İki yıldan fazla bir zamandır başkonsolos olarak görev yapan Peter Ericson, 1989’dan bu yana Dışişleri’nde görev yapan deneyimli bir diplomat. Daha önce New York, Moskova, BM, NATO, Avrupa Konseyi’nde görev yapan Ericson, Vikingler’den bu yana 1.000 yıldır devam Türk-İsveç ilişkilerinin dünü ve bugününü değerlendirdi.
Sayın Başkonsolos, öncelikle bu güzel İsveç Başkonsolosluğu binasının tarihçesinden bahseder misiniz?
Mevcut binanın yapımı 1869- 1871 arasına tarihleniyor. Arazi, 1757’de İsveç tarafından satın alınmış. Bugünkü İstiklal Caddesi üzerindeki yapı, büyükelçilik olarak inşa edilmiş en eski İsveç Büyükelçiliği binasıdır. Günümüze gelelim: Binadaki katları restore etmek için devasa bir proje başlattık. Zeminin gıcırdama sesini duyabiliyordunuz. Parkeler çıkarılıp kutulara kondular ve Eylül 2019’da restorasyon için İsveç’e gönderildiler. Aslında işlemin 1 yıl sürmesi gerekirdi ama ne yazık ki araya pandemi girdi ve işler biraz uzadı. Artık orijinaline sadık kalınarak restore edilmiş zeminden ses çıkmıyor. Kırık parçalar değiştirildi ve cilalandı.
Eylül 2019’da İsveç’in İstanbul Başkonsolosu olarak atandınız. Daha önceki görev ve misyonlarınızdan bahseder misiniz?
Buraya, 4 yıl büyükelçi olarak görev yaptığım Moskova’dan geldim. Dışişleri Bakanlığı’nda çalışmaya 1989’da başladım. Moskova, Brüksel, Stockholm ve sonra Washington’da 6 yıl, New York’ta 3 yıl görevlendirildim. 2010’dan 2015’e kadar Stockholm’de güvenlik politikası bölümünün başkanıydım. BM, NATO ve Avrupa Konseyi ilişkilerinden sorumluydum. Kariyerim boyunca Rusya-Avrupa güvenliği ve savunmasıyla ilgili uzun bir deneyime sahip oldum. Eşimle birlikte daha önce Türkiye ve Türk tarihi hakkında sınırlı bir bilgiye sahiptik. Tabii İstanbul’un çokkültürlü ve keşfetmesi heyecan verici muhteşem bir şehir olduğunu biliyorduk.
Avrupa ile Asya’yı birbirine bağlayan büyük bir şehirde yaşamak nasıl bir duygu? İstanbul size ne hissettiriyor?
Bence harika. İtiraf etmeliyim ki her sabah Boğaz ve Anadolu yakası manzaralı büyük bir penceremizin olduğu banyoya giderim. Yani her sabah Anadolu üzerinde güneşin doğuşunu görüyorum ve harika. Her şeyin merkezindeyim. Dışarı çıkıp yürüyüş yapmak istediğimde harika bir mahalledeyim. Galata Köprüsü’nden yürüyerek Tarihî Yarımada’ya gidebiliyorum Açıkçası pandemi şehri keşfetmeyi zorlaştırdı ama artık çok daha iyi.
Ülkelerimizi en çok ilgilendiren tarihî dönüm noktaları olarak neleri sayabilirsiniz?
İsveç-Türkiye ilişkileri 1.000 yıldan daha eski. Vikingler 8. yüzyıldan itibaren Kostantiniyye’ye geldiler. 1.000 yıldan daha uzun bir süre önce oldukça yoğun ticari ilişkiler vardı ve bu Vikinglerin bir kısmı o sırada imparatorluk bünyesinde koruma-asker olrak görev yaptı. Ayasofya’nın balkonlarında 1.200 yıllık Runik harflerle kazınmış graffiti var. İşte bu, İsveç-Türkiye ilişkilerinin en eski kilometre taşıdır.
İsveç kralı 12. Karl (Demirbaş Şarl), 1700’de Narva’da Ruslara karşı büyük bir zafer kazandı. 1709’da Poltava (Ukrayna) Muharebesi’nden sonra Karl ve adamlarından bazıları güneybatıya doğru çekildiler ve o dönemde Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı Bender’de (Transdinyester Moldova) 3 yıl kaldılar. Daha sonra Edirne’nin batısına taşındı ve böylece Osmanlı toplumunda 5 yıl geçirdi.
Prut Savaşı’ndan sonra Osmanlı sultanı, İsveç’in İstanbul’da kalıcı bir elçilik açmasını önerdi.
1735’te İsveç burada kalıcı misyon açtı. Sonuçta İsveç 265 yıldır burada. 1926’da Ankara başkent olunca, yeni bir büyükelçilik inşa ettik ve 1934’te tamamlandı. İstanbul’daki bina ise yazlık rezidans olduktan sonra 1952’de yılında konsolosluk, 1965’te başkonsolosluk hâline geldi. Bugün elçilik ve başkonsoloslukta 60 çalışanımız var. Bunu Moskova’daki 63 kişilik büyükelçilikle karşılaştırmak bile, Türkiye’deki İsveç varlığının anlamının bir işareti. Türkiye bizim için önemli bir ülke.
Türkiye’de diğer kentleri gezme fırsatınız oldu mu? En etkileyici şehir veya bölgeler sizce hangileri?
Panedemi nedeniyle planladığımız veya düşündüğümüz kadar seyahat edemedik. Birkaç kez İzmir, Antalya ve Alanya’ya gittik ve Kapadokya’da uzun bir haftasonu geçirdik. Tabii Diyarbakır, Mardin ve Hatay’a da gittik; muhteşem olduğunu söylemeliyim. 1 ay kadar önce önce mutfak şefimizin memleketi Mengen-Bolu’daydım. Kendisi çok yetenekli ve dedesi Atatürk’ün aşçısıydı. Afgan Kralı Türkiye’yi ziyarete geldiğinde, Atatürk, şefimiz Nusret Altundağ’ın dedesini kralla birlikte Kabil’e göndermiş ve 3 yıl orada çalışmış. Henüz Türkiy’nin doğusuna Doğu illerine ve Karadeniz’e henüz gidemedik. İlk fırsatta…
En ilginç bulduğunuz ve sizi etkileyen tarihî dönemler hangileri?
Washington’dayken Amerikan Devrimi, Kurucu Atalar ve erken cumhuriyet hakkında çok şey okudum. Askerlik ve sonrasında Rus ve Sovyet tarihi hakkında da epey bilgim var. Şimdilerde özellikle Türk-İsveç tarihi üzerine daha detaylı okumalar yapıyorum.
Ülkelerimiz arasındaki ticari ilişkileri daha da geliştirmek için stratejiniz nedir?
İsveç ve Türkiye arasındaki doğrudan ikili ticaret, her yönde yaklaşık 1.5 milyar Euro civarında ve dengeli. Mesela; IKEA, H&M ve hava yastıkları, emniyet kemerleri ve ayrıca direksiyon simidi yapan Autoliv var. IKEA ve H&M’in tasarladıklarını sunan bağımsız şirketler de mevcut. Her şey Stockholm’de tasarlanıyor, oradan geliyor ama Türkiye’de, Bangladeş’te ve dünyanın her yerinde üretiliyor. Türkiye hammadde bakımından zengin; IKEA’nın mobilya döşemelerinin neredeyse tamamı Türkiye’den geliyor. İsveçli şirketler buradan dünyanın her yerine mal gönderiyor çünkü dünyanın her yerine satış yapıyorlar; ancak bu, ikili ticaret rakamlarına yansımıyor. 2018 rakamlarına göre, İsveç şirketlerinin Türkiye’de doğrudan ve dolaylı olarak 62 bin kişiye istihdam sağladığını söyleyebilirim. 60’lı ve 70’li yıllarda Türkiye’den İsveç’e gelen çok sayıda göçmen vardı; şimdi ise durum daha farklı.
Bugün, odaklandığımız alanlardan biri inşaat. Türkiye’de çok iyi ve büyük inşaat firmaları var. İsveç’te büyük altyapı yatırımları sürüyor. Bu nedenle Türk şirketlerini İsveç’teki projelere teklif vermeye çekmek için İstanbul’daki Business Sweden iş toplantı ofisi ile birlikte çalışıyoruz. Mesela Stockholm’de hafif raylı sistem yapan Gülermak adında bir şirket var. Haliç üzerine Metro Köprüsü çaprazını yaptılar. Bu yüzden Türk şirketlerinin İsveç’te inşaat sekyörüne yardım etmesini istiyoruz. Ayrıca üçüncü ülkelerde de işbirliğini teşvik etmeye çalışıyoruz. Mesela Tanzanya’da, bir Türk şirket binası ile demiryolu projesi. Ayrıca İzmir’de yeni yüksek hızlı tren projemiz de var.
Yüksek tansiyonlu şu dönemlerde, Türkiye ve İsveç’in Rusya ile ilişkileri konusunda ne düşünüyorsunuz?
İsveç ve Türkiye’nin Rusya’ya ya da en azından savaşa karşı tutumu tamamen aynıdır. Helsinki Nihai Senedi’nden, Paris Antlaşması’ndan, yeni bir Avrupa için Paris Şartı’ndan bu yana Avrupa’da kabul ettiğimiz en önemli kural “komşularınıza saldırmak ve onların topraklarını ilhak etmek yasaktır”dır. Bence İsveç’in ve Türkiye’nin pozisyonları bu anlamda aynı. Yaptırımların uzun vadede Rusya’nın davranışını gerçekten değiştireceğini düşünüyoruz. Türkiye’nin Ukrayna’nın bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne desteği ve yaklaşımını takdir ediyorum. Rusya’nın işgali yasadışıdır ve 2014’ten beri işgal ettikleri Donbass ve Kırım’ın da dahil olduğu hiçbir toprak üzerinde hakları yoktur.
Umarım bu gidişat değişir ve Rusya da buna değmediğini anlar. Bu üzücü durumun ne kadar daha devam edeceğini göreceğiz.