Eylül 2024 Sayımız Çıktı

İsviçre çakısı gibi çokyönlü ve çalışkan bir diplomat…

İSVİÇRE’NİN İSTANBUL BAŞKONSOLOSU JULIEN THONI

İstanbul Başkonsolosu Julien Thöni, geçmişi 300 yıla dayanan İsviçre-Türkiye ilişkilerini, tarih sevgisini ve Türkiye’ye dair izlenimlerini anlattı. Konsensüsü ulusal kültürünün parçası hâline getirmiş bir ülkenin çokyönlü diplomatından sürdürülebilirlik, çokdilli yaşam, müzik ve ulaşım üzerine…

Sayın Başkonsolos, diplomat olmaya nasıl karar verdiniz? Sizi bu mesleğe çeken ne oldu?

Birçok sebep vardı: İsviçre’yi temsil etme isteğim, yurtdışında görevlendirilme heyecanım, çe­şitli sorunlarla (barış ve güvenlik, uluslararası ilişkiler, ekonomik ve mali işler, siyasi sorunlar vb.) ilgili hassasiyetim ve son olarak farklı kültürlere olan merakım.

Hangi tarihî dönem daha çok ilginizi çekiyor?

Özellikle 19. ve 20. yüzyıl (Osmanlı Devleti dahil) ve daha çok Soğuk Savaş dönemi. Avrupa’da Röne­sans da büyüleyici bir dönemdir. Tarihi okumak ve incelemek, mevcut gelişmeyi daha iyi an­lamak için bize gerekli araçları sağlar. Tarihimizin en karanlık dönemlerinden öğrendiğimiz dersleri ne kadar çabuk unuttu­ğumuzu görmek beni her zaman şaşırtmıştır.

Daha önce İsviçre’nin Filistin’deki temsilcisiydiniz.

Bir diplomat olarak doğaldır ki tek bir alanda uzman değilim. Bununla birlikte, Ortadoğu’ya da Rusya’ya olduğu kadar ilgi duymuşumdur. Her misyon kendi zorluklarını beraberinde getirir. İşgal altındaki Filistin toprakların­da görevlendirilmek, İsviçre’nin bölgede oynadığı özel rol nede­niyle de zengin bir deneyimdi.

Türkiye’ye pandemi başla­madan önce, Aralık 2019’da geldiniz. Ne gibi zorluklarla karşılaştınız?

En önemli zorluk, Covid ile müca­dele için kısıtlayıcı önlemler uy­gulanırken bir temas ağı geliştir­mekti. İkinci zorluk, konsolosluk personelinin salgından etkilen­memesi ve Türkiye’de yaşayan İs­viçreliler için konsolosluk hizmeti ve vizeler konusunda düzgün çalışmaya devam edebilmek nok­tasındaydı. Bittiğine sevindim.

Uluslararası barış görüşmelerine katıldınız mı?

Silahsızlanma ve silahlı şiddetle mücadele ile ilgili konferans ve müzakerelere katıldım. Silahlan­manın kontrolü ve silahsızlanma, barışın teşviki ve geliştirilmesine önemli bir katkıyı temsil eder.

İstanbul’u, sosyal hayatı ve yemekleri nasıl buldunuz?

Olağanüstü buluyorum. İstanbul, zengin tarihi, kültürel çeşitliliği, dinamizmi ile çalışmak ve yaşa­mak için motive edici bir şehir. Sosyal hayat yoğun ve yemekler harika. Balık yemeklerini sevdi­ğim için son derece memnunum.

resim_2024-08-26_022549110

Toplu taşıma kullanımı için bir kampanya yürüttünüz; İstanbul’daki tüm iş ve kişisel gezilerinizi kolayca yapabiliyor musunuz?

Evet, toplu taşımayı daha çok, ara­bayı daha az kullanmaktan yana­yım. Bu bakımdan resmî toplan­tılara gitmek için sık sık metroya biniyorum. İstanbul’daki toplu taşıma sistemi harika. İstanbul şehir merkezinde daha fazla yaya geçidi ve kaldırım olursa, hepimi­zin daha iyi yaşayacağına eminim.

Türkiye’deki genel ulaşım hakkında ne düşünüyorsunuz?

Burası mükemmel bir karayolu ulaşım sistemine ve muhteşem bir havaalanı ağına sahip. Tren sisteminin daha da geliştirileceği­ni düşünüyorum.

Hangi bölge sizi daha çok etkiledi?

Ailemle birlikte düzenli olarak Türkiye’de seyahat ediyorum; güzel manzaraları, arkeolojik alanları keşfediyorum ve tatillerin tadını çıkarıyorum. Edirne’den Mardin ve Şanlıurfa’ya, Çanakkale ve Gelibolu, İzmir, Antalya dahil birçok yere gittik. Ayrıca benim ülkemdekine benzer manzara ve köylerin bulunduğu Karadeniz bölgesini de keşfetmeyi planlı­yoruz.

Ülkelerimiz arasında geçmişi 300 yıla dayanan ilişkiler hakkında neler söyleyebilirsiniz?

İsviçre ile Türkiye arasındaki ilişkiler 19. yüzyıldan itibaren ge­lişmiş ve giderek daha da yakın­laşmış. 1899’da Osmanlı Devleti Bern’de ilk diplomatik temsilciliği açtı ve 1923’te Lozan Barış Konfe­ransı çerçevesinde iki ülke arasın­da ilk üst düzey temaslar kuruldu. 1928’de İsviçre, Türkiye’deki ilk diplomatik temsilciliğini İs­tanbul’da açtı. Şu anda Türki­ye’de 5.300 İsviçre vatandaşı ve İsviçre’de 130.000 Türk vatandaşı var. İsviçre’deki altıncı en büyük yabancı topluluk, Türkçe konuşan topluluktur. İsviçre de Türkiye’nin en büyük altıncı doğrudan yaban­cı yatırımcısı. 19. yüzyılın orta­larında Ayasofya’yı restore eden Fossati Kardeşler gibi ünlü İsviçre vatandaşları Türkiye’de çalışmış ve yaşamıştır.

Okay Temiz’i İsviçreli müzisyenlerle buluşturan Crosswinds World Music projesine sponsor oldunuz. Kişisel olarak ne tür müzikten hoşlanırsınız?

İsviçreli caz müzisyeni François Lindemann’ın Okay Temiz’in katılımıyla hayata geçirdiği proje başarılı oldu. Cazı çok seviyorum ve İstanbul’un mükemmel caz ku­lüplerini beğeniyorum. Bu arada İsviçreli müzisyen ve sanatçıların Türkiye turnelerini düzenliyoruz.

İsviçre Konfederasyonu, başta İsviçre Almancası olmak üzere 4 resmî dile sahip. Bunu nasıl yönetiyorsunuz?

İsviçre’de 4 ulusal dilimiz var ama hiç kimsenin tüm dillere hâkim olmasına gerek yok. İsviçre, kan­tonların ve belediyelerin birçok yetkiye sahip olduğu federal ve merkezî olmayan bir devlet. 7 Bakanımız olduğunu ve hepsinin birlikte Başbakanlık görevini üst­lendiğini biliyor muydunuz? Kon­sensüs, İsviçre’de her düzeyde geçerlidir ve millî kültürümüzün bir parçasıdır.

resim_2024-08-26_022555022
1899’da Osmanlı Devleti’nin Bern’de ilk diplomatik temsil­ciliğini açmasından bu yana İsviçre-Tür­kiye ilişkileri giderek yakınlaşan bir seyir izliyor.

Ülkelerimizin kültürel işbirliğinden bahseder misiniz?

Başkonsolosluk, çeşitli tecrü­belere ve dillere sahip sanatçı­larla çalışıyor. Ayrıca, işbirliğini genişletme imkanı verdiği için Almanca ve İtalyanca konuşulan proje ağlarını da desteklemeye çalışıyoruz. Frankofoni ile ilgili durum, Organization Internati­onale de la Francophonie (OIF) ile kurumsal bir çerçeveye sahip olması nedeniyle spesifiktir.

İsviçre’de birçok uluslararası kuruluş var. Öne çıkan faaliyetleri değerlendirir misiniz?

Cenevre, barış ve güvenlik, silah­sızlanma, insan hakları ve göç, insani ilişkiler, ticaret, ekonomi, çalışma, fikrî mülkiyet ve bilim başta olmak üzere birçok alanda faaliyet gösteren 40’tan fazla uluslararası kuruluşa evsahipliği yapıyor. Ayrıca, 350’den fazla sivil toplum kuruluşu var. Bu nedenle de uluslararası yöneti­şimin önemli bir merkezi hâline gelmiştir. İsviçre, uzun bir süredir, uluslararası konferanslara ve üst düzey toplantılara ev sahipliği yapmak, bir ülkedeki yabancı haklarını temsil etmek ve diyalo­gu kolaylaştırmak veya ihtilafta arabulucu olarak hareket etmek gibi iyi niyetleri sunuyor. Mevcut koruyucu yetkileriyle ilgili olarak, İsviçre 1980’den beri İran’daki ABD çıkarlarını temsil ediyor ve 2008’den beri, Gürcistan’ın Rus­ya’daki çıkarlarını temsil ediyor ve bunun tersi de geçerli. Karşılıklı olarak hakların korunmasına çalışılıyor.

Sürdürülebilirlik açısından enerji tasarrufu için önerileriniz nelerdir?

İsviçre hükümeti geçen sene enerji arzını hızla güçlendirmek için çok sayıda tedbir kararı aldı. Ayrıca “Enerji Sınırlıdır. Boşa Harcamayalım” adlı bir kampanya başlattı. Kampanyada hem hane­lere hem de şirketlere tavsiyeler yer alıyor. Evler için verilen en önemli 5 tavsiye arasında şunlar var: Evinizin ısınmasını azaltın, yemeğinizi daima kapağı kapalı pişirin, ışığı kapatın, elektrikli aletleri tamamen kapatın ve son olarak banyo yapmak yerine kısa bir duş alın. Bunlar çok fazla enerji tasarrufu sağlayabilecek kolay önlemler.