Kasım
sayımız çıktı

Centilmenler oynar barbarlar seyreder!

Futbol ile aynı topraklarda, yaklaşık aynı tarihlerde oynanmaya başlayan ragbi (rugby), bugün dünyanın en çok izlenen takım sporlarından biri. İngiliz Milletler Topluluğu merkezli bir gelişim gösteren ragbi, günümüzde birçok ülkede milyonları peşinden sürüklüyor. 

Ragbi… “Üzerinde güneş batmayan” imparatorluğa bağlı ülkelerin çim sahalardaki sert ama meşru kapışması. Bastırılmış anlaşmazlıkların, gizli kalmış ihtilafların yüzeye çıkış noktası bir bakıma. Belki de yüzyılların intikamını almak için yapılan amansız bir düello; bazıları için adeta ölümüne bir savaş… 

Günümüzün en çok izlenen spor organizasyonlarından biri olan Ragbi Dünya Kupası bu ayın 20’sinde Japonya’da başlıyor. 2 Kasım’da sona erecek şampiyonanın kazananı, her zamanki gibi William Webb Ellis Kupası’nı havaya kaldıracak. 

Ükemizde çok popüler olmasa da yeryüzünün dörtbir köşesinde 15’er kişilik iki takımın kozlarını paylaştığı bu spor dalı milyonları peşinden koşturuyor. Ölümsüz yazar Oscar Wilde’ın unutulmaz “Ragbi centilmenlerin barbarlar için oynadığı, futbol ise barbarların centilmenler için oynadığı oyundur” sözü kulaklarda çınlıyor. 

Peki her şey nasıl başlamış?

Yaygın inanışa göre 1823’te İngiltere’nin köklü okullarından biri olan Rugby’de topu eline alan 17 yaşındaki William Webb Ellis bir anda koşmaya başlayınca olanlar olmuş; nurtopu gibi bir branş doğmuştu! Her ne kadar o delikanlı hakkındaki ilk yazı, yarım asır sonra bir antikacı tarafından kaleme alınmış olsa da, bugün Ellis’in okulunda o günü anlatan levha dikkat çekiyor; adı Dünya Kupası’nda yaşıyor. 

Futbol ve ragbi arasındaki farklar zamanla ortaya çıkmış; 1863’te Futbol Federasyonu, 1871’de ise Ragbi Futbol Birliği (Rugby Football Union) kurulmuş. 1885’te İrlanda, İskoçya ve Galler uluslararası bir birlik kurarlarken, İngiltere beş sene onlara katılmamakta direnmişti. Çok da şaşırmamalı, İngilizler daha sonraları FIFA’ya da başlangıçta burun kıvıracaktı… 

Çifte olimpiyat şampiyonu takım 1920 ve 1924’te iki kez olimpiyat altın madalyası kazanan ABD ulusal ragbi takımı.

Amatör-profesyonel ayrımı 

Ragbi tarihindeki en önemli olay ise şüphesiz 1895’te Huddersfield’de gerçekleştirilen toplantı. Kuzey takımlarında daha çok işçiler ter dökerken, güneydekilerde daha çok zengin çocukları forma giymekteydi. Kuzeyin takımları emeklerinin karşılığını isterken, güneydekiler sporun her türlü profesyonellikten uzak kalması gerektiğine inanıyorlardı. 

Ayaktopunun kurallarıyla başı hoş olmayan William Webb Ellis’in topu eline alarak koşmasıyla başlayan ragbinin erken yıllarından bir illüstrasyon. 

Ayrılık vakti gelip çatmıştı… Amatörler, Ragbi Birliği (Rugby Union); profesyoneller ise Ragbi Ligi (Rugby League) çatısı altında toplandılar. Başta sadece isimde yer alan farklılık, sonraki yıllarda oyuncu sayılarından, sahanın ölçülerine ve hattâ kurallara yansıyacaktı. Artık iki farklı oyun vardı. Bizim bugün ragbi dediğimiz oyun, amatörlerin oyunundan başkası değildi. Her ne kadar amatörlerin ragbisi günümüzde tamamen profesyonel olsa da, tek bir branştan iki farklı oyun evrilmişti; hem de tek yumurta ikizi olduğu iddia edilemeyecek bir ikili! 

Tarihe geçen an Finalde Yeni Zelanda’yı deviren Güney Afrika takımının kaptanı François Pinaar, cumhurbaşkanı Nelson Mandela’nın elinden aldığı dünya kupasını kaldırıyor, Johannesburg, 24 Haziran 1995. 

Oval topun olimpiyat serüveni 

1900 Paris Olimpiyat Oyunları’nda resmî bir branş olmuştu amatörlerin oyunu. Evsahibi Fransa altını kaparak adını tarihe yazdırıyordu. Tesadüf eseri ragbi, olimpiyat arenasında son kez yine Eyfel Kulesi’nin gölgesinde 1924’te sahne alacak, ABD dört yıl önce olduğu gibi olimpiyat şampiyonluğu ile taçlanırken, son şampiyon olarak tarihe geçecekti. Mağlubiyeti kabullenemeyen Fransızların sahaya dalması ve madalya töreninin ancak polis nezaretinde yapılabilmesi unutulmazdı. 

Ertesi yıl centilmenlerin oyununun meftunu ve hamisi Baron Pierre de Coubertin’in koltuğundan ayrılmasıyla bu branş adeta öksüz kalmıştı. Yaşanan tatsızlıkların da etkisiyle ragbi olimpiyat takviminden çıkarılacak, sadece 1936 Berlin’de gösteri maçları yapılacaktı. 

Yeni Zelanda’nın, uyguladığı apartheid politikaları nedeniyle spor dünyasından men edilmiş Güney Afrika’ya ragbi oynamak için gitmesi 1970’lerde infiale yol açmıştı. 22 Afrika ülkesi ve Guyana, Yeni Zelanda’nın olimpiyat oyunlarından men edilmesini istemiş, talepleri reddedilince de 1976 Montréal Olimpiyat Oyunları’nı boykot etmişlerdi. 

Dünya Kupası ve unutulmaz finaller 

Dünya Kupası düzenleme fikri ilk kez 1950’lerde ortaya atılsa da hayaller ancak 1987’de gerçek olabildi ve turnuvayı Avustralya ile birlikte düzenleyen Yeni Zelanda zafere ulaştı. Bugüne dek düzenlenen sekiz turnuvada da en azından bir çeyrek final gören “Haka”cılar, üç birincilik, bir ikincilik, iki de üçüncülük elde etti. Ezeli rakipleri Avustralya ile Güney Afrika’nın ikişer, İngiltere’nin ise bir şampiyonluğu bulunuyor. Tarihte oynanan iki final ise asla unutulmuyor; siyaset bilimciler tarafından bile hâlâ zikrediliyor: 1995 ve 1999. 

Yıllarca hapiste yattıktan sonra Güney Afrika devlet başkanı olan Nelson Mandela sporun birleştirici gücünün farkındaydı. Ülkesindeki siyahların sporu futboldu; beyazlarınki ise ragbi. 1995’te düzenlenen Ragbi Dünya Kupası’nda elde edilecek bir zafer, insanları birleştirebilirdi. Oscar’a aday olan ve Clint Eastwood imzalı “Yenilmez” (Invictus) filmiyle beyazperdeye de aktarılan turnuvada, toprakların uzun süre yazgısını belirleyen ırkçılık Johannesburg’taki Ellis Park’ın çimlerine gömülmüştü. Gelmiş geçmiş en önemli ragbi oyuncularından Yeni Zelandalı Jonah Lomu’nun da sahne aldığı finalde, Güney Afrika takımında devleşen siyahi bir oyuncu vardı: Chester Williams. Uzatmalarda maçı evsahibi Güney Afrika kazanıyor, Mandela’nın kaptan François Pienaar’a kupayı verdiği an spor tarihine geçiyordu. 

Dört yıl sonraki ikinci unutulmaz finalin evsahibi Galler, kahramanı ise Avustralya’ydı. 

Ragbi Dünya Kupası’nın finalinde Avustralya ile Fransa buluşmuştu. Millennium Stadı’na gelen sürpriz bir konuk, şeref tribününde Fransız Devlet Başkanı Jacques Chirac ve Başbakan Lionel Jospin’in yanında yerini almıştı. Kangurular güle oynaya şampiyon olurken, o sürpriz konuk bu sefer seremonide boy gösteriyordu: Britanya Kraliçesi İkinci Elizabeth! Avustralya’nın en ünlü cumhuriyetçi figürlerinden kaptan John Eales’a Webb Ellis Kupası’nı vermesi pek manidardı. Ragbi asla sadece ragbi değildi! 

Ragbi henüz bize uzak görünse de tarihi, kültürü, gelenekleri ve öyküleriyle bambaşka bir dünya sunuyor. Bakalım bu ay Japonya’da zafere hangi takım ulaşacak; çimler üzerinde hangi yeni kahramanlar doğacak; oval topla hangi yeni hikâyeler yazılacak? 

Ragbinin kuralları

Her metre için kan, ter ve gözyaşı!

 Ragbi 15’er kişilik iki takımla, bir devresi 40 dakika olmak üzere iki devre olarak oynanan; ileriye pas vermenin yasak olduğu, topu elle rakip kale çizgisinin arkasına taşımayı hedefleyen bir spordur. Elle kale çizgisini geçen taraf 5 sayı alır. Ayrıca bu durumda kullanılan atışta oval topu üç direk arasından geçiren takım 2 sayı daha kazanır. Futboldan farklı olarak topun kalenin içinden değil, üstünden geçmesi gerekir. İster ceza atışı olsun, ister oyun içinde yapılsın, ayakla atılan golde 3 sayı kazanılır. Neredeyse her metre için mücadele etmenin gerektiği oyunda, top dışarı çıktığında, bir nevi taç atışı (line out) yapılır. İleriye pas verilip kural ihlali yapıldığında, iki takımın sekizer oyuncusunun birbirine kenetlenerek ortaya atılan topa sahip olmaya çalışmalarına ise “scrum” (itişme) adı verilir. 

Yeni Zelanda ritüeli

Efsane Siyahlar ve Haka dansı

Maorilerin geleneksel dansı, ragbi sayesinde tüm dünyada markalaşmış durumda. Haka aslında yaşamla ölüm arasındaki mücadeleyi anlatıyor. Yeni Zelanda ulusal takımının maçlardan önce büyük bir konsantrasyonla bu dansı yapması, mücadelenin kendileri için bir ölüm-kalım meselesi olduğu mesajını rakiplerine en etkili biçimde iletiyor. 1905’te Yeni Zelandalıların ilk Britanya turunda yaptıkları Haka dansına, Galler tribünleri millî marşlarıyla cevap vermişti. ‘Siyahlar’ın o gün maçtan önce sergiledikleri bu ritüel, o tarihten sonra bir gelenek haline geldi. Avustralyalıların gayrıresmî millî marşı Waltzing Matilda ile İngiliz ragbi takımının “Swing Low Swing Chariot” şarkısı, bu oyun kültürünün önemli parçaları ve takımların olmazsa olmazları… 

Yeni Zelanda ulusal takımı bir maçın seremonisinde Haka dansı yapıyor. 

Türkiyede ragbi

Yurtdışında gördüler memlekete getirdiler!

Bundan 139 sene önce yayımlanan 16 Kasım 1880 tarihli Constantinople Messenger’da bir ragbi maçı uzun uzun anlatılmıştı. İtalya’da okurken bu spor dalıyla tanışan Reşat Ersü, 1945’te Fenerbahçe’nin ragbi şubesini kurmuştu. Sarı-lacivertlileri, Haydarpaşa Lisesi’nin takımı izlemişti. İki ekibin o yılın 12 Mayıs’ındaki randevusunda gülen Kanarya, Cumhuriyet tarihimizin ilk ragbi galibiyetine de imza atmıştı. 

Beşiktaş ve Galatasaray da ezeli rakiplerinin peşinden gelecekti.18 Mayıs 1947’de yapılan Fenerbahçe-Galatasaray derbisinde tabelada sarı-lacivertliler lehine yazan 12-0’lık skor bir anda ortalığı karıştırmış, tevatüre göre Galatasaraylı yöneticiler sonuca kızıp şubeyi kapatmıştı. Sonraki yıllarda ise ilgisizlikten Haydarpaşa Lisesi çekilmiş, Fenerbahçe de faaliyetini durdurmuştu. 

Farklı skor! Fenerbahçe’nin Galatasaray’ı 12-0 mağlup ettiği ragbi maçından bir enstantane, 18 Mayıs 1947. 

Yaklaşık yarım asır sonra tıpkı Reşat Ersü gibi yurtışında eğim almış ve bu sporu seven gençler, ragbiyi yeniden canlandırdılar. İstanbul, Samsun, Ankara, İzmir derken, kurulan takımlar sayesinde tekrar heyecan başladı ve Türkiye’de küçük de olsa bir lig kuruldu. Türkiye Ragbi Federasyonu ise 2011’de resmen göreve başladı. 

Türkiye Ragbi 1. Ligi’nin en başarılı takımı olarak ODTÜ dikkat çekiyor. Karşılaşmalar 2017’den bu yana “Türkiye 15’li Ragbi 1. Ligi” adı altında devam ediyor.