Macaristan’da Türkoloji eğitimi gören ve meslek hayatında ağırlıklı olarak Balkanlar ve Doğu Avrupa’da çalışan Attila Pinter, daha önce de görev aldığı İstanbul’a 8 ay önce başkonsolos olarak döndü. Deneyimli diplomat, dünden bugüne gelişmelerin ışığında Türk-Macar ilişkilerinin kültürel ve ekonomik boyutunu değerlendirdi.
Sayın başkonsolos, sizce Macaristan yakın tarihinin kilometre taşları neler?
Macaristan’da 40 yılı aşkın bir süre sonra 1990’da -sadece Komünist Partisi’nin ve ona bağlı toplumsal kuruluşların adaylarının olmadığı- fakat bunun haricinde başka diğer siyasi partilerin yarışabildiği bir parlamenter düzene geçildi. O dönem Sovyet Ordusu’nun Macaristan’dan çekilmesi çoktan başlamışsa da ülkemizin tamamen özgür olduğu söylenemezdi. Son Sovyet askeri, 19 Haziran 1991’de Macaristan’dan çıktı ve nihayet 1944’ten beri ilk defa Macaristan toprağında yabancı asker kalmadı.
1990’a kadar dış ticaret ilişkilerimizin büyük çoğunluğu eski Doğu Bloku ile yürütüldü. Sonraki dönemde yatırımcılar ağırlıklı olarak Avrupa’dan, Japonya’dan ve ABD’den geldiler. 2014’te başlatılan “Doğu Açılımı” siyaseti sayesinde Asya’dan da günden güne artan yatırım çekmeye başladık.
Macaristan tarihi boyunca her zaman Avrupa’nın parçasıydı; en tehlikeli ideolojiler dahi onu yolundan çıkarmaya çalıştığında kendini hep Avrupa ülkesi olarak değerlendirdi. Çabalarımız sonucunda 1990’da NATO’ya, 2004’te ise Avrupa Birliği’ne katıldık.
Kasım 2022’de İstanbul Başkonsolosu olarak atanmanızdan önceki görevlerinizden bahseder misiniz?
Dışişleri kariyerime 1998’de başladım ve yaklaşık iki sene boyunca Türk masasında çalıştım. Bu hiç şaşırtıcı değildi çünkü üniversitede Tarih, Türk Dili ve Edebiyatı okudum. 1997’de Macaristan’da Türkoloji bölümünü bitirdim. Bundan sonra İstanbul’da konsolos olarak görev yaptım ve doktoramı tamamladım. Balkanlar’a olan merakım hem doktora sürecimi hem de gelecek yıllardaki çalışma hayatımı belirledi. 2003- 2007’de Belgrad’a, 2008-2013’de Üsküp’e atandım; sonrasında 2014-2022’de tekrar Belgrad’ta, ama bu defa büyükelçi olarak görev yaptım. Beni çok mutlu eden gelişme Macar-Sırp ilişkilerinin tam bu yıllarda bugünkü harika seviyesine ulaşmasıdır. Bu sürecin parçası olmaktan şeref duyuyorum.
Sonuç olarak bölgede 17 sene geçirdim ve Balkanlar’ı seçtiğim için hiçbir zaman pişman olmadım. Bu milletlerin çok canayakın ve misafirperver oluşu, kendimi her zaman çok iyi hissetmemi sağladı.
Kasım 2022’de İstanbul’a atandım. Gelir gelmez farkettiğim şey, İstanbul’un ve genel olarak Türkiye’nin son 20 senede ne kadar çok geliştiğiydi. Değişmeyen tek şey Türk insanının nezaketi, misafirperverliği ve yardımseverliği.
Türkiye ve Macaristan’ın ortak tarihiyle ilgili üniversiteler arasında yapılacak bir projeyi işbirliğini geliştirebilecek bir adım olarak görür müsünüz?
Türk ve Macar üniversiteleri arasındaki ilişki mükemmel ve bu birçok ortak projeye yansıyor. Bunlar arasında özellikle Budapeşte Teknoloji ve Ekonomi Üniversitesi ile Yıldız Teknik Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakülteleri arasındaki işbirliğini vurgulamak isterim. İkili ve çok taraflı anlaşmalara dayalı birçok burs imkanı ve değişim programı da mevcut. 2022-2023 akademik yılında 341 Türk öğrenci SH burslu olarak Macar üniversitelerine kaydoldu ve her yıl ortalama 1.200’den fazla Türk başvuruyor.
Macaristan’da Türkiye’den gelenler çok ilgi görüyor. Turistik veya yatırım amaçlı seyahatlerle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bahsettiğiniz her iki alanda da son yıllarda ciddi bir büyüme görüldü. 2022’de Türkiye’den gelen misafir geceleme sayısında %300’ün üzerinde bir artış gözlendi ve bu yıl da devam etti.
İstanbul-Budapeşte uçuşlarının sayısı son yıllarda birkaç kat arttı. Ekonomik yatırımlar da öyle. Türk yatırımcılar artık şirket kurma, bankacılık ve lojistik konularını Budapeşte’de Türkçe yönetebiliyor. Yatırım yapmak isteyen şirketler için Macaristan Devleti, yatırımın büyüklüğü, bölgesi ve iş sektörüne bağlı olarak vergi ve nakit desteği de sağlayabiliyor. 800 milyon USD’lik mevcut Türkiye FDI stokunun 2025 sonunda 3 milyar USD’ye çıkmasını bekliyoruz.
Macaristan; Tuna Nehri, güzel köprüleri ve tarihî yerleriyle turistlerin çok ilgisini çekiyor. Bu dokuyu korumak için nasıl bir politika izliyorsunuz?
Macaristan’da GSMH’nin %10’undan fazlasını sağlayan turizm sektörü. 2022’de 14.2 milyon yabancı turist Macaristan’ı ziyaret etti, ülkede toplam 40 milyon misafir gecesi geçirdiler ve en çok Budapeşte’yi tercih ettiler. Misafirlerimizin çoğu Almanya, Çek Cumhuriyeti, Romanya, Birleşik Krallık ve Polonya’dan geliyor.
Macaristan son yıllarda tarihî değerlerini korumak için çok ciddi adımlar attı. En önemli programlardan biri Buda Kalesi’nin yeniden inşaı ve ülkemizin kale ve saraylarının yenilenmesi. Macaristan’da bulunan Türk eserlerinin korunmasına da çok önem veriyoruz. Gül Baba Türbesi yakın zamanda tamamlandı ve yeniden açıldığından beri daha fazla ziyaretçi çekiyor. Tarihî termal otellerin korunmasına da özen gösteriyoruz. Macaristan’da 220 termal spa ve 1.290 kaplıca var; bu bakımdan termal kaynaklar sözkonusu olduğunda süper güç olduğumuzu güvenle söyleyebiliriz.
Türk müziğini ve mutfağını beğeniyor musunuz? Kültürlerimiz arasında ne tür benzerlikler var?
Türk müziğini ve mutfağını çok seviyorum. Arabaya bindiğimde her zaman bir Türk radyo istasyonu açıyorum; şarkı sözlerinde önceden bilmediğim kelimeler buluyorum; anlamlarını araştırarak dilbilgimi daha da geliştiriyorum. Türk mutfağı Macar mutfağına benziyor; zengin baharatlar ve sebzeler biraraya gelip nefis yemeklere dönüşüyor.
Kültürel sahada şüphesiz çok köklü bağlar var. Macar dilinde yüzlerce Türk kökenli kelime bulunuyor. Macaristan, Osmanlı Devleti ve ardından Türkiye’nin bağımsızlık mücadelelerini veren özgürlük savaşçılarını ülkesine kabul ettiğini asla unutmaz. Imre Thököly, Ilona Zrínyi, 2. Ferenc Rákóczi, Lajos Kossuth ve arkadaşları; ayrıca 1956 İhtilali ve Özgürlük Savaşı sonrasında sığınan vatandaşlarımız da bu topraklarda yeni yurtlarını buldular. 1956 tarihli Macar İhtilali ve Özgürlük Savaşı’nın anısına Tarık Buğra, “Ayakta Durmak İstiyorum” adlı tiyatro oyununu, Şinasi Özdenoğlu ise “Macar Rapsodisi” isimli şiiri yazdı.
Türkiye’de, her iki hükümetin önem verdiği birçok Macar anı mekanı var. Bunların çoğu, bir zamanlar Osmanlı Devleti’ne sığınan Macar özgürlük kahramanlarını anıyor: Kütahya’da Lajos Kossuth, Tekirdağ’da 2. Ferenc Rákóczi, Kocaeli’de ise Imre Thököly ve Ilona Zrínyi’yi. 2017’den beri Pendik’teki Türk-Macar Dostluk Parkı’nda efsane futbol kaptanı Ferenc Puskás’ın ve ünlü Rubik Küpü’nün de bir heykeli var.
1924 yılını modern çağdaki diplomatik ilişkilerimizin başlangıcı olarak görüyoruz. Bu ilişkilerin 100. yıldönümü olan 2024, her iki ülkede de çok sayıda program ve etkinliklerle Macar-Türk Kültür Yılı olarak kutlanacak.