Orta sınıfın kendi belirlediği sınırların herkes için ve her zaman geçerli olduğunu zannetmesi bize has değil. Zaten orta sınıfın böyle gereksiz yanılgıları vardır. Misal çizgiromandan uyarlanan “300 Spartalı” filminde Sparta kralı Leonidas, Pers elçisini öldürmeden önce durduk yere Atinalılara “eşcinsel” falan deyip “Burası Sparta, buradan çıkış yok!” diyerek elçiye zeval getiriyor.
Gündüz kuşağı televizyon programlarını pek seyredemiyorum. O saatlerde yapacak daha iyi bir işim olduğundan da değil esasen. Genellikle o saatleri 1960-70 dönemi Yeşilçam filmleri izleyerek geçiriyorum; zira akşam eşim Arın eve geldiğinde onları izlememe izin vermiyor. Ancak yine de aradabir kopan tartışmalardan, eşin-dostun gönderdiği video parçacıklarından Müge Anlı ve programından haberim var.
Bilmeyen dört-beş kişi için kısaca özetleyeyim, Müge Anlı’nın programında genellikle taşrada Öklid geometrisinin tanımlamakta güçlük çekeceği, Gauss’a ilham verecek karmaşıklıkta aşk üçgenleri ve çokgenleri; FBI profiler’larının pes edip havlu atacağı cinayetler konu ediliyor. Genellikle küçük bir köyde yaşayan “n” sayıda insan, “n” üzeri 2 eksi 1 sayıda ilişki yaşıyor. Tam formülünü çıkarmıştım bir ara da unuttum.
İnsanlar genelde bu denli yoğun ve Hollywood Glam Rock partilerini anımsatan cinselliğe şaşırıyor da; ben de her seferinde insanların diğer insanlara şaşırmalarına şaşırıyorum. Zira ne bileyim, bu olaylar eline bir-iki tane Kemal Tahir romanı geçen kimsenin yabancısı değil. Bana ne zaman bu programdan bir hadise anlatsalar, Kemal Tahir’in hangi romanında benzer bir olay olduğunu hatırlayabiliyorum mesela.
Tabii bu orta sınıfın kendi belirlediği, özellikle cinselliğe dair sınırların herkes için ve her zaman geçerli olduğunu zannetmesi bize has değil. Zaten orta sınıfın böyle gereksiz yanılgıları vardır. Misal çizgiromandan uyarlanan “300 Spartalı” filminde Sparta kralı Leonidas, Pers elçisini öldürmeden önce durduk yere Atinalılara “eşcinsel” falan deyip “Burası Sparta, buradan çıkış yok!” diyerek elçiye zeval getiriyor. Ama eğer yanlış hatırlamıyorsam Spartalıların da pek öyle günümüzün artık yavaş yavaş sorgulanmaya başlanan cinsel normlarına uydukları söylenemez.
Aklımda kaldığı kadarıyla Spartalılar, bölgedeki en savaşçı şehir devleti. Hatta o kadar savaşçılar ki Spartalılarda tek meslek askerlik; diğer bütün işleri zaten köleler yapıyor. Bu Spartalı oğlanlar altı-yedi yaşına gelir gelmez ailelerinden alınıyor, doğrudan kışlaya götürülüyor. Kız çocuklarına evde biçki-dikiş öğretiyorlar herhalde ama oğlan çocukları istisnasız kışlada. Kışla tabii ne bizim parasız yatılıya ne de er eğitim tugayına benziyor: Bir kere öyle karavana falan yok. Çocuklar o yaştan kendi yemeklerini çalıp yemeye alıştırılıyor ama çalmak da yasak. Yani hem çalacaklar hem yakalanmayacaklar. Resmen ruh hastası bir eğitim.
Her neyse, bu şekilde büyüyen çocuklar, damatlık çağa gelince, bir hanım kızımızla görücü usulü evlendiriliyor. Bu evlilikte yürütülen seremoni ise ilginç: Genç kızımızın saçları, tıpkı kışladaki oğlanlar gibi sıfıra vuruluyor, kendisine kışladaki oğlanların giydiği kıyafetler giydiriliyor ve gelinimizle damadımız bu şekilde birbirlerini ilk defa görüyorlar. Amaç ise esasen hayatı boyunca kız yüzü görmemiş Spartalı oğlanı yumuşak geçişle kadın-erkek ilişkilerine hazırlamak. Evet bildiniz; bunlar kışlada sadece birbirleriyle oluyorlar; evlenince yabancılık çekmesin diye kızcağıza da gelinlik yerine asker kıyafeti giydiriyorlar.
Tabii bunlar o zaman ayıp değil, günah değil ama yüzlerce yıl sonra film çekerken Spartalılar herkesin eşcinselliğiyle alay eden toksik erkeklik abideleri olarak resmedilebiliyor. Yahu herif gitti elçiyi kuyuya attı, olacak iş değil!
Kısacası orta sınıf olarak hem zaman hem anlayış hem de mesafe olarak uzağımızdakilerin de vazgeçilmez kabul ettiğimiz değerlere, kurallara sıkı sıkıya bağlı olduğunu varsayıyoruz. O yüzden bir 18. yüzyıl hükümdarının, 14. yüzyıl kralının, 4. yüzyıl değirmencisinin cinsel hayatları, ilk kez okuyan birisinde Müge Anlı etkisi yaratabiliyor.
Bu biraz da yorum hatasından ileri geliyor olabilir. Misal, elimizdeki bazı belgelere göre yasak olan şeyler var. Diyelim ki 19. yüzyılda sokakta sekerek yürümek yasaklanmış. Kimileri bunu “19. yüzyılda sokakta sekerek yürünmezdi” diye yorumlasa da işin aslı böyle bir yasağı yazıya dökecek kadar yüründüğü, yasağın da zaten bu iş yapıldığı için getirildiğidir. Eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek gibi olmasın ama, bugün Alaska’da geyiklere içki içirmek yasak, ancak bizde böyle bir yasak yok. Ben kendi payıma Türkiye’de hele % 500 ÖTV’li içkisini geyiklerle paylaşan hiçkimse olduğunu sanmıyorum. Ancak Alaska’da böyle bir yasak koyulduysa aklıma gelen tek şey, birtakım Alaskalı derbederin geyiklere içki içirmek gibi bir eğlencesi olduğu. Yani bir şey yasaklandıysa (yasaklayan kurum ne olursa olsun), o şeyin yapıldığı sonucuna varmak kaçınılmaz.