Kasım
sayımız çıktı

Paris’in kalbinde yer alan Türkiye Cumhuriyeti…

TÜRKİYE’NİN PARİS BÜYÜKELÇİSİ YUNUS DEMİRER ANLATIYOR

Avrupa ve Avrupa kıtası ülkeleri için de bir tarihî merkez olan Paris, Türkiye ve Türkler için de her zaman belirleyici bir konumdaydı. Türkiye Cumhuriyeti’nin büyükelçilik binası da gerek tarihi gerekse içindeki eşsiz eşyaları-koleksiyonlarıyla sadece siyasi değil aynı zamanda kültürel bir merkez. Büyükelçi Demirer’den, ikili ilişkilerin kısa tarihi.

Sayın Büyükelçi, göreviniz hayırlı olsun, başarılar diliyorum. Daha önce hangi diplomatik görevlerde bulunmuştunuz?

Teşekkür ederim. Pek çok yurt­dışı temsilciliğimiz ile merkez­de değişik birimlerde farklı dü­zeylerde çalıştım. Strazburg’da başkonsolos, Irak ve Suudi Ara­bistan’da büyükelçi olarak gö­rev yaptım. Paris’e atanmadan önce Türkiye’nin Slovakya nez­dindeki büyükelçiliğini deruhte ediyordum.

Öncelikle, bu müstesna büyükelçilik binasının tarihinden bahseder misiniz?

Hâlen ikametgâh olarak kulla­nılan bina ve arazisi, 1946’nın Aralık ayında büyükelçiliğimiz­ce kiralanmış ve 1951’de satın alınmıştır. “Hôtel de Lamballe” adlı binanın tarihçesi 15. yüzyı­la uzanıyor. 16. yüzyıldan itiba­ren birçok Fransız soylusu ara­sında eldeğiştiren bina, 1783’te Kraliçe Marie-Antoinette’in eski nedimelerinden Prenses Lamballe’e satılmış ve o gün­den bugüne Hôtel de Lamballe olarak anılmış. Prenses Lam­balle’in Fransız Devrimi sıra­sında öldürülmesinin ardından mirasçıları ve Paris eşrafı ara­sında birkaç defa eldeğiştiren bina, 1825’te ruh sağlığı kliniği olarak kullanılmak üzere Dok­tor Esprit Sylvestre Blanche’a (1786-1852) kiralanmış. Klinik­te Gérard de Nerval, Charles Gounod ve Guy de Maupassant gibi dönemin ünlü sanatçıları uzun süre tedavi görmüş, Ma­upassant burada vefat etmiş. Büyükelçiliğimizin girişimleri üzerine, sözkonusu sanatçılar anısına Paris Belediye Başkan­lığı tarafından hazırlanan bir plaket 25 Mart 1994 tarihinde kançılaryamızın dış kapısına yerleştirilmiştir.

Fransa’da yaşayan vatandaşlarımızın sayısı ve demografik yapısı hakkında bilgi verir misiniz? Daha çok hangi sektörlerde çalışıyorlar?

Türkiye ile Fransa arasında her alanda etkileşim kaydadeğer seviyede. 1960’lı yıllardan iti­baren işgücü hareketi kapsa­mında Fransa’ya gelen vatan­daşlarımızın sayısı bugün 800 bine yakındır. Hem genç hem dinamik yapısıyla Fransa’daki Türk nüfusu dikkati çekmekte­dir. Vatandaşlarımız daha ziyade Ile-de-France, Rhône-Alpes, Alsace-Lorraine ve Franc­he-Comté bölgelerinde ikamet etmektedir. Vatandaşlarımızın yaklaşık yarısı, aynı zamanda Fransız vatandaşlığını haizdir.

Fransa’da yaşayan Türk toplumunun entegrasyonuna önem atfediyoruz. Bu alanda önemli mesafeler katedildi. Va­tandaşlarımız Fransa’ya ak­tif katkı sağlamakta ve uyum içerisinde yaşamakta. Vatan­daşlarımızın siyasi süreçlere iştirakı da son derece önem­li. Bugün Fransa’da belediye meclislerinde görev yapan 389 Türk kökenli siyasetçi bulunu­yor. Ayrıca Türk kökenli 2 be­lediye başkanı ve 45 belediye başkan yardımcısı görevleri­ne devam etmektedir. 24 Eylül 2023 tarihi itibariyle de sena­toda da Türk kökenli bir sena­tör göreve başladı.

Diplomasi_2
Türkiye’nin Paris Büyükelçiliği binası.

Birçok global Fransız firması Türkiye’de de faaliyet gösteriyor. Bunlara yenilerinin eklenmesi sözkonusu mu? Türk firmalarının Fransa’da daha etkin olması için neler yapılması gerekir?

Fransa ile ticaret ve ekonomi konularında sağlam temeller üzerine inşa edilmiş bir ortak­lığımız bulunmakta. İlişkileri­mizin zorlu dönemlerinde dahi iş çevrelerimiz arasındaki güç­lü bağlar korunmuştur. Nite­kim, ikili ticaret hacmimiz den­geli bir şekilde artmaya devam etmekte olup, 2014’te cumhur­başkanları düzeyinde belirle­nen 20 milyar Euro’luk ticaret hacmi hedefine ulaşılmıştır.

Fransız şirketleri Türkiye’ye yönelik yabancı yatırımlarda üst sıralarda yer alıyor ve ilave yatırım arzularını belirtiyorlar. Ülkemizde geniş bir yelpaze­de faaliyet gösteren 1700’e ya­kın Fransız şirketi bulunmakta. Fransa’da da otomotiv, lojistik, elektronik eşya, gıda, sera­mik, tekstil ve plastik gibi çe­şitli alanlarda faaliyet gösteren firmalarımız ise kalite, fiyat ve temin açısından sahip oldukla­rı avantajlarla pazarda öne çı­kıyor.

Tarımsal teknoloji, makine sanayii, savunma sanayii, hava­cılık, finans sektörü, ulaştırma, özellikle yenilenebilir enerji, çev­re, turizm, sağlık ve altyapı gibi alanlar iki ülke arasında işbir­liği ve karşılıklı yatırımlar için önemli fırsatlar sunuyor. Türk ve Fransız firmalarının üçüncü ülkelerde müşterek girişimler­le ortak projeler yürütmesi de mümkün.

Fransa uluslararası fuarlar ülkesi. Gıdadan tekstile, ula­şımdan turizme, otelcilikten mobilyaya, otomobilden sa­vunma sektörüne kadar senede 1000’den fazla fuara ev sahipliği yapıyor. Firmalarımızın Fransa piyasasına girebilmeleri, sektör­deki yenilikleri takip edebilmele­ri ve iş bağlantıları kurabilmeleri için fuarlara etkin katılımlarının önemli olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, ülkemiz firmalarının Fransızlar’ın yanısıra Fransa’da yerleşik ve buraya yatırım yapan Türk işinsanlarıyla da iş ilişkile­ri geliştirmelerinin Fransa’daki Türk firması varlığının artma­sına katkı sağlayacağına inanı­yorum.

Diplomasi_1
Yunus Demirer daha önce Strazburg’da başkonsolos, Irak, Suudi Arabistan ve Slovakya’da ise büyükelçi olarak görev yaptı

Türkiye ve Fransa arasında­ki kültürel ilişkilerden bahse­der misiniz? Ülkemizde Fransız okullarına ilgi büyük. Değişim programları ve burs imkanları var mı?

Ülkemiz ile Fransa arasında ta­rihe dayalı kültürel ilişkiler arta­rak devam etmekte. Ortak kültü­rel mirasımıza sahip çıkılması, ülkemizin kültür, sanat, edebiyat, gastronomi alanındaki zengin­liklerinin Fransa’da tanıtılması ve iki ülke arasında yeni kültürel işbirliği imkanları oluşturulması için çalışmalarımız sürüyor.

Türkiye ile Fransa arasındaki eğitim işbirliğinin de keza kök­lü ve tarihî temelleri var. Günü­müzde de bu işbirliği çeşitli burs ve değişim programlarıyla sü­rüyor. Gazi Mustafa Kemal Ata­türk’ün talimatlarıyla hazırlanan ve 1929’da yürürlüğe giren 1416 sayılı “Ecnebi Memleketlere Gön­derilecek Talebe Hakkında Ka­nun” kapsamında geliştirilen ve Türk bilim ve sanat alanına yön vermiş pek çok önemli şahsiye­tin faydalandığı devlet bursu sis­temi, günümüzde de faal olarak işlemekte. Millî Eğitim Bakanlığı tarafından her sene yapılan sı­nav sonucunda, pek çok öğrenci­miz burslu olarak Fransa’nın en seçkin üniversitelerinde, başta mühendislik ve hukuk alanları olmak üzere fen ve sosyal bilim­lerin farklı branşlarında başarıy­la eğitimlerini sürdürüyor.

Buna ilaveten, Avrupalı yükse­köğretim kurumlarının birbirle­riyle işbirliği yapmalarını teşvik eden Erasmus değişim programı gibi ülkemizin katıldığı farklı AB programları vesilesiyle de öğ­rencilerimiz Fransa’da öğrenim görmekte.

Diplomasi_3
1970-80’lerde ASALA saladırılarında şehit edilen diplomatlarımız da büyükelçilik binasında anılıyor.

Türkiye ile Fransa’nın karşılıklı olarak turistik ziyaret hacmi nedir? Turizm kapasitesini daha da yükseltmek için ne gibi çalışmalar yapılıyor?

Türkiye’ye 2023 Ocak-Temmuz döneminde 584.150 Fransız tu­rist gelmiş (özellikle Temmuz ayında 217.506 kişi) ve 2022’ye göre %1.98’lik bir artış kaydedil­miştir. 2023 sonu için hedef tu­rist sayısı 1 milyon 250 bin olarak belirlenmişti ve bunun gerçek­leşeceğini düşünüyoruz. Türki­ye markasının sürekliliğini ve görünürlüğünü arttırmak su­retiyle Fransa vatandaşlarının Türkiye’ye seyahat tercihlerini yönlendirmek ve Türkiye mar­kasını daha da güçlendirmek amacıyla ilgili kurumlarımızla koordinasyon içerisinde çalış­tık, çalışıyoruz.

Türkiye’nin AB üyeliğinin desteklenmesine ilişkin olarak Fransız kamuoyuna yönelik çalışmalarla ilgili neler söyleyebilirsiniz?

Ülkemizce en üst düzeyde dile getirildiği üzere, AB üyeliği Tür­kiye’nin stratejik hedefini teşkil etmeye devam etmektedir. Av­rupa ve tüm dünyanın ciddi sı­navlardan geçtiği bir dönemde Türkiye-AB ilişkilerinin sağlık­lı bir zeminde yürütülmesi her zamankinden daha önemli hâle gelmiştir. Bu anlayışla ülkemiz, AB ile diyalog ve iletişim kanalla­rını açık tutmayı amaçlıyor; siya­si düzeyde yürütülen temasların tamamlayıcısı olarak kamu dip­lomasisi faaliyetleri ile halklara­rası etkileşime çok önem veriyor. 2010’dan bu yana yürüttüğümüz AB İletişim Stratejisi kapsamın­da Fransa ve diğer AB üyesi ülke­lerdeki ilgili kurum ve kuruluş­lar, üniversiteler, kamu ve özel sektör, sivil toplum ve düşünce kuruluşları gibi paydaşlarla fark­lı hedef kitlelere yönelik etkinlik­ler düzenleniyor. Keza, ülkemizin katıldığı AB programları ile va­tandaşlarımızla üye ülke vatan­daşları arasında ortak çalışma ve işbirliği kültürü geliştiriliyor; ülkemizin daha iyi tanınmasına imkan sağlanıyor. Sözkonusu ça­lışmalar ile Fransa’daki temsilci­liklerimiz tarafından yürütülen siyasi, ekonomik ve kültür-eği­tim faaliyetleri, Fransız kamu­oyunda konuyla ilgili farkında­lığın arttırılması bakımından oldukça önemli.

Diplomasi_4
Yunus Demirer, Türkiye’nin Paris Büyükelçiliği binası önünde.

Türkiye’nin Afrika’ya açılma politikası, Fransa ile bir rekabet konusu olarak görülebiliyor. Bunu aşmak yolunda, ortaklaşa gerçekleşecek projeler yapılması düşünülebilir mi?

Afrika kıtasıyla ilişkilerimizin ve işbirliğimizin geliştirilme­si çokboyutlu dış politikamızın temel ilkelerinden biri. Tarih­sel bir temel üzerine inşa edilen Türkiye’nin Afrika politikası; siyasi, insani, ekonomik ve kül­türel ayakları içerecek şekilde ve ikili, bölgesel, kıtasal ve kü­resel olmak üzere 4 boyutta, karşılıklı yarar temelinde yürü­tülmektedir. Türkiye bu konuya “Afrika’nın sorunlarına Afrikalı çözümler” ilkesi çerçevesinde yaklaşmaktadır. Sahraaltı Af­rika ülkeleriyle ilişkilerimizde pek çok alanda önemli mesa­feler katedildi. 1998’de başla­yan, 2005’te Afrika Birliği’ne gözlemci üye olmamızla devam eden, 2008’de ülkemizin Afrika Birliği tarafından stratejik or­tak olarak ilan edilmesiyle ivme kazanan ve bölge ülkeleriyle her alanda ilişkilerimizi geliş­tirmemizi sağlayan Afrika’ya açılım politikamız, 2013 itiba­riyle Afrika Ortaklık Politikası olarak anılıyor. Kıtadaki diğer aktörlerle ilişkilerimiz de re­kabet değil, tamamlayıcılık ve işbirliği üzerine kurulu.

Rusya-Ukrayna savaşı, Türkiye-Fransa ilişkilerini nasıl etkiledi sizce?

Diplomasi_5
1946’da Türkiye Büyükelçiliği tarafından kiralanan ve 1951’de satın alınan “Hôtel de Lamballe”in tarihi yüzyıla uzanıyor.

Rusya-Ukrayna savaşı, Avrupa güvenlik mimarisini ve küresel düzeni derinden sarsmakta­dır. İnsan kayıpları ve yaşanan trajedinin yanısıra, savaşın küresel düzeyde yarattığı enf­lasyon, durgunluk, enerji ve gıda krizi gibi ortak sınamalar; ortak çözümler üretilmesi için birlikte çalışılmasını zorunlu kılmıştır. Bu süreçte Türkiye, barışın tesisi için ısrarla dip­lomasi ve diyalog kanallarının işletilmesinin önemine vur­gu yapmış; ilgili tüm taraflar­la konuşabilen ve küresel gıda istikrarının temini için Kara­deniz Tahıl Girişimi gibi somut ve etkili adımlar atan başat bir aktör olarak öne çıkmıştır. Bu­nun sonucunda, Türkiye’nin; Avrupa’nın barışına, istikrarı­na, ekonomisine, güvenliğine, savunmasına, enerji güvenli­ğine yaptığı ve yapmaya devam edeceği olumlu katkının, Fran­sa ve diğer AB üyesi ülkeler tarafından daha iyi anlaşılma­ya başladığını görüyoruz. Nite­kim Fransa ile, Rusya-Ukrayna savaşı ve savaşın yansımaları­na dair ikili ve çok taraflı plat­formlardaki istişarelerimiz her düzeyde aktif şekilde devam ediyor.