Yayıncı Karabet Keşişyan tarafından 1908-1909’da çıkarılan Musavver Papağan (Resimli Papağan) adlı 4 sayfalık gazete, hem içerik hem teknik bakımdan Türkiye’de bir ilkti. Örneği ve ismi İtalya’dan alınan (Il Papagallo) bu ilk mizah gazetemiz, hem renkli taş baskısıyla hem de Batılı ülkelere karşı tutum alışıyla Türkler’in üstünlüğünü vurguluyordu.
Karabet Kitabevi’nin sahibi, yayıncı Karabet Keşişyan Efendi (1850-1911), 2. Abdülhamid döneminin en üretken ve şanslı yayıncısıydı. Türkçe ders kitapları da basan Ermeni asıllı Karabet Efendi, 19. yüzyıl sonu, 20. yüzyıl başlarında yayıncılığa damgasını vurmuş, Osmanlı matbuatına ciddi katkılar sunmuş, ödülleri ve nişanları bulunan bir isimdi.
İtalya-Bologna’da Il Papagallo, yani “Papağan” ismiyle çıkmakta olan mizah gazetesi Karabet Keşişyan’ın ilgisini çekti. Keşişyan adeta “İtalyanlar’ın Papağan isimli mizah gazeteleri var da bizim neden olmasın” diyerek aynı format, aynı boyutta, iç sayfada çift tam sayfa renkli taş baskı afiş örneğini bize uyarladı. İlk resimli mizah gazetemiz olacak yayının ismini de çok değiştirmeden Musavver Papağan (Resimli Papağan) koydu.
O dönem İtalya’sında usta mizahçı Augusto Grossi (1835- 1919) tarafından 1873-1915 arasında yayımlanan 4 sayfalık Il Papagallo -diğer Batı ülkelerinde de örnekleri görülen- Türkiye aleyhtarı ve Türkiye’yi küçük gören kimi renkli orta sayfa afişleri ile de dikkati çekiyordu. 1908’e gelene kadar, bizde renkli taş baskı bir mizah gazetesi yayımlanmamıştı. İtalyanlar’ın Türkiye aleyhindeki mizahi propagandasına karşı da herhangi bir yayın yoktu.
Kitapçı Karabet, İtalyanlar’ın gazetesini gördü ve hem yayıncılık hem de bir karşı propaganda amacıyla bunun birebir aynı formatta bir benzerini çıkarmak için başvurdu. “Şimdilik haftada bir, ilerde iki defa neşir edilmek üzere ‘mizaha müteallik resimleri havi’ Musavver Papağan isimli mizah gazetesi çıkarmak” amacıyla yaptığı başvuru hemen kabul edildi.
Muhammed Tatlısu, “Kitapçı Karabet Efendi’nin Osmanlı Matbuatına Katkıları Üzerine Bir Methal” adlı çalışmasında, onun 2. Abdülhamid’le olan yakın ilişkilerine şu şekilde değinir: “Karabet’in merkezle kurduğu ilişki, 2. Abdülhamid’in saltanatı dönemindeki dönüşüme paralel şekillendi. İmtiyazları sayesinde hızlı yayıncılık, ucuza kitap satma, gümrük vergisinden muaf tutulma, yayımlayacağı kitaplar için daha geniş bir alan bulma ve akranlarına göre daha hızlı yayın izni alma gibi faydalar görmüştü. Necib Âsım, Karabet’in Arakel’den daha çok kazanarak ‘matbaa-apartman’ sahibi olmasına atıf yaparken, doğrudan bu ilişkilenme biçimine işaret eder. Kaspar’ın yayımlamak istediği sözlüğün bir jurnal sonrası toplatılıp yakıldığını, aynı yazara ait Karabet basımı sözlüğe ise hiç dokunulmadığını aktarır.”
19 EYLÜL 1908
İstibdat nihayet sona erdi vatana hizmet için yürüyoruz
Karabet Keşişyan’ın hazırladığı Musavver Papağan’ın ilk sayısı 40 cm x 56 cm ölçülerindeydi ve 2. Meşrutiyet’in ilanından yaklaşık 2 ay sonra, 19 Eylül 1908 tarihinde piyasaya çıktı. Latin karakterleri ve eski harfli Türkçe ile üst ortada Papaghan ibaresi vardı; sağ üst köşesinde imtiyaz sahibi olarak Karabet, muharrir olarak da Hüseyin Hıfzı ismi yazılıydı. Derginin ilk sayısı, “Şimdilik haftada bir defa Cumartesi günü neşrolunur; vatan ve millete hadim siyasi-mizahi musavver gazetedir” lejandıyla çıktı. Bu lejandın üstünde Fransızca, “Journal politique et charivari illustré et coloré / Parait le Samedi” (Renkli ve resimli, abur-cuburdan bahseden siyasi gazete/Cumartesi’leri çıkar) ibaresi bulunuyordu.
Her sayısının ilk ve 4. son sayfasında Papağan ve Tuti isimli iki karakterin gündemi değerlendiren atışmaları ve sohbetleri resimsiz, sadece yazı olarak yer aldı. İç sayfaya denk gelen 2. ve 3. sayfalarda ise renkli taşbaskı bir karikatür bulunuyordu. O güne kadar basında, renkli, tam sayfa, böylesine ilgi çekici bir baskıyla karikatür yayımlanmamıştı; bu bir ilkti. Bu renkli taş baskılarda, İtalyan propagandasına ve diğer dünya milletlerine karşı Türkiye’nin üstünlüğünü vurgulayan mizahi propaganda karükatürleri yer aldı. Sayfaların sağ alt köşesinde Türkçe, sol alt köşesinde ise Fransızca altyazılar ile karikatürün konusu özetlendi.
İlk sayının girişinde yer alan “İfade” başlıklı bölümde, derginin çıkışının 2. Meşrutiyet’in özgürlük atmosferinden kaynaklandığına dair şu ifadeler yer aldı: “Bir çok senelerdir matbuatın duçar olduğu müsaib istibdaddan ses çıkarmaya cesaret edemeyen papağanımız ile tutimiz, vatanın-milletin nail olduğu hürriyetten müştereken vatana hizmet uğrunda çıkmayı vazife ve temenni eyler.” 4. ve son sayfada ise çeşitli gazetelerden ilginç haber örnekleri ile ilanlar vardı.
İlk sayıda, at sırtında elinde Türk bayrağıyla gururla yürüyen bir Türk askeri çizilmişti; İtalyan askeri onu alkışlıyor, bir İngiliz atın ipini tutuyor, Avusturya ve Fransız askerleri de süvarinin ilerleyişini takip ediyordu.
28 EYLÜL 1908 / 12 EKİM 1908
Jöntürkler mücadeleye hazır kim isterse buyursun gelsin
Gazetenin 28 Eylül 1908 tarihli 2. sayısında, Kânûn-ı Esâsî yazısının yanında, bir elinde kalem bir elinde kılıç, arkasında Türk askerleriyle dünyanın diğer güçlü ülkelerine karşı dimdik ayakta duran bir kadın çizimi yer aldı. Çizimin altında da Fransızca ve Türkçe “Yaşasın Kânûn-ı Esâsî / Entrikalara ve zorluklara rağmen, geri adım atmayacağım” yazıyordu.
12 Ekim 1908 tarihli 4. sayıda ise “Jöntürk Sirki” başlığı altında, ortada poz veren bir Türk güreşçi ve karşısında teredddüt içerisinde diğer dünya ülkelerinin temsilcileri resmedilmişti. Alttaki ibare ise şöyleydi: “O güreşmeye hazır; kim isterse buyursun.”
17 ARALIK 1908
Yaşa-varol hür Türkiye: İyd-i millî kutlu olsun!
Gazetenin 14 Aralık 1908 tarihli 13. sayısından sonra, numarasız bir özel sayı piyasaya çıktı. 23 Temmuz 1908’de 2. Meşrutiyet’in ilanından hemen sonra, aynı yılın Kasım-Aralık aylarında milletvekili seçimi yapılmış; İttihat ve Terakki çoğunluğu sağlamış; 17 Aralık 1908’de 3. Meclis-i Mebusan açılmıştı. Musavver Papağan’ın bu özel sayısında, ilk sayfada Meclis’in açılışı kutlanıyordu: “Papağan el cümle Osmanlı vatandaşlarının bugünkü iyd-i millîsini tebrik eder.” Orta sayfa ise ilk olarak siyah-beyaz tasarlanmıştı. Altyazıda, “Yaşasın hür Türkiye” ibaresi bulunuyor, bir kadın elinde Türk bayrağı taşıyor ve meşrutiyetin uhdeleri (hürriyet, eşitlik ve adalet) Türk bayrağının çevresinde hareleniyordu.
9 OCAK 1909
Damat Bey pek kibar bir zattır, Osmanî-Mecidî rütbelerine de haiz!
Hamza Altın, “Osmanlı Hiciv Matbuatında Ermenilerin Oynadığı Role Dair Örnekler” makalesinde, “Musavver Papağan gazetesinde geleneksel muhavere (diyalog) usulüne yer verilmekte, tahmin edildiği üzere güncel meseleler üzerine konuşulmaktaydı. Konuşanlardan biri Papağan, diğeri ise Tuti idi” diye yazarak gazetenin 9 Ocak 1909 tarihli 17. sayısından şu örneği paylaşır:
“Tuti- Merhaba Papağan.
Papağan- Merhaba Tuti! Elhamdülillah bayramı güzel güzel geçirdik.
Tuti- Çok şükür hamdolsun; Allah cümlemizi kemal-i ayetle nice bayramlara yetiştirsin. Papağan- Âmin.
Tuti- Papağan, bugünlerde hiç rahatım yok.
Papağan- Niçin?
Tuti- Damat Bey’den.
Papağan- Damat Bey edip, kibar, salih bir zattır. Ondan şikayet etmemelisin.
Tuti- Hakikaten öyledir. Bununla beraber azıcık da hodbindir.
Papağan- Ne yapalım canım. Her güzelin bir kusuru var.
Tuti- Azıcık da gevezedir.
Papağan- Öyle ise Damat Bey Geveze gazetesini çokça mütalaa ediyor.
Tuti- Yok, Geveze gazetesine iftira etmeyiniz. Zira Damat Bey 10 para verip de gazete alanlardan değildir.
Papağan- Peki… Damat Bey seni neden rahatsız ediyor?
Tuti- Canım gazetelerde bazı erbab-ı hamiyetin “müsavat” namına rütbe nişanlarını iade ettikleri yazılıyor.
Papağan- Bundan sizin Damat Bey’e ne oluyor?
Tuti- Damat Bey’e ne olacak; kendisi mutmain üçüncü, dördüncü rütbelerden Osmanî ve Mecidî rütbelerine haiz…
Konuşmanın devamında 2. Abdülhamid devrinde çok ehemmiyeti olan nişanlardan bahsedilmeye devam edilmekteydi. Önceki devirde aşçılara, seyislere, uşaklara dahi nişan verildiğinden bu durumun istismar edildiğinden dem vurulmaktaydı.”
22 ŞUBAT 1909
Yunanistan’a Türk çelmesi
Türkiye-Yunanistan münakaşası 23. sayının orta sayfalarındaydı. Duvarda Girit adasının haritası olan bir odada, bir Türk vatandaş, elinde Yunanistan bayrağı olan kişiye bir fiske atıp onu sandalyesinden düşürmüş. Diğer devletlerin temsilcileri de kapıdan ve pencereden bu âna şahit oluyor. Çizimin altında şöyle yazıyor: “Bu çöreği yemek için pek fena bir zaman intihab ettiniz (seçtiniz).”
10 MAYIS 1909
İlk hürriyet padişahı 5. Mehmed ve kafeste götürülen 2. Abdülhamid
Eyüpte’ki kılıç alayı (5. Mehmed’in taç giyme töreni) 10 Mayıs 1909 tarihindeydi. Padişah, Dolmabahçe Sarayı önünden Söğütlü yatına bindi ve Haliç üzerinden Eyüp’e gitti. Musavver Papağan, aynı gün çıkan 32. sayısında bu hadiseye kayıttsız kalmamış, padişahın cülusunu ilk sayfasından şu ifadelerle tebrik etmişti: “Mesud Osmanlılar’ın ilk hürriyet padişahı Sultan Mehmed Han Hâmis Hazretleri.”
Bu özel günde çıkan gazetenin orta sayfası da çarpıcıydı: 2. Abdülhamid bir küçük kafes içinde hapsedilmiş ve “hürriyet kahramanı” askerlerle Selanik’e doğru götürülüyor, diğer ülke liderleri de bu yolculuğu izliyor. Alman lider ise elinde mendil, ağlıyor.
23 TEMMUZ 1909
Meşrutiyetin 1.yıldönümü
Gazetenin 39. ve son sayısı 2. Meşrutiyet’in ilanının 1. yıldönümüne denk getirilmişti. 23 Temmuz 1909 tarihli derginin ilk sayfasında “Yaşasın hür padişahımız, yaşasın meşrutiyet” manşeti var. Orta sayfada ise çok detaylı bir 2. Meşrutiyet çizimi bulunuyor: “Yaşasın Sultan Mehmed Han” yazılı taklar kurulmuş; Midhat Paşa ve Nâmık Kemal unutulmamış; çocuklar kızlı-erkekli İttihat Terakki askerlerinin geçişini selamlıyor. Altyazı ise şöyle: “Meşrutiyet-i Osmaniye’nin ilk sene-i devriyesi hatırasına.”