104 yaşında ölen ünlü aktris Olivia de Havilland, Hollywood’un altın çağının sembol isimlerinden biriydi. Erroll Flynn’le başrolü paylaştıkları unutulmaz yapıtlarla tanınan oyuncu, uzun kariyeri boyunca 49 sinema filminde rol aldı; aralarında Oscar’ların bulunduğu onlarca ödüle layık görüldü.
Geniş alnı, içi gülen kocaman muzip gözleri, özgürlüğüne düşkünlüğü, sağlamlığı ve zarafeti… 104 yaşında hayata veda eden, Hollywood’un altın çağının önemli oyuncularından Olivia de Havilland hiçbir zaman “klasik” bir yıldız olmadı.
1916’da şarkıcı/oyuncu bir anne (Lillian Fontaine) ve İngilizce profesörü bir babanın (William de Havilland) ilk çocukları olarak Japonya’da dünyaya geldi. Babası Tokyo Üniversitesi’nde hocaydı. Olivia, oyuncu annesi sayesinde 4 yaşında baleye, 5 yaşında piyanoya başladı. Annesi, henüz o yaşta kendisine diksiyonu düzgün olsun diye Shakespeare’den pasajlar okuturdu.
1933’te “Alis Harikalar Diyarında” prodüksiyonuyla tiyatro sahnesine adım attı. Annesinin sonrada evlendiği üvey babası Olivia’nın oyunculuk yapmasını istemiyordu. Jane Austen’in Gurur ve Önyargı romanının bir sahne uyarlamasında başrolü kapınca üvey babayla restleştiler. Evde kalmaya devam etmek istiyorsa rolü bırakacaktı. Olivia evden ayrılıp bir arkadaşında kalmaya başladı.
Olivia liseyi bitirdikten sonra öğretmenlik okuluna burs kazandı. Saratoga Halk Tiyatrosu’nun “Bir Yaz Gecesi Rüyası”nda Puck rolüne seçilmişti. O yaz ünlü Avusturyalı yönetmen Max Reinhardt, aynı oyunun büyük bir prodüksiyonunu yönetmek üzere Hollywood’a gelmişti. Asistanlarından biri Olivia’yı izleyince, onu Hermia karakterinin ikinci yedeği olarak oyuna aldılar. Diğer iki oyuncu da bırakınca, rol 18 yaşındaki Olivia’ya kaldı. Aynı yıl oyunun film versiyonu gündeme gelince, Warner Bros. stüdyolarıyla 5 yıllık bir kontrat imzaladı ve böylece sinema kariyeri başlamış oldu.
Erroll Flynn’le oynadığı “Captain Blood / Kaptan Kan(1935)” filmi bir dönüm noktası oldu. 1938’de yine Erroll Flynn’le “Robin Hood’un Maceraları”nda oynadı ve klasik Hollywood döneminin bu en sevilen filmlerinden biriyle yükselişe geçti. 1939’da “Rüzgar Gibi Geçti”deki Melanie Hamilton rolü geldi. Olivia senaryoyu okuyup başrol Scarlett’i isteyen birçok oyuncunun tersine yan karakter Melanie’yi istemişti. Bu rolle ilk Oscar adaylığını kazandı.
1940’ta yine Erroll Flynn’le altıncı filmleri, bir western olan “Santa Fe Trail”de oynadı; film büyük başarı kazandı. Flynn’le sekizinci ve son projeleri “They Died With Their Boots On”un son sahnesinde Flynn’in ikilinin kariyerini özetleyen şöyle bir lafı vardır: “Sizinle hayat yolunda beraber yürümek hanımefendi, çok zarif birşeydi”.
Olivia, Warner Bros. davası yüzünden uzun süre sinema kariyerine ara vermek zorunda kaldı. İnanılmaz bir şey yapmış, işvereni Warner Bros. stüdyolarını, oyuncuları köle gibi kendisine bağlayan 7 yılllık kontrat sistemi yüzünden mahkemeye vermişti. Kaybetse kariyeri de bitecekti fakat davayı kazandı. 1943’e ait, hukuk kitaplarına “Havilland Kararı” olarak geçen bu karar sayesinde kontrat sisteminin sonu geldi; oyuncular bir daha stüdyolar tarafından hiçbir zaman eskisi gibi kısıtlanamayacaktı.
1946’da dört film birden çekti. Bunlardan “To Each His Own” ile ilk en iyi kadın oyuncu Oscar’ını kazandı. Diğer Oscar’ı ise 1949 “The Heiress” filmi ile geldi. Olivia 1940’ların Hollywood’daki en güçlü oyuncularından biri olarak bilinir. 1948 yapımı, akıl hastası bir kadını canlandırdığı “Snake Pit”teki performansı kariyerinin en yüksek noktalarından biridir. 1952’de “My Cousin Rachel”da başrol oynadı ve bundan sonra çok az film yaptı; daha çok televizyonda ve Broadway’de görüldü. Kariyerinin son işleri 1979’daki “The Fifth Musketeer” ve 1988 televizyon filmi “The Woman He Loved” oldu.
Hayatının geri kalan bölümünde Paris’te sakin bir hayat sürdü. Toplamda 49 filmde oynayan, Hollywood’un altın çağının en önemli yıldızlarından Olivia de Havilland’ın bir film çekimi esnasında söylediği cümleler onu özetler: “İnsanların yaptığım işin ne kadar zor olduğunu ve benim onu ne kadar kolaymış gibi gösterdiğimi anlayıp bana saygı duymalarını bekliyorum”.
Amacına ulaştı, hep Hollywood’un en saygın oyuncularından biri olarak görüldü ve 104 yaşına kadar yaşadı.