İsenbike Togan
Uygarlık Tarihi
Köken, kimlik, din ve dil: Hiçbiri değişmez değil
İçasya tarihinde toplulukların akışkanlığı, aynı zamanda onların kendilerini nasıl tanımladıklarıyla ortaya çıkar. Tanrı Dağları’nın...
Uygarlık Tarihi
Metot bilgisi-eğitimden sohbetlere ve dostluklara
1940'larda Beyazıt-Laleli-Aksaray üçgeninde komşuluk ve bilim birarada yaşardı. İnsanlar farklı düşünce akımlarına mensup olsalar da bilim ve dostluk onları beraber kılardı. Daha sonra üniversitede öğrencisi olacağım Arap-Fars filolojisinin seçkin hocalardan Prof. Ahmed Ateş Bey, "her zamanı kendi değerleri içinde anlamanın önemi''ne dikkatimizi çekerdi.
Uygarlık Tarihi
Kan ve han bağı sona ererken
“Hanbazi” terimini, “oyun oynar gibi han atama; ‘jouer au khan’, ‘khan play” şeklinde dışarıdan gelen bir bakışaçısıyla bugünkü dilimize aktarabiliriz. Oryantalist Charles- Henri-Auguste Schefer, Histoire de l’Asie Centrale par Mir Abdoul Kerim Boukhary adıyla 1876’da Farsça metin ve Fransızca çevirisi ile yayımlanan eserinde, hanların meşruiyetine ihtiyaç duyulduğu ancak güçlerini yitirdikleri döneme işaret eder.
Uygarlık Tarihi
Tarih, bağlam, bakışaçısı
10. ila 13. yüzyıl arasında (Song dönemi) Kuzey Çin artık medenileşmiş yabancılar tarafından değil de Kıtay ve Cürçen gibi kuzeydoğulu yabancılar tarafından (Liao ve Jin sülaleri) idare edilir olmuştu. Bu yeni durum, artık kendini yerli gibi gören eski yabancıların da bir zamanlar uzaktan gelmiş oldukları gerçeğinin dile getirilmesine yol açmıştı.
Uygarlık Tarihi
Kadim Türk coğrafyası: Hareket eden sınırlar…
Kadim Türklerin tarihsel hareketleri, bize onların ortaya çıktıkları coğrafyanın bugünkü Moğolistan ile sınırlı olmadığını kanıtlar. Haritalarda imparatorluk hudutları, Kadim Türkler’in en yaygın olduğu zamanı gösterir; biz de bu sınırları hep böyle olmuş gibi algılarız. Ancak o dönemde step bölgelerinde sınır veya hudut değil, dağlar, nehirler, göller coğrafyayı belirlemiştir.
Uygarlık Tarihi
Koğurçak: Kukla hanlar ve oyuncak kız bebekler
Ağaç kovuğu gibi içi boş, örneğin tandır, fırın gib nesneler, mağara-yaradılış mitlerinde de karşımıza çıkar. Ağaç kovuğundan veya kabuğundan yapılan “bebekler” bu oluşumlardan çıkan soyun anasına (cedde) işaret eder. İlk dönemlerdeki ana figürü zamanla ata şeklini almıştır; ancak aynı kelime Kaşgarlı Mahmut’ta gördüğümüz gibi, kız çocuklarının oynadığı bebek için kullanılmaya devam etmiştir. Bu bebekler oğlan değil kızdır.