0,00 ₺

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

TANRI DAĞLARI’NDA DEĞİŞMEYEN TEK ŞEY COĞRAFYA

Köken, kimlik, din ve dil: Hiçbiri değişmez değil

İçasya tarihinde toplulukların akışkanlığı, aynı zamanda onların kendilerini nasıl tanımladıklarıyla ortaya çıkar. Tanrı Dağları’nın batısında 16. yüzyıl ortalarına kadar varlığını sürdüren Cungarya sakinleri, tarihleri boyunca birçok isim (Oyrat-Cungar-Coros-Kalmuk) kullandı, farklı dinleri benimsedi. Etnik kökene dayalı “kimlik” kavramı, 16. yüzyıl öncesinde değişmez bir kalıp değildi.

Tanrı Dağları’nı herkes bilir. Ama bu dağların hemen kuzeyindeki Cungarya hakkında çok az şey biliriz. Cungarya adı, “sol kol” anlamına gelen Moğolca “cegün-ğar”dan gelir. İçasya tarihinde sık kullanılan sağ ve sol kol tabirleri, insanın veya halkın yüzünü nereye çevirdiğine göre değişik yönleri gösterir. “Cegün-ğar/Cungar” tabiri, Batı Moğollarının bir grubu için kullanılır; demek ki onlar da, bugün kullandığımız haritalarda görüldüğü gibi yüzlerini kuzeye doğru çevirerek yön belirlemişlerdir.

“Cegün-ğar” sol kol demekse de, bu tabirin tam olarak neyin yani hangi siyasi veya dinî teşekkülün sol kolu olduğuna dair farklı görüşler vardır. Ancak genel kanaat, 16. yüzyıl sonrası Moğol halkının “sol” kelimesini batı tarafındakiler anlamında kullandığıdır. Qing hanedanı tarafından mağlubiyete uğratıldıktan sonra (1759), Cungarların kurdukları devlet de yıkılmıştır. Belki kendileri kalmamıştır ama, bugün Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin kuzey kısmı için haritalarda hâlâ Cungarya adı kullanılır.

Cungarlar bu bölgede özellikle ticaret yolları güzergahında çok güçlü bir varlık gösterdi; bunlar Esen Taişi’ninde (#tarih sayı: 105) mensup olduğu Oyratlardan gelen bir gruptu. Çinggis Han ordularına karşı gelmeyerek onların hakimiyetini tanımaları, kendilerine özel bir konum sağladı. Reşîdüddin Fazlullāh-ı Hemedânî’nin Câmiʿu’t-tevârîh (1306 -1310) adlı eserinde anlatıldığı gibi Çinggislilerle dünürlük ilişkileri kurmuşlardı; özellikle İlhanlılarda birçok hatun ve komutan Oyratlardan geliyordu. 

15. yüzyılda “Dört Oyrat” grubundan Çoroslar liderliği ele geçirdi. Zaman içinde bu gruplardan bazıları batıya, Volga bölgesine kadar uzanan sahaya göçetti; bu sırada komşuları olan Türk dilli halklar, onlardan “Kalmuk” diye bahsetmeye başladı.

Cungar bir kabile değil, siyasi bir oluşumun adı idi. Cungarların başındaki Çoros kabilesinin, mensup olduğu Oyrat grubu gibi gerek yaradılış efsaneleri gerek bazı isimler açısından Kadim Türklerden ve Uygurlardan izler taşıdıkları düşünülür. Muhtemelen onların kendilerinin Çinggis Han’dan değil de kardeşi Kasar’dan geldiklerini düşünmeleri de bu farklılığı gösteriyordu. Bu düşünce onlara her ne kadar “han” unvanı taşıma hakkını vermiyorsa da, kendilerine özgü daha farklı bir düzen kurmalarına yardımcı oluyordu. 

Oyratlar-Cungarlar-Kalmuklar bir güç olarak ortaya çıktıkları zaman artık Budist olmuşlardı. Oysa ki ataları olarak gördükleri Oyrat Esen ve babası zamanında, aralarında kimilerinin Müslüman isimleri taşıdığını görürüz. Demek ki 16.-17. yüzyıllar, onların kimliğinde Budizmin önplana çıktığı zamanlardı. İçasya’da geniş bir bölgede hakimiyet kuran Cungarlar, zaman içinde izledikleri siyaset ile bütün komşuları ile çatışmaya girdi ve bu da onların sonunu getirdi. Hakim oldukları dönem coğrafyasına ait ayrıntılı bilgileri, kendilerine esir düşen İsveçli subay Renat’a yaptırdıkları haritaya borçluyuz.

Oyrat-Cungar-Çoros-Kalmuk gibi kavim/kabile isimlerinin oluşumu, bize İçasya’da 16. yüzyıla kadar hayvancılıkla uğraşan göçebe halkların sürekli bir dinamizm içinde bulunduklarını gösterir. Onun için de İçasya tarihinde çok isimle karşılaşırız. 16. yüzyıldan sonra ise Asya’da bölgesel imparatorlukların kurulması ile bu dinamizm ve hareketlilik sona erdi. Oradan oraya koşan insanların oluşturduğu göçebe kökenli siyasi yapılar ortadan kalkmaya, yerleşik olmaya ve artık aynı isim altında bilinmeye başladı. Bu nedenle 19. ve 20. yüzyıl araştırmacıları, gördükleri kabilelerin çok eskiden beri varolmuş olduklarını düşündü. Halbuki isimler 16. yüzyıl öncesine dayansa da, kabileler için birinden diğerine geçmek/kaymak artık eskisi gibi doğal değildi. Bizim bugün değişmediğini düşündüğümüz “etnisite” veya etnik kökene dayalı “kimlik” kavramı, 16. yüzyıl öncesinde değişmez bir kalıp değildi. Değişmeyen, coğrafya idi. 

Devamını Oku

Son Haberler