Dünün ve bugünün gündemi e-postanıza gelsin.
0,00 ₺

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Yazdılar – çizdiler, dünyayı değiştirdiler

19. yüzyılın ilk yarısından itibaren Osmanlı toplumunda kadın hareketi, kadınların ısrarlı yayın ve üretimleriyle Batı’nın hiç gerisinde kalmayarak büyük kazanımlar elde etti. Kız çocuklarına eğitim hakkından kamuda çalışma ve yüksek öğrenim hakkına pek çok kazanım yayınlar yoluyla olmuştu. İşte ilkleriyle 10 maddede son Osmanlı döneminde ve Kurtuluş Savaşı’nda kadın ve emek hareketine dair ses getiren yayınlar; mücadeleleriyle günümüzü ve geleceğimizi aydınlatan kadınlar… 

OSMANLI TOPLUMUNDA İLK KADIN DERGİSİ – 1845 

Petek (Kypseli) ve kız çocuklarına eğitim hakkı 

OSMANLILARDA ilk kadın dergisi, 1845’te Efrosini Samarcidis tarafından çıkarılan Kypseli (Petek) dergisi oldu. İlk sayısı 1 Mayıs 1845’te çıkan Kypseli, Almanya’da 27 Şubat 1779’da Ernestine Hofmann’ın çıkardığı dünyanın ilk kadın dergisi olan Für Hamburgs Töchter’den (Hamburg Kentinin Kızları İçin) 66 yıl sonra yayımlandı. 

İstanbul’da basılan Kypseli dergisi ancak 34 sayı çıktı ama bu süre içinde konu edindiği ısrarlı yazılarla kız çocuklarının eğitim hakkı için büyük bir kazanım elde edilmesini sağladı. O devirde Osmanlı Devleti’nde Rum kız çocukları için okul bulunmuyordu. Dergide, “kadınların iyi eş ve anne olabilmeleri için” eğitim görmesi gerektiğini savunan yazılara yer verildi. 1849’da ilk defa yoksul Rum kız çocukları için bir ilkokul açıldı (Sula Bosis, İstanbullu Rumlar, İstanbul 2011, s.163). Kypseli’den 17 yıl sonra, 1862’de, Osmanlılar’da ilk Ermeni kadın gazeteci olan Elbis Gesaratsyan tarafından ilk Ermenice kadın dergisi Gitar yayımlandı. Gitar toplam 7 sayı çıktı. 


İLK TÜRKÇE KADIN DERGİSİ – 1886 

Şükûfezâr: Müslüman kadın özgürlüğü için adım atıyor

1869’da Terakki gazetesinin ilavesi olarak Ali Raşit tarafından çıkarılan Terakki-i Muhadderat (Namuslu Kadının Yükselişi) gazetesinin ardından, 1886’da çıkan ilk Türkçe kadın dergisi Şükûfezâr’dır. 

Arife Hanım’ın 5 sayı yayımladığı Şükûfezâr, Osmanlı toplumunda tüm yazı kadrosu kadınlardan oluşan ve bir Müslüman kadının çıkardığı ilk kadın dergisidir. Şükûfezâr’ın 3. sayfasında Arife Hanım imzalı giriş yazısı, derginin ve dönem kadınlarının ruhunu ve mücadelesini yansıtması açısından çok çarpıcıdır: 

“Biz ki ‘saçı uzun aklı kısa’ diye erkeklerin hande-i istihzasına (alaycı gülüşüne) hedef olmuş bir taifeyiz. Bunun aksini ıspat etmeye çalışacağız. Erkekliği kadınlığa kadınlığı erkekliğe tercih etmeyerek şâhrâh-ı say ve amelde mümkün olduğu kadar pây-endâz-ı sebât olacağız (gayret ve çalışma yolunda mümkün olduğu kadar sebatla adım atacağız). Yazacağımız şeye haklı-haksız itiraz vârid olacakmış (itirazlar gelecektir). Fakat bizim vazifemizde bile olmayacaktır. Haklı olan itirazı risalemizde ma‘ü’l-memnuniye derc edeceğimizden (memnuniyetle ekleyeceğimize) şayan-ı tahsin görülüyor (beğenmeye değer görülür). Fakat haksız vuku bulacak itiraza elimizden geldiği kadar mukabele etmek daire-i hürriyetimiz dâhilindedir (haksız itiraza karşı gelmek özgürlüğümüzün ayrılmaz bir parçasıdır). Hiç esef etmeyiz”. 


 İLK KADIN TERCÜMAN – 1897 

Halide Edip’in (Adıvar) 13 yaşında çevirdiği kitap 

MILLÎ Mücadele’nin ve Türk kadının sembol isimlerinden Halide Edip Adıvar (1884- 1964) henüz 13 yaşındayken John Abat’ın Mother isimli kitabını tercüme etmiş, eser Mader adıyla basılmıştı. Çocuk yaşta bir genç kızın yaptığı çevirilerin dikkate alınıp kitap haline getirilmesi büyük bir başarıydı. 

İlk yazılarında Halide Sâlih imzasını kullanan, 1908’de Tanin başta olmak üzere dönemin gazetelerinde kadın haklarıyla ilgili yazılar yazan Halide Edip’in bu 126 sayfalık ilk kitabının künyesinde çevirmen olarak sadece “Halide” yazılıdır. Halide Edip 13 yaşında çevirdiği bu kitap dolayısıyla 2. Abdülhamid tarafından Şefkat Nişanı ile ödüllendirilecek, hatıratında bununla ilgili şöyle diyecekti: “Abdülhamid o yaşta dahi bende öyle kötü bir his uyandırmıştı ki onun tarafından taltif edilmek bana bir şereften ziyade bir zillet gibi geldi”. 


FEMİNİZM ÜZERİNE İLK KİTAP – 1910 

Kadınlar Âlemi: Feminizm nedir? 

OSMANLI toplumunda Türkçe ilk feminizm kitabı, anarşist-sosyalist düşünceleriyle tanınan Baha Tevfik’in Teceddüd-i İlmi ve Felsefi Kütüphanesi’nin 5. kitabı olarak yayımladığı Feminizm Âlem-i Nisvan’dır (Kadınlar Âlemi). Bu ilk kitap, Odette Laguerre’in 1905’te Lyon’da yayımlanan Qu’est-ce que le féminisme? (Feminizm Nedir?) kitabının çevirisidir. Odette Laguerre, İstanbul doğumlu, kadınların oy hakkı için mücadele veren feminist bir aktivist ve gazeteciydi. Baha Tevfik’in çevirisini de yaptığı kitap 86 sayfa olarak tarihsiz yayımlanmıştır. Kitabın yayın tarihinin 1910 olduğu tahmin edilmektedir. 

Kitap şu başlıklardan oluşur: “Feminizm nedir?, Tarihi ve hal-i hazırı, Kadının tâlim ve terbiyesi, Kadının ahlâkı, Kadının sayı, Kadının hukuk-u medeniyesi, Kadının mevki-i siyasiyesi ve hülasa, İslâmiyet ve Feminizm”. 


İLK FEMİNİST DERGİ – 1913 

Kadınlar Dünyası’nın keskin kalemi: Ulviye Mevlan

TÜRKÇE ilk feminist dergi Kadınlar Dünyası dergisidir. 4 Nisan 1913’te ilk sayısı çıkan Kadınlar Dünyası dergisinin yazar kadrosundan matbaada çalışan işçilerine kadar bütün çalışanları kadınlardan oluşmaktaydı. Kadınlar Dünyası’nın yazı kadrosu şu isimlerden oluşmaktaydı: Nuriye Ulviye Mevlan, Aziz Haydar, Emine Seher Ali, Mükerrem Belkıs, Atiye Şükran, Nebile Akif, Mes’adet Bedirhan, Meliha Cenan. 

Dergi aynı zamanda Müslüman bir kadının fotoğrafının yayımlandığı ilk dergi oldu. Nuriye Ulviye Mevlan’ın (1893-1964) sahibi olduğu derginin ilk 100 sayısı günlük olarak çıkarıldı. İlk kadın hareketi savunucularından Nuriye Ulviye Mevlan, dergi aracılığıyla kadınlar için geniş çaplı kazanımlar elde edilmesine öncülük etti. Dergi 21 Mayıs 1921’e kadar kimi zaman yayınına ara vererek 9 yıl boyunca çıktı. 

Derginin ilk sayısının giriş yazısında yer alan cümleler, adeta bir manifesto niteliğindeydi: “Biz Osmanlı kadınlarının kendimize mahsus inceliğimiz, kendimize mahsus âdat ve âdabımız vardır. Onu erkek muharrirler bir kadının anlayabileceği ruhla anlayamazlar; lütfen bizi kendimize bıraksınlar, hayallerine baziçe (oyuncak) buyurmasınlar!.. Biz kadınlar hukukumuzu kendimiz, bizzat kendi içtihatımızla (yasalarımızla) müdafaa edebiliriz”. 


İLK KADIN DERNEĞİ – 1913 

Kadın hareketinde milat: Çalışma hakkının kazanılması

KADINLAR Dünyası dergisinin çıkmasından 1 ay sonra, yine Nuriye Ulviye Mevlan’ın öncülüğünde derginin yazı kurulunu oluşturan kadınlar tarafından 28 Mayıs 1913’te Osmanlı Müdâfaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti kuruldu. Kadınların hakkını hukuki olarak korumayı amaçlayan dernek, Osmanlı toplumundaki ilk resmî kadın derneğiydi. Derneğin tüzüğüne göre “kadın haklarını savunan her kadın” derneğe üye olabilirdi. 

Kadınlar Dünyası dergisi ilk kadın derneğinin de adeta resmî yayın organıydı. Dergi, amaçlarını belirten manifestosunda bunu açıkça dile getirmişti: “Sadece kadınlardan oluşan yazı kadrosu oluşturmak; sadece kadınların yazılarına yer vermek; Osmanlı Müdâfaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti’nin yayın organı olmak; ayrım yapmaksızın Osmanlı Devleti’nde yaşayan tüm kadınlara hitap etmek; her düzeyde eğitimdeki kadınların dergisi olmak; feminizmin tanımını yapmak”. 

Öyle ki dergi ve dernek ilk kazanımını Müslüman kadınlara çalışma hakkının sağlanmasıyla başarmıştıı. 5 Aralık 1913’de Posta Telgraf Nezareti’nde (Telefon İdaresi) 7 Müslüman kadına ilk defa kamuda memurluk hakkı tanınmış ve Müslüman kadınlar bu tarihten itibaren çalışma hayatına dahil olmaya başlamıştı. Bu bir milattı ve devamı da gelecekti. 


İLK ÜNİVERSİTE HAKKI – 1914 

Osmanlı kadınları da üniversiteye gidecek beyler! 

KADINLAR Dünyası dergisi ve Osmanlı Müdâfaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti, Müslüman kadınların çalışma hayatına öncülük etmesinin ardından, onların yüksek öğrenim görmesini, üniversiteye gitmesini de sağlayan girişimler oldu. Dergide yüksek öğrenim hakkının erkeklere olduğu gibi kadınlara da tanınması için her kesimden kadının katıldığı bir kampanya başlatıldı. Dergi sayfaları ısrarla her sayısında kadınların yüksek öğrenim hakkına değindi; “Biz de maarif vergisi veriyoruz” başlıkları atıldı. Derginin 11 Temmuz 1913 tarihli 86. sayısında Mükerrem Belkıs Hanım’ın ilk sayfadan yazdığı “Millete ve Hükümete bir Hitabe: Hak İsteriz” başlıklı yazı, kadınların isteklerini ve mücadelesini özetler nitelikteydi: 

“İstediğimiz, hakkımız şudur: Biz kadınlara da Darülfünun’un kadın bölümleri açılmalıdır. Bu hakkımızın gasbedilmesinden dolayı millette, hükümette vicdanı titreyen, gelecek nesillerin lanetlerinden korkan bir fert yok mu? Rusya’da Müslüman kızları, kadınları Darülfünun’ların bütün şubelerine girmişler, büyük muvaffakiyetler gösteriyorlar. Fark nedir? Onlar da Müslüman, biz de Müslüman. Onlar da insan, biz de. Yoksa eksiğimiz Osmanlı olmak mı? Hayır, Osmanlı olmamız değil. Sevgili hükümetimiz bu noktaları görmeyen, düşünmeyenlerin elinde… Evet istiyoruz. Söylememiz ve istememiz kesinlikle engellenemez. Çünkü hakkımızdır; insanlık hakkımızdır”. 

12 Eylül 1914’de bu büyük ve ısrarlı kampanya sonuç verdi ve İnas Darülfünun’u (Kadın Üniversitesi) açıldı. Dergi ve derneğin ısrarlı mücadelesi sonucunda Müslüman kız öğrencilere ilk defa yüksek öğrenim hakkı tanındı. 


İLK ERMENİCE FEMİNİST DERGİ – 1919 

Hay Gin’in etkisi: Cemaatin kadınları 

FEMINIST ve kadın hakları savunucusu Hayganuş Mark, 15 günde bir yayımlanan Hay Gin (Ermeni Kadını) dergisini 1919’da İstanbul’da çıkardı. 14 yıl boyunca yayımlanan Hay Gin, ilk Ermenice feminist dergi oldu. Dergide feminizm tarihi, kadın hareketinin amaçları ve yönü, Avrupa ve Amerika’daki kadın hareketiyle ilgili yazılar ve “Kadın dünyasından haberler” başlıklı bir bölüm yer alıyordu. 

Hayganuş Mark, Hay Gin aracılığıyla Ermeni Maarif Konseyi’nde kadınların yardımcı üye olabilmesi teklifine karşı koydu ve eşit haklarda üyelik talep etti. Konsey üyeliğine adaylığını koydu ve şöyle yazdı: “Cemaatin tüm idari işlerinin düzenlendiği 1876 Nizamnamesi’nde kadınlar hakkında hiçbir madde olmadığına göre, konseylere üye olmaları durumunda yardımcı üye olabilecekleri konusunda bir maddenin olması da imkansızdır. Nizamnamede, ‘ulusun üyesi 21 yaşından büyük her birey’ dendiğine ve kimse de kadınları ulusun üyesi olmaktan dışlayamayacağına göre, kadınların konseylerde bulunmaları, iddia edildiği gibi kanunlara aykırı değildir”. 


KURTULUŞ SAVAŞI KARTLARI – 1919-22 

Millî Mücadele’de Türk kadınları da var! 

MILLÎ Mücadele’ye destek veren yayınlarda, afişlerde, kartpostallarda kadın imgesi, Kurtuluş Savaşı’nın adeta bir işaret fişeği ve sembolüydü. Selahattin Düzgünoğlu’nun 1919-1922 arasında Kurtuluş Savaşı’na destek için gizlice bastırdığı 80’e yakın mefkure kartpostalı, kadınların bu mücadeledeki önemini anlamak-anlatmakta tayin edici olmuştur. Düzgünoğlu’nun gizlice bastırdığı ve Anadolu’da millî değerleri ve vatan bilincini ayakta tutmak için Anadolu’daki halka gönderdiği kartlarda Türk kadını imgesi başat rol oynadı. 

Türkçe olarak altlarında “Emel, millî, istikbal, vatan” ifadelerinin yer aldığı kartlarda ellerinde Türk bayrakları ile Türk kadınları canlandırılmıştı.  Yine Kurtuluş Savaşı’nın en önemli afişlerinden Halâskârân-ı İslâm (İslâm’ın Kurtarıcıları) afişinde de Mustafa Kemal Paşa ve Millî Mücadele komutanlarının yanısıra afişin tam ortasında Türk bayrağına sarılı elbisesiyle elindeki kama ve işaret parmağı ile misak-ı millî hedeflerini gösteren Türk kadını yer almıştı. 

1919’da yayımlanan ismi gibi Millî Mücadele’nin umudu olan Ümid mecmuası da kapak sayfalarında Türk bayrağına sarılı ve cephede mücadele veren kadın imajlarıyla Türk kadınını Kurtuluş Savaşı ile özdeşleştiren ve sembolleştiren en önemli dergilerden olmuştu. 

Devamını Oku

Son Haberler