Ülkemizde yabancı sözcüklerle ilgili en sık kullanım spor (daha ziyade futbol-basketbol) alanında. Bir dönem Fransızcadan alınan sözcükler modayken, artık İngilizcenin hakimiyeti var. Bugün sıklıkla duyduğumuz örnekler de, İngilizceden tamlama hâlinde alınan kimi sözlerin Fransızcadan alınmış parçalarla birlikte kullanımı: “cast direktörü”, “back vokal”…
Geçenlerde bir maç anlatıcısı yorumunda, “Ciro Immobile, fantastik bir kariyer başlangıcı yaptı” demişti. Fransızcada “fantastik”, olağanüstü, mükemmel anlamlarında kullanılıyor, ancak bizim Türkçe sözlüklerde “gerçekte olmayan, gerçek olmayan, düşlemsel, hayali” anlamlarına yer verilmiş. Bu durum da kafa karışıklığı yaratıyor. Fantastik, fantazya, fantasma sözcüklerinin kullanımı her zaman başımıza dert olmuştur. Bir dönem “fantezi” sözcüğünü bozup onun yerine “fantazi müzik” diye bir müzik türü bile uydurmuştuk. Gerçi kimi maç anlatıcılarının kullandığı bazı Türkçe ifadelere de anlam verebilmek mümkün değil: “Topa yükseklik kazandırdı, oyuna hareket getiriyor, ivme kazanan top hızlanıyor”. Spor spikerlerinin çoğu yabancı sözcük kullanmaya bayılırlar.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun Türk Dil Kurumu uzmanlarıyla işbirliği ile yayımladığı raporlarda, yayınlarda tespit edilen yabancı sözcüklerle ilgili en sık kullanımın spor alanında olduğu görülmüş. Start, antrenman, asist, defansif, deplasman, double double, dripling, egale, etap, fair play, finiş, flayboard, hoverboard, ofansif, play-off, pres, raunt, rebound, skorer, stoper, tüyo vb. Sırasıyla sinema-TV, ekonomi, müzik, fizik-kimya-matematik, bilişim, teknoloji, felsefe, tıp, ruh bilimi, moda, gıda alanlarında da Türkçe karşılıkları bulunmasına karşın, geniş bir yabancı sözcük kullanımı var.
Türkçe yaklaşık 13 yüzyıldır konuşulup yazıldığı geniş coğrafyaya bağlı olarak çok sayıda dille komşuluk etmiş, bu dillerle sözcük alışverişinde bulunmuş. Orta Asya’da birçok dille etkileşim kurulurken Anadolu’da Arapça ve Farsçanın etkisi çok fazla olmuş. Özellikle Tanzimat döneminde yönün Batı’ya çevrilmesiyle Doğu dillerinden alıntılar azalmış, Türkçenin Batı dilleriyle ilişkisi artmış. Askerlik, ekonomi, ticaret, denizcilik gibi alanlardaki yeniliklerin ülkeye getirilmesine bağlı olarak Batı dillerinden İspanyolca, Portekizce ve İtalyancadan alınan sözcükler dilimize de alınmış. Batılılaşma isteğine bağlı olarak dönemin gözde dili Fransızcanın Türkçe üzerindeki etkisi de giderek artmış. Önceleri Doğu ve daha sonra Batı dillerinden alınan sözcüklerin de bir bölümü dilden düşerken bir bölümü de Türkçeleşmiş. Dolayısıyla bu tür sözcükler artık “yabancı” sözcükler olarak değerlendirilmiyor.
Dünyadaki gelişmelere koşut olarak bir zamanların gözde dili Fransızca yerini İngilizceye bırakırken Türkçe de İngilizceden uzak kalamamış. İletişim araçlarında saptanan yabancı sözcüklerin çoğunluğu Fransızca kökenli. Bunlar çoğunlukla Türkçe yazılış ve söyleyiş özellikleri kazanmışken İngilizce sözcükler daha çok özgün biçimleriyle yazılıp telaffuz ediliyor. Yakın dönemde İngilizceden tamlama hâlinde alınan kimi sözlerin daha önce Fransızcadan alınmış parçalarla birlikte ikili yazılış ve okunuşa neden olduğu da görülmekte: “cast direktörü”, “back vokal” vb. Fransızcanın bu etkisi, kimi İngilizce sözlerin Fransızca söylenişiyle kullanılmasında da (lokasyon vb.) görülüyor. Oysa Türkçede Fransızca telaffuzla yer bulmuş kimi sözlerin İngilizce söyleyişle de kullanılmasına daha çok rastlanmıştır: club (kulüp-klap), direct (direkt-dayrekt), double double (duble-dabıl dabıl), top model (model-madıl). Aynı işleyişe bağlı olarak Türkçe yazılış özellikleri kazmış “faks, direkt, şov, şef” gibi bazı sözcüklerin İngilizce özgün biçimleriyle yazıldığı da göze çarpıyor.
TV program türleri olarak bakıldığında ise en çok yabancı sözcük kullanımının reklam kuşaklarında olduğu saptanmış. Reklam metinlerinde genel olarak Türkçeye uyum sağlamış olan yabancı kökenli sözcükler veya yabancı dilden doğrudan alınan sözcüklerin kullanımı tercih ediliyor. Son yıllarda “melezlemeler” dediğimiz (ceptocep, mycep, cepflash, cepshop, cepfree vb.) yabancı sözcükler ya da eklerin, Türkçenin ögeleriyle birleştirilmesinden oluşturulmuş sözlere daha sık rastlıyoruz.
Reklam dilinde yer verilen yabancı sözcükler genelde duygusal bir etki oluşturmak için kullanılır. Bu sözcüklerin daha parlak ve çarpıcı bir etkisi olduğu düşünülür. Hedef kitle için kullanılan yabancı sözcüklerin gerçek sözlük anlamlarının bir önemi yoktur. Önemli olan, müşterinin düş dünyasını harekete geçirmektir. Reklam dilinde ürün için kullanılan yabancı sözcüklerin bir modernlik imgesi veya sözde bilimsellik havası yaratması amaçlanır. Günümüzde Amerikan kültüründen beslenen iletişim stratejileri, sürekli olarak modernliği ve üstün teknolojiyi takip etmeyi pompalamaktadır. Bu nedenle “ultra, süper, mega, ekstra” gibi üstünlük belirten sözcükler, Türkçe söz varlığında hemen yerlerini almıştır.
Dilbilimci Prof. Dr. Doğan Aksan, “Bir dilin söz varlığı, o dilin tarihine geniş ölçüde ışık tutmakta, yüzyıllar boyunca ortaya çıkan, ses, biçim, söz dizimi ve anlam değişikliklerini yansıtmakta, hangi dillerin etkisiyle, ne tür değişimlerin gerçekleştiğini göstermektedir” demişti. Bu bakımdan yabancı sözcüklerin söz varlığında bulunması doğaldır. Toplumların söz varlıklarında, “toplumlar arasındaki kültür, siyaset, sanat ve ticaret ilişkileri” gibi kavramlar etkili olmaktadır. Elbette diller birbirleriyle etkileşir ve sözcük alışverişinde bulunurlar. Ancak kendi dillerinde o yabancı sözcüğün karşılığı varsa ve halkın dilinde o sözcük tutunmuşsa, yabancı dilde olan sözcüğü kullanmak abestir. Hele hele günümüzde, yabancı bir sözcükle Türkçe karşılığının aynı anda kullanılabildiğini görüyoruz; bu da anlatım bozukluğuna yol açıyor, özellikle birden fazla karşılığı olan yabancı ifadelerin kullanımı anlatım kısırlığına neden oluyor. Oysa Türkçe, yeryüzünün en zengin anlatım olanaklarına sahip dilleri arasında. “Ultra nemlendirici kremler”, “ultra comfort” iç çamaşırları, “ultra yumuşak” diş fırçaları, “ultra sıkı” cam bezleri, “ultra güçlü” çamaşır suları almak için marketlere hücum ederken bir yandan da Türkçeye hak ettiği özeni gösterelim.
Radyo ve TV kanallarından…
• Hayatım full karbonhidrat, full karbonhidrat. Ne gerek var?
• Ben full Türkçe çaktım biliyorsun.
• Benim fake hesabım hiçbir yerde yok.
• Bence boyfirend ceketler…
• Şu an şok hepimiz.
• Defansif anlamda doğru işleri yapmak, o kompaktlık anlamında doğru işler yapmak…
• Introduction , giriş yani.
• … fırın tepsisine transfer ediyorum.
• Garlic olsun, taze krema olsun…
• Arabayı fulleyiver.
• Buraya palyatif bir çözüm bulacaklar.
• Oversize ceket sponsorun mu var?
• Hadise bugün çok fena. On fire.
• O bölgeyi intensif hâle getirdiğimiz zaman…