Tarihe olimpiyat altını kazanan en yaşlı kadın jimnastikçi olarak geçmişti Ágnes Keleti. Kimbilir 2. Dünya Savaşı araya girmese, olimpiyat madalyalarının sayısı 11’den fazla olacaktı. Ocak ayında 103. yaşını kutlamaya hazırlanan “yaşayan en yaşlı olimpiyat şampiyonu”, başına gelen her türlü felakete rağmen hayata gülümseyerek bakmaya devam ediyor.
Gençliğinde tek hayali vardı: Çellist olmak istiyordu. Macaristan Müzik Akademisi’nde çalacak kadar yetenekliydi. Ancak bir gün Camille Saint-Saëns’ın ölümsüz eseri “Hayvanlar Karnavalı”nın en bilinen bölümü olan “Kuğu”yu çalacakken donakalınca tüm hayatı değişti. Müzikte ülkesinin en iyilerinden biri olma fırsatını kaçıran o genç kadın, sonradan bambaşka bir alanda yükselecek; toplama kampından kaçtıktan sonra Olimpiyat’ta altın madalyaları boynuna takacaktı.
Bugün 102 yaşında olan Ágnes Keleti, Macaristan tarihinin gelmiş geçmiş en başarılı kadın olimpik sporcusu. Bu asırlık çınarın spor tarihi bakımından önemi ise olimpiyat tarihinin en yaşlı şampiyonu olması. Kendi deyişiyle “aynaya bakmadığı için” genç kalmayı başarıyor.
Hakkında kitaplar yazılan efsane jimnastikçinin öyküsü 9 Ocak 1921’de Budapeşte’de başladığında Macaristan henüz krallıktı. 1911’de evlenen Ferenc-Rózsi Klein çiftinin ikinci çocuğuydu Ágnes. Zengin bir ailede doğmuştu; babası bir fabrikanın ortağıydı. Ferenc Klein, Ágnes’i Budapeşte’deki tek Yahudi spor kulübü olan VAC’a yazdırdığında küçük kızı 4 yaşındaydı. Burada jimnastiğe başlayan Ágnes, bir yandan da çello çalıyordu. İki tutkusunun peşinden aynı anda koşan ufaklık çok yetenekliydi. Bir avuç çimenlikten gemi güvertesine, boş bulduğu her yerde amuda kalkıyor; arta kalan her anda çellosunun başına oturuyordu.
Bu sırada Adolf Hitler’in iktidara gelmesinin ardından Avrupa’daki Yahudiler için koşullar giderek kötüleşmeye başlamıştı. Macaristan Kral Naibi Miklós Horthy’nin antisemitist politikaları, Yahudiler için hayatı zorlaştırıyordu. 1937’de 16 yaşındayken ilk ülke şampiyonluğunu kazanan Ágnes, o günlerde hâlâ Klein soyadını taşıyordu. Kökeni yüzünden başına geleceklerden habersiz yaşayıp giderken 1939’da Almanya Polonya’ya girmesiyle 2. Dünya Savaşı başladı.
Hayatta kalmak için…
1940’ta Macaristan’ı uluslararası arenada temsil etmeye hazırlanırken, Yahudilik ilk defa karşısına bir engel olarak çıktı Ágnes’in. Takım arkadaşı ve baş rakibi Margit Csillik, federasyona onun Yahudi olduğunu hatırlatmış, faşist İtalya’yla yapılacak yarışmalarda takıma alınmamasını sağlamıştı. Federasyon, onun ülkenin en iyi jimnastikçilerinden biri olmasını önemsememişti.
Harp yüzünden 1940’ta Olimpiyat Oyunları yapılamamış; uluslararası alanda spor durmuştu. O zamanlarda soyadını Klein’dan Keleti’ye çeviren genç kadın, antisemitist kanunlardan kaçmaya çalışıyordu. Ancak ertesi yıl Macaristan’da Yahudilerin spor yapması resmen yasaklandı. Ágnes bir süreliğine jimnastiği sadece rüyalarında görecekti.
19 Mart 1944’te Naziler’in Macaristan’ı işgal etmesiyle bu topraklardaki Yahudiler için de geri sayım başladı. Budapeşte’nin değişik mıntıkalarına dağılan Klein ailesi, birarada değildi artık. Babası bir yerdeydi, annesi ve kardeşi başka bir yerde. Ágnes önce bir köyde, ardından şehirde kalmıştı. Nazilerle işbirliği içindeki aşırı sağcı Ok Haç Partisi üyelerinin amcasını ve kuzenini götürmesine engel olamayan Keleti, tüm malvarlığını Juhász Piroska isminde bir yabancının adını taşıyan belgeleri almak için feda etti. Bu kimlik sayesinde hayatta kalabilecekti. O hiç tanımadığı kadına dair tüm bilgileri ezberlemekle kalmamış, onun adıyla sınava bile girmişti.
O sıralarda kulaktan kulağa bir söylenti dolaşmaya başlamıştı. Yeni evli kadınların toplama kamplarına yollanmayacağı söyleniyordu. Hayatta kalmak için her yolu denemeye kararlı olan Ágnes, bunun üzerine eski jimnastikçi István Sárkány ile gizlice evlendi. Ancak kocasının şansı yaver gitmedi, yakalanıp bir toplama kampına yollandı.
Sárkány, anılarında yazdığına göre, ilk gönderildiği kamptan kaçarken bir Alman askerine denk gelmişti. Üstünü arayan asker, onun 1936 Berlin Olimpiyat Oyunları’ndan kalma rozetini görünce duraksamıştı. Jimnastikçi olduğunu söylediğinde ise hiç beklemediği bir cevap alacaktı Macar sporcu: Karşısında kendisine silah doğrultan asker de bir zamanlar jimnastikçiydi. Alman asker bir patates uzatmış, onu bir hamlede vurmak yerine atına binip uzaklaşmadan önce Sárkány’e vakit kazandırmak için Mauthausen Toplama Kampı’na yönlendirmişti. Kamp birkaç ay sonra Amerikan Ordusu tarafından kurtarıldığında, Sárkány 33 kiloya düşmüştü. Yine de başka bir askere rastlasa 2009’a kadar uzun bir hayat sürmesi büyük ihtimalle mümkün olmayacaktı.
Azmin zaferi
Savaşın son zamanlarında Budapeşte’de Nazi sempatizanı bir Macar subayın evinde hizmetçilik yapan genç kadın ise sokaklarda ceset toplamakla görevlendirilmişti. Sabahın ilk ışıklarından itibaren ölüleri toplu mezarlara taşıyordu. Topraklarının bağımsızlığa kavuşması, bir dönüm noktası olmuştu. Artık Juhász Piroska adını kullanmasına gerek kalmayan sporcu, yeniden antrenmanlara başlamış, jimnastiğe tüm benliğiyle sarılmıştı. Azmi sayesinde spora verdiği 5 yıllık arayı bir çırpıda kapatacaktı.
1947 Balkan Oyunları’nda altınları toplayan jimnastikçi, bir balerin gibiydi. Hareketleri şurup gibi akıyor, izleyenleri büyülüyordu. Ertesi yıl Londra’da düzenlenen Olimpiyat’ta sahne almak en büyük hayaliydi; fakat geçirdiği sakatlık yüzünden bu rüyası gerçekleşmeyecekti. 1949’da Dünya Üniversite Oyunları’nda 4’ü altın olmak üzere 6 madalya kazandığında, ismi hâlâ Ágnes Sárkány idi; ertesi yıl boşanacak, Ágnes Keleti efsanesi de böyle başlayacaktı.
Olimpiyat sahnesine çıkabildiğinde 31 yaşına gelmişti. Jimnastik gibi çok küçük yaşlarda başlanan ve erken bırakılan bir spor için bir hayli yaşlı sayılıyordu. Buna rağmen, 1952 Helsinki Olimpiyat Oyunları’nda Macaristan’ı başarıyla temsil etmiş; 1’i altın olmak üzere 4 madalya kazanmıştı. Uzmanlığı yer hareketleri ve asimetrik paraleldeydi. Yer hareketlerinde 1952 ve 1956’da olimpiyat altını almış, asimetrik paralelde ise 1954’te dünya, 1956’da da olimpiyat şampiyonu olmuştu.
1952’de kazandığı ilk olimpiyat madalyalarından sonra ise artık dur-durak tanımamıştı. Bir taraftan jimnastiği sevdirmek için ülkesini karış karış dolaşıyor, diğer yandan antrenmanlara tüm gücüyle devam ediyordu. 1954 Dünya Şampiyonası, Roma Olimpiyat Stadyumu’nda yapılmıştı. Kızgın güneş sporcuları kavururken, o döktürmüştü. 10 yıl önce her gün ayrı bir cehennemi yaşayan Keleti için imkansız diye bir şey yoktu. Zaten Holokost’tan kurtulmuş, spora 5 yıl ara verdikten sonra en üst seviyeye çıkmayı başarmış o kadın için biraz güneş yanığının ne önemi olabilirdi ki…
Takım arkadaşlarından Olga Tass’ın aktardığına göre, her antrenmandan sonra yaptığı hataları yazan Keleti, mükemmelin peşindeydi. Kazandığı madalyalar tesadüf değildi.
1956’da Macaristan ayaklanmıştı. Komünist öğrenci birliğine dahil olmayı reddeden gençlerin oluşturduğu örgütün yasaklanmasıyla birlikte ülkenin değişik şehirlerine sıçrayan kıvılcım, 23 Ekim’de yangına dönüştü. Sovyetler Birliği ayaklanmayı bastırmak için 4 Kasım’da Macaristan’a girmiş; binler ölmüş, onbinler ülkeden kaçmıştı. Macaristan kafilesi, 22 Kasım’da başlayan 1956 Melbourne Olimpiyat Oyunları’na bu koşullar içinde gitti. Organizasyon öncesi bir sakatlıkla boğuşan Keleti, düzelince kafiledeki yerini almıştı. Heyecanının bir nedeni de Avustralya’ya iltica eden ablasını yıllar sonra ilk defa görecek olmasıydı.
35 yaşında olimpiyatta 4 altın, 2 gümüş kazanması üzerine, tarihe “Olimpiyat altını kazanan en yaşlı kadın jimnastikçi” olarak geçecekti. Yer hareketlerinde Béla Bartók’un müziğiyle sergilediği performans izleyenleri büyülemişti. Hatta Kraliçe 2. Elizabeth’i temsilen Melbourne’de olan Prens Philip’in ricası üstüne o ve takım arkadaşları performanslarını tekrarlamıştı.
Organizasyonun sonunda 43 arkadaşıyla birlikte Avustralya’ya iltica etti. Başta aklı annesinde kalsa da, onu da bir süre sonra yanına alacaktı.
Ailenin kaderi
1957’de İsrail’e yerleşen Keleti, yeni kurulmuş ülkenin jimnastik alanında gelişmesinde büyük rol oynayacaktı. Hem sporcuları hem de antrenörleri yetiştiren olimpiyat efsanesi, aynı zamanda üniversitede hocalık yapıyordu. İsrail’de tanıştığı Róbert Bíró’yla 1959’da evlenen Keleti’nin iki de oğlu olmuştu. İtalya Jimnastik Millî Takımı’nı 1960 Olimpiyat Oyunları’nı hazırlayan Keleti, Macaristan’a tekrar ayak bastığında ise takvimler 1983’ü gösteriyordu. Bir zamanlar ölümden döndüğü topraklarda ona gösterilen ilgi, oğlu Rafael’in dediği gibi “ömrünü uzatmıştı”.
Finlandiyalı Lydia Wideman’ın 2019’daki ölümünden sonra yaşayan en yaşlı olimpiyat şampiyonu olan Keleti, 2004’te Macaristan tarihinin en önemli 12 sporcusu listesine seçildi. 2017’de İsrail Ödülü’yle onurlandırılan efsanenin adını taşıyan bir asteroid bile var. Krisztián Sárneczky tarafından 2005’te keşfedilen 265594 numaralı astreoid Keletiágnes ismini taşıyor.
11 Olimpiyat madalyası bulunan, 1972 Münih’in yıldızı Mark Spitz’ten sonra en başarılı Yahudi olimpik sporcu olan Keleti, önümüzdeki Ocak ayında 103. yaşını kutlamaya hazırlanıyor. Olimpiyat tarihinde kadın jimnastikçiler arasında 18 madalya kazanan Sovyet Larisa Latynina ve 11 madalyalı Çekoslovak Věra Čáslavská’dan sonra en çok madalya kazanan kişi o; Macaristan tarihinde en çok olimpiyat madalyası kazanmış sporcu da…
Macar eskrimciler Aladár Gerevich, Pál Kovács ve Rudolf Kárpáti, ondan daha fazla altın aldıysa da savaş ve sakatlık yüzünden iki olimpiyat kaçıran Keleti’nin çok daha fazlasını başarabileceğini herkes biliyor. Film gibi bir hayata bütün bu başarıları sığdıran olimpik sporcunun uzun yıllar ülkesinde tanınmaması ise bir dönemin politik ikliminin özeti gibi. Geçmişten bahsetmekten pek hoşlanmayan efsane sporcunun, “Hadi gelecekten konuşalım. Güzel olması gereken gelecek; geçmişe bir şey yapamayız ancak gelecek ellerimizde” demesi ise yüzünden eksik olmayan gülümsemenin sırrı olsa gerek.