Cinsellik, tartışmalara yol açabilecek politik içerik, din, şiddet ve vahşet… Gerçek hayatta en kralları yaşansa da bu temalar beyazperdeye taşındığında nedense fazla geliyor, kaldırılamıyor. Belki de yöneticiler geniş kitlelere farklı düşünme yollarının açılmasını istemiyor. Sansüre maruz kalsa da sinema tarihine damga vurmuş filmler…
Sinema, tarihinin başından beri sansüre maruz kalmıştı. Sovyetler Birliği, Nazi Almanyası gibi totaliter rejimlerde bütün filmler sansür kurulundan geçer, “uygun” bulunmayan yerleri kesilerek gösterilir ya da toptan imha edilirdi. Tek kanallı dönemlerde bizde de TRT, sıkı bir sansür mekanizması olarak çalışmıştı. Çevrimiçi film/dizi izleme platformlarının çağında sansür oldukça zorlaşmış olsa da Türkiye’nin de dahil olduğu pek çok ülke bu platformlara dahi müdahale etmeye çalışıyor.
Sinemanın kitleler üzerinde gücü büyük olduğu için korkulan bir mecra olarak görülmesi doğal aslında. Ne de olsa dünyayı ve ülkeleri yönetenler hiçbir zaman düşünce özgürlüğünün yanında olmadı, olmayacaklar da… Kontrol edemedikleri durumlardan hiç hoşlanmıyor; filmlerin ulaşacağı izleyici kitlesini kontrol etmeleri mümkün olmadığı için de çözümü gösterilmek istenen şeyi sansürleyerek bulmaya çalışıyorlar. İşe yarıyor mu? Pek sayılmaz, hele internet ve enformasyon çağında… Sizin için sansüre maruz kalsa da sinema tarihine damga vurmuş filmlerden bir derleme yaptık.
BATTLESHIP POTEMKIN (Potemkin Zırhlısı) – 1925
Yönetmen: Sergei M. Eisenstein
Oyuncular: Alexandr Antonov, Vladimir Barskiy, Grigoriy Alexandrov
1905’te bir gemideki isyanı dramatize eden bu sessiz sinema klasiği, Marksist bir devrime yolaçabileceği korkusuyla zamanında Nazi Almanyası ve birçok başka ülkede yasaklanmıştı. Şimdi ise sinema okullarında ders olarak okutuluyor.
ALL QUIET ON THE WESTERN FRONT (Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok)-1930
Yönetmen: Lewis Milestone
Oyuncular: Lew Eyres, Louis Wolheim, John Wray
Savaşın dehşetini anlatan ilk filmlerden biri… 1. Dünya Savaşı sırasında öncephede yaşanan korkunç olayları gerçekçi bir bakışla anlatan, özellikle bir askerin yaşananlar karşısındaki hayalkırıklığına odaklanan film, 1930’lu ve 40’lı yıllarda Nazi Almanyası’nda Alman karşıtı bulunduğu için, Yeni Zelanda ve Avustralya’da ise savaş karşıtı olduğu için yasaklanmıştı.
A CLOCKWORK ORANGE (Otomatik Portakal) – 1971
Yönetmen: Stanley Kubrick
Oyuncular: Malcolm McDowell, Patrick Magee, Michael Bates
Anthony Burgess’in aynı adlı kitabından uyarlanan, Kubrick’in en unutulmaz sahnelerinin yer aldığı film, distopik bir gelecekte geçer. Karizmatik sosyopat kahramanımız Alex, hapsedilmiş toplumun şiddet yönelimlerini çözmek için tasarlanmış istikrah terapilerine maruz bırakılmıştır. Film, içerdiği yoğun şiddet ve tecavüz sahnelerinden dolayı İrlanda ve Singapur’un da dahil olduğu birçok ülkede 30 yıl boyunca yasaklıydı.
THE TEXAS CHAINSAW MASSACRE (Teksas Katliamı) – 1974
Yönetmen: Tobe Hooper
Oyuncular: Marilyn Burns, Edwin Neal, Allen Danziger
İki kardeş ve üç arkadaşları büyükbabalarının mezarını ziyaret etmeye giderken yolda insan yiyen psikopat bir ailenin şiddetine maruz kalırlar ve bu terörden sağ çıkmaya uğraşırlar. Tüm zamanların en iyi korku filmleri arasında sayılan, türün bu en başarılı örneği içerdiği yoğun şiddet ve vahşet yüzünden uzun yıllar İskandinav ülkeleri, Almanya ve Singapur’da yasaklıydı, birçok yerde de sansürlenmiş haliyle gösterildi.
LAST TANGO IN PARIS (Paris’te Son Tango) – 1972
Yönetmen: Bernardo Bertolucci
Oyuncular: Marlon Brando, Maria Schneider, Maria Michi
Bertolucci’nin bu unutulmaz filmi, cinsellik içeren sahneleri yüzünden yıllar boyu Güney Kore, Portekiz, Singapur, İtalya, Singapur gibi ülkelerde yasaklıydı. Amerikalı bir adamla Fransız bir kadının ilişkisine odaklanan, tüm zamanların en erotik ve özgürleştirici filmlerinden biri sayılan “Son Tango” Britanya’da da ancak cinsel içerikli sahneler kısaltılıp yeniden montajlanınca gösterilebilmişti.
SALO OR THE 120 DAYS OF SODOM (Salo ya da Sodom’un 120 Günü) – 1975
Yönetmen: Pier Paolo Pasolini
Oyuncular: Paolo Bonacelli, Giorgio Cataldi, Umberto Paolo Quintavalle
Pasolini’nin aşırı cinsellik ve şiddet içeren filmi, 1975’te ilk kez yayımlandığında birçok ülkede yasaklandı. O kadar ki, hiç sansürlenmemiş orijinal versiyonu Britanya’da ancak 2000’de gösterime girebildi.
APOCALYPSE NOW (Kıyamet) – 1979
Yönetmen: Francis Ford Coppola
Oyuncular: Martin Sheen, Marlon Brando, Robert Duvall
“Kıyamet”in savaş karşıtı mı yoksa savaş yanlısı mı olduğu hep tartışılagelmiştir. Vietnam üzerine yapılmış en iyi film ve tüm zamanların en iyi filmlerinden biri olarak görülür. Güney Kore’de savaş karşıtı bulunarak yasaklanmıştı.
HAIL MARY (Bakire Meryem) – 1985
Yönetmen: Jean-Luc Godard
Oyuncular: Myriem Roussel, Thierry Rode, Philippe Lacoste
Cinsel ilişkiye girmeden hamile kalan bir ergenin yakınındaki ve uzağındaki insanları farklı biçimlerde etkilemesini anlatan film, dine hakaret ettiği algısı ve açık cinsellik barındıran sahneleriyle tam bir sansür malzemesi. Meryem Ana’nın bakire doğum yapması temasını güncele taşıyan “Hail Mary”, Brezilya ve Arjantin’de çıkar çıkmaz yasaklandı. Papa 2. John Paul filmin inananların duygularını zedelediğini söyledi ve birçok gösterim dindarların protestolarına maruz kaldı. Fakat özellikle sinematografisiyle çok beğeni kazanan, sinema tarihine damga vurmuş filmlerden biri olarak anılmaya devam etti.
THE LAST TEMPTATION OF CHRIST (Günaha Son Çağrı) – 1988
Yönetmen: Martin Scorsese
Oyuncular: Willem Dafoe, Harvey Keitel, Barbara Hershey
Ünlü Yunan yazar Nikos Kazancakis’in romanından uyarlanan, İsa’nın yaşamı ve yolculuğunu anlatan filmin içeriği sebebiyle tartışma yaratması çok doğal. Burada cinsel zaafları da içeren dünyevi tutkulara vurgu yapıldığı için işler iyice çığrından çıkıyor. Film, İncil’in öyküsünü birebir anlatmadığının altını bir açıklamayla çizmesine rağmen, çıkar çıkmaz İsrail’de yasaklandı; Singapur’da ise gösterilmesine izin yok.
BROKEBACK MOUNTAIN (Brokeback Dağı) – 2005
Yönetmen: Ang Lee
Oyuncular: Jake Gyllenhaal, Heath Ledgers, Michelle Williams
İki kovboy arasındaki gizli eşcinsel ilişkiyi konu edinen film, en çok en iyi film ve en iyi yönetmen ödülünü kazanan film olarak Oscar’ı “Crash”e kaptırınca Hollywood homofobik olmasıyla ilgili çok laf yedi. Romantik ve cinsel, karmaşık bir eşcinsel ilişkiyi işleyen Brokeback Dağı birçok Ortadoğu ülkesinde ve Çin’de yasaklandı.
PERSEPOLIS (Persepolis) – 2007
Yönetmen: Vincent Paronnaud, Marjane Satrapi
Oyuncular: Chiara Mastroianni, Catherine Deneuve, Gena Rowlands
İran Devrimi sırasında büyüyen bir genç kızın hikayesini anlatan film, Satrapi’nin aynı adlı otobiyografik çizgiromanından uyarlama. Bir takım mollaların filmin İslâm’a ve İran’a hakaret ettiğini söylemesinin ardından önce Lübnan’da yasaklanan film sonra entelektüel ve politik çevrelerin çabalarıyla gösterime girdi ve uluslararası başarı kazandı. İran hükümeti ise filme sansür uygulamaya ve onu çeşitli festivallerden çekmek için çalışmaya devam etti.
THE SIMPSONS MOVIE (Simpsonlar: Sinema Filmi) – 2007
Yönetmen: David Silverman
Oyuncular: Dan Castellaneta, Julie Kavner, Nancy Cartwright
Tüm zamanların en meşhur çizgifilminin uzun metraj filminde Homer kasabanın suyunu kirlettikten sonra ailenin başına gelenler anlatılır. Film dünyanın en saçma yasaklanma hikayesine sahip: Kırmızı ve sarı renk kullanımının isyancı grupları teşvik edeceği düşünülerek film Burma’da yasaklanmış.
Türkiye’nin sinemadan çektiği (!)
Türkiye, sansür kurullarının çalışkanlığıyla öne çıkıyor! Gerçi zaman zaman yazarının-yönetmeninin ismine bakıp izlemeden yasakladıkları filmler de olmuş ama, genel olarak oldukça aktif çalışan bir yapı olduğu söylenebilir. “En yaratıcı gerekçeler”le yasaklanan Türk filmleri…
Mürebbiye – 1919
Hüseyin Rahmi’nin aynı adlı eserinden Ahmet Fehim tarafından sinemaya uyarlanan film, çapkın bir Osmanlı beyefendisi ile konağındaki Fransız mürebbiyenin aşkını anlatıyordu. İşgal günleriydi. Bütün konak ahalisini baştan çıkaran Fransız mürebbiyenin nezdinde bütün Fransızların küçük düşürüldüğünü düşünen bir Fransız general tarafından Anadolu’da gösterimi yasaklanan film, Türk sinemasında kayda geçen ilk sansür vakasıydı.
Âşık Veysel’in Hayatı – 1952
Metin Erksan, kariyeri boyunca yasaklarla uğraşıp durmuştu. Âşık Veysel’in hayatını anlattığı ilk filminden başlayarak… Film, Anadolu topraklarındaki ekinleri çok kısa boylu, cılız gösterdiği gerekçesiyle yasaklanmıştı.
Yılanların Öcü – 1962
“Âşık Veysel’in Hayatı”ndan sansüre antrenmanlı olan Metin Erksan, bu sefer sansür mekanizmasını ifşa etmek için hazırlıklı çıkmıştı yola. Fakir Baykurt’un aynı isimli eseri, Yunus Nadi Ödülü’nü almış, Cumhuriyet’te tefrika edilmiş, bu yüzden gazete hakkında soruşturma açılmıştı. Soruşturma takipsizlikle sonuçlansa da Baykurt’un “Türk çocuklarına öğretmenlik yapamayacağına” karar verilmiş, Baykurt görevinden uzaklaştırılmıştı. Daha sonra Devlet Tiyatroları’nda sahnelenmek istenen bir versiyonu yine tartışma yaratmış, provalar durdurulmuştu. Erksan, filmin Sansür Kurulu’ndan geçemeyeceğini tahmin ediyordu. Bu yüzden doğrudan dönemin cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’e gitmişti. Gürsel filmi çok beğenmiş, sansürlemek isteyenlere “Ne münasebet, kim bu serseriler” diyerek esip gürlemişti. Telefon açtığı genel sekreter “Paşam ben filmi izlemedim” demiş, buna rağmen filmin gösterimine izin çıkmayınca bu sefer filmin Meclis’te gösterilmesi, kararı milletvekillerinin vermesi konuşulmuştu. Bürokratlar artık bu raddeye gelen durumu kimseye anlatamaz hale gelip filme izin vermişlerdi. Bu sefer de filmin gösterildiği salonlara saldırılar başlamıştı. Ankara’daki gala gecesinde sahneye şişeler fırlatılmış, oyuncuların yolunu kesen kalabalık, üzerlerine kırmızı mürekkep atmıştı. Film bütün bunlara rağmen klasikler arasında yer aldı.
Susuz Yaz – 1963
Metin Erksan, bir yıl sonra bu sefer “filmdeki kadın ölen kocasının erkek kardeşiyle evlenerek Türkleri kötü gösteriyor” denilerek sansürlenen “Susuz Yaz” yüzünden bürokratlarla karşı karşıya geldi. Filmin Uluslararası Berlin Film Festivali’ne gitmesi de engellenmeye çalışıldı. Ancak festivalin en büyük ödülü Altın Ayı’yı kazanmasının önüne kimse geçemedi.
Şafak Bekçileri – 1963
Türkiye’de filmlerin sansürlenme gerekçeleri ayrı bir film konusu olabilir. Göksel Arsoy’un bir pilotu canlandırdığı filmde üzerinde üniforma varken sevgilisini öpmesinin Türk Ordusu’nun bir mensubuna yakışmadığının söylenmesi ve uçağının düşmesi üzerine “Türk Ordusu’nun uçakları asla düşmez” denilerek filmin sansüre yakalanması gibi…
Umut – 1970
Yılmaz Güney’in yoksul bir faytoncunun öyküsünü konu alan filmi, “giysiler aracılığıyla yoksulluk propagandası” yaptığı, zengin-fakir ayrımını körüklediği gerekçeleriyle yasaklandı. Ayrıca “güneş doğarken kılınan sabah namazı” sahnesi de sansür kurulunu rahatsız etti. “Umut”, 1971’de Danıştay kararıyla şartlı olarak gösterildi.
Bereketli Topraklar Üstünde – 1980
Erden Kıral’ın Orhan Kemal’in aynı adlı eserinden çektiği film bittikten sonra sıkıyönetim tarafından yasaklandı. 1981’de “En iyi Avrupa Filmi” seçilen yapımın Türkiye’de gösterime girmesi için aradan 28 yıl geçmesi gerekecekti. Film, Çukurova’da yaşayan işçi ve ırgatların yaşam mücadelesini anlatıyordu.
Büyük Adam, Küçük Aşk – 2001
Handan İpekçi’nin pek çok ödül kazanan filmi “Büyük Adam Küçük Aşk”, Emniyet’in “polisler kötü gösteriliyor” gerekçesiyle yaptığı başvuru üzerine sansüre takıldı ve eser işletme belgesi iptal edildi. Danıştay kararının ardından gösterilebilen film, emekli bir yargıç ile ailesi bir polis operasyonunda öldürülen küçük bir Kürt kızı arasındaki dostluğu anlatıyordu.