Ekim 2024 Sayımız Çıktı

Ve dünya, dediğimize geldi!

Sorunlar ağırlaşmadan bunları halletmek, Türk toplumunun mayasında yok. Sorunlar ağırken sağlıklı çözüm üretmek ise tabii çok zor; zira baskı o denli kuvvetli oluyor ki, neredeyse “günlük taktikler”, hatta anlık eskivlerle kendimizi kurtarmaya çalışıyoruz. Akşam olunca da yorgunlukla karışık bir böbürlenme içerisinde, ne kadar da becerikli-zeki olduğumuzu yanımızdakilere anlatıyoruz.

Plan-program yapmak gibi metot ve bilgi gerektiren faaliyetler bize göre olmamış hiç. Neden? Çünkü çalışmak lazım bunlar için. “Geldik-gidiyoruz” kafası için hiçbir keyif verici maddeye ihtiyacımız yok; yapısal özelliklerimizden ve “biz bize benzeriz” durumundan memnunuz. Geçen ay itibarıyla başka bir boyuta çıkan yapay zeka uygulamaları, bu bakımdan biz Türkler için bulunmaz bir nimet. “Ya yükle arkadaşa hâlletsin, sen ne uğraşıcan” diye veya “sor bakayım çetcipitiye” şeklinde formüle edebileceğimiz bu gelişme, bizim asırlardır aslında ne kadar haklı olduğumuzu, dünyanın “dediğimize geldiğini” de gösteriyor.

Şüphesiz dünyanın bugün içinde bulunduğu ağır krizleri, savaşları, ahlaksızlıkları, rezillikleri tüm gerçekliği ve ciddiyetiyle sürekli gündem yapamayız, yapmamalıyız. Zaten problemli olan “doğal zeka”mız bu durumda hepten uçar-gider. Ancak gözümüzü-beynimizi-kalbimizi dünyaya kapatırsak, yanımızdaki/ yöremizdeki insanlara -özellikle çocuklara- bile kalıcı bir ürün bırakmamış oluruz. Yakın-uzak, bilinen tarihimiz, hem millet hem şahıs olarak devamsızlıklarla, “şimdiki aklım olsaydı”larla dolu. En basit bir günlük, bir yazı, hatta bir not bile bırakmamış dedeler-nineler-analar-babalar varsa çocuk ne yapacak? O da aynısını yapacak; yani bir şey yapmayacak.

Batılılar dediğimiz insanlar, bu vaziyeti özellikle Roma döneminden beri idrak etmiş (verba volant, scripta manent). Yerleşik Doğulularda da yazılı kültür yüksek. “2kıtaarası, 1Kızılırmak deresi”nde kalmış bizler ise, şimdilerde yüzyıllardır ne kadar haklı olduğumuzu yapay zeka sayesinde teyit ettik! Meselenin ironisi bir yana, özellikle ülkemizde genç kuşakların bu ülkeye bizden daha fazla sahip çıkacağına; hatalarımızı, plansızlıklarımızı, günahlarımızı daha sonraki nesillere taşımayacağına inancımız var. Bu inancı yaşı ne olursa olsun ancak üretim, adalet ve ahlaklı insanlar besleyebilir.