Trollük ilk ortaya çıktığı sıralarda daha kişisel ve apolitik bir minvalde düşünülürken kolektif ve siyasi misyona sahip bağlamlarda kullanımı giderek arttı. Rusya, Çin, Meksika gibi ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de son yıllarda siyasi bir silah olarak kullanıldığı iddia edilen “sosyal medya orduları”nın varlığına dair deliller, stratejiler, karşı-stratejiler…
Trollük, birbirini yüz yüze tanımayan çevrimiçi dünyada cemaatleşmiş, insanların hassasiyetlerini hedef alan, bir tür ganimet olarak duygusal tepkiler toplayan kışkırtıcı, konu dışı ve hariçten gazel okuyan kimse anlamında kullanılıyor. Trollük daha kişisel ve apolitik bir minvalde düşünülürken kolektif ve siyasi misyona sahip bağlamlarda kullanımı giderek arttı. Anonymous adlı hacker grubunun Scientology tarikatiyle mücadelesinin politikleşmesi ilk büyük örneklerden olabilir. Putin’in siyasi troll kullanımı da… Bir Guardian yazısında Putin’in siyasi trolleri ile ilgili sıralanan uzman görüşleri arasında şunlar öne çıkıyordu:
“Trollerin çoğu Kremlin yanlısı gençlik hareketlerinden bulunur, genelde iyi bir eğitime sahip değillerdir. Çoğu ideolojiden ziyade maddi beklentiyle hareket ederler ve sosyal hayatta bir yükselme yaşamayı ümit ederler. Trollerin arkasında çok iyi planlanmış bir strateji olması gerektiğini düşünmeyin. Genellikle günü kurtarmak için, günlük olaylar üzerine harekete geçilir. Ana hedef Kremlin’i ahlaken çökmüş Batı’ya karşı tek alternatif olarak sunmaktır. Bazen halkla ilişkiler çalışmalarıyla troll aktivitelerini ayırt etmek güçtür. Bazen troller bir PR kampanyasına destek olmakla görevlendirilebilirler. Bir Twitter etiketine destek olmak gibi… Troller bir tartışmada aktif olarak yer alamazlar. Mesajı iletirler ki bu mesajlar da duygusal olmak zorundadır -bir görsel ya da doğrudan ve kişisel bir hakaret gibi”.
Türkiye’ye gelince…
İnternet üzerinden bir takım “siber ordu”larla manipülasyon yapmak sırf Rusya’ya özgü değil. Başka bir Guardian yazısı Britanya, Çin, Ukrayna ve Hindistan’ı da örnek gösteriyor. Putin’in trollerinin çalışma biçimleriyle ilgili (yine Guardian’da yayımlanmış) en ayrıntılı haberlerden birinde trollerin memur gibi vardiyalar halinde çalıştığı belirtiliyor. Çalışanlara günlük direktifler veriliyor, istenen sayıda mesaj üretmeyenler ceza alıyor. Bununla birlikte tüm çalışma, kayıt dışı. Çalışanlara yaptıkları işten başka bir yerde bahsetmemeleri için sözleşme imzalatılıyor. Guardian haberin kaynağını daha önce burada bulunmuş kişilere ve giriş sınavına girip kazanamayanların ifadelerine dayandırmış.
Aslında bazı kişisel bağlantılar sonucunda bilinen kişilerin sosyal yükselişleri “Aktroller” diye anılan grubun varlığını söylentinin ötesine taşısa da ortada şeffaf olmayan bir durum var. Bu bakımdan Putin’in troll yapılanmasıyla bir benzerlikten söz edilebilir. Söylentilerin kaynağında ise bizzat AK Parti liderliğinin bazı açıklamaları var. Bunlardan ilki Gezi olayları sırasında/hemen sonrasında ortaya atılan “6 bin kişilik sosyal medya ordusu” iddiası. Bu iddia Eylül 2013’te, Wall Street Journal başta olmak üzere kısa sürede batı basınına da yansıdı…
Hükümetlerin internete yönelik siyasi müdahalelerini troll istihdam etmekle sınırlamak yanlış olur. Bu yazının konusu olarak bundan sonra trollerin stratejisine bakacak olsam da artan merkezi filtreleme, İnternet yasasındaki değişikliklerle beraber gelen sansür, muhtemelen yabancı şirketlerin desteğiyle işleyen dijital gözetim gibi diğer negatif unsurları sıralamış olayım. Türkiye’de hükümetin ve kamu kuruluşlarının sosyal medyaya yönelik olumsuz beyanları ya da politikaları da görece özgürlük alanları haline gelen bu mecralara karşı konumlanma anlamına geliyor. Çoğu durumda yasal dayanakları zayıf olsa da kullanıcıların polis karakollarına ifade vermeye çağrılması, haklarında dava açılması da yapılan bazı yıldırma hamleleri (…)
Sosyal medya üzerinden süren siyasi mücadelelere baktığımda genel gözlemim bu alanda istenen hegemonyanın yakalanamadığı yönünde… Müdahaleler işlevsiz değil, ancak sosyal medyaya tamamen araçsal bir yaklaşımla ve eski medya düzeni mantığında müdahale etmek arzusuyla şekillendikleri için hegemonya kurulamıyor. Kurabilselerdi internet sansürü muhtemelen şimdiki boyutlarına ulaşmayacaktı. Sosyal medyanın adem-i merkeziyetçi yapısı, algoritmaların gündem belirlemede organik hesapları öne çıkarması gibi nedenlerle merkezden, araçsal, anonim ve geçmişi uzun olmayan hesaplar üzerinden yapılan müdahaleleri en azından zayıflatmıştır. Bununla birlikte siyasi trollerin hem işlevleri hem de taktikleri listelenmeye değerdir:
1) Siyasi troller öncelikle rakiplere saldırmak üzerine örgütleniyor. En görünen amaç küfür, hakaret ve tehditlerle ilerleyen bir yıldırma politikası. Efe Kerem Sözeri’nin özetlediği gibi troller daha çok tehdit ve bir tür sosyal linç amaçlı olarak kullanılıyorlar. Bunu yaparken de ceza görmeyeceklerini biliyorlar.
2) Hafıza Kolektifi’nin 2015 Ekim’inde meydana gelen Ankara katliamından sonra yaptığı bir incelemede Türkiye’deki siyasi trollerin yoğun bir şekilde otomatik botlar kullandığı belirtildi. Belki de sosyal medyada hegemonya kuramamalarının bir nedeni de budur. Botlarla kısa sürede twitter gündemine girilse de çıkış da aynı hızla oluyor. Dikkat dağıtmak dışında kalıcı etkisi görece olarak az.
3) Bir diğer hamle, muhalif bir ton taşıyan yanlış bilgileri yayıp, sonrasında muhalifleri suçlamak. Elbette her yanlış enformasyon trollere dayanmıyor ama dijital okuryazarlığın düşük oluşu, teyit edilmeyen yanlış bilgilerin hızla yayılmasına neden oluyor. Fakat yayılan her yanlış bilgi, yayan hesabın dijital itibarını sarsıyor ki bu da sosyal medyayı etkileme gücünü azaltıyor.