Yaptığı besteler, kurduğu orkestralar, düzenlediği şarkılar, çalıştığı sesler, parlattığı yıldızlar ve getirdiği yeniliklerle müzikal yakın geçmişimizin hemen her sayfasında imzası olan büyük bir müzisyen, bir beyefendiydi. Memleketin ortak hafızasının oluşmasında önemli bir rol oynadı.
Attila Özdemiroğlu, Türkiye’de popüler batı müziğinin temel taşlarından biri. Adı “hafif müzik”ken o vardı, “pop”a dönüşme evresinde yaptığı “iş”lerle süreci hızlandırdı. Bir anda çıkıp hızla yok olmadı. Sessiz ve derinden ilerledi. Geri planda gibi görünürdü ama aslında hep başroldeydi. Hafif Müzik Derneği’nden ŞAT Yapım’a, dönemin neredeyse bütün müzisyenlerini aynı çatı altında toplayan büyük örgütlerin kurucularındandı. En büyük kavgasını, telif hakları için verdi ama ne yazık ki müzik piyasasındaki bölünmüşlük yüzünden bu savaşı sonlandıramadı. Son dönemlerde memleketin gidişatını beğenmiyordu ve bunu her fırsatta her yerde dile getiriyordu. Sözünü sakınmayan, gücünü esirgemeyen bir insandı ve her zaman doğru bildiğinin tarafında oldu. Onu “güzel” ve özel yapan, biraz da buydu.
Attila Özdemiroğlu besteciydi. İyi bir besteciydi. “Delisin”den “Pet’r Oil”e, “Atlantis”ten “İnsanız Biz”e memleketin Eurovision tarihine damga vurmuş besteler onundu. “Firuze” ve “Sevda” gibi şarkıları, arabeske alternatif olarak üretti. “Rakkas”tan “Kalbim Ege’de Kaldı”ya her telden Sezen Aksu şarkılarıyla onu ayrı bir yere koyduk belki ama “Yedi Kocalı Hürmüz”den “Arabesk”e oyunlar ve filmler için yaptığı şarkılar, bambaşkaydı. Bunlarla, hem Türkiye’de pop müziğin gelişimine katkıda bulundu hem de memleketin ortak hafızasını oluşturma yolunda önemli bir görev üstlendi.
Müziğe ve hayata soldan bakardı. ’80 öncesinde Zülfü Livaneli’yi tanımamıza sebep albümlerin (“Atlının Türküsü” ve “Nâzım Türküsü”) düzenlemelerini yapan oydu; ’80 sonrasındaki en önemli iki albümüne (“Ada” ve “İstanbul Konseri”) yapımcı olarak imza attı. Şan Tiyatrosu’ndaki unutulmaz bir dizi Livaneli konserlerinde sergilenen şarkılar, onun düzenlemeleriyle dinleyiciye ulaştı. Yaylıları pop müziğe katan, onları bir senfoni edasıyla ince ince işleyen insanlardan biriydi – bir diğerini, Ergüder Yoldaş’ı, çok yakın zamanda kaybettik.
Şanar Yurdatapan’la birlikte pek çok “iş”e imza attı ve bir dönem, memleket pop müziğinin beste fabrikası gibi çalıştı. Birlikte kurdukları ŞAT Yapım, Sezen Aksu’dan Esmeray’a, İskender Doğan’dan Nilüfer’e pek çok insanı bize tanıttı. Onları, sağlam Şanar – Attila besteleriyle ve kimi zaman ortak kullandıkları Tuğrul Dağcı imzasıyla ürettikleri “hafif” şarkılarla tanıdık.
Attila Özdemiroğlu, çok iyi bir müzisyendi. Bütün enstrümanları çalardı. Dün – Bugün – Yarın ve İstanbul Gelişim Orkestrası, onunla büyüyen eşlik orkestralarıydı. Durul Gence’den Erol Pekcan’a pek çok mühim isimle çalıştı, memleket popunda kırılma yaratan düzenlemelere imza attı.
Her şey bir yana, Attila Özdemiroğlu, bizi biz yapan değerlerdendi. Yukarıda söyledim, altını bir kere daha çizeyim: Şu belleksiz toplumda, bizi bir araya getiren ortak hafızamızı, biraz da onun şarkılarına borçluyuz. Bu kadar önemli, bu kadar güçlü bir besteciydi. Eksikliği, eksikliğimiz.