Japonya-Tokyo’da gerçekleşen Olimpiyat Oyunları’nda ülkemiz 13 madalya kazanarak bir ilke imza attı. Türkiye’nin özellikle kadınlar kategorisinde elde ettiği başarılar, binlerce kız çocuğuna ilham verecek. 1908-2016 arasında kadın sporcuları sadece 5 olimpiyat madalyası alabilen Türkiye, sadece Tokyo’da 5 madalya birden kazandı. Erkekler okçulukta Mete Gazoz, kadınlar boksta Busenaz Sürmeneli altın madalyaya uzandı. Tokyo’ya damga vuran Türk ve diğer ülkelerden sporcular…
Pandeminin gölgesinde düzenlenen Olimpiyat Oyunları, asla unutulmayacağa benziyor. Tüm dünyayı etkileyen salgın hastalık yüzünden 1 yıl ertelenen Tokyo 2020, sporun birleştirici gücünü göstermesi bakımından da dünya döndükçe hatırlanacak. Tıpkı 20. yüzyıldaki iki büyük savaştan sonra yapılan Antwerp 1920 ve Londra 1948 Londra gibi.
Önlemler kapsamında seyircilerin alınmadığı Tokyo 2020’nin nasıl geçeceği merak konusuydu. Açılış töreni pek bir tat bırakmasa da, yarışmalarla birlikte heyecan katlandı, arka arkaya rekorlar yağdı. Oldukça başarılı bir olimpiyat geçiren Türkiye, tarihinin en çok madalyasını Japonya’da toplarken, Akdeniz ve Ege’deki yangınlarla hüzne boğulan milyonların biraz olsun yüzü güldü. Spor, umuttu!
Önce bizimkilerle başlayalım; sonra dünyaya açılalım…
Ülkemizde spor alanında şüphesiz bir devim yaşanıyor. Daha önce sadece ekranlarda izlediğimiz birçok müsabakada temsilcilerimiz yarışıyor. Özellikle de kadınlardaki sıçrama daha net bir şekilde görünüyor. Kız çocuklarının binbir zorlukla spor yaptıkları, yer yer bunu ailelerinden bile saklamak zorunda kaldıkları ülkemizde elde edilen bu dereceler çok önemli.
Tokyo 2020, tarihimize altın harflerle geçti. Hem madalya rekorumuzu kırdık hem de birçok ilke imza attık. Japonya öncesinde Türkiye, en çok madalyayı Londra’da almıştı. 73 yıl önce elde edilen 6 altın, 4 gümüş, 2 de bronzluk tarihî başarıyı, Tokyo’da 2 altın, 2 gümüş, 9 bronz ile ileriye taşıdık.
Türkiye’nin kadınlarda elde ettiği başarılar, binlerce kız çocuğuna ilham verecek gibi duruyor. 1908-2016 arasında kadın sporcuları sadece 5 olimpiyat madalyası alabilen Türkiye, sadece Tokyo’da 5 madalya birden kazandı.
İlk defa olimpiyat sahnesine çıktığımız kadın boksunda da ringleri titrettik. Buse Naz Çakıroğlu 26 Mayıs 1996’da dünyaya Trabzon’da merhaba demişti. Onun ikinci yaş gününde yine aynı şehirde doğan Busenaz Sürmeneli de aynı yoldan gidecekti. Hayat tesadüfleri sever ya; ülkemize boksta ilk olimpiyat madalyalarını getiren sporcuların memleketleri, doğum günleri ve isimleri de -farklı yazılıyor ama- aynı.
“Kadınlar boks yapar mı?” sorusuna gardını hep yüksek tutanlardan Sürmeneli’nin ilk müsabakasından sonra “Bu galibiyet ülkemin kadınlarına ve güzel bir gelecek hayali kuran tüm çocuklarına armağan olsun” demesi dikkatlerden kaçmıyordu. Adı bitişik yazılan Busenaz altın, ayrı yazılan Buse Naz ise gümüş aldı. Ve onların sayesinde, Türkiye için bir kapı açıldı.
Olimpiyat takvimine ilk kez Tokyo’da alınan karatede, tüm yabancıların favori olarak gösterdiği, Dünya ve Avrupa şampiyonu apoletleri de bulunan Serap Özçelik Arapoğlu elenirken, Merve Çoban üçüncü olarak tarihe geçti. Erkek takımından Eray Şamdan gümüş, Ali Sofuoğlu ve Uğur Aktaş da bronz alınca, karatenin ata sporu olduğu Japonya’dan daha fazla madalya topladık.
Tokyo 2020’de ilk madalyalar ise tekvandodan geldi. Hakan Reçber’le Hatice Kübra İlgün 15 dakika arayla bronz aldılar. Tarihimizin iki ayrı olimpiyatta madalya alan tek kadın sporcusu olan Nur Tatar bu sefer çeyrek finalde kaybetti.
Cirit atmada Eda Tuğsuz’un dördüncülüğü, modern pentatlonda da İlke Özyüksel’in beşinciliği spor yazarları için bile hayaldi. İkisi de ülkemizi olimpiyatta kendi alanlarında temsil eden ilklerdi!
İkinci defa sahne aldığı olimpiyatta çeyrek final gören Kadın Voleybol Millî Takımı, olimpiyatları 5. sırada bitirdi. Millî takımdaki başarılar, kulüpler düzeyinde Avrupa’da kaldırılan kupalar… Onların başardıklarını erkekler futbolda yapsa, her yeri kaplarlardı. Güney Kore’ye 5 set sonunda çeyrek finalde boyun eğen ay-yıldızlılar, maçtan sonra ağlıyordu. Sadece onlar mı; kazanan rakipleri de gözyaşlarına boğuluyordu. Son dörde kalabilirdik. Sayelerinde kazanırken de ağlıyoruz, kaybederken de… Şu sıralarda da Avrupa Voleybol Şampiyonası’nda grup aşamasını 5’te 5 yaparak namağlup lider tamamlayan sporcularımız şüphesiz bu ülkenin en iyi takımı; varolsunlar! (Takımın sembolleşen kaptanı Eda Erdem Dündar’ın voleybol sonrası kariyeri merak ediliyor. Onun gerek ulusal gerek uluslararası alanda yapacağı daha çok şey var sanki. Sizce de kaptan Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ne yakışmaz mı?)
Ata sporumuz güreşte oldukça başarısızdık, daha çok madalya almalıydık. Rıza Kayaalp’le Taha Akgül’ün bronzu şaşırtıcı olmasa da, Yasemin Adar, olimpiyatta madalya alan ilk kadın sporcumuz olarak tarihe geçti.
Daha önce hiç madalya alamadığımız okçulukta yaşadığımız heyecan ise yıllarca anlatılacak. Başta karışık çiftler müsabakalarında Yasemin Ecem Anagöz ve Mete Gazoz’dan oluşan takımımız, madalyanın ucundan döndü. Genç sporcularımız üçüncülük için karşılaştıkları Meksikalı rakiplerine boyun eğdi.
Metin Gazoz: Başarı ancak çalışmayla…
Rio 2016’da da yarışan ikili, Japonya’daki ikinci deneyimlerinde daha da ileri gitti. Yasemin 9. sırayı alırken, Mete altına ulaştı. Eski millî okçu Metin Gazoz’la İstanbul Okçuluk Kulübü başkanı Meral Gazoz’un çocuğu olarak 1999’da dünyaya gelen sporcunun başarısı asla tesadüf değildi. Omuz gelişimi için 8 yaşına kadar yüzme kurslarına giden, koordinasyon katkısı için basketbol oynayan, görme ve dikkat yeteneğini geliştirmek için resim kursuna giden, göz ve el koordinasyonu için piyano eğitimi alan proje çocuk, 22’sinde olimpiyatta zirveye çıktı. 2008 Olimpiyat Oyunları’nda Türkiye’yi temsil eden antrenörü Göktuğ Ergin’in Çin’de taktığı şapkayla yarışmalarına çıkan Mete’nin önünde daha uzun bir kariyer var.
Atletizmde de bir Rönesans yaşadık. 3 adım atlamada Necati Er, 73 yıl sonra finale kaldı. Londra 1948’de bronz madalya kazanan Ruhi Sarıalp’in o başarısından geriye kalan birkaç saniyelik görüntüler gözleri dolduradursun, Necati’nin olimpiyat altıncılığı müthiş bir sonuç. Sırıkla atlamada Ersu Şaşma tarihimizdeki ilk finali gördü. Antrenörünü kısa bir süre önce yitiren 21 yaşındaki atlet, Japonya’da 10. oldu. Daha önünde yıllar var. 10 metre havalı tüfekte 4. olan Ömer Akgün’le yelkende madalya mücadelesine kalan ilk sporcumuz olan Alican Kaynar’ın 8.liği, yine bizim alışık olmadığımız neticelerdi.
Olimpiyat serüvenimizin başladığı jimnastikte 4 sporcumuz finale kalarak oyunlara imzalarını atıyordu. Onlardan Ferhat Arıcan paralel barda 3. olarak bir hayali gerçekleştiriyordu. Atlama masasında ilk hakkında muazzam bir atlayışa imza atıp herkesten yüksek bir puan alan Adem Asil ikinci hakkında düşmese, madalyaya rahat bir şekilde ulaşacaktı. Halkadaki büyük umudumuz İbrahim Çolak ise maalesef Japonya’da beşincilikte kaldı. Bir döneme damgasını vuran ancak biraz da ilgisizlik nedeniyle sporu erken yaşta bırakan Suat Çelen’in Jimnastik Federasyonu’nun başkanı olmasından sonra yaşananlar, art arda büyük şampiyonalarda kazanılan madalyalar hepimizi heyecanlandırıyor. Demek ki oluyor!
Ve dünya…
Tokyo Olimpiyat Oyunları’nın en önemli hadisesi, şüphesiz atletizmde hem erkekler hem de kadınlarda dünya rekorunun kırıldığı 400 metre engelli müsabakalarıydı. Millî atletimiz Yasmani Copello Escobar’ın en iyi derecesini egale edip 6. olduğu tarihî yarışta Norveçli Karsten Warholm kendisine ait dünya rekorunu 46.70’ten 45.94’e çekti. İkinci sıradaki Amerikalı Rai Benjamin 46.17 saniyeyle gümüşte kalırken, eski dünya rekorundan daha iyi bir dereceye imza attı. Aynı ülkenin vatandaşı olduğu Edvard Munch’un başyapıtı “Çığlık” tablosundan dolayı yıllardır “Bay Çığlık” olarak da anılan Warholm’ün bitiş çizgisinde yaşadığı şaşkınlık, şüphesiz Tokyo 2020’nin en unutulmaz karelerinden biri olarak dünya döndükçe hatırlanacak.
Erkeklerden 1 gün sonra kadınlar 400 metre engellide Amerikalı Sydney McLaughlin, 51.46’yla kendisine ait dünya rekorunu kırdı. Başarılı sporcunun vatandaşı Dalilah Muhammed ve genç Hollandalı Femke Bol’la rekabeti 2 yılda dünya rekorunun 7 defa kırılmasını sağladı.
5 yıl önce Rio’da gümüşe uzanan Yulimar Rojas, kadınlar üç adım atlamada 15.67 metreyle dünya rekorunu kırdı; Venezuela’dan Inna Kravets’in 1995’ten kalan dünya rekorunu 17 santimetre geliştirdiği müsabakada âdeta kendisiyle yarıştı.
Kadınlar 100 metrede Jamaika tüm madalyaları toplarken, Elaine Thompson Herah 10.61’le tarihin en iyi ikinci derecesine imza attı. Aynı atlet 200 metrede de zafere ulaşarak Rio’dan sonra Tokyo’da da “100-200 dublesi”ni yapmayı başardı (Kadınlarda tek olsa da erkeklerde ondan daha iyisi olduğunu söylemeli: Efsanevi sprinter Usain Bolt 2008, 2012 ve 2016’da “100- 200 dublesi”ne imza attı).
Çekiç atmada Anita Włodarczyk, olimpiyat tarihinde bireysel bir branşta üstüste 3 altın kazanan ilk kadın oldu. Yeri gelmişken hatırlatmalı: Amerikalı Al Oerter disk atmada, Carl Lewis de uzun atlamada 4 olimpiyat altını almıştı.
Sifan Hassan 5 ve 10 bin metrede altın, 1500 metrede bronz alarak tarihe geçti. Etiyopya’da doğan ve 15 yaşında mülteci olarak ayak bastığı Hollanda’da sonradan vatandaş olan kadın atlet, akıllara vatandaşı Fanny Blankers-Koen’i getiriyordu; 1948’de Olimpiyat arenasına çıktığında, 30 yaşında evli iki çocuk annesi bir kadın olan sprinter, olimpiyata damgasını vurmuş, 4 altın almıştı. 2. Dünya Savaşı olmasa, kimbilir madalya sayısı kaç olacaktı…
ABD adına yarışan Allyson Felix, madalya sayısını 11’e çıkararak ülke tarihinin en başarılı olimpik atleti oldu. Tokyo öncesinde sponsoru Nike firmasıyla yaşadıkları, kadın sporcuların göğüsledikleri başka sorunları gözler önüne seriyordu. 2018’de anne olan Felix’e teklif edilen yeni sözleşmede yüzde 70 indirime gidilmiş, ayrıca başarı şartı konmuştu. Tarihin en başarılı kadın sporcularından biri olan Felix’in kendisine dayatılmaya çalışılan bu şartları medyaya taşıması üstüne ipler kopuyordu. O günden beri anne sporcuların hakları için de mücadele eden bir aktivist olan 35 yaşındaki sprinter, Japonya’da vatandaşı Carl Lewis’i geride bırakırken ayrıca Paavo Nurmi’ye yaklaşıyordu. Olimpiyat tarihinin gelmiş geçmiş en başarılı atleti olan “Uçan Fin” lakaplı unutulmaz sporcunun kazandığı 12 madalya, bakalım bir gün geçilecek mi?
Erkeklerde 100 metre yarışını İtalya adına yarışan Marcell Jacobs kazanırken, ona bitiş çizgisinde sarılan vatandaşı Gianmarco Tamberi’ydi. Onun birkaç dakika önce taçlandığı yüksek atlama yarışı, Tokyo 2020’nin en güzel öykülerinden biriydi. 2.37 atlayan Tamberi ve Katarlı Mutaz Essa Barshim, 2.39’u geçemediler. Kurallara göre ya atlamaya devam edeceklerdi ya da ya altını paylaşacaklardı. Yanlarına yaklaşan hakeme “ikimizde altın madalya alabilir miyiz?” diye sordular. Bunun mümkün olduğunu duyduklarında birbirlerine sarıldılar! Birbirlerini gençler şampiyonalarından beri tanıyan iki atlet, yıllar sonra tekrar müthiş bir dostluk sergileyerek herkesi duygulandırdılar. Bambaşka kültürlerden gelen, farklı dinlere inanan, apayrı karakterle sahip bu iki sporcu, olimpiyat ruhunun ne olduğunu canlı yayında ispatladılar. Bu filmlere konu olabilecek hikayeyi en yakından takip eden hakemin ismini ne biliyor musunuz? Can Korkmazoğlu!
Okyanusya rekorunu kırıp Avustralya’ya yüksek atlamada gümüş madalya kazandıran Nicola McDermott, 9 yaşındayken en büyük hayalinin Olimpiyat’a gitmek olduğunu yazmış (altta).
Olimpiyat tarihinin en başarılı sporcusu olan Michael Phelps’in emekliye ayrılmasından sonra yüzme yarışlarının nasıl geçeceği merak konusuydu. Onun veliahtı Caleb Dressel, 2 dünya, 2 de olimpiyat rekoruyla 5 altına ulaştı. Vatandaşı Katie Ledecky, 2012 ve 2016’dan sonra Japonya’da da 800 metrede birinci olurken, toplamda olimpiyat altını sayısını 7’ye yükseltti.
Havuzda ABD’nin eski hegemonyasından eser yoktu. Yine de onlar 11, Avustralya 9 altın aldı. Avustralyalıların yüzmede kazandığı 20 olimpiyat madalyasının (9 altın, 3 gümüş, 8 bronz) üçte birini tek başına alan Emma McKeon tarihe geçti. McKeon aynı zamanda tek olimpiyatta 7 madalya (dört altın, üç bronz) alan ikinci kadın olarak tarihe geçti. Ondan önce bunu sadece 1952’de Sovyet jimnastikçi Maria Gorokhovskaya başarmıştı.
Tunuslu Ahmed Hafnaoui’nin 400 metrede altına kulaç atması, şüphesiz Tokyo 2020’nin en büyük sürprizlerinden biriydi. Henüz 18 yaşındaki sporcu, olimpiyat tarihinde en kötü kulvarda yarışıp kazanan üçüncü yüzücü oldu. Finale zar zor kalan ve sonunda altını alan sporcunun kariyerinin devamı merakla bekleniyor.
Yarı finalde Rıza Kayaalp’i deviren Mijain Lopez Nunez, dört olimpiyatta taçlanan ilk erkek güreşçi olarak adını altın harflerle tarihe kazıdı. 38 yaşındaki Kübalı sporcu, böylece Japonların 13 yıl maç kaybetmeyen, 4 olimpiyat altınlı efsanevi kadın güreşçisi Kaori Icho’yu yakaladı. Yeri gelmişken hatırlatalım: İsveçli Carl Westergren ve birçoklarına göre tarihin en iyisi olan Rus Alexander Karelin’in üç olimpiyat altını bulunuyor.
Ülkedeki sistematik dopingin devlet eliyle düzenlenmesi yüzünden, Rusya’nın oimpiyatlara bayraksız, marşsız ve kendi adını kullanamadan katılması dikkati çekiciydi. Rus Olimpiyat Komitesi’nin altına ulaşan 20 sporcusu için millî marş yerine Çaykovski’nin 1. Piyano Konçertosu’ndan bir bölüm çalınması, Tokyo 2020’nin unutulmazıydı.
Tokyo Olimpiyatı’ndan tarihe kalanlar, unutulmayacaklar…
• 34 bin nüfuslu San Marino, olimpiyat tarihinde madalya kazanan en küçük ülke oldu.
• 64 bin kişilik Bermuda, altın alan en az nüfuslu
ülke oldu.
• Pist bisikletinin harika çifti Jason ve Laura Kenny, madalyaları Japonya’da da toplamaya devam etti. Karı-kocanın 12’si altın, toplam 15 madalyası var.
• Kaykay’da altın madalya kazanan 13 yaşındaki Japon Momiji Nishiya, olimpiyat tarihinde bunu başaran en genç sporcu oldu. Müsabakada kürsünün yaş ortalaması 14 yaş 191 gündü!
• Tokyo 2020’yi bir gümüş, bir de bronzla kapatan Avustralyalı binici Andrew Hoy 62 yaşında (1920’de Oscar Swahn madalya aldığında, neredeyse 73 yaşındaydı).
• Tokyo 2020’de en yaşlı sporcusu binici Mary Hanna 66, en genci Suriyeli masa tenisçisi Hend Zaza 12 yaşındaydı.
• 9. defa olimpiyatta sahne alan Gürcü atıcı Nino Salukvadze, bunu başaran ilk kadın oldu (Kanadalı binici Ian Millar 10 olimpiyata katılmıştı).
• Judo’da Japon Hifumi ve Uta Abe, bireysel bir sporda aynı gün altın madalya kazanan ilk kardeşler olarak tarihe geçti.
• Okyanusya rekoru kırıp Avustralya’ya yüksek atlamada gümüş madalya kazandıran Nicola McDermott, 9 yaşındayken en büyük hayalinin olimpiyatlara gitmek olduğunu yazmıştı. 2005’ten kalan günlüğünün o sayfası, yarışma günü defalarca sosyal medyada paylaşıldı.
• 1500 metrede Norveç’e altın kazandıran Jacob Ingebritsen’in yaşadığı 76 bin nüfuslu Sandnes kentinde, idmanlarını yaptığı atletizm pistinde toplanan 800 kişinin kahramanlarının yarışını izlemesi unutulmazdı.
• Beşinci defa olimpiyatta sahne alan basketbol efsaneleri İspanyol Pau Gasol ve Arjantinli Luis Scola madalya alamadı. 41 yaşındaki oyunculardan Gasol olimpiyat tarihinin en skorer üçüncü, Scola ise dördüncü basketbolcusu durumunda.
• Boksta Britanya’ya altın madalya getiren Lauren Price, aynı zamanda taksi şoförlüğü yapıyor. Price, Galler Millî Takım formasını 52 defa giymiş eski bir futbolcu…
• Tokyo’ya donmuş balık dolu kargo uçağı ile gelen Fiji erkek ragbi takımı, yedili ragbi’de üstüste ikinci defa şampiyon oldu. Bu iki altın, Fiji’nin olimpiyat tarihindeki tek madalyaları!
• Güreşte bronz madalya kazanan Artur Naifonov, 2004’te 330 kişinin hayatını kaybettiği Beslan Katliamı’ndan kurtulan öğrencilerden biriydi.
• Cinsel istismarla suçlanan ve ABD eskrim takımından uzaklaştırılan Alen Hadzic’in mahkeme kararıyla olimpiyata katılması üzerine, takım arkadaşları pembe maske takarak kendisini protesto etti.