100 yıl önce Kronstadt’ta yaşananlar, uzunca bir süre Avrupa’da dillendirilmedi. Anarşist İda Mett’in yazdığı kitap, ancak Stalin’in ölümü ertesinde Fransa’da yayımlanabildi. Kronstadt’daki hakikat, “kitleler” ile onlar adına konuştuğunu iddia eden partiler arasındaki ilişkiler açısından hâlâ güncel.
IŞIN ELİÇİN
Kronstadt ayaklanması, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) resmî tarih anlatısında “karşı devrimci bir kışkırtma” olarak itibarsızlaştırılmıştır. Hadiseleri “kurşuna dizilenler”in ağzından ilk defa anarşist bir kadın, İda Mett 1938’de yazmıştır.
1924’te “bozguncu faaliyetlerde bulunmak” suçlamasıyla tutuklandıktan sonra SSCB’yi terkederek Paris’e yerleşen Mett, Kronstadlıların “bilinmeyen devrimi”ni yazıya döktüğü sırada, Stalin’in kurdurduğu ünlü Moskova Mahkemeleri’nde yargıçlar kalem kırmaya devam ediyordu.
Mett, sadece Stalin’in değil, ona sığınma hakkı vermeyen başka devletlerin zulmüyle de tanışmış olarak Meksika’da bulunan Troçki’ye yönelik eleştirileri sert bulunduğu için, o yıl kitabını bastıramadı. Oysa Mett, sürgünde çıkardığı yayınlarla -ayaklanmanın büyük zorbalıkla, kanla bastırılmasını haklı göstermeye çalıştığı için tepki duysa da- Kronstadt ayaklanmasının asıl sorumlusu olarak Troçki’yi görmüyordu: “Kitapta da görüleceği gibi, bu sorumluluk esas olarak Lenin’e aittir; çünkü Lenin’in iradesi ve dayatması olmaksızın hiçbir karar onaylanmamıştır”.
Kronstadtlı denizciler 1917 yazında, Çar’ın devrilmesinin ardından Petrograd’da yürüyorlar.
Mett’in yazdıkları nihayet 1948’de La Commune de Cronstadt (Kronstadt Komünü) adıyla kitap olarak basıldı ve ancak Stalin’in ölümü ertesinde terör rejiminin tüm dünyaya teşhir edilmesiyle birlikte ilgi uyandırmaya başladı.
Ayaklanmanın karakteri ve önemi, uluslararası Sol içinde yıllarca sert tartışmalara yol açacaktı. Yine de, Stalin Rusya’sını tartışmak için bile yukarıdan icazet beklendiği (ancak Kruşçev’in 20. Kongre’deki ifşaatı sonrası konuşulabilecekti) ve “Soğuk Savaş bahane, kol kırılır yen içinde” anlayışının bugün bile tam anlamıyla aşılamadığı hatırlanırsa, Kronstadt ayaklanmasının hakettiği önemi gördüğü ve gerekli derslerin çıkarıldığı pek söylenemez.
Anarşist İda Mett’in Kronstadt ayaklanmasıyla ilgili yazdığı La Commune de Cronstadt, ancak Stalin’in ölümünden sonra Fransa’da basılabilmişti.
Oysa Kronstadt’daki hakikat, “kitleler” ile onlar adına konuştuğunu iddia eden partiler arasındaki ilişkiler açısından hâlâ güncel ve tüm çıplaklığı ile Mett’in satırlarında duruyor:
“1921’de devrim kendini bir yol ayrımında buldu; ya demokratik yol izlenecekti ya da diktatörlük. Bolşevikler, işçi demokrasisini burjuva parlamentarizmiyle aynı kefeye koyarak her ikisini de mahkum ettiler. Onlar sosyalizmi beyin takımının usta manevralarıyla, yukarıdan kurmayı düşünüyorlardı. Gelmekte hiç acele etmeyen bir dünya devrimini beklerken, emekçi sınıfların bile bizzat yararlanma hakkına sahip bulunmadığı bir devlet kapitalizmi kurdular (…). Kronstadtlılar saf ve içtendi. Davalarının haklılığına inandıklarından, hasımlarının taktiklerini önceden kestiremediler. Hislerine tercüman oldukları ülke halkından yardım beklediler. Ancak bu ülkenin, halkın isteklerini özgürce ifade etmesine ve yaşamlarını özgürce belirlemesine imkan tanımayan diktatörlüğün demir çemberinde kilit altında bulunduğunu gözardı ettiler”.
KRONSATADTLI DENİZCİLER NE İSTİYORDU?
Kanla bastırılan talepler
1- Sovyet seçimlerinin derhal yenilenmesi. Şu andaki Sovyetler, işçi ve köylülerin taleplerini kesinlikle ifade edemez. Yeni seçimler gizli oyla ve özgür seçim propagandası ardından yapılmalıdır.
2- İşçi ve köylüler için, anarşist ve sol sosyalist partiler için ifade ve basın özgürlüğü.
3- Sendikalar ve köylü örgütleri için özgürlük ve örgütlenme hakkı.
4- Kronstadt ve Petrograd bölgesinde parti üyesi olmayan işçi, denizci ve askerleri kapsayan bir konferans toplanması
5- Sosyalist partilerden tüm siyasi mahkumların ve hapisteki proleter ve köylü örgütleri mensuplarının salıverilmesi.
6- Hapishane ve çalışma kamplarında tahliyesi geciktirilen tutukluların dosyalarını incelemek üzere bir komisyon kurulması.
7- Silahlı kuvvetler içindeki siyasi seksiyonların dağıtılması. Hiçbir siyasi parti görüşlerini yaymak için ayrıcalıklara sahip olmamalı ve devlet imkanlarını kullanmamalıdır. Siyasi seksiyonlar yerine devlet yardımı alan kültürel gruplar kurulmalıdır.
8- Kent ve kır arasında kurulan milis birliklerinin derhal dağıtılması.
9- Sağlığa zararlı ve tehlikeli işler dışında tüm işçi istihkaklarının eşitlenmesi.
10- Bütün askerî gruplarda parti savaş birliklerinin dağıtılması. Fabrika ve işyerlerindeki parti muhafızlarının dağıtılması. Eğer muhafızlara ihtiyaç varsa bunlar işçilerin görüşleri dikkate alınarak seçilmelidir.
11- Yalnızca kendi geçimini temin eden ve ücretli emek çalıştırmayan köylüler için kendi toprağını ve malını işleme hakkı.
12- Bütün askerî birimleri ve subay eğitim bölüklerini bu genelgeyi desteklemeye çağırıyoruz.
13- Basının bu genelgeyi halka duyurmasını talep ediyoruz.
14- Seyyar işçi denetim grupları kurulmasını talep ediyoruz.
15- Ücretli emek kullanmayan zanaatkar üretimine izin verilmesini talep ediyoruz.