiklik olduğunu kendisi de ifade etmişti. “Müdahaleleri istediğimiz hıza ulaştıramadık. Depremin yıkım etkisi 10 il ve 500 km’lik alana yayıldığı için işimiz maalesef çok zor oldu. Buna bir de bölgedeki kamu görevlilerinin kendisinin ya da ailesinin yıkım altında kalması eklenmiştir. Bölgede sert bir kış yaşanıyor olması da bir diğer engel olarak önümüze çıkmıştır. Yolların bir kısmı da ciddi bir trafik yüküne maruz kalmıştır” diyordu.
13 Şubat’ta Kahramanmaraş’ta konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise eleştirilere “AFAD’ın toplam personel sayısı 7.300’dür. Takdir edilir ki 7.300 personelle Türkiye’deki bu büyük afeti veya herhangi bir afeti yönetebilmek mümkün değildir” diye cevap vermiş, AFAD’ın bir koordinasyon kurumu olduğunu söylemişti. Soylu, 17 Şubat’ta bir televizyon programına çıktığında da “O sabah saat 08.15’de deprem bölgesine indik. 9.15’de Gaziantep’teydik” diyerek ilk saatleri anlatıyor; ardından daha önce 97 bin deprem tatbikatı yaptıklarını, 620 bin AFAD gönüllüsü yetiştirdiklerini aktarıyordu. Ancak ordunun sahaya indirilmemesiyle ilgili eleştirilere değinmemiş, “Jandarma ve polis koordineli çalıştı” demekle yetinmişti.
Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar ise 20 Şubat’ta konuştu; Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hazırlığının dakika dakika takip edilebileceği bir kronoloji verdi. Buna göre, Pazarcık depreminin olduğu 04.17’den 13 dakika sonra saat 04.30’da Millî Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay, askerî birliklerden rapor istemiş; Ankara, Mamak’taki TSK İnsani Yardım Tugay Komutanlığı’na “Hazır ol” emri verilmişti. Saat 04.50’de bölgedeki askerî birliklere komuta eden Malatya’daki 2. Ordu Komutanı Orgeneral Metin Gürak görevinin başında, bölgedeki birliklerden ilk raporları almaya başlamıştı. Saat 05.10’da Akar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayarak ilk raporunu vermiş; kendisi ve komuta kademesinin Hatay’a “hareket edeceğini arz etmiş”, Cumhurbaşkanı “uygun bulmuştu”. Saat 07.00’de iki askerî ambulans uçağı Ankara, Etimesgut havaalanında harekete hazır hâle gelmişti. TCG İskenderun, Bayraktar ve Sancaktar çıkarma gemilerine “seyre hazır” emri verilmişti (AFAD’ın toplam personel sayısı 7.300’ün yetersiz oluşu Süleyman Soylu tarafından dillendirilirken; Hulusi Akar depremin üçüncü günü olan 8 Şubat’ta “Bütün bölgede 7.500 civarında Mehmetçik çalışmalarını sürdürmekte” demişken; depremin ardından, 33 dakika içinde hazır olduğu açıklanan Malatya’daki 2. Ordu Komutanlığı’nın emrinde 120.000 asker varken ve Millî Savunma Bakanlığı’nın 2021 Faaliyet Raporu’na göre TSK’nın personel sayısı, 390.960’sı askerî personel olmak üzere toplam 430.577’yken ve teçhizatı, akaryakıtı, iş makineleri, uçar ve yüzer birlikleri, sahra hastaneleri ve mutfakları varken, bu konu bir süre daha tartışılacak).
İTFAİYECİLER
İNSANLAR KAÇARKEN KOŞARAK YARDIMA GELENLER
Alevlerle savaşma deneyiminin verdiği cesaretle deprem bölgesindeki arama-kurtarma çalışmalarında umut olan; yüzlerce insanı tekrar günışına kavuşturan; Türkiye’nin dörtbir yanından itfaiyeciler kurtarma çalışmalarına ciddi bir katkıda bulundu. Depremlerin ardından sadece Ankara Büyükşehir Belediyesine bağlı itfaiye arama kurtarma ekibi 432 kişiyi enkazdan sağ olarak çıkardı. Depremden etkilenen bölgelerde yaşayan bazı itfaiyeciler henüz kendi ailelerini görmeden enkaza koştu; bazıları yaralarını ekip arkadaşlarından saklayıp çalışmaya devam etti. Kimileriyse kilometrelerce öteden geldiler; aralarında 1999 Depremi’nde bölgede çalışan Düzce, Kocaeli, Sakarya ekipleri de vardı. 6-7 gün uyumadan, dinlenmeden çalışan, tuttukları her elde biraz daha güç bulan; bazen gördükleri acı manzaralar karşısında gözyaşlarını tutamayan itfaiyeciler “Enkazda bir canlıya ulaştığımız zaman o sevinçle 24 saat dinlenmiş gibi oluyoruz” dediler. Gaziantep’te depremin 129. saatinde enkazın altından çıkardığı kediyi sahiplenerek “Enkaz” adını veren Mardin İtfaiyesi’ne bağlı İtfaiye Eri Ali Çakas, güvercinleri dahi yıkık yuvalarında bırakmayan Konya Büyükşehir Belediyesi itfaiye ekipleri ve enkazdan çıkardıkları 2 milyon doları tereddütsüz yetkililere teslim eden Gaziantep İtfaiyesi ve ilk günden itibaren koordine olarak enkazların altıdan 557 kişinin sağ kurtarılmasını sağlayan 1.324 kişilik İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye arama kurtarma ekipleri unutulmayacaklar arasına yazıldı.
SAĞLIK GÖREVLİLERİ
FELAKETI UMUDA ÖLÜMÜ HAYATA…
Depremlerin ardından herkesin gözü arama-kurtarma çalışmalarındaydı; ancak kurtarılanların hayata tutunması için durup dinlenmeden, çok zor koşullar altında çalışan bir grup daha vardı: Sağlıkçılar. Depremin vurduğu hemen bütün şehirlerde, depreme en dayanıklı binalardan olması beklenen hastanelerden yıkılan olmuş; 448 sağlık görevlisi enkaz altında yaşamını yitirmiş; 528 sağlıkçı yaralanmıştı. Bölgeye Türkiye’nin ve dünyanın her köşesinden yardıma gelen sağlık görevlileri hemen işe koyulmuş; bazıları birkaç saat içerisinde çok sayıda sahra hastanesi kurmuştu. Sağlık Bakanlığı’nın açıklamasına göre 10 ildeki sağlık tesislerine dışarıdan gelenlerle birlikte bölgede görev yapan sağlıkçıların sayısı 140 binin üzerine çıktı. İçlerinde gönüllü olarak bölgeye gelen tıp fakültesi öğrencileri de vardı, kilometrelerce yolu otostopla kateden hemşireler de…
Bu sağlık birimleri, yaralıları tedavi etmekten doğum yaptırmaya, salgın hastalıkları önlemeden ölülerin teşhisine çok kritik görevler üstlendi. Yalnız insan sağlığı için değil, veteriner kliniklerinde hayvanların kurtarılması için de çalıştılar. Hastanelerin ve yaralıların son durumunu anlatan deprem bölgesi tabip odası başkanları, ambulans hizmetinin yetersiz olduğunu, hastanelerin hasar gördüğünü, otopsilerin “yığıldığını”, sağlık çalışanlarının insan üstü bir çabayla çalıştığını aktardı. Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) İzmir Şubesi, deprem bölgesine gönüllü giden çok sayıda sağlık çalışanı olduğunu ama sağlık malzemelerinin eksikliği nedeniyle müdahalede zorlandıklarını belirtti. Türk Tabipler Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı ise günlerce aralıksız çalışan meslektaşlarının yerini almak için yaptıkları yardım taleplerinin görmezden gelindiğini söyledi.
SİVİL TOPLUM
DAYANIŞMANIN UMUT VEREN YÜZLERİ
Deprem süresince sivil toplum kuruluşları, pek çok kişi için güvenilir, hızlı, şeffaf ve yararlı bir alternatif olarak öne çıktı. Bu örgütlerin bürokratik engellere takılmadan hızla organize olabildiklerini; otonom bir şekilde, yönlendirme beklemeden harekete geçebildiklerini; beklenmedik zor sorunlara demokratik çözümler bulabildiklerini; işbirliği içinde çalışabildiklerini; bizden/onlardan demeden yardım eli uzatabildiklerini ve sonuçta arkalarına aldıkları halk desteğinin sağladığı meşruiyetle tek başına bir güç olabildiklerini gördük. Felaket anının travmasını başkalarına faydalı bir iş ortaya koyarak, gerçek anlamda bir kamu hizmeti üretme isteğiyle atlatan gönüllülerin belki de hiç amaçlamadan ortaya bir alternatif olarak çıkması, zaman zaman siyasetçilerin hedefi hâline gelmelerine de neden oldu.
Ancak tamamen enformel ve kendiliğinden hareket eden gönüllülerden dernek, vakıf gibi formel örgütlere, meslek odalarından taraftarlara, cemaatlerden mahalle gruplarına, AHBAP’tan İHH’ye, BaBaLa Tv’den İhtiyaç Haritası’yla birlikte hareket eden DasDas’a, belgelerin başında nöbet tutan avukatlardan çocuklara sinema kuran öğretmenlere, aşevleri açan Michelin yıldızlı şeflerden köylere erzak götüren motokuryelere, setlerini kapatıp karavanlarını deprem bölgesine getiren sinemacılardan sosyal medya fenomenlerine sivil dayanışma, başka bir müşterek iradenin mümkün olduğunu hatırlattı. Gerek deprem bölgesinde gerekse yaşadıkları şehirlerde seferber olan, enkaz kaldıran, giydiren, doyuran, barındıran, güldüren kadın-erkek, genç-yaşlı herkes bu büyük felaketin umut veren yüzleri oldu.
SOSYAL MEDYA / MEDYA
BASININ ZOR SINAVI
“Savaşta ilk kayıp hakikattir” sözü 2 bin 500 yıl önceye gidiyor. Refleksleri zayıflamış/zayıflatılmış geleneksel medyanın teyit etme ve doğru bilgiyi yaygınlaştırma hızının, sosyal medyaya yetişemediği doğal afetleri de buna eklemek gerekir. Sosyal medyadan yapılan çağrılar çok sayıda canın kurtarılmasını, yardım ulaşmayan bölgelere ulaşmak için halkın koordine olmasını, ana akım haber kanallarında deprem bölgesi dışına ulaşmayacak seslerin duyulmasını sağladı. Deprem haberlerinin ilk duyulduğu anlarda bazı illerden veri akışının kesilmesiyle ortaya çıkan sessizlik, yıkımın ilk habercisi oldu. Deprem bölgelerinde 23 basın mensubunun hayatını kaybetmesinin ardından, yerel medya 5 Şubat tarihinde donup kaldı. Yalnız Adıyaman’da 11 gazeteci, Yunus Emre Doğan, Kemal Öner, Hidayet Özdemir, Ruhi Akan, Burak Alkuş, Aynur Göksu, Fatih Bayın, Mehmet Ünsal, Yaşar Hamurcu, Zübeyir Pektaş, Muhammed Akan yaşamını yitirdi.
Ancak teyit edilmemiş haberler doğru bilgiden daha hızlı yayıldı; başka afet bölgelerine ait görüntüler; “depremi Amerikalılar yaptı” gibi komplo teorileri ve sansasyonel iddialar panik yarattı, vakit kaybettirdi, kutuplaşma ve ayrıştırmaya hizmet etti, dolandırıcılara kapı açtı. Yapay zeka ile oluşturulmuş görüntüler, dezenformasyona ve karmaşaya eşlik etti. Erişime engellenmiş sitelere girmeyi sağlayan VPN kullanımı, engellemenin ardından ülke çapında %186 arttı. Bu süre zarfında enkaz altından mesaj gönderenlerle iletişimin kesilmesi, hayatların riske atılmasına kapı açtı.
Yalan haberin antidotunun sorumlu habercilik olduğu, afet haberciliğiyle ilgili uzmanlaşmış muhabirlerin varlığının ne kadar kritik bir önem taşıdığı bir defa daha ortaya çıktı. Kamuoyunun depremzededen mikrofon kaçıran haberciyle, onun sesini-ihtiyacını ulaştırmaya çalışan, acısını görmezden gelmeden olabildiğince fazla veriyi kamuoyuna iletmeye uğraşan gazeteci arasında yaptığı ayrıma; giderek artan öfkenin kutuplaşmış toplumun “düşman” addettiği muhabirlere yansımasına tanık olundu. Kolluk kuvvetlerinin habercinin güvenliğini sağlayarak işini yapmasını kolaylaştırmak yerine, zorlaştırdığı, engellediği durumlar da bildirildi.
RTÜK, “özgürce kanaat oluşumunu engelleme” gibi yeni bir gerekçeyle Halk TV, Tele1 ve Fox TV’ye bir dizi ceza verdi. Avesta Yayınları ve Hollandalı gazeteci Frederike Geerdink’in web sitesine, ayrıca Erbil’den yayın yapan Rudaw ve Botan International’a erişim engellendi. Provokatif paylaşım gerekçesiyle pek çok gözaltı ve tutuklama yapıldı. Twitter hesabından çalışmaların yetersiz olduğunu belirten paylaşımlar yapan siyaset bilimci Özgün Emre Koç, ifadesinin alınmasının ardından serbest bırakılırken, gazeteci Merdan Yanardağ ve Enver Aysever için “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” suçlamasıyla soruşturma başlatıldı. Urfa’nın Birecik ilçesinde yıkılan bir binayı görüntüleyen Mezopotamya Ajansı muhabiri Mahmut Altıntaş ve JINNEWS muhabiri Sema Çağlak gözaltına alındı.
Kahramanmaraş depremlerinin akıllarda kalacak medya simgesi, “mucize kurtuluş” haberciliği olarak da tarihe geçti. Afetten önce kamuoyunu uyarma ve hazırlama, afet sırasında mucize ile gerçek arasında denge kurma sorumluluğunun yerine getirilmediği nice örnek yaşandı. Zaman zaman naklen yayınlarda arama-kurtarma çalışmalarının sekteye uğratıldığı gelişmelere tanık olundu. Gerçekler zaten dramatize edilmeye gerek bırakmayacak kadar ağırken, kimi yayınların arkasına konan müzikler, travmaları derinleştirecek afetzede görüntüleri ve kimi gazetelerin sorumsuz yayınları acıları derinleştirdi.
SPORCULAR/TARAFTARLAR
EZELİ REKABETTEN EBEDİ DOSTLUKLARA
6 Şubat sabahı korkunç yıkımın henüz tam olarak idrak edilemediği anlarda, spor dünyasından ilk olarak Volkan Demirel’in yardım çığlığı duyuldu. Yıllarca Fenerbahçe’nin kalesini koruyan, millî takımda 63 maça çıkan dünün futbolcusu, bugünün teknik direktörü ağlayarak görev yaptığı Hatay’a dikkati çekti. Onun ve eşi Zeynep’in çağrısı sosyal medya sayesinde yankı buldu; milyonlara ulaştı. Galatasaraylı, Beşiktaşlı, Fenerbahçeli demeden kişiler, kulüpler, kurumlar her koldan örgütlenmeye başladı. Yine bir dönem Galatasaray’da forma giyen Gökhan Zan, doğduğu şehir olan Hatay’ın dörtbir yanından paylaşımlarla durumun aciliyetini milyonlara duyurdu.
Bu yardım seferberliği sadece İstanbul’a değil, ülkenin dörtbir köşesindeki kulüplere de yayıldı. Pazar günü Süper Lig maçına sahne olan Hatay’ın stadyumu aşevi olarak kullanıldı, Konyaspor’un stadyumu depremzedelere tahsis edildi. Federasyonlar da yardım kampanyalarında yerini aldı. Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu’nun bölgeye gönderdiği offroad araçları, tırlarla girilmeyen bazı köylere ulaşılmasını sağladı.
Kariyerine İtalya’da devam eden Merih Demiral’ın kendi inisiyatifiyle meslektaşlarıyla görüşmesi üzerine Cristiano Ronaldo, Lionel Messi, Kylian Mbappé, Harry Kane, Erling Haaland ve Kevin de Bruyne gibi süper yıldızların imzalı formaları açıkartırmayla satılmasına başlandı. NBA’deki temsilcilerimizden Furkan Korkmaz da takım arkadaşlarından James Harden ve Joel Embild’in formalarını açıkartırmaya koydu. 2005’te oynanan Fenerbahçe derbisinin son bölümünde kaleyi koruyan Beşiktaş’ın eski forveti Daniel Pancu’nun eldivenleri yine depremzedelerin yararına satıldı. “Asla yalnız yürümeyeceksin” tezahüratıyla da marka olan Liverpool’la Everton 13 Şubat’ta oynadıkları derbi maçında giyilen formaları yine Türkiye ve Suriye’de depremden etkilenenler yararına açıkartırmayla satışa sunuldu. Semih Saygıner’in ilk dünya şampiyonluğunu kazandığı istekasından Mete Gazoz’un Olimpiyat altınını aldığı oka birçok obje, Socrates derginin kurduğu sitede depremzedeler yararına açıkartırmaya çıkarıldı.
Sporun kayıpları
Hatayspor’lu Christian Atsu, kaldığı otelin enkazından kurtarılamadı. Ölen binlerce insan arasında, sporcuların adları da akıllara kazındı. Kahramanmaraş İstiklal Spor 4 futbolcusunu
Hakan Doğan, Taner Kahriman, Saruhan Bolat ve Burhanettin Sever’i kaybetti. ING Kadınlar Basketbol Süper Ligi takımlarından Çankaya Üniversitesi’nde forma giyen 30 yaşındaki millî basketbolcu Nilay Aydoğan; Tekvando Millî Takımı antrenörlerinden Cemal Toman ile eşi Songül Toman; Hatayspor’da malzemeci olarak görev yapan Onur Akdeniz; Yeni Malatyaspor’un 28 yaşındaki kalecisi Ahmet Eyüp Türkaslan; İskenderunspor’un kaleci antrenörü Uğur Kurt ve atletik performans antrenörü Halil İbrahim Ölmez; Rasus Kimya Hatay Voleybol Takımı’ndan Gözde Öztürk, Dilek Mucuk ve Ahsen Baş; Malatya Büyükşehir Belediyesi’nde forma giyen Mehmet Can Ağırbaş, Emincan Kocabaş ve Murat Çiloğulları; Merinos Voleybol’un 27 yaşındaki smaçörü Betül Çoban Çakır ve voleybolcu eşi Bedrettin Çakır; güreşçiler Ahmet Taş, Mehmet Eskisarılı, Ali Gürsoy ve Aslan Ekiz, Eray Şimşek, Halil İbrahim Erdine, Hasan Sarıtürk, Ozan Datlı ve Ahmet Durman; Adana Tenis Dağ ve Su Sporları Kulübü sporcuları Yağız Uçurum ve Yağmur Uçurum; Kahramanmaraş Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’nde tenis antrenörü olarak görev yapan Tuba Pidecioğlu; millî hentbolcu Cemal Kütahya; binici Semanur Baysal ve Turgutlu Belediyesi Espor oyuncusu Gizem Harmankaya…
Turnuva için Adıyaman’a gelen 39 kişilik Gazimağusa Türk Maarif Koleji kız ve erkek voleybol kafilesinden 34’üne kaldıkları otel mezar olurken, adları “Melekler Takımı” olarak yazıldı.
ULUSLARARASI YARDIMLAR
SINIRLARIN ÖTESİNDEN TÜRKİYE’YE UZANAN ELLER
Kahramanmaraş depremlerinin ardından arama kurtarma çalışmalarına katılmak için afet bölgesine koşanlar arasında sınır ötesinden gelen ekipler de vardı. 15 Şubat’ta Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun yaptığı açıklamaya göre 100 ülke yardım teklifinde bulunmuş, 76 ülkeden 7.606 kişi sahadaki çalışmalara destek olmuştu. O tarih itibarıyla 712 kişinin daha yurtdışından gelmesi bekleniyordu. Bu ekipler içinde mühendisler, askerler, itfaiyeciler, sağlık ekipleri, arama kurtarma köpekleri vardı. Ayrıca birçok ülke yüklü miktarda maddi yardımda bulunmuş; bağış kampanyaları düzenlenmişti.
6 Şubat’taki depremlerin ardından Türkiye’ye yardım gönderen ilk ülke 370 personel ile bölgeye ulaşan Azerbaycan ekibi oldu. Avrupa Birliği, tarihinin en büyük insani yardım operasyonunu Türkiye için düzenlerken Avrupa’dan Türkiye’ye ilk ziyaret ilişkilerin son dönemde gergin olduğu Yunanistan’ın Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’dan geldi. Dendias iki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesi için depremlere gerek olmaması dileğini paylaştı.
Gerilimin yüksek olduğu İsrail ve Ermenistan’ın dışişleri bakanları da Türkiye’yi ziyaret ederek normalleşme sürecinin hızlanacağı işaretini verdi. Yardım kampanyaları başlatan, 10 bin evlik bir konteyner kent kuracağını açıklayan ve şahsi olarak da 14 milyon dolar bağışlayan Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani ise depremler sonrası Türkiye’ye gelen ilk uluslararası lider oldu. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, iki yıldır görevde olmasına rağmen depremlerin ardından ilk defa Türkiye’ye ayak bastı; deprem bölgesini helikopterle inceledi. Çin, Hindistan, Japonya, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Irak, Pakistan, Kanada, Tayvan, İskandinav ülkeleri, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın yanısıra savaşmakta olan Ukrayna ve Rusya’dan da destek ve yardımlar ulaştı. Sahra hastaneleri kuranlar, maaşlarını bağışlayan milletvekilleri, ulusal yas ilan edenler, saygı duruşunda bulunanlar, binalarını kırmızı-beyazla aydınlatanlar hafızalara yazıldı.
1999 depreminde de özellikle Yunanistan, Ermenistan ve İsrail’in yardımları karşısında kamuoyunda sevinçli bir şaşkınlık oluşmuş, gazetelerin “Türk’ün Türk’ten başka dostu varmış!” manşetleri minnettarlıkla birlikte önceden varolan önyargıları da eleştirmişti.
DÖRT AYAKLI KAHRAMANLAR
PROTEO, KÖPÜK, ŞİLAN VE DİĞERLERİ
Depremlerin ardından birçok ülkeden kurtarma ekipleri peş peşe afet bölgelerine gelirken, bir kısmı yanlarında felaket süresince büyük rol oynayan arama kurtarma köpeklerini de getirdi. Türkiye’den ekiplerin arasında da özel olarak insan kokusunu tespit etmek için eğitilmiş köpekler vardı. Eğitimli kurtarma köpekleri, insanlardan 10 bin kat daha iyi koku alma ve 50 kat daha iyi işitme özellikleriyle yüzlerce kişinin kurtarılmasına vesile oldu. AFAD ekipleriyle çalışan Köpük, cam kırıklarıyla yaralanan patilerine rağmen tek başına 5 kişiyi tespit etti. Sarıyer Belediyesi’nin Şilan’ı 16 saat aralıksız çalışıp 3 kişiyi kurtardıktan sonra yorgunluktan adeta baygın düşmüşken fotoğraflandı. Türkiye’de yasaklı ırklar listesine alınan Leo adlı pitbull ise 135. saatte 1 kişinin kurtarılmasını sağladı. Kurtarma çalışmaları sırasında hayatını kaybeden Meksika ekibi (SEDENA) üyesi “yoldaş” Proteo ise hiç kuşkusuz hem milletlerarası hem türler arası dayanışmanın sembolü oldu.
KARANLIĞIN İÇİNDE UMUT HİKAYELERİ
SİVİL TOPLUM
Depremin dehşeti, hayatta ve uzakta olanlarımıza da nasıl ve ne zaman çıkılabileceği belli olmayan koyu bir karanlık gösterdi. Ancak felaketin kalbinden çıkan öyle insanlar vardı ki, en karamsar anlarda nezaketleri, neşeleri, dirayetleriyle bir gün gelip yeniden gülebileceğimizi, bu yarayı sarabileceğimizi hatırlattı.
EN ZOR ANDA NEZAKET
Hatay’da depremin 4. gününde enkazdan çıkarılmayı bekleyen kadının “Teşekkür ediyorum, hiç tanımadığınız insanlar için buradasınız. Allah razı olsun, Allah sizi düşürmesin. Hiçbir tanıdığınız düşmesin bu duruma. Tam ümidimi kesmiştim biliyor musun? Dedim artık bırakın uyuyacağım ben, üşüdüm. Zaten kimse de gelmedi. Üzerimizden geçip gidiyorlardı. Burası tehlikeli diye girmek istemediler herhalde. Onlar da haklı” sözleri unutulmayacaklkar arasına kaydedildi.
KURTARILDI VE YARDIM ETMEK İSTEDİ
Hatay’da yıkılan binanın enkazında arama-kurtarma çalışması yapan ekipler, depremden 24 saat sonra göçük altından 26 yaşındaki Hatice Şeren’i kurtardı. Şeren, henüz sedyedeyken “Hiçbir yerimde hasar yok. Burada kalıp annemin, babamın çıkmasına yardımcı olayım” dedi. Genç kız hastaneye sevk edilirken ekipler, Hatice’nin ailesini de kurtarmak için çalışmaları sürdürdü. Depremin dördüncü günü 83. saatte kurtarılan 23 yaşındaki Onur Mermer de “Hastanede 4-5 saat tedavi gördükten sonra taburcu olup eve gittim. Fakat, yakınlarım enkaz altında olduğu için dayanamayıp enkaz yerine geldim. Enkazlarda akrabalarım, arkadaşlarım ve yakınlarım vardı. Enkazdaki çalışmalara yardım ediyorum” dedi.
MUHABBET KUŞUNU BIRAKMADI
Kahramanmaraş’ta 13 yaşında bir çocuk, depremden 55 saat sonra, elinde tuttuğu muhabbet kuşuyla enkazdan sağ çıkarıldı. Yaklaşık 3 saatlik çalışmanın ardından ulaşılan Berat, ambulansa götürüldüğü sırada teyzesini görünce sağlık ekiplerinden durmalarını istedi ve muhabbet kuşunu, yanına çağırdığı teyzesine verdi. Teyze, yeğeninden aldığı kuşu önce bağrına bastı, sonra da çevreden bulduğu ekmekten yedirdi, şişe kapağından su içirdi. Hatay’da yıkılan bir binanın enkazı altında kalan tıp fakültesi öğrencisi Kerem Çetin de arama kurtarma ekiplerinden önce kedisi Çilek’in kurtarılmasını rica etti, her ikisi de sağ salim çıkarıldı.
İLK AKLINA GELEN KİTAPLARIYDI
Antakya ilçesi Ürgen Paşa Mahallesi Altınevler Sitesi’nin enkazından çıkarılan yaralı 19 yaşındaki Gürkan Öztürk, ambulansla taşınırken sağlık görevlisinin “En çok neye üzüldün” sorusuna “Depremde her şey gitti, kitaplarıma yazık oldu. YKS’ye 5 ay kaldı. Ona çok üzüldüm, çünkü sınavda onlar bana lazım. Taburcu olur olmaz sınava çalışmaya başlayacağım” diye cevap verdi. Bunun üzerine sağlık görevlisi, gencin kitaplarının temin edileceğinin sözünü verdi.
ENKAZDAN SİGARASIYLA ÇIKTI
Adıyaman’da depremin 3. gününde arama kurtarma ekipleri tarafından enkaz altından çıkarılan 58 yaşındaki Soner Tuğtekin’in elindeki sigara ile molozların arasından çıktığı anlar sosyal medyaya yansıdığında, özellikle tiryakiler onu çok iyi anlamıştı. Tuğtekin, enkaz altında kaldığı süre boyunca yanında yalnızca su ve sigara olduğunu; çok sigara içmekten çakmağının gazı bitince kumandanın pillerini parçalayıp, kablolarını birbirine çarptırarak ateş çıkardığını söyledi. “Yardım için bağırıyorduk. Cevap gelince sigaraları art arda yakmaya başladım. Elimde de çıktığımda o yüzden sigara vardı. Hastaneye gitmek istemedim çünkü Hatice’mi bırakmak istemedim. Hastaneye gidince verdikleri serumu bırakıp enkaz alanına gittim. Eşimin cansız bedeninin çıkarıldığı 4. güne kadar kaldırımda yattım” sözleriyle anlatmıştı hikayenin gerisini…
‘MUAYENE OLMADAN İÇMEM’
Hatay’da depremden 72 saat sonra aynı binanın enkazından 4 kişi kurtarıldı. Enkazdan annesiyle birlikte çıkarılan 5 yaşındaki kız çocuğunun, ekiplerin su isteyip istemediği sorusuna, “Yok daha muayene olmadım” yanıtını vermesi nadir gülümseme anlarından oldu.