İsviçre’nin kalbi Zürih’teki Türkiye Cumhuriyeti Başkonsolosluğu, hem yakın tarihimizin en önemli dönemeçlerinden birine hem de ülkemizin Avrupa’yla bugünkü dinamik ilişkilerine evsahipliği yapıyor. Zürih Başkonsolosu Emre Uygun, iki ülke ilişkilerinin yakın tarihinden bugüne uzanan süreçteki gelişmeleri ve gelecek projeksiyonlarını anlattı.
Sayın Uygun T.C. Zürih Başkonsolosu olarak atanmanızdan önceki görevlerinizden bahseder misiniz?
Yaklaşık 5 yıllık bir özel sektör tecrübesinden sonra, diplomatlık kariyerim 2005’te Dışişleri Bakanlığı’nda görev almamla başladı. Malumunuz olduğu üzere, mesleğimizin bir gerekliliği olarak hem Bakanlığımız içerisinde hem de yurtdışında çeşitli görevler üstlenmekteyiz. Ben de bu doğrultuda merkezde, “Avrupa ile İkili Siyasi İlişkiler Genel Müdür Yardımcılığı”, “Cumhurbaşkanlığı Protokol Müdürlüğü”, “Dış Politika Analiz ve Eşgüdüm Genel Müdür Yardımcılığı” ile “Bakan Yardımcılığı Özel Kalem Müdürlüğü”nde farklı görevlerde bulundum.
İlk yurtdışı görevim Türkiye Cumhuriyeti Bağdat Büyükelçiliği idi. Daha sonra sırasıyla Berlin Büyükelçiliği ve Birleşmiş Milletler Cenevre Ofisi nezdindeki Daimî Temsilciliğimizde çalıştım. 15 Eylül 2020 tarihinden bu yana Türkiye Cumhuriyeti’nin Zürih Başkonsolosu görevini sürdürüyorum.
“Uluslararası İlişkiler” alanında Almanya’da aldığınız lisans ve doktora eğitiminin diplomatlık görevinize katkıları nelerdir?
Lisans ile doktorayı Almanya’da tamamladım. Öncelikle Almanya’da sunulan yüksek eğitimin, ülkemizdeki yükseköğrenimden büyük bir farklılık arzetmediğini belirtmek isterim. Genel olarak yurtdışında alınan eğitimin -ki bu sadece Almanya’yla sınırlı değil- belki en büyük katma değeri; eğitim hayatınız süresince farklı bir ülkeyi, kültürü, insanları, yaşam tarzını tanımanıza vesile olması ve yabancı bir dili yüksek seviyede öğrenme imkanı sağlamasıdır.
Üniversite hayatı süresince farklı bakışaçılarına sahip insanlarla ilişkiler; ufkumuzu genişletmenin yanısıra akademik tartışma zeminlerinde ülkemiz lehine girişimlerde bulunabilme becerilerini de yükseltir şüphesiz. Diplomatlık, üstlendiğimiz görevlerde edindiğimiz tecrübe ve bilgi birikiminden de istifade edilerek icra edilen bir meslek. Bu anlamda kendimizi her daim, her alanda sürekli geliştirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Başkonsolosluğumuz hangi bölgelere hizmet veriyor?
Zürih Başkonsolosluğu olarak, İsviçre Konfederasyonu’nun 14 kantonunu ve Liechtenstein Prensliği’ni kapsayan görev bölgemizde yaşayan vatandaşlarımıza konsolosluk hizmeti veriyoruz. Görev bölgemizi oluşturan Aargau, Appenzell Innerrhoden, Appenzell Ausserrhoden, Basel-Land, Basel-Stadt, Glarus, Graubünden, Luzern, Schaffhausen, Schwyz, St. Gallen, Thurgau, Zug ve Zürih kantonları ile Liechtenstein’da 120 bini aşkın Türk vatandaşı yaşamakta.
İsviçre’deki yönetim yapısı ve kantonlar hakkında bilgi verir misiniz? “Tarafsız” ülke ve “konsensüs” kavramlarının gündelik hayattaki karşılıkları nasıl?
İsviçre, çokpartili demokratik sistemle yönetiliyor. Konfederal yapısı itibarıyla, devleti oluşturan 26 kantonun her birinin ayrı anayasası, kanunları, hükümeti ve parlamentosu var. Kantonlar ise komünlerden oluşmakta (Komünleri, belediyeler tarafından idare edilen mahalleler olarak düşünebiliriz). İsviçre genelinde 2023 itibarıyla 2136 komün bulunmakta; “komün-kanton ile federal devlet” olmak üzere 3 seviyeli idareler, İsviçre Konfederasyonu’nu oluşturuyor.
Bu noktada, İsviçre’nin “doğrudan demokrasi” olarak tanımlanmasında büyük etkisi bulunan referandumlardan da bahsetmekte fayda var. Federal Anayasa’da yapılan değişiklikler ile belirli konularda yapılan yasal değişikliklerin yürürlüğe girebilmeleri için İsviçre halkı tarafından onaylanmaları gerekiyor. İlaveten, çok çeşitli meselelerde yeterli sayıda imza toplanması veya Federal Meclis’te grubu bulunan partilerin ön almaları sonucunda da ülke genelinde referandumlar düzenlenebiliyor. Geleneksel olarak İsviçre’de yılda 4 defa ülke genelinde referandum yapılıyor. Kanton düzeyindeki meselelerde ise her kanton kendi içerisinde ayrıca referandum tertip edebiliyor.
Dış politika, güvenlik, gümrük politikası, para politikası ve ulusal alanın tümüne tatbik edilecek olan mevzuat, federal düzeyde ele alınıyor. Ulusal Meclis ve Kantonlar Meclisi’nden müteşekkil İsviçre Federal Meclisi, 4 yılda bir düzenlenen seçimlerle yenileniyor. Hükümet, 7 üyeli Federal Konsey’den yani Bakanlardan oluşuyor; seçimler sonrasında mecliste temsil edilen siyasi partiler arasında uzlaşıyla göreve getirilen sürekli bir koalisyon oluyor. 1959’dan bu yana Federal Konsey’in 7 üyesi, seçimlerde en yüksek oy alan 4 partiden seçiliyor ve bu uygulamaya “sihirli formül” adı veriliyor. İsviçre’de, bildiğimiz anlamda bir devlet başkanlığı makamı da yok. Mevcut Bakanlık görevlerine ek olarak protokoler bir sorumluluk üstlenen Konfederasyon Başkanı, Federal Konsey üyeleri arasından birer yıllık dönemlerle seçiliyor.
Dolayısıyla İsviçre’nin tarihi, siyasi yapısı ve ülkede klasik anlamda bir hükümet-muhalefet anlayışının bulunmaması dolayısıyla, konsensüs olgusunun ülkenin DNA’sına işlemiş olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu çerçevede, konsensüs anlayışının bu kadar kökleşmiş olmasının, tarihsel süreç içerisinde İsviçre’nin tarafsız bir ülke olmasına etki ettiği kanaatindeyim.
Başkonsolosluk binasının tarihçesi hakkında bilgi rica edebilir miyim?
Zürih’te konsolosluk hizmetlerimiz 1944’te ilk başkonsolosumuz Reşit Hakkı Karabuda yönetiminde başladı ve başkonsolosluğumuz 1999’a kadar 3 farklı binada hizmet verdi. 1998’de satın alınarak devletimize kazandırılan hâlihazırda kullandığımız kançılarya binamızda 1999’da faaliyet göstermeye başladık. Burası tam 100 yıl önce 1924’te, Zürih şehrinin merkezî konumunda inşa edilmiş. Alt katımızda vatandaşlarımıza konsolosluk hizmeti verdiğimiz bölüm; yukarı katlarda ise siyasi ve idari işlerimizi yürüttüğümüz alanlar bulunuyor.
Binamızın içerisinde iki özel oda bulunuyor: Birincisi, cumhuriyetimizin temellerinin atıldığı Lozan Antlaşması’nı sembolize eden; içerisinde Lozan Konferansı’na özel olarak davet edilmiş “Derso” ile “Kelen” isimli iki sanatçı tarafından çizilen ve katılımcı ülkelerin temsilcilerini gösteren karikatürlerin yer aldığı “Lozan Odası”. Bir diğeri ise içerisinde Mustafa Kemal Atatürk’e ait resimlerin, elyazmalarının, eski mühürlerin ve birçok hâtıranın yer aldığı “Atatürk Salonu”. Binamıza değer katan bu alanlarda misafirlerimizi ağırlayıp etkinlikler düzenliyoruz.
Tarihî binamız, bizden önce hem konut hem de ticari amaçlı bir mobilya mağazası olarak kullanılmış. Bu dönemlere ait dokümantasyon da arşivlerimizde bulunuyor.
Zürih’teki Türkler’in demografik yapısı ve hangi mesleklerde çalıştıkları hakkında bilgi verir misiniz?
Görev bölgemizdeki 14 kantonda, bir kısmı çifte uyrukluğa sahip olmak üzere 120 bin vatandaşımız yaşıyor. 17 bini aşkın nüfus yoğunluğuyla Zürih başta olmak üzere, hemen hemen tüm kantonlarda vatandaşlarımızın ikamet ettiğini görmekteyiz. İsviçre’deki yeni nesillerimizin nüfusa dahil olmasıyla, görev bölgemizdeki vatandaşlarımızın yaklaşık %16’sı 18 yaş altındadır. %73’ü 18-65 yaş aralığında ve %10’luk kısmı da 65 yaş üstüdür.
İsviçre geneli ve görev bölgemizdeki kantonlara baktığımızda, vatandaşlarımızın daha ziyade üretim, sağlık, hizmet, gıda ve ulaştırma-haberleşme sektörlerinde görevler üstlendiklerini görüyoruz. Meslek eğitimli işgücü, üst düzey tekniker veyahut yönetici seviyesinde görev alan vatandaşlarımızın sayısında artış mevcut. İkinci ve üçüncü nesil Türk vatandaşlarının da devlet, bankacılık, sigorta-pazarlamacılık sektörleri ile akademik kariyere yöneldiklerini memnuniyetle izliyoruz.
Zürih’te hangi sektörler en önplanda? Türkiye ile ticari ilişkileri ne durumda?
Zürih, bu bölgedeki 116 binden fazla şirketle İsviçre’nin bir nevi ekonomik ve ticari merkezi. Kanton, yıllık 120 milyar İsviçre Frangı meblağındaki GSYH ile ülkenin toplam GSYH’sinin neredeyse %20’sinden fazlasına katkı sağlıyor. Zürih Kantonu aynı zamanda Google, IBM, Takeda, Mondelez ve UBS gibi büyük şirketlerin ofislerine veya Avrupa merkezlerine evsahipliği yapıyor.
Genel itibariyle finans, bankacılık ve gayrimenkul sektörleri önplana çıkmakla birlikte, Ar-Ge alanında yapılan çalışmalar için de önemli bir konuma sahip. Ülkemizden çok sayıda öğrencinin de eğitim aldığı dünyanın önde gelen üniversitelerinden “ETH” (Eidgenössische Technische Hochschule Zürih – İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü) Zürih’te bulunmakta.
1988’de Türkiye ile İsviçre arasında imzalanan “Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması”; ülkemiz ile EFTA arasında 1991’de imzalanan ve 2018’de revize edilen “Serbest Ticaret Anlaşması”; 2002 ve 2010 arasında Türkiye ile İsviçre ve EFTA arasında ticaret, ekonomi, uygunluk değerlendirmeleri, enerji sektöründe işbirliği ve çifte vergilendirmeyi önleme amaçlı imzalanmış antlaşmalar var.
İsviçre ile 2021’de 3.4 milyar, 2022’de 3.8 milyar USD olan ticaret hacmi, 2023’ün ilk 8 ayında 2.7 milyar USD seviyesine ulaştı. Ülkemizin kapasitesi ve İsviçre’nin küresel arenadaki ekonomik gücüne bakıldığında, bunun çok daha yukarıya çıkarılabileceğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Bern Büyükelçiliği öncülüğünde, başkonsolosluklarımız ve iktisadi altyapılı sivil toplum kuruluşlarımızla müşterek bir şekilde, İsviçreli dostlarımızı şirketlerimizle işbirliğine, Türkiye’de yatırımlara teşvik etmeye gayret ediyoruz. Zira Türkiye, yabancı yatırımcılar ve çokuluslu şirketler için muazzam küresel bağlantı imkanları sunuyor. Geniş içpazarının yanısıra, imzaladığı Serbest Ticaret Antlaşmaları ile yaklaşık 1 milyar tüketiciye erişim sağlayabiliyor. Türkiye ayrıca, yenilenebilir enerjide kurulu güç bakımından Avrupa’da 5. ve dünyada 12. sıraya yükseldi; bu bakımdan, sürdürülebilir uluslararası yatırımlar için çok önemli dinamikler sunuyor.
Özellikle Covid-19 pandemisi döneminde, diğer birçok ülkeye nazaran Türkiye’nin üretim sektörü ve tedarik zincirlerinin kesintisiz devam edebildiğinin görülmesi, yatırımcılar için çok önemli bir referans oldu.
Önümüzdeki süreçte hızlı bir şekilde ilerletebileceğimiz ticari ortaklık konularını, yenilenebilir enerji, çevre teknolojileri, otomotiv, sağlık turizmi gibi sektörler; ülkemizden İsviçre’ye potansiyel ihraç ürünlerini de hazır giyim, mobilya, alüminyum, demir-çelikten üretilen eşyalar, sebze-meyve, motorlu kara taşıtları, mücevherat, ambalaj malzemesi, seramik ve doğal taşlar olarak örneklendirebiliriz.
Öte yandan ülkemiz, İsviçre için önemli bir turizm destinasyonu olarak öne çıkıyor. Keza vatandaşlarımızın da Avrupa’nın merkezinde bulunan bu güzel ülkeye turistik ziyaretlerinin arttığını görmekteyiz.
İsviçre’de Türkiye’nin tanıtımı için ne tür etkinlikler organize ediyorsunuz?
Kültürel diplomasi ve faaliyetler İsviçre’yle ilişkilerimizin önemli bir unsuru. Başkonsolosluğumuz ve bağlı birimlerimiz, Bern Büyükelçiliğimizle eşgüdüm halinde, ülkemizin tanıtımına yönelik etkinlikler düzenliyor.
1 Kasım 2023 tarihinde düzenlediğimiz “100. Yıl Konseri”, önemliydi ve kalıcı bir etki oluşturdu. Zürih’in en müstesna sanat merkezi olan Tonhalle’nin Büyük Konser Salonu’nda Şef Howard Griffiths yönetiminde; İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası (İDSO) sanatçılarımız ve genç piyanistimiz Can Çakmur’un katılımıyla “Türkiye Cumhuriyeti 100. Yıl Konseri”ni gerçekleştirdik. 1000’i aşkın misafirimizin iştirak ettiği konser, ülkemizin sanatsal yönünün de ne kadar kuvvetli olduğunu gösterdi.
Geçen 2 yıl içerisinde, ülkemizin kültürel çeşitliliğini ve sunduğu tüm güzellikleri farklı etkinliklerle önplana çıkarmak için çaba sarfettik. “Türk Yemek Haftası”, “Türk Kahvesi Günleri” ve “Türk Tekstil Tanıtım Etkinliği” gibi projelerimiz bunlardan birkaçı. Bunun yanısıra, vatandaşlarımız ve sivil toplum kuruluşlarımız tarafından düzenlenen etkinliklere de tüm imkanlarımızla destek veriyoruz.
2 ülke arasındaki karşılıklı turistik ziyaret hacmi nedir?
2022’de 382.835; 2023’ün ilk 9 ayında ise 284.744 İsviçreli turistin Türkiye’yi ziyaret ettiğini görüyoruz. İsviçre’nin nüfusunun 8.8 milyon olduğu düşünüldüğünde, ülkemizi ziyaret eden İsviçreli turist yüzdesi epey yüksek. Ülkemizden İsviçre’ye gelen turist sayısı ise 40 binli seviyelerde olmakla birlikte, vatandaşlarımızın vize alım süreçlerinin hızlanması durumunda bu sayının daha da artacağını düşünüyoruz.