Kasım
sayımız çıktı

Kurban taşındaki çatlak ve yüreğimize sızan sesli şiirler

Kanadalı şair, şarkıcı, yazar, müzik tarihinin son 50 yılına damgasını vurmuş bir bilgeydi Leonard Cohen. O şimdi Şarkıların Efendisinin huzurunda. Umarım Şarkıların Efendisi onu bir sonraki hayatında bir yıldız olarak başka, daha hakikatli bir galaksiye yollar.

Ayırt edemezsin beni rüzgârdan

Ne geçmişte ne de yarın

İncil’i yazan

Küçük Yahudi’yim ben

Yükselişini ve çöküşünü 

gördüm ulusların

Öykülerini dinledim hepsinin

Aşktır tek motoru sağ kalmanın 

Bildiğimiz gibi İncil’i yazan küçük Yahudi, İsa değildi. Onu yerine müritleri yazdılar İncil’i; onun yerine kiliseler kurdular. Haçlı Seferlerine çıktılar, engizisyon mahkemeleri kurdular. Yahudileri ve “cadı”ları yaktılar, birbirlerini öldürdüler… Yalnızca birbirlerini değil, kendi yerlerine savaştırdıkları köylüleri, işçileri, inananları. Geçmişte oldu bunların hepsi. Cohen geleceğin de pek farklı olmayacağını, hatta gelenin gideni aratacağını söyledi bize. Az kalsın inanmıyorduk. Ama giderayak gösterdi bize: Gelen gideni aratacak; hem de nasıl… Ölmek için Trump günlerini seçmesini tesadüf mü sanıyordunuz yoksa?

Leonard Cohen 1972

Arada umut vermeyi de ihmal etmedi ama. Boşuna değil, çoğumuz ona ‘hoşçakal’ demek için, ‘Her şeyde bir çatlak vardır / Oradan sızar ışık içeri’ dizelerini alıntıladık. Bilgenin umudu ancak böyle dile getirilirmiş. ‘Işık’ metaforu Aydınlanma çağından beri yakamızı bırakmadı biliyorsunuz. Ama daha derin, daha ‘ruhani’ bir metafor da olabilir ışık. Mesela Cohen kadar bilge olamayan (bilgelik mertebesine ömrü vefa etmeyen), tersine materyalizmiyle, radikalliğiyle ünlü Shelley, doğruca kendi içine baktığı nadir anlardan birinde şöyle demişti:

Hayat renkli camdan 

bir kubbe gibi

Lekeler sonsuzun 

beyaz nurunu

Ta ki Ölüm onu 

paramparça edene kadar 

(Adonaïs, 1821)

Bunu yazdığında 29 yaşındaydı Shelley; bir sene sonra da öldü zaten. Yazma nedeni daha da acı: Aynı yıl daha 24 yaşındayken ölen dostu John Keats’in yasını tutuyordu. Roma’da, ‘Katolik Olmayanlar Mezarlığı’nda yatar ikisi de, yan yana olmasa da yakın.

Cohen ise Shelley gibi radikal değildir. İmgeleri de “renkli camdan kubbelerin Ölümün çekiciyle parçalanması” gibi şaşaalı değildir. O ‘Sonsuzun beyaz nuruna’ bakmak için küçük bir çatlak açar kubbede. Oradan sızanı görür, onunla yetinir. Cohen bilgedir. Kurumlaşmış dinin despotluğundan yaka silkenlere, içinde Kabala’nın, İsa’nın sevecenliğinin ve özgürlük davetinin, Mevlana’nın, Zen’in ve Tao’nun hemhal edildiği ruhani, ama ortodoksluğa ya da kör inanca da yer bırakmayan bir dünyanın kapısını açar. O kapı ancak bilge bir şiirle açılabilirdi zaten. Kuru kuruya ‘ateist’ olmakla yetinemeyenlerimizin gönül gözünü açar, elimizden tutarak içimize baktırır.

Leonard Cohen 2015

Böyle bir bilgenin nasıl ölmesini, ölünce nereye gitmesini beklerdiniz? Ölmeden az önce yazdığı son şarkılarından birinde, yarı İbranice (atalarının dilinde) yarı İngilizce (gençliğinin ve şiirinin dilinde) “Buradayım, buradayım, hazırım efendim!” demişti. Oğlunu kurban taşına yatıran İbrahim’in tanrısına seslenişini tekrarlıyordu. Cohen’in o İshak’ın kurban edilişine nasıl isyan ettiğini gençliğinde, neredeyse elli yıl önce yazdığı “İshak’ın Hikâyesi” şarkısından biliriz:

Ey bu sunakları kuranlar

Kurban etmeye çocuklarını

Artık yapmayın bunu

Hesap, vahiy değildir

Görev vermedi size

Ne şeytan ne de tanrı

Siz, tepesine dikilenler 

çocukların

Elinizde kanlı, kör baltalar

Orada değildiniz

(Çeviri: Barış Pirhasan)

“Yaşlanınca ansızın dindarlaşmadı ya bu adam! Bu ‘hazırım’ da nereden çıktı?” denilebilir. Merak etmeyin; Cohen ölüme giderken de İshak’ların kurban taşına yatırılmasını onaylamıyordu. Çocukların kör inanca, millete, davaya, çıkara, hesaba, nefrete ve hasete kurban edilmesine hiçbir zaman razı gelmezdi o. Yaptığı tek şey, “Hazırım efendim!” kabullenişini İbrahim’in ağzından almak, kendisini İshak’ın yerine koymaktı. Kurban taşına uzanıp kendisini hepimiz için feda etmek… Kurban taşında küçük bir çatlak açıp, oradan hepimizin yüreğine sızmak…

Cohen şimdi nerede olacağını neredeyse otuz yıl önceden bilmişti aslında:

Az da olsa yaptım 

elimden geleni

Dokunmaya çalıştım 

hissedemediğimde

Hakikati söyledim hep, 

aldatmadım hiç sizi

Ve hiçbir şey

Gitmese de yolunda

Çıkacağım Şarkıların 

Efendisinin huzuruna

Dilimde sadece bir Halleluya 

O şimdi Şarkıların Efendisinin huzurunda. Umarım Şarkıların Efendisi onu bir sonraki hayatında bir yıldız olarak başka, daha hakikatli bir galaksiye yollar. Umarım o galaksinin önemsiz bir yıldızının küçük bir gezegeninde yaşayan canlılar, aptallık ve cehaletten, kin ve hasetten örülü inanç sistemlerinin üstlerine örttüğü kara cübbede küçük bir çatlak açarlar da, onlara göz kırpan Bilge’nin nurunu görürler.