Kasım
sayımız çıktı

Yasak dinlemeyen ‘hürriyet’ kitleleri ateşleyen ‘özgürlük’

2. ABDÜLHAMİD DÖNEMİNDEN 12 EYLÜL REJİMİNE KELİMELER

“Hürriyet”, imparatorluğun çeşitli parçalarının anavatandan ayrılmasını ima eden olumsuz bir anlam taşımaktaydı ve 2. Abdülhamid döneminde başka birçok kelimeyle birlikte yasaklandı. “Özgürlük” kelimesi de TRT Genel Müdürlüğü’nün 1985’teki genelgesiyle “reklamlarda bile kullanılmaması” notuyla yasaklanan 203 sözcükten biri oldu.

Günümüzde kullanılan “özgür” kelimesi, 1935 basımı Osmanlıcadan Türkçeye Kılavuzu’nda yer alma­sına rağmen o devirden itibaren uzun zaman rağbet görmedi. 1960’lardan itibaren Varlık dergisi, Nurullah Ataç ve Garip akımı içinde kullanılmış, ama konuşma dilinde yaygınlık kazanmamıştı. 1970’lerdeyse “özgür” kelimesi hâkim politik güç tarafından ağır biçimde eleştirilmekteydi. Eleşti­riler, sözcüğün yapısının gramer bakımından bozuk olduğu iddi­asına dayanıyordu. “Öz” ve “gür” sözcüklerinin birleştirilmesiyle türetilen kelime, onlara göre “özü gür” olarak türetilmeliydi. Bu dö­nemde eleştirilerin odak noktası aslında kelime değil, onu kullan­mayı seçen zümreydi; çünkü bu kelimeyi sahiplenen ama dar bir çevreye hitap eden 1960’lardaki bir avuç edebiyatçının yerini, 1970’lerde kale­miyle kitleleri ye­rinden oynatacak güçte gazeteci ve akademisyenler almıştı: Abdi İpek­çi, Uğur Mumcu ve Server Tanilli…

resim_2024-08-26_014019073
Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nce, Nâmık Kemal ve Ziyâ Bey tarafından Mustafa Fâzıl Paşa’nın desteğiyle Londra’da çıkarılan Türkçe gazetenin ilk sayısı (29 Haziran 1868).

İşte tam o dö­nemde “özgür(­lük)”, “Türkçenin yapı ve işleyişine ters düşen zorla­ma bir kelime” olduğu gerekçe­siyle TRT Genel Müdürlüğü’nün 14.02.1985’teki genelgesinde “rek­lamlarda bile kullanılmaması” no­tuyla yasaklanan 203 sözcükten biri oldu. Genelgeye göre “özgür” yerine “hür”, “serbest”; “özgürlük” yerine “hürriyet”, serbestlik” kullanılacaktı. Listeyi hazırlayan­ların aklına, Arapça “ḥurrīya”dan evrimleşen “hürriyet”in ve Farsça kökenli “serbestlik”in de Osman­lı Türkçesinde türetilen yapay sözcükler olduğu gelmemişti. Zira Dil Devrimi karşıtlarının en hafif tabirle “uydurma” diyerek âdeta lanetledikleri yeni sözcük türet­me (neolojizm) Türkçenin her döneminde, dolayısıyla Osmanlı Türkçesinde de vardı.

Aslında “hürriyet”, Tanpınar’ın sözleriyle (19. Asır Türk Edebiyatı) “bize Sadık Rıfat Paşa’nın verdiği bir kelime”. Sadık Rıfat Paşa bu sözcüğü türeten kişi değil ama, sefirliği dönemindeki (1837-1839) Viyana izlenimlerini konu alan bir yazısında (Evropa’nın Ahvaline Dair Risale), bunu Fransızca “li­berté” karşılığında kullanıp keli­menin yaygınlaşmasını sağlamış. Politik anlamda özgürlük kavramı için “hürriyet”ten biraz daha eski (18. yüzyıl) başka bir kelime var: Farsça “serbest” ile Arapça “-iyet” ekinden Osmanlı dilinde türetilen “serbestiyet” (Ancak “serbesti­yet”in bu anlamla ömrü kısa sür­müştür. Bunun sebebi, öteden beri varolan “başı boşluk, pervasızlık, ölçüsüzlük” gibi olumsuz anlam­larının baskınlığıdır).

“Hürriyet” ise, kökenindeki “hür”ün “köle olmayan, soylu, şerefli” anlamlarıyla ilişkili ve sicili daha temiz bir sözcük olarak Osmanlı Türkçesine yerleşir. Namık Kemal, Londra’da çıkar­dıkları yayın organının adını “tefe’ülen (uğur sayarak) Hürriyet koyduklarını” söylerken, bu kav­ramı “Hürriyet Kasidesi” ile slogan hâline getirir. Ancak, Şerif Mar­din’in sözleriyle “Hürriyet, impa­ratorluğun muhtelif parçalarının anavatandan serbestçe ayrılması­nı ima eden olumsuz bir mana da taşımaktaydı” ve 2. Abdülhamid döneminde başka birçok kelimey­le birlikte yasaklandı.

Böylece bir asır içinde “hür­riyet” ve “özgürlük”ün yolları kesişmiş oldu. “Özgürlük”, 12 Eylül zihniyetince Solcuların tercih ettiği bir sözcük olarak; “hürriyet” de Aydınlanma Çağı fikirlerinin imparatorluğa sızmasını engelle­mek maksadıyla sansüre maruz bırakılmıştı. Abdülhamid dönemi sansürü de, 12 Eylül yasakları da, baskıcı rejimlerin istedikleri gibi bir sonuç elde edemediğini gösteriyor. Sözcükler yasak dinle­memiştir.