Kadın tarihi ile ilgili belgelerin sağlanması, korunması ve erişime sunulması için çalışan araştırmacı-yazar Aslı Davaz, Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı’nı (KEKBMV) tanıttı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Fener-Haliç’teki tarihî binayı kütüphaneye tahsis etti, vakfın kuruluşunda gerekli fon, 79 kadın ve kurum ile sağlandı.
Kadın Eserleri Kütüphanesi (KEK), 8 Mart 1990’da Jale Baysal, Füsun Ertuğ, Füsun Akatlı, Şirin Tekeli ve Aslı Davaz tarafından kuruldu. Yurt içi-yurt dışı araştırmalar ve akademisyenler tarafından takip edilen KEK, üniversitelerle de işbirliği hâlinde. Sadece bir kütüphane değil arşivcilik yapıyor, arşivlerin gelecek kuşaklara kalmasını önemsiyor.
Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı’nın kurucu üyesi olarak 1990’dan bu yana kadın arşivciliği açısından neler kazandırdınız? Neler eksik?
Kadınların yazılı-sözel-görsel bilgi ve belge mirasını derlemek, korumak ve bu bilgiyi erişime sunarak kadınların özgürleşmesine katkıda bulunmak, kütüphanemizin ana çalışma alanı. Kadınlara ait arşivlerin toplanması, kültürel ve toplumsal gelişmeyi yansıtıyor. Kadın merkezli arşivcilik çalışmalarıyla kadınların eksik ve yetersiz temsili konusunda bir farkındalık oluştururken; kadınların kendi tarihlerine sahip çıkabilmeleri için gerek duydukları birincil kaynakların sağlanması amaçlanıyor. Bu kadın merkezli arşivcilik çalışmasının sonucunda, topluma önemli arşivler kazandırdık. Kuruma kendisi müracaat ederek arşivini bağışlayan ilk kadın Hasene Ilgaz’dır. Kütüphanenin arşiv bölümünün çalışmaları ve talepleriyle sağlanan arşivler de bulunmaktır. Bunların arasında en kapsamlı arşiv, ilk kadın hukukçulardan Süreyya Ağaoğlu’nun binlerce belgelik arşividir ve Türkiye’de kadın arşivi kavramının en gelişmiş örneğidir. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin, genel olarak arşivcilikte uygulanması konusunda önemli bir yol kat edilmiş oldu. Neler eksik? Bizim açımızdan daha sistematik ve daha geniş ölçekli bir sağlama çalışmasının her zaman eksiliğini duyuyoruz. Ancak bütün alternatif arşiv kurumlarının ortak sorunu, personel ve maddi imkan eksikliğidir.
Dünyada kaç kadın odaklı arşiv merkezi var?
Çeşitli ülkelerdeki kadın koleksiyonlarının tarihini daha iyi anlamak için, itici gücün o ülkedeki feminist hareket olduğunu unutmamak gerekir. Bu merkezlerde bulunan koleksiyonlar kadın hareketinin çalışmaları sırasında ya da eylemlerinde, toplantılarında basılan malzemelerdi. Genellikle bu kütüphane ve arşiv merkezleri, bir feministin öncülüğünde kuruldu. Örneğin Margurite Durand 1867’de kadın hareketinin belgelerini saklamaya ve korumaya başladı. Daha sonra biriktiğini onbinlerce belgeyi 1931’de Paris Belediyesi’ne bağışladı. 1. dalga kadın merkezli arşiv ve kütüphanelerin en önemli üç temsilcisi Fawcett Library (1926), Margarite Durand Kütüphanesi (1931) ve IAV’dır (The International Archives fort he Women’s Movement, 1935). Özel arşivler olmayınca anılar ve bilgiler yok olmaya başlıyor; çok özel istisnalar dışında aile belleği en fazla 3 nesillik bir ömür taşıyor. Başka kaynaklar üzerinden elde edilemeyecek bu bilginin yok olmaması için, özel sağlama çalışmaları ayrı bir önem taşıyor. Dünyadaki belli başlı kadın merkezli arşivler Hollanda’da Atria, ABD’de Sophia Smith Koleksiyonu ile Schlesinger Library, Londra’da Women’s Library ve Paris’teki Marguerite Durand Kütüphanesi’dir.
Özel arşiv ne demek?
Bir insanın hayatı boyunca doğal bir süreç içerisinde biriktirdiği evrakların toplamı özel arşivdir. Diğer yandan en basit tanımıyla resmî olmayan -devlet arşivleri olmayan- arşivlerdir. Kadınlar açısından özel arşivlerin çok farklı bir anlamı vardır. Çünkü bu arşivlerde kadınlara ait; fotoğraflar, mektuplar, günceler, akademik çalışmalar, el yazısı notlar, diplomalar, nüfus cüzdanları, pasaportlar, resmî belgeler, gazete kesikleri, efemeralar gibi farklı türde malzemeler yer almakta.
Türkiye’de kadınların özel arşivlerinin durumu nedir? Birkaç örnek verebilir misiniz?
Türkiye’de kadınların arşivlerini bağışlama geleneği oldukça yeni, hayattayken arşivlerini bağışlayan kadınlar çok ender. Arşivlerini Boğaziçi Üniversitesi’ne bağışlayan Adalet Ağaoğlu ve Halet Çambel bu kadınlara örnektir. Adalet Ağaoğlu’nun 3 bine yakın kitabı ve arşivi araştırmacıların kullanımına sunulmuştur. Dünya çapında bir arkeolog olan Halet Çambel, arşivleri dışında, 1930’lardan beri ailesiyle oturduğu Arnavutköy’deki Kırmızı Yalı’yı da üniversiteye bağışlamıştır. Fatma Aliye Hanım’ın evrakları bugün Atatürk Kitaplığı’nda bulunurken, Şair Nigâr Hanım’ın defterleri yıllardır Aşiyan Müzesi’ndedir. Emine Semiye’nin ise eserleri dışında, günümüze ulaşan sadece birkaç mektubu bulunmaktadır. Arşiv toplayan önemli devlet kurumlarında, (Osmanlı Arşivi, Cumhurbaşkanlığı Arşivi ve Başbakanlık Arşivi) bugüne kadar, tam anlamıyla bir kadın özel arşivine rastlamadım. Bu kurumlarda bulunan kadınlara ait arşiv belgeleri ya tesadüf sonucu ya da bir kadının babasının, erkek kardeşinin veya oğlunun arşivinde saklı bir biçimde kaldıktan sonra ortaya çıkmıştır.
Kaç özel arşive sahipsiniz?
Bugüne dek 100’ü aşkın kadının özel arşivini ve 5 kurum arşivini koleksiyonumuza kazandırdık. Her biri hem kadınların yaşam öyküleri hem de Türkiye sosyal tarihi bakımından değerli ve özgün kaynaklar. Bir şekilde kadınların bilinçli olarak kendi tarihlerini koruma ve oluşturma çabasına tanık oluyoruz. Bu arşivler arasında avukat, siyasetçi ve aktivist Süreyya Ağaoğlu; heykeltıraş Zerrin Bölükbaşı; belediye başkanı, siyasetçi ve öğretmen Müfide İlhan; yazar Kerime Nadir; çevirmen, gazeteci ve yazar Rezzan Yalman; öğretmen, şair ve yazar Halide Nusret Zorlutuna; öğretmen, yazar, şair ve çevirmen İsmet Kür; doktor ve jinekolog Pakize Tarzi; hukukçu ve politikacı Perihan Arıburun; mimar Celile Berk Butka; eğitimci, siyasetçi, milletvekili ve aktivist Hasene Ilgaz; senaryo yazarı, hikayeci, çevirmen ve aktivist Necile Tevfik; yazar, çağdaş yoga ve sağlıklı yaşam eğitmeni Müheyya İzer gibi bugün aramızda olmayan isimlerin yanısıra, hayatta olan pek çok kadının kendi bağışlarından oluşanlar da bulunmaktadır.
Özel arşivleri edinirken yaşadığınız ilginç öyküler var mı? Örnek verir misiniz?
Tabii ki her özel arşivin bir sağlama öyküsü var. Hepsi ayrı bir serüven, ayrı bir hikaye. Örnek vermek gerekirse Necile Tevfik Özel Arşivi bu öyküler arasında en ilginç olanlardan biridir.
Necile Tevfik Arşivi’nin, vefatından 35 yıl sonra, 1999’da vakfa ulaşmasını, bir arşivin direniş süreci olarak görüyorum ve pek çok kadın arşivinin var olma mücadelesine örnek bir direniş öyküsü olarak nitelendiriyorum.
Arşiv, kuruma birkaç aşamadan sonra ulaşabildi: Belgeler bir eskici tarafından bulunmuş, ardından Fatih’te bir sahafa ulaştırılmış. Sahaf, siyaset bilimci ve kadın tarihi üzerine araştırmalar yapan Prof. Dr. Serpil Çakır’ı arayarak elinde bir kadına ait küçük bir arşivin bulunduğu bilgisini vermiş ve vakfımızın konuyla ilgilenip ilgilenmeyeceğini sormuş. Serpil Çakır’la telefon görüşmesi yaptık; kendisinden arşive bakmasını ve belgelerde adı geçen birkaç ismi bana iletmesini rica ettim; en çok tekrarlanan isim, ikimizin de daha önce hiç duymadığı Necile Tevfik’ti.
Necile Tevfik adını daha önce hiç duymamıştık ama bunun dışında, Rosa Manus’a ait daktiloyla yazılmış ve imzalanmış bir mektup vardı. Kadın merkezli arşivcilik ve kütüphanecilik alanında çalışanlar için bu isim çok önemlidir çünkü Rosa Manus, 1935’te Hollanda’da kurulan Kadın Hareketi Uluslararası Arşivleri’nin (The International Archives fort he Women’s Movement IAV) üç kurucusundan biridir.
Genellikle önemli ve başarılı kadınların arşivlerine aileler sahip çıkmıyor mu? Bu konuda neler yapılmalı, önerileriniz nedir?
Kadınların kendi tarihlerine, kendi belgelerine sahip çıkması 20. yüzyılın başlarında, kadın merkezli arşivlerle mümkün oldu. Bu kurumlar, kadınlık bilincinin gelişmesi ve toplumsal cinsiyet ayrımcılığının ortadan kaldırılması mücadelesine paralel bir ilerleme göstermiştir. Arşivlerde bulunan belgeler, biyografiler için çok önemli kaynaklar oluşturmaktadır. Birçok kadının arşivi kızları tarafından bağışlanmıştır. Bazı özel arşivlerinse kaderi oldukça trajiktir: 2. Dünya Savaşı sırasında barışsever, feminist aktivist bir Yahudi olan Cécile Brunschvicg’in özel arşivlerine Naziler el koymuş, daha sonra Sovyet orduları tarafından Moskova’ya götürülmüş ve 40 yıl sonra ailesine iade edilmiştir. Batı’dan Doğu’ya doğru gittikçe, Türkiye dışında Suriye, İran, Irak, Lübnan, Filistin, Mısır gibi ülkelerde yaşamış feministlerinin özel arşivlerini bulmak daha da zor olmaktadır. Dünyada ve Türkiye’de kadın merkezli kütüphane ve arşivler bu açığı kapatmak için kurulmuştur. Kadın özel arşivlerinin aktif sağlama çalışmaları sayesinde giderek bu alanda kayıplar azalmaktadır. Genel olarak ailelerin kadınların arşivlerine sahip çıktığı pek söylenemez, birçok arşiv belgesi ya sokağa atılıyor ya da sahaflarda satışa çıkarılıyor.
2024 yılında özel arşivcilikte hedefiniz nedir? Çağrınız var mı?
Cumhuriyetin 100. yılını kutlama çalışmaları çerçevesinde özel arşivlerle başladığımız çalışmaya 2024 yılı boyunca devam edeceğiz. Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı, Türkiye’de bugün yaşayan farklı kadın gruplarının eşit temsilini hayata geçirerek cumhuriyetin 100. yılında 100 kadın özel arşivini korumayı amaçlamaktadır. Özel arşivin yetersiz kaldığı durumlarda bu kişilerle sözlü tarih görüşmesi de yapılacak. Proje tamamlandığında, bu özel koleksiyonun adı “Cumhuriyet’in 100 yılda 100 kadın özel arşivini korumaya alma projesi” başlığını taşıyacak. Bu 100 kişi belirlenirken her kesimden kadının temsîline dikkat edildi. İlk aşama olarak seçilen kişilerle tanışılarak, proje anlatımı ve tanıtımı gerçekleştirilecek. Evinizde, çevrenizde, anneanneleriz, babaanneleriniz, teyze ve halalarınızın; yani aile kadınlarının geride bıraktığı özel arşivlere sahip çıkılması ve onların korunması için bir arşiv merkezine bağışlanmalıdır.
Devlet desteği var mı? Dünyada nasıl destekleniyor böyle kurumlar?
KEK’e benzer kurumlar çok farklı tüzel yapılardan oluşmakta ve onları destekleyen kurumlar da çok çeşitlidir. Genellikle ya yerel yönetimler ya da yüksek eğitim kurumları tarafından destekleniyorlar. Kadın Eserleri Kütüphanesi de yerel yönetim tarafından 34 yıldır desteklemektedir.
Yakınlarının özel arşivini bağışlamak isteyenler ne yapmalı? Nasıl bir yol izlemelidir?
Özel arşivlerini KEK’e bağışlamak isteyen aileler ve kişiler, vakfın web sitesinden bilgilere ulaşarak iletişime geçmeleri yeterlidir. Kataloglama çalışmaları esnasında arşivin üreticisi ya da yakınlarıyla arşiv katalogunun gözden geçirilmesi, eksik verilerin tamamlanması; yer, kişi adlarının eklenmesi; tarihlerin doğrulanması vb. çalışmalar yapıyoruz; bu da arşivin belge/ bilgi değerini artırıyor. Kişi özel arşivleri sıklıkla başvurulan koleksiyonlar arasında yer alıyor; sergilere, araştırmalara ve yayınlara kaynak oluşturuyor, kullanıldıkça görünürlükleri de artıyor.
Türkiyede arşivciliğin neresindeyiz? Kadın odaklı arşivcilikte sorunlar neler?
Resmî arşivlerde toplum kesimlerinin eşit bir temsili olmaması nedeniyle alternatif arşiv kurumları oluşturuluyor. Özellikle 1990’lardan bu yana bu alanda çalışan birçok kurum mevcut. 1990’da KEKBMV, 1991’de Tarih Vakfı ve 1992’de TÜSTAV kuruldu. Bu üç vakfın ortak özelliği bellek çalışması yapması; kütüphane, arşiv, dijitalleştirme, yayıncılık ve kültür etkinlikleri yapmasıdır. Resmî arşivlerde eksik ve yetersiz temsilin sonucu alternatif bellek kurumları kurmuşlardır. Tarih yazımına imkan verecek kaynakların sağlanması ve korunmasıyla ilgileniyorlar: Kadın tarihi, işçi sınıfı-Sosyalizm tarihi ve toplumsal tarih.