Parlak askerî kariyerinden sonra, politikada da usta hamleler yapan Oliver Cromwell, 1653’ten ölümüne kadar 5 sene ülkeyi kral gibi yönetti. İlk defa tüm Britanya Adaları’nı üniter bir yapıyla İngiltere Cumhuriyeti’ne bağlayan Cromwell, ölümünden sonra kuvvetlenen kraliyet taraftarlarınca aşağılanacak ve “baş”ına gelmedik kalmayacaktı.
Aşağı yukarı 40’lı yaşlarına kadar Avam Kamarası’nda yaptığı birkaç etkisiz konuşma dışında pek göze batmayan Oliver Cromwell’in (1599-1658) kaderi, İngiliz İçsavaşı’nın (1642) başlaması ve ardından “Yeni Ordu”nun kurulmasıyla (1645-1660) değişecekti.
Kral 1. Charles, parlamentoyu feshederek sürdürdüğü 11 senelik dönemden sonra paranın tükenmesi nedeniyle vekilleri tekrar toplamış (1640) ve buradaki soylulardan maddi destek ummuştu. İşler kızışınca 1642’de parlamento ve kraliyet bu defa “sahada” karşı karşıya geldi. Aralarındaki ilk muharebe olan Edgehill Muharebesi’ne Cromwell de yerel milis güçlerini toplayarak parlamentonun tarafında katıldı.
Askerî kariyeri bu şekilde başlayan Cromwell, daha sonra “Yeni Ordu”yla katıldığı muharebelerdeki başarılarıyla yükseldi; kral karşıtları arasındaki en önemli liderlerden biri oldu. 1649’da “Commonwealth of England”ın yani cumhuriyetin (o dönemin İngiltere’sinde Latincedeki res publica’nın karşılığı olarak “commonwealth” kullanılmaktaydı) ilan edilmesiyle kralın tüm yetkileri meclisin elinde toplandı.
İlk meclis oturumuna Cromwell’in yönetiminde başladı. Cromwell usta bir siyasetçi de olduğunu, parlamentaristlerin başkomutanı ve “Yeni Ordu”nun generali Thomas Farifax’in kral tarafından “göstermelik mahkeme”yle yargılanmasına karşı çıktığında gösterecekti. O güne kadar üstün askerî başarılarıyla hareketin doğal lideri olan Fairfax, kralın idam fermanını imzalamadı ve İskoçya’daki isyanın bastırılması görevini kabul etmeyerek geri çekildi. Bunun üzerine Cromwell 1650’de diğer adayların arasından sıyrıldı ve başkomutan olarak onun yerine geçti. Ülkeyi artık eski Avam Kamarası’nın devamı niteliğindeki meclis ve “devlet konseyi” adı verilen kurul yönetiyordu. Cromwell, meclisin önemli konularda uzlaşamadığını ve bir anayasa oluşturmak üzere gerekli reformları yapamadığını görünce, orduyu yöneten “Subaylar Konseyi”yle beraber sürece müdahale etti ve 20 Nisan 1653’te meclisi dağıttı. Yeni kurulan meclisle yeni bir anayasayı yürürlüğe sokarken, kendisi de “Koruyucu Lord” (Lord Protector) olarak atandı.
Neredeyse eskiden kralın sahip olduğu gücü ele geçiren Cromwell, bu dönemde rakipleri Hollanda Cumhuriyeti ve İspanya İmparatorluğu’na karşı başarılı savaşlar verdi. 1658’de ölümünün ardından yerine geçen oğlu Robert, ülkenin 10 bölgeye ayrıldığı ve her bölgenin bir general tarafından yönetildiği bu dönemde “Koruyucu Lord”luktan feragat etti. 1649’ta idam edilmiş olan Kral 1. Charles’ın oğlu 2. Charles, 1660’da sürgünden dönerek tahta geçti. Kraliyet restore edilmiş olmasına rağmen Cromwell’in siyasi mirası, 1688’de parlamentonun krala karşı üstünlüğünü perçinlediği devrimin yolunu açacaktı.
1-Ünlü devlet adamı Thomas Cromwell’in akrabasıydı
Oliver Cromwell’in ailesi aristokrat olmasa da “toprak sahibi seçkinler” sınıfındandı ve bunu da “sıradan halk”tan gelen büyük akrabası Thomas Cromwell’e borçluydu. Thomas Cromwell, devlet kademelerinde yükselerek Kral 8. Henry’nin en güvendiği devlet adamı ve “başvekil” olmuştu. 8. Henry, Protestanlık’a geçerek İngiltere’deki kiliseyi Papalık’tan koparmış, tüm kilise/manastır mülklerini bir yasayla satışa çıkarmıştı. Thomas Cromwell’in ailesi de bunları alarak hayli zenginleşmişti. Thomas’ın kız kardeşi yani Oliver’in büyükannesi Katherine de onlardan birisiydi. Katherine Cromwell’le Morgan Williams’ın çocukları babalarının soyadları yerine dayılarını anmak üzere Cromwell soyadını (“Williams alias Cromwell” şeklinde) kullanmaya başladılar ve onların çocukları da bunu devam ettirdi.
2-Cromwell’i başarıya götüren unsurlardan biri de içerisinde bulunduğu dinî yapılanmaydı
İngiltere İçsavaşı’nda (1642-1651) kralcılar ile parlamentaristler arasında olduğu kadar, zaman zaman taraf değiştiren dinî gruplar arasında da rekabet mevcuttu. Protestanlık, artık İngiliz millî kimliğinin en temel parçalarından biri olmuştu. Ancak kralın başında olduğu Anglikan Kilisesi’nin tüm Britanya’da Katolik Kilisesi gibi merkezî bir yapı kurmaya çalışması, ne İngiltere’deki Püritenler ne de İskoçya’da kendi bağımsız kiliselerini isteyen Covenanterler tarafından hoş karşılanıyordu. İngiltere’de ise özellikle kader/özgür irade konusundaki teolojik ihtilaf, iki dinî hareket ortaya çıkarmıştı: Kral’ın desteklediği Arminiusçuluk ve parlamentaristler arasında yaygın olan Püritenlik.
Püriten harekete bağlı olan Cromwell, Londra ve Essex’teki diğer güçlü püriten ailelerle hem aile bağı kurmuş hem de bu yolla ittifaklar edinmişti. Cromwell’in de dahil olduğu Püritenler içindeki “Bağımsızlar” (Independents) hareketi, aynı zamanda “Yeni Ordu”daki en yaygın dinî hareketti. Cumhuriyet kurulduktan sonra, ülkenin siyasi hayatında “Bağımsızlar” söz sahibi oldu. 1660’ta ise krallık restore edildikten sonra Clarendon Yasası ve Test Kanunu ile tüm “Bağımsızlar”ın askerlik ve memuriyete girmeleri, Cambridge ve Oxford Üniversiteleri’nde okumaları yasaklandı. Bu nedenlerle “Bağımsız” Püritenler’in çoğu Kuzey Amerika’ya göç edecekti.
3-Tüm iç karışıklıklara rağmen cumhuriyetin topraklarını genişletti
İngiltere Krallığı, içsavaşlar sırasında taca bağlı olan İskoçya ve İrlanda Krallıkları’nı kaybetmişti. Britanya Adaları’ndaki bu kayıplar, Kral 1. Charles’ın büyük bir hezimetiydi ve sonunu getiren faktörlerinden biri oldu. Cumhuriyet ilan edildikten sonra (1649) Cromwell’in başkomutan olarak görev yaptığı dönemde İskoçya mağlup edildi; ardından da İrlanda’da kurulmuş olan Katolik Konfederasyonu’na karşı zafer kazanıldı (1653). Böylece tarihte ilk defa tüm Britanya Adaları üniter bir yapıyla İngiltere Cumhuriyeti’ne bağlanmış oldu. Cromwell “Koruyucu Lord” olduktan sonra ise ticaret alanında İngiltere’nin en büyük rakibi Hollanda Cumhuriyeti’ne karşı zafer kazandı (1654) ve bunun sonucunda deniz ticaretinde büyük avantajlar edinildi. İspanya ve Fransa arasında süren savaşta İngiltere, daimi düşmanı İspanya’nın karşısında yer aldı. Kendini İngiltere tahtının varisi olarak gören 2. Charles, 1656’da İspanya ile anlaşma yaptı ve kraliyetin İngiltere’de tekrar kurulması karşılığında Britanya’daki monarşist soylular İspanya’dan taraf oldular. Buna rağmen cumhuriyet başarılı oldu ve Cayman Adaları’nı ve Jamaika’yı İspanya yönetiminden alarak kendisine bağladı. Ayrıca Fransa da, İngiltere’nin savaşta kendisine desteği nedeniyle anakıtada bulunan Dunkirk’ü hediye etti. Tüm bunlar Cromwell’in ve “Yeni Ordu”nun başarısıydı.
Muhafazakar tarihçilerin Fetret Dönemi (Interregnum) dediği Cumhuriyet Dönemi’nde İngiltere, hem Britanya Adaları’nda birliği kurmuş hem de denizaşırı topraklarında düzeni sağlamıştı.
4-Mezarından çıkarılıp idam edilen adam!
Oliver Cromwell’in ölümüyle başa geçen, ancak görevinden feragat eden oğlundan sonra; İskoçya’ya monarşistleri bastırmak için gönderilmiş olan George Monck, bu defa 2. Charles’ı kral ilan etmek üzere Londra’ya geldi. Parlamentodaki milletvekilleriyle önceden anlaştıkları üzere, cumhuriyet döneminde yapılmış olan işlerle ilgili kişiler yargılanmayacaktı. Ancak yeni iktidarın geçmişle ve cumhuriyetle bir şekilde hesaplaşması lazımdı. Bunun için 1. Charles’ın idamının 12. yılında (1661), Oliver Cromwell ve onunla beraber vakti zamanında kralı öldürten Henry Ireton’la John Bradshaw’ın naaşları mezarlarından çıkarıldı; kalan kısımlar tekrar parçalandı. Cromwell’in kellesi 1684’e kadar 1. Charles’ın da idam edildiği Westminster Salonu’na konulduysa da sonradan ortadan kayboldu. Kafatası uzun süre sonra Wilkinson Ailesi’nin koleksiyonundan çıktı ve özgün olduğu tespit edildikten sonra ancak 1960’ta Cromwell’in mezun olduğu okul olan Cambridge-Sidney Sussex College’daki şapele gömülebildi.