Avrupa ve Avrupa kıtası ülkeleri için de bir tarihî merkez olan Paris, Türkiye ve Türkler için de her zaman belirleyici bir konumdaydı. Türkiye Cumhuriyeti’nin büyükelçilik binası da gerek tarihi gerekse içindeki eşsiz eşyaları-koleksiyonlarıyla sadece siyasi değil aynı zamanda kültürel bir merkez. Büyükelçi Demirer’den, ikili ilişkilerin kısa tarihi.
Sayın Büyükelçi, göreviniz hayırlı olsun, başarılar diliyorum. Daha önce hangi diplomatik görevlerde bulunmuştunuz?
Teşekkür ederim. Pek çok yurtdışı temsilciliğimiz ile merkezde değişik birimlerde farklı düzeylerde çalıştım. Strazburg’da başkonsolos, Irak ve Suudi Arabistan’da büyükelçi olarak görev yaptım. Paris’e atanmadan önce Türkiye’nin Slovakya nezdindeki büyükelçiliğini deruhte ediyordum.
Öncelikle, bu müstesna büyükelçilik binasının tarihinden bahseder misiniz?
Hâlen ikametgâh olarak kullanılan bina ve arazisi, 1946’nın Aralık ayında büyükelçiliğimizce kiralanmış ve 1951’de satın alınmıştır. “Hôtel de Lamballe” adlı binanın tarihçesi 15. yüzyıla uzanıyor. 16. yüzyıldan itibaren birçok Fransız soylusu arasında eldeğiştiren bina, 1783’te Kraliçe Marie-Antoinette’in eski nedimelerinden Prenses Lamballe’e satılmış ve o günden bugüne Hôtel de Lamballe olarak anılmış. Prenses Lamballe’in Fransız Devrimi sırasında öldürülmesinin ardından mirasçıları ve Paris eşrafı arasında birkaç defa eldeğiştiren bina, 1825’te ruh sağlığı kliniği olarak kullanılmak üzere Doktor Esprit Sylvestre Blanche’a (1786-1852) kiralanmış. Klinikte Gérard de Nerval, Charles Gounod ve Guy de Maupassant gibi dönemin ünlü sanatçıları uzun süre tedavi görmüş, Maupassant burada vefat etmiş. Büyükelçiliğimizin girişimleri üzerine, sözkonusu sanatçılar anısına Paris Belediye Başkanlığı tarafından hazırlanan bir plaket 25 Mart 1994 tarihinde kançılaryamızın dış kapısına yerleştirilmiştir.
Fransa’da yaşayan vatandaşlarımızın sayısı ve demografik yapısı hakkında bilgi verir misiniz? Daha çok hangi sektörlerde çalışıyorlar?
Türkiye ile Fransa arasında her alanda etkileşim kaydadeğer seviyede. 1960’lı yıllardan itibaren işgücü hareketi kapsamında Fransa’ya gelen vatandaşlarımızın sayısı bugün 800 bine yakındır. Hem genç hem dinamik yapısıyla Fransa’daki Türk nüfusu dikkati çekmektedir. Vatandaşlarımız daha ziyade Ile-de-France, Rhône-Alpes, Alsace-Lorraine ve Franche-Comté bölgelerinde ikamet etmektedir. Vatandaşlarımızın yaklaşık yarısı, aynı zamanda Fransız vatandaşlığını haizdir.
Fransa’da yaşayan Türk toplumunun entegrasyonuna önem atfediyoruz. Bu alanda önemli mesafeler katedildi. Vatandaşlarımız Fransa’ya aktif katkı sağlamakta ve uyum içerisinde yaşamakta. Vatandaşlarımızın siyasi süreçlere iştirakı da son derece önemli. Bugün Fransa’da belediye meclislerinde görev yapan 389 Türk kökenli siyasetçi bulunuyor. Ayrıca Türk kökenli 2 belediye başkanı ve 45 belediye başkan yardımcısı görevlerine devam etmektedir. 24 Eylül 2023 tarihi itibariyle de senatoda da Türk kökenli bir senatör göreve başladı.
Birçok global Fransız firması Türkiye’de de faaliyet gösteriyor. Bunlara yenilerinin eklenmesi sözkonusu mu? Türk firmalarının Fransa’da daha etkin olması için neler yapılması gerekir?
Fransa ile ticaret ve ekonomi konularında sağlam temeller üzerine inşa edilmiş bir ortaklığımız bulunmakta. İlişkilerimizin zorlu dönemlerinde dahi iş çevrelerimiz arasındaki güçlü bağlar korunmuştur. Nitekim, ikili ticaret hacmimiz dengeli bir şekilde artmaya devam etmekte olup, 2014’te cumhurbaşkanları düzeyinde belirlenen 20 milyar Euro’luk ticaret hacmi hedefine ulaşılmıştır.
Fransız şirketleri Türkiye’ye yönelik yabancı yatırımlarda üst sıralarda yer alıyor ve ilave yatırım arzularını belirtiyorlar. Ülkemizde geniş bir yelpazede faaliyet gösteren 1700’e yakın Fransız şirketi bulunmakta. Fransa’da da otomotiv, lojistik, elektronik eşya, gıda, seramik, tekstil ve plastik gibi çeşitli alanlarda faaliyet gösteren firmalarımız ise kalite, fiyat ve temin açısından sahip oldukları avantajlarla pazarda öne çıkıyor.
Tarımsal teknoloji, makine sanayii, savunma sanayii, havacılık, finans sektörü, ulaştırma, özellikle yenilenebilir enerji, çevre, turizm, sağlık ve altyapı gibi alanlar iki ülke arasında işbirliği ve karşılıklı yatırımlar için önemli fırsatlar sunuyor. Türk ve Fransız firmalarının üçüncü ülkelerde müşterek girişimlerle ortak projeler yürütmesi de mümkün.
Fransa uluslararası fuarlar ülkesi. Gıdadan tekstile, ulaşımdan turizme, otelcilikten mobilyaya, otomobilden savunma sektörüne kadar senede 1000’den fazla fuara ev sahipliği yapıyor. Firmalarımızın Fransa piyasasına girebilmeleri, sektördeki yenilikleri takip edebilmeleri ve iş bağlantıları kurabilmeleri için fuarlara etkin katılımlarının önemli olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, ülkemiz firmalarının Fransızlar’ın yanısıra Fransa’da yerleşik ve buraya yatırım yapan Türk işinsanlarıyla da iş ilişkileri geliştirmelerinin Fransa’daki Türk firması varlığının artmasına katkı sağlayacağına inanıyorum.
Türkiye ve Fransa arasındaki kültürel ilişkilerden bahseder misiniz? Ülkemizde Fransız okullarına ilgi büyük. Değişim programları ve burs imkanları var mı?
Ülkemiz ile Fransa arasında tarihe dayalı kültürel ilişkiler artarak devam etmekte. Ortak kültürel mirasımıza sahip çıkılması, ülkemizin kültür, sanat, edebiyat, gastronomi alanındaki zenginliklerinin Fransa’da tanıtılması ve iki ülke arasında yeni kültürel işbirliği imkanları oluşturulması için çalışmalarımız sürüyor.
Türkiye ile Fransa arasındaki eğitim işbirliğinin de keza köklü ve tarihî temelleri var. Günümüzde de bu işbirliği çeşitli burs ve değişim programlarıyla sürüyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatlarıyla hazırlanan ve 1929’da yürürlüğe giren 1416 sayılı “Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun” kapsamında geliştirilen ve Türk bilim ve sanat alanına yön vermiş pek çok önemli şahsiyetin faydalandığı devlet bursu sistemi, günümüzde de faal olarak işlemekte. Millî Eğitim Bakanlığı tarafından her sene yapılan sınav sonucunda, pek çok öğrencimiz burslu olarak Fransa’nın en seçkin üniversitelerinde, başta mühendislik ve hukuk alanları olmak üzere fen ve sosyal bilimlerin farklı branşlarında başarıyla eğitimlerini sürdürüyor.
Buna ilaveten, Avrupalı yükseköğretim kurumlarının birbirleriyle işbirliği yapmalarını teşvik eden Erasmus değişim programı gibi ülkemizin katıldığı farklı AB programları vesilesiyle de öğrencilerimiz Fransa’da öğrenim görmekte.
Türkiye ile Fransa’nın karşılıklı olarak turistik ziyaret hacmi nedir? Turizm kapasitesini daha da yükseltmek için ne gibi çalışmalar yapılıyor?
Türkiye’ye 2023 Ocak-Temmuz döneminde 584.150 Fransız turist gelmiş (özellikle Temmuz ayında 217.506 kişi) ve 2022’ye göre %1.98’lik bir artış kaydedilmiştir. 2023 sonu için hedef turist sayısı 1 milyon 250 bin olarak belirlenmişti ve bunun gerçekleşeceğini düşünüyoruz. Türkiye markasının sürekliliğini ve görünürlüğünü arttırmak suretiyle Fransa vatandaşlarının Türkiye’ye seyahat tercihlerini yönlendirmek ve Türkiye markasını daha da güçlendirmek amacıyla ilgili kurumlarımızla koordinasyon içerisinde çalıştık, çalışıyoruz.
Türkiye’nin AB üyeliğinin desteklenmesine ilişkin olarak Fransız kamuoyuna yönelik çalışmalarla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Ülkemizce en üst düzeyde dile getirildiği üzere, AB üyeliği Türkiye’nin stratejik hedefini teşkil etmeye devam etmektedir. Avrupa ve tüm dünyanın ciddi sınavlardan geçtiği bir dönemde Türkiye-AB ilişkilerinin sağlıklı bir zeminde yürütülmesi her zamankinden daha önemli hâle gelmiştir. Bu anlayışla ülkemiz, AB ile diyalog ve iletişim kanallarını açık tutmayı amaçlıyor; siyasi düzeyde yürütülen temasların tamamlayıcısı olarak kamu diplomasisi faaliyetleri ile halklararası etkileşime çok önem veriyor. 2010’dan bu yana yürüttüğümüz AB İletişim Stratejisi kapsamında Fransa ve diğer AB üyesi ülkelerdeki ilgili kurum ve kuruluşlar, üniversiteler, kamu ve özel sektör, sivil toplum ve düşünce kuruluşları gibi paydaşlarla farklı hedef kitlelere yönelik etkinlikler düzenleniyor. Keza, ülkemizin katıldığı AB programları ile vatandaşlarımızla üye ülke vatandaşları arasında ortak çalışma ve işbirliği kültürü geliştiriliyor; ülkemizin daha iyi tanınmasına imkan sağlanıyor. Sözkonusu çalışmalar ile Fransa’daki temsilciliklerimiz tarafından yürütülen siyasi, ekonomik ve kültür-eğitim faaliyetleri, Fransız kamuoyunda konuyla ilgili farkındalığın arttırılması bakımından oldukça önemli.
Türkiye’nin Afrika’ya açılma politikası, Fransa ile bir rekabet konusu olarak görülebiliyor. Bunu aşmak yolunda, ortaklaşa gerçekleşecek projeler yapılması düşünülebilir mi?
Afrika kıtasıyla ilişkilerimizin ve işbirliğimizin geliştirilmesi çokboyutlu dış politikamızın temel ilkelerinden biri. Tarihsel bir temel üzerine inşa edilen Türkiye’nin Afrika politikası; siyasi, insani, ekonomik ve kültürel ayakları içerecek şekilde ve ikili, bölgesel, kıtasal ve küresel olmak üzere 4 boyutta, karşılıklı yarar temelinde yürütülmektedir. Türkiye bu konuya “Afrika’nın sorunlarına Afrikalı çözümler” ilkesi çerçevesinde yaklaşmaktadır. Sahraaltı Afrika ülkeleriyle ilişkilerimizde pek çok alanda önemli mesafeler katedildi. 1998’de başlayan, 2005’te Afrika Birliği’ne gözlemci üye olmamızla devam eden, 2008’de ülkemizin Afrika Birliği tarafından stratejik ortak olarak ilan edilmesiyle ivme kazanan ve bölge ülkeleriyle her alanda ilişkilerimizi geliştirmemizi sağlayan Afrika’ya açılım politikamız, 2013 itibariyle Afrika Ortaklık Politikası olarak anılıyor. Kıtadaki diğer aktörlerle ilişkilerimiz de rekabet değil, tamamlayıcılık ve işbirliği üzerine kurulu.
Rusya-Ukrayna savaşı, Türkiye-Fransa ilişkilerini nasıl etkiledi sizce?
Rusya-Ukrayna savaşı, Avrupa güvenlik mimarisini ve küresel düzeni derinden sarsmaktadır. İnsan kayıpları ve yaşanan trajedinin yanısıra, savaşın küresel düzeyde yarattığı enflasyon, durgunluk, enerji ve gıda krizi gibi ortak sınamalar; ortak çözümler üretilmesi için birlikte çalışılmasını zorunlu kılmıştır. Bu süreçte Türkiye, barışın tesisi için ısrarla diplomasi ve diyalog kanallarının işletilmesinin önemine vurgu yapmış; ilgili tüm taraflarla konuşabilen ve küresel gıda istikrarının temini için Karadeniz Tahıl Girişimi gibi somut ve etkili adımlar atan başat bir aktör olarak öne çıkmıştır. Bunun sonucunda, Türkiye’nin; Avrupa’nın barışına, istikrarına, ekonomisine, güvenliğine, savunmasına, enerji güvenliğine yaptığı ve yapmaya devam edeceği olumlu katkının, Fransa ve diğer AB üyesi ülkeler tarafından daha iyi anlaşılmaya başladığını görüyoruz. Nitekim Fransa ile, Rusya-Ukrayna savaşı ve savaşın yansımalarına dair ikili ve çok taraflı platformlardaki istişarelerimiz her düzeyde aktif şekilde devam ediyor.