Kasım
sayımız çıktı

Tiyatro festivalinde yine tarih sahnede

İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın bu yıl 22. sini düzenlediği Tiyatro Festivali, artık gelenekselleşmiş bir organizasyon. Bu yıl da Hamlet’ten, Kral Lear’den klasik Rus tiyatrosuna uzanan bir tarih kuşağı var festivalin. İstanbul’da her yıl başarıyla düzenlenmeye devam eden etkinliği, direktörü ve ‘kıdemli seyircisi’yle konuştuk.

Bu yılki İKSV Tiyatro Festivali, Hamlet, Othello gibi tarihî oyunların dünyadan farklı temsillerini şehre getiriyor, bir yandan da günümüz tiyatrosu adına önemli işlere imza atıyor. 1989’da başlayan ve bir dönem bienal bir olarak düzenlenen etkinlik, son iki yıldır başlangıçtaki ‘her yıl’ düzenine geri döndü. Bugüne kadar Rumeli Hisarı, Taksim meydanı, Tersane ve Bayrampaşa Cezaevi organizasyona mekan oldu. Bu yıl da programda, Haluk Bilginer’den Shakespeare’in Kral Lear oyunu, Rus Tiyatrosu’nun geçmişini ele alan panel ve mekanlar arasında da Abud Efendi Konağı, festivalin tarihsel yüzünü oluşturuyor. 

Tiyatro Festivali’nin direktörü Leman Yılmaz ve kıdemli seyircilerden Baysan Pamay sorularımıza cevap verdi:

Hamlet | Collage. Tiyatroya getirdiği yeniliklerle adından övgüyle bahsettiren, Kanadalı tiyatro ve sinema yönetmeni Robert Lepage’ın İstanbul’daki temsili, Moskova’nın yenilikçi tiyatrosu Theatre of Nations ile ilk işbirliği olacak.

Tiyatro Festivali sizin tarihinizde nasıl bir yer tutuyor? 

Leman Yılmaz Tiyatro Festivali, kentteki tek örnek. Bu yıl 22. sini yapıyoruz. Çok anımız var. İKSV Tiyatro Festivali’ne başladığında, yani 1989’da Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrenciydim. Hemen kendi aramızda organize olup bilet almaya çalışmıştık. Müzik Festivali’nin programında yer alan Paul Taylor Dans Topluluğu’nu izlemek için yine kapıda beklerken, rahmetli Nejat Bey’in (Eczacıbaşı) bizi içeri soktuğunu hatırlıyorum. Benim için çok heyecan verici bir süreç. Önce festivalin seyircisi, sonra katılımcısı, şimdi de direktörü oldum. Rahmetli Aydın Gün’ün zamanında, Yıldız Sarayı’nda Has Bahçe’de gösteri yapmıştık. Dansçı olarak sahneye çıkmıştım. Katılımcılığım da oradan. 

Baysan Pamay Ben festivali 2006’da yakaladığımı söyleyebilirim. Önceden peyderpey giderdim, ondan sonra hiç kaçırmadım. Yılda 200-220 arası oyun seyrederim. 

Neler vardı bugüne kadar en öne çıkan?

B.P. Rahmetli Cüneyt Türel unutamadıklarım arasındadır. Festival için oyun hazırlarken vefat etmiştir. O sene Cüneyt Bey’e verilecek ödülü Tilbe Saran ve kızı aldılar. Güzel anılar da var ama, bunlar da var. Ama festivalde festivale mahsus oyunlar oluyor. İşte onlar esas oluyor zaten. 2016’da Özen Yula’nın yönettiği “An” isimli performans mesela… 

L.Y. Çok özel bir projeydi o. Şifa Hastanesi ve doktorları bize o oyunda çok yardımcı oldular. Ciddi olarak kan alınıyordu oyun sırasında. Oyunculara yoğun bakım dersi verdiler. Festival biraz da bu aslında. Sahnelenmiş ve halihazırda oynayan oyunlardan daha fazlası. Els Commediants geldi; Katalanların önemli sokak tiyatrosu topluluklarındandır. Ateşlerle gösteri yapmışlardı. Yine Rumeli Hisarı’nda surlarda ve bir de Ortaköy sahile gemilerle yanaşarak yaptıkları iki gösteri muhteşemdi. 2012’de de Çin’i odağımıza almıştık. Tünel’den Galatasaray’a kadar bir kortej düzenlemiştik. Bir dönem Taksim meydanında ücretsiz, herkese açık gösteriler de yapılmıştı. Simurg gelmişti, Fransız topluluk… Taksim meydanında bir gösteri yapmıştı. La Fura dels Baus, İKSV’nin 40. Yılı için tershanede bir etkinlik yapmıştı. Bunlar tabii her sene yapılabilecek etkinlikler değil. Othello vardı; Eimuntas Necrocius’un yönettiği ve beş saat süren bir oyun! Bu tür programlar ancak festivallerde olur. 

Nederlands Dans Tiyatrosu 1959’dan bugüne repertuvarlarına kattıkları, her biri güncel dans alanında çığır açan 600’ü aşkın koreografiyle yılda 150.000 seyirciye ulaşan Nederlands Dans Theater (NDT), disiplinler, stiller, teknikler arasında dolaşan avangard yaklaşımıyla 22. İstanbul Tiyatro Festivali’nin konuğu.

Mekanlar neye göre belirleniyor?

L.Y. Bir festivalde Tuğçe Tuna, Bayrampaşa Cezaevi’ni kullanmak istemişti. Ne yaptı etti, izinlerini kendisi aldı, başardı ve oyun orada yapıldı. Biz oradaki koğuşlarda geride kalmış yıkıntıları, hayatı gördük. Duvar yazıları, çarşaflar… Yaşayan bir mekân. Bu sene de Abud Efendi Konağı’na gireceğiz. Değişik olacak. Mekânların, özel tiyatroların görünürlüğünü arttırmak için de çalışıyoruz. Duru Tiyatro, Moda Sahnesi, Das Das… Artık Rumeli Hisarı’nda yapamıyoruz. AKM bizim ana mekanımızdı, artık hayatımızdan çıktı. Şimdi de Zorlu PSM var; o da 2013’te hayatımıza girdi. 2008’den sonra durumun değiştiğini söyleyebilirim o sebeple. 

İKSV ve tiyatro festivali özel bir seyirci yetiştirdi mi İstanbul’da?

B. P. İstanbul seyircisi, Ankara seyircisinden ya da başka seyirciden farklı olarak kozmopolittir. Burada sahneler dağılmıştır, oyunlar daha çoktur. Burada her seyirciye uygun oyunlar var. Sahnelerin dağılmış olması itibariyle bazen mesafeler uzak gelebiliyor ama, farklı merkezlerde sahnelerin açılmış olması önemlidir. 

Bu seneki festivalde “tarih” için neleri önerirsiniz? 

L.Y. Öğrenciler kendileri için düşünülmüş “10 TL’ye bilet” kampanyası varken oyunların hiçbirini kaçırmamalı bence. Sponsorlarımız sağolsunlar. Yabancı oyunlar kolay gelmez. Nederlands Dans Tiyatrosu bir-iki senelik uğraşımız sonucu geliyor. PIXEL gösterisinin koregrafı Mourad Merzouki, sokak dansından gelen bir sanatçı. Hamlet’in yönetmeni Robert Lepage, Kanada’dan. Sürprizi bol bir oyun. Rus tiyatrosuyla ilgili panel yapıyoruz. Rusya’dan eleştirmen ve danışmanlar Rus tiyatrosunun klasik ve çağdaş dönemlerini anlatacak.