Kavramları, formülleri, tanımlamalarıyla tarih ve sosyal bilimlerin ufuk açıcı ismi olan Prof. Dr. Şerif Mardin, Eylül başında yaşamını yitirdi. Ünlü sosyolog, akademide en erken uluslararası ürün verenlerden olmuştu.
Türkiye’de sosyal bilim lerin akademide ve ka musal alanda en verim–li isimlerinden biri, Prof. Dr. Şerif Mardin, geçen ay yaşamını yitirdi. 90 yıllık hayatının yaklaşık 70 yılını verdiği akademide, dünya çapında benimsenen çalışmalara imza atan bir biliminsanıydı. Ülke gündeminin en çatışmalı konularında eserler verdi, tartışmalar açtı. Daha ilk yıllardan itibaren ortaya attığı kavramlar, formüller ve yaptığı tanımlamalarla sosyolojiye yön verdi.
Stanford Üniversitesi’ndeki doktorasından kısa bir süre sonra Genç Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu (1962) ve Jön Türklerin Siyasi Fikirleri (1964) kitaplarını yayınlayarak ilk eserlerini oluşturmuştu. 70’lerin gergin ortamında yazdığı İdeoloji (1976) kitabı, kapsamlı bir bilgi sosyolojisi denemesiydi. Bugün Türkiye’nin ana siyasal temalarından biri haline gelmiş olan “modernite” kavramı üzerine ilk yaklaşımları, o yıllarda Mardin üretmişti. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş/ meydana geliş sürecini paradigma göstererek Türk siyasasını açıklama girişimi, meşhur merkez-çevre kuramı, yine bu dönemdeydi. Araştırmalarında kaynakların tamamını analiz etmesi ve derinlemesine metin çözümlemeleri onun en belirgin özelliğiydi. Bilhassa Ahmet Haşim ve Ahmet Hamdi Tanpınar olmak üzere edebiyata olan yakın ilgisi onun “Batı rüyası”, “mahalle baskısı” gibi kavramları üretmesini sağladı.
Akademik kimliğinin yanında, yer aldığı sivil toplum kuruluşlarıyla politik bir kimlik de yarattı. 50’lerin ikinci yarısında Hürriyet Partisi’nde aldığı görevler ilk deneyimiydi. 1954’ten 1966’ya kadar Forum dergisinde yazdı.1967’de Türkiye Sosyal Bilimler Derneği’nin, 1994’te Yeni Demokrasi Hareketi’nin kurucuları arasında yer aldı. Din ve ideoloji konusuna yöneldiği araştırmaları ve yaptığı çıkışlarla eşzamanlı, Milli Nizam Partisi’nin toplum içinde örgütlenerek siyasi partiler yelpazesine katılması da ilgi çekici oldu. Türkiye’de din sosyolojisi alanında öncü çalışmalar yaptı, dinin bir toplumsal olgu/kurum olarak ele alınması gerektiğini ileri sürdü. 80’li yılların ikinci yarısında Cemil Meriç’in tavsiyesiyle Said Nursi’nin dinî söylemi ve anlayışı üzerine çalışmaya başladı. Bu çalışmasıyla American University’den davet aldı ve İslâm Araştırmaları kürsüsünün başına geçti. Burada sivil toplum, Osmanlı ve Türk entelektüel tarihi, modern dünyada İslâm, modern Türkiye’de kitle siyaseti ve sekülarizm gibi konularda çok sayıda makaleler yayımlayarak üretkenliğini sürdürdü.
Kitapları, alanında halen referans eserler arasında kabul edilen Şerif Mardin, 2000’lere gelindiğinde artık norm getiren ve standart yükselten çalışmalarıyla evrensel çapta bir entelektüeldi. Katkılarıyla Türkiye sosyolojisine Ziya Gökalp çizgisinin ötesinde anti-pozitivist, Weberyen bir içerik kazandırmıştı. Emekli olmadı, özel üniversitelerde lisansüstü ve doktora dersleri verdi. Son üç yıldır derslerini evinde vermekteydi. 90 yaşındaki ölümünden önce Fransız İhtilali üzerine bir kitap ve Nurullah Ardıç ile beraber 1930’larda meclis tartışmaları üzerine bir makale hazırlamaktaydı.