Kasım
sayımız çıktı

Batlamyus’un haritasına önce Fatih Sultan Mehmet sonra Atatürk sahip çıktı

MS 2. yüzyılda yazılan, Bizans döneminde İstanbul’da kopyalanan dünyanın bilinen en eski harita kitabı, tıpkıbasım olarak Boyut Yayınları tarafından yayımlandı. Eser İstanbul’un fethiyle Fatih tarafından bulunarak korumaya alınmış, sonrasında unutulmuş ve Mustafa Kemal’in emriyle tamir edilerek kurtarılmıştı. Orijinal eser tekrar restore edildi ve tıpkıbasımı yapılarak okurlara kazandırıldı. 

İlk Dünya Atlası

MÖ 2. yüzyılda İskenderiyeli Yunan coğrafyacı, astronom, matematikçi ve müzik bilgini Ptolemaios’un eseri ‘bilinen ilk Dünya Atlası’ olarak kabul ediliyor. 

Geçen ay başında İTÜ Maslak Kampüsü’nde ve İsviçre Bern Üniversitesi salonlarında eşzamanlı bir kitap tanıtım etkinliği gerçekleştirildi. İsviçre’deki eşzamanlı tanıtım bilinmez ama, İstanbul tanıtımı basında oldukça ilgi gördü. Prof. Dr. Celal Şengör’ün sözleri tanıtıma damga vurdu. 

Meşhur coğrafyacı, astronom, matamatikçi ve müzik bilgini olan Klaudios Ptolemaios, İslâm dünyasında Batlamyus ya da Batlamyus el Kaluzi olarak biliniyor. Hellenistik Çağ’da yazılıp, 1300’lerde Bizans başkentinde kopyalanan bu meşhur Yunanca elyazması oldukça önemli. 

Bilim tarihinde adından en çok bahsedilen isimlerden olan Batlamyus, Mısır’ın İskenderiye kentinde 2. yüzyılda yaşamış. Onun hazırladığı ve dünyanın ilk atlası olarak anılan Geographike Hyphegesis (Coğrafya Rehberi) adlı eser yüzyıllar boyunca kullanıldı. Antikçağ boyunca birçok nüshası hazırlanan bu kitabın bugüne ulaşan nüshaları, çok daha sonraları Bizans dönemine ait elyazmalarıdır. 

Kitap yazıldıktan yaklaşık 1100 yıl sonra hâlâ önemini koruyordu. Ortaçağlar boyunca da hem Doğu’da hem Batı’da elyazmaları hazırlandı. Bunlardan en tanınmış olanları Vatikan ve Topkapı Sarayı kütüphanelerindedir. Saray nüshası 1300 yılı dolaylarında Bizans başkenti Konstantinopolis’te belki de saray için elyazmaları kopyalayan bir merkezde hazırlanmış. Bugün Vatikan Kütüphanesi’nde olan nüsha da muhtemelen İstanbul kökenli. 

Anadolu ve Ege Elyazması eserin restore edilerek 2 cilt halinde yapılan yeniden basımında Ege ve Anadolu’nun da içinde bulunduğu 27 özgün harita bulunuyor.

Eserin Bizans dönemindeki macerasını bilmek zor. Muhtemelen fetihten sonra Topkapı Sarayı’na getirtilmiş ve Fatih Sultan Mehmet’in kütüphanesinde korunmuştur. Bizans başkentinin manastır ve saray kütüphanelerinden bazı yazmaların sultanın korumasında Osmanlı sarayına alınması oldukça ilginç. Bizans sarayı için kopyalanan ve içerisinde bir dünya haritası da olan bu kitaba, dünya hakimiyetini arzulayan Fatih’in özel bir ilgi gösterdiği tahmin edilebilir. 

Bu yazmanın Osmanlı sarayında Fatih sonrasındaki macerası bilinmez. Ancak bir uzmanın okuyup anlayabileceği bu çok özel kitabın giderek unutulduğu ve kütüphane raflarında kaldığı tahmin edilebilir. Metni okumak için eski Yunanca bilen biri olsa bile, metinleri anlamak uzmanlık gerektiren teknik bir konudur. 

Kitabın yeniden tesbiti, sarayın müze haline getirilmesi çalışmaları sırasında, erken cumhuriyet devrinde olmuştur. 1924’ten itibaren saray yapılarında dağınık olan kütüphaneler ve kitaplar biraraya getirilmiş ve Yunanca kitapların bir katalogu Adolf Deissmann tarafından yapılmıştır. Deissmann kötü durumdaki yazmanın restorasyonu için Hugo Ibscher önermiş. Mustafa Kemal’in özel ilgisi ve takibi sayesinde kısmi bir restorasyon yapılmış. 

Hugo Ibscher dönemin en meşhur kitap restoratörlerinden biridir. Sayfaları dağılmış, devam eden bir çürüme ile karşı karşıya olan yazma toplanmış, 120 sayfanın ve bunların içindeki 27 haritanın tamiratı yapılmış. 1927-1929 arasında kısa aralıklarla yapılan bu ilk restorasyonda, öncelikle kitabın ömrünü uzatmak için çabalanmıştır. Daha geniş çaplı bir iyileştirmenin ise gelecekte gelişecek restorasyon yöntemleri ile ele alınması istenmiştir. Bu çalışmayla varlığı dünyaya duyurulan yazma, artık “Topkapı Sarayı Nüshası” ya da Codex Seragliensis adıyla ve “Gayri İslâmi Yazmalar 57 (Gİ57)” numarası ile bilinir olmuştur.

Dünya çapında tanıtım Kitabın tanıtımı Ptolemaios Enstitüsü’nün bağlı bulunduğu Bern Üniversitesi (İsviçre, altta) ile eşzamanlı olarak İstanbul Teknik Üniversitesi’nde gerçekleşti. Tanıtıma Prof. Dr. Celal Şengör (sağda), İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca (ortada), Boyut Yayın Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Özükan (solda) katıldı. 

Uzun yıllar sadece sınırlı sayıda uzmanın görebildiği kitap 2003-2004 yıllarında Bern Ptolemaios Araştırmaları Merkezi’nin gayretleri ile yeniden gündeme geldi. Kültür Bakanlığı ve Topkapı Sarayı Müzesi’nin izin ve desteği ile başlayan çalışmalarda, eserin restorasyonuna karar verildi. Kültür Bakanlığı’nın İstanbul’daki Restorasyon ve Konservasyon Merkez Labaratuvarı’nda 2016 yılına kadar devam eden uzun bir çalışma ile restorasyon gerçekleştirildi. Bu çalışma sırasında gerekli olan bazı teknik malzeme Topkapı Sarayı Müzesi idaresinin girişimleri ile Prof. Dr. Celal Şengör ve Oya Şengör’ün sponsorluğunda sağlandı. 

Etkinliğin İstanbul kısmında, bu tarihî yazmanın bir tıpkıbasımı tanıtıldı. Ortaçağ yazmalarının bu etkileyici nüshası, kullanım kolaylığı, maliyet ve diğer pratik amaçlar dikkate alınarak dörtte üçü boyutlarında, tıpkıbasım olarak basıldı. 

Bazı sayfaları oldukça kötü durumda günümüze ulaşan kitabın tıpkıbasımı, birçok açıdan önemli. Eser, tıpkı yüzyıllarca sarayda kaldığı gibi kitap meraklılarının evlerinde kalacak, belki bazıları zaman zaman eline alıp bakacak ama, çok önemli bir kültürel miras. Türkiye’de bu metinleri okuyabilecek kişi sayısı oldukça az; ancak haritalar, hazırlanmalarından beri sekiz asır geçse de olağanüstü etkileyici. 

Kitap, Boyut Yayınları tarafından basılmış. İçinde Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın sunumu; Prof. Dr. Celal Şengör’ün Fatih devri ile ilgili önemli tespitler içeren bir makalesi; Alfred Stückelberger, Florian Mıttenhuber ve Robert Fuchs’un restorasyon hikayelerini içeren metinleri var. 

Kitabın tanıtımı sırasında dünyanın en önemli müzelerinden biri olan Topkapı Sarayı Müzesi, restorasyon çalışmalarının yapıldığı İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez Labaratuvarı ve onların bağlı olduğu Kültür Bakanlığı yetkilileri maalesef yoktu. İlgili kurumlardan, laboratuvardan ve burada verilen emekten bahsedilmedi. Tanıtım, ertesi gün daha çok Prof. Dr. Celal Şengör’ün bir Kanunî Sultan Süleyman için sarfettiği sözlerle medyada ve sosyal medyada yer aldı.