Türkiye Cumhuriyeti, “muasır medeniyetlere ulaşma” gayreti içinde dünyadaki yeniliklerin sıkı bir takipçisiydi. 19. yüzyıl sonlarından itibaren konuşulmaya başlanıp 20. yüzyılla birlikte resmiyet kazanan çocuk hakları adına ilk miting 1930’da Türkiye’de yapıldı. Meclisinin kuruluş gününü çocuklarına armağan etmiş bir ülke, bugün çocuklara karşı işlenen suçlarda dünyada ilk sıralarda.
Çocuk bireyin ‘küçük insan’dan ya da ‘yarım insan’dan farklı, kendine özgü duygu-düşünce dünyası ve ihtiyaçlarının olduğu 20. yüzyılın ilk çeyreğinde resmiyet kazandı. Nasıl ki bugün, üniversitelerin siyaset bilimi bölümlerinde LGBTİ ya da Queer (Kuir) üzerine tartışmalar yapılıp tezler yazılıyorsa o günün de revaçtaki konu başlıklarından biri de çocuklardı. Dünyanın çocukların önemini kavramasıyla, Türkiye’nin bağımsızlığını kazanıp yeniden doğduğu yıllar aşağı yukarı aynıdır. Başta Mustafa Kemal, çağdaş Türkiye’yi kurmak isteyen kadro bu konuya gerekli ilgiyi gösterdi.
Çocuğun eğitim hakkı ise nispeten bundan daha eski bir konuydu. 15. yüzyıl sonlarında İspanyol filozof Vives, bunun üzerinde durdu. 17. yüzyılda İsviçreli eğitimci Pestalozzi eğitimsizlik ve sefaleti çocuklar için bir sorun olarak değerlendirdi. Lord Shaftesbury, aynı yüzyılda çocuk işçiliğini parlamento gündemine taşıdı ve çalışma saatlerinin kısıtlanması gerektiğini söyledi. 19. yüzyılda Dr. Budin (Fransız), anaların ve çocukların korunmasıyla ilgili kimi çalışmalara imza attı.
Uluslararası alanda çocukları korumak amacındaki bir örgütün gerekliliğini 1894’te ilk olarak Belçikalı politikacı Jules de Jeune dillendirdi. Örgüt fikrinin gerçekleşmesi ise 16 yıl sonrasındaydı; kayıtlar ilk kez 1912’de İsviçre’de ‘çocuklar, gençler ve anaları koruma’ üzerine bir örgütün kurulduğunu gösteriyor. Ardından 1917’de Rusya’da sosyalist Proletkult örgütü, ilk kez “Çocuk Hakları Bildirgesi” adında bir metin ortaya atarak konuya somutluk getirdi. Janusz Korczak takma adıyla çocuk kitapları yazan Polonyalı eğitimci Henryk Goldszmit’in, 1919’da yayınladığı How to Love a Child? (Bir Çocuğu Nasıl Sevmeli?) adlı kitabı meselenin pedagojik boyutunu ortaya koyuyordu.
6 Mart 1917’de İstanbul’da kurulan Himaye-i Etfal konu üzerine dünyanın ilk derneklerindendi. Aynı yıl 28 Kasım’da şehit çocukları, yetimler ve harp sahasında kalan çocukların barınması amacıyla Firuz Ağa’da çocuk misafirhanesi açıldı. İlerleyen yıllarda uluslararası kongrelere temsilciler gönderildi. 1921’in 30 Haziran’ında Ankara’da Himaye-i Etfal Cemiyeti resmen kuruldu, 1 Ağustos’ta Mustafa Kemal cemiyetin koruyuculuğunu üstlendi. 1923’te İstanbul’daki Himaye-i Etfal yerini tamamen Ankara’daki aynı adlı derneğe bırakacaktı.
1924’te Milletler Cemiyeti’nin kabul ettiği Cenevre Çocuk Hakları Bildirisi resmîleşen ilk metin oldu. Taslak İngiliz aktivist Eglantyne Jebb tarafından hazırlanmıştı. Bu metinde çocukların her türlü istismara karşı korunması ve kardeşlik duyguları içinde eğitilmeleri gerektiği vurgulanmıştı. 1925’te Cenevre’de I. Uluslararası Çocuk Refahı Kongresi toplandı. Daha sonra metin 20 Kasım 1959 tarihinde Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirisi olarak güncellendi ve 20 Kasım 1989 tarihinde daha geniş olan Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ile son haline geldi. Günümüzde 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü olarak kabul ediliyor. Birçok ülkede farklı tarihlerde “Children’s Day” ya da Çocuk Bayramı kutlanıyor.
1929’DAN BERİ ÇOCUK BAYRAMI
Başlangıcından bu yana 23 Nisan kutlamalarının seyri
Meclisin birinci yıl dönümünden itibaren millî bayram olarak kutlanmaya başladı. Meclis kurulur kurulmaz, ilk yıl, “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilk yevm-küşadı (açılış günü) olan 23 Nisan günü Milli Bayramdır” kanunu kabul edilmişti. İlk yıllar adı “Hakimiyet-i Milliye Bayramı”, “İstiklâl Günü”, “Meclis Bayramı” ve Himaye-i Etfal’in rozet karşılığı para toplama hakkı elde etmesine atıfla “Rozet Bayramı” olarak geçiyordu. Zamanla Himaye-i Etfal’in şenlikleri ile millî bayram ortaklaşmasını da sağladı. 1929 yılının 23 Nisan haftası Çocuk Haftası olarak kutlanmaya başlandı ve o yıl Himaye-i Etfal Cemiyeti yöneticileri ve bir grup çocuk Gazi Mustafa Kemal tarafından Çankaya’da kabul edildi. Ankara Palas’ta yapılan çocuk müsameresine Mustafa Kemal de katılmıştı. Vakıt gazetesi 23 Nisan 1929 tarihli sayısında “Bugün iki bayram birden yapıyoruz, MİLLÎ BAYRAM VE ÇOCUK BAYRAMI” duyurusuyla çıkmıştı. Bu hadiseden itibaren bayram yarıresmî olarak çocukların olmuştu. Balolar sokaklara taştı, yürüyüşler mitingler gerçekleştirilir oldu. 17 Mart 1981’de 23 Nisan, “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak resmî adını kazandı.