Kasım
sayımız çıktı

Ulus: Orhon’dan Moğollar’a, oradan Atatürk’e uzanıyor…

ÖNCE ŞEHİR, SONRA KONFEDERE HALKLAR, SONRA MİLLET ANLAMIYLA…

8. yüzyıl Türk anıtlarındaki “uluş” sözcüğü, 12. yüzyılda Moğolcada “ulus” hâlini alır. “Ulus”, Osmanlı Devleti’nin son, cumhuriyetin ilk yıllarında genel olarak kavim, ümmet ve aşiret için kullanıldıktan sonra, 1934 sonlarında “millet” karşılığında önerilir. “Ulus” ve “ulusal” sözcüklerini bu anlamıyla ilk defa birarada kullanan da Mustafa Kemal Atatürk olacaktır.

Orhon Yazıtları’nda (8. yüzyıl), Kül Tigin’in cenaze törenine katılan yabancı temsilciler arasında “Bu­karak Uluş”tan (Buhara) gelen iki generalin adı zikredilir. Burada geçen “uluş” sözcüğü, Eski Türk­çede aslen “ülke” anlamındayken kent adlarıyla birleşerek “şehir” için de kullanılmıştır: Tavgaç Uluş (Çin ülkesi), Keşmir Uluş (Keşmir şehri) ve bunun gibi… Kaşgarlı Mahmud, yazıtlardan 300 yıl sonra yazdığı sözlüğünde, kelimenin bazı Türk diyalektle­rinde “köy” ve “kasaba” anlamı taşıdığını da kaydeder.

“Uluş”, 12. yüzyılda Moğolcaya geçer; Türkçe alıntılardaki “ş” sesi Moğolcada “s”ye dönüştü­ğünden “ulus” biçimini alır. Keli­me, bu fonetik evrimin yanısıra coğrafi anlamını da yitirip politik bir muhtevaya bü­rünür ve “bir lidere tâbi halk, tebaa” karşılığıyla genelle­şir. Bugün Ermitaj Müzesi’nde korunan en eski Moğolca belgelerden Cengiz Taşı’ndaki (yaklaşık 1224) “kamug moŋgol ulusun noyadı” (tüm Moğol halkının soyluları) ibaresinde bu yeni içeriği görü­rüz. Moğolların Gizli Tarihi’nde (1240), imparatorluk şemsiyesi altındaki tüm halkları kapsayıcı bir terim olarak “kamug moŋgol ulus”, “olon moŋgol ulus” gibi terkipler de yer alır.

Turk_Dili_Tarihi_1
Hakimiyet-i Milliye gazetesinin Atatürk’ün Meclis konuşmasından 1 gün önce, 31.10.1934 tarihli nüshasında yayımladığı yeni kelimeler ve diğer dillerdeki karşılıkları listesi. Gazetenin adı da 1 ay sonra Ulus olarak değişecekti.
Turk_Dili_Tarihi_2

Moğol toprakları tek mer­kezden yönetilemeyecek ölçüde büyüdükten sonra Çingis’in 4 oğlu arasında paylaştırılan her parça “ulus” olarak adlandırılır (örn. Çağatay ulus) ve kelime bundan sonra “konfedere halk­lar” karşılığıyla yaygınlaşır. Bu süreçte Moğollar’ın Pasifik’ten Orta Avrupa’ya kadar istila ettiği bölgelerde meskun Uygur, Kıpçak, Sibirya ve Oğuz Türkleri, kelimeyi Moğolcalaşmış biçimi ve anlamıyla yeniden öğrenir­ler. Üstelik kimi Türk grupları, Moğolca dilbilgisi kurallarıyla türeyen çoğul ekli (-t) “ulut” şek­lini benimser ve bunu bugünkü modern anlamıyla “millet” için kullan­maya başlar: Kır­gızca “ulut” (millet), “ulutçıl” (milliyetçi); Kazakça “ult” (millet), “ultşıl” (milliyetçi) gibi (bu sözcüklerdeki ek­ler (-şıl/-çıl), Türkçede bencil”, “etçil” gibi kelimelerde gördüğümüz düşkünlük, bağım­lılık türeticileridir).

“Ulus” kelimesi -Kırgızca ve Kazakça gibi Türk dillerinde­ki ideolojik içeriğinden farklı olarak- Türkçenin tarihsel metinlerinde, Moğolca ilk an­lamıyla kullanılmıştır. 1391’de Mısır’da telif-tercüme edilen Memlûk Kıpçakçası yadigarı Kitâb Gülistân bi’t Türkî’deki kayıt, kelimenin anavatanından 10 bin kilometre ötede dahi ne denli etkin olduğunun kanıtıdır: “Melik kim dâim ilge ve ‘uluska’ küç kılur / âkibet mülkin elinden bir kavî düşman alur” (Halka ve tebaya eziyet eden hükümdarın ülkesini, sonunda güçlü bir düş­man gelip elinden alır).

“Ulus”, Osmanlı Devleti’nin son, cumhuriyetin ilk yıllarında genel olarak kavim, ümmet ve aşiret için kullanıldıktan sonra, Dil Devrimi döneminde “millet” karşılığında önerilir. “Ulus” ve “ulusal” sözcüklerini ilk defa birarada kullanan kişi, Mus­tafa Kemal Atatürk’tür. TBMM 4. toplantı yılı açış konuşması (01.11.1934) metninde yer alan bu neolojizmlerin Arapça, Farsça ve Fransızca karşılıkları, 1 gün önceki Hakimiyet-i Milliye gazete­sinde yayımlanır. Gazetenin adı da 28 Kasım 1934’te Ulus olarak değişecektir.